Bu roman hem Ermenilerin yüz üç yıl önce Bakü’de Azerbaycan Türklerine karşı işledikleri
cinayetlere tutulan bir ayna hem de hâlen devam eden Karabağ meselesindeki anlaşmazlığın adaletli
şekilde halledilmesi için yürütülen informasyon ve propaganda savaşında kullanılabilecek etkili bir
silah niteliğindedir...
Bu kitap bir ailenin öyküsüdür. Anadolu'nun ortasında birçok benzerinin bulunduğu bir aile. Bazan hayatın kıyısında kalmış, umutlarını ve gâyelerini yitirmeme mücadelesinde zaman zaman hayal kırıklığı ve umarsızlığa düşmüş, düşmekten kaçamamış bir aile. Fakat öyküyü olağanüstü kılan, savaş sonrası Anadolu'sunda, ustalıklı hilekârlıkların hüküm sürdüğü sahte bir dünyadan kalabalık ailesini en az hasarla çekip-çıkarabilen bir reis ile (Arif Çavuş) onun alışık olunmayan yaratılıştaki karısının, incelikleriyle
Yûnus Emre'nin hem psikolojik hem de sosyolojik manada düzen ve düzeni bozan unsurlara işaret ettiği bu eserinde nizamın devamlılık, kaosun ise geçici bir durum içinde kişi ve toplumu etkisi altına aldığı görülür. Ancak, eserin sonunda nizamın kalıcı olması için temel teklif kişinin ve dolayısıyla toplumun kendini bilmesi ilahi tavsiyesi yer alır. Yunus'un kaosun nizama dönüşmesinde esas aldığı husus kişinin kendisini dolayısıyla Rabb'ini bilmesidir. Kendini ve Rabb'ini bilen birey ve toplumlar kaoslarını n
Sen varsın gökkubbemde
Dünya siyah bir hüzünde.
Kalbi kırık şiirimde
Duyulur mu içli feryadım?
Yaşayıp gidiyorum işte.
Başka kim düşünür seni böyle?
Söndüğün gün söneceğim ben de
Işığım!
Kamal Abdulla'nın destana, mite bakışı kapsayıcı olduğu gibi dile bakışı da kapsayıcı idi. Kelimeyle değil, kelimelerin bir araya gelmesiyle, sentaksla uğraşıyordu. Hayat binlerce ve milyonlarca insanın birbirleriyle kurduğu ilişkilerle vardı. Dil de öyleydi, binlerce, yüz binlerce kelimenin birbirleriyle kurduğu ilişkiler sayesinde vardı. Kelimeler tek başlarına, donmuş vahitler değildi; canlı ve hareketli idiler; elleri kolları vardı ve birbirlerine tutunuyorlardı. Azerbaycan halk danslarında olduğu gibi
"...Bu eserde yer alan hikâyeler; yirminci yüzyılılın son çeyreğinde, hür
dünyanın gözleri önünde, üstelik de tarihin canlı olarak kaydettiği en kanlı
katliamlardan biri olan "Hocalı Soykırımı"na maruz kalan; Ermenistan'ın,
Azerbaycan topraklarının yüzde yirmisini işgal etmesi nedeniyle, binlerce yıllık
ata yurtları Dağlık Karabağ'dan; Şuşa, Hankendi, Kelbecer, Laçin, Zengilan,
Cebrayıl, Gubadlı, Ağdam ve Fuzulî'den göçe zorlanan, sürgün edilen; bugün
dahi kendi evine dönemeyen ve sürgün hayatı yaşayan bir
Toplam 6 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.