Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 9 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Toplumun diğergam olmaya ne kadar da ihtiyacı olduğunu, birlikte zorların kolaylaştığını bir kez daha gözler önüne seriyor Yunus Koşar, Gara Bilal ile. Örnek hayatlar ne kadar çok olursa; örnek alanlar da o kadar çok olacaktır. Bu yol uzun ve meşakkatli. Koşar adım yaşıyor insanlar. Hayat bir çölde seyahat. Bu seyahatte dinlenecek vahalar bulmak gerek. Çevreye bakışı büyük fotoğrafı görenler hengamenin dışına çıkabilecekler. Okumak gibi bir vaha keşfedebilenler Gara Bilal’le de mutlaka tanışmalı. Bir nef
İslam tarihinde en fazla iz bırakan dinî hareketlerin başında tasavvufun geldiğini söylemek yanlış olmaz. Tasavvuf hareketi de tarikatlar eliyle kurumsallaşmış ve geleneksel bir damar olarak varlığını bugüne değin sürdürmüştür. Bu geleneksel damarın içerisinde, Türkiye topraklarında ve özellikle tarihin son safhasında Halidî-Nakşî geleneğinin etkisi oldukça önem arz etmektedir. Bu çalışma, Halidî-Nakşî geleneğinin Gümüşhanevî ile başlayan İstanbul kolunun izini sürmüş; özel olarak “İskenderpaşa” ismiyle anı
Tükendi
Sokağın başına doğru yürüyorum, beyaz bir araba yavaşladı yanımda. -Pardon hanımefendi, günaydın diye seslendi. Eğildim baktım arabanın içine. Tanımıyorum. Zaten kimi tanıyorum ki buralarda? - Günaydın der gibi yaptım. Başımı salladım. -İpek Sokak’ı arıyorum! Dedi. -Üzgünüm beyefendi. Bu mahallede yeniyim. İnanın hiçbir fikrim yok. Ama az ilerde bir taksi durağı var bence oraya bir sorun dedim. Teşekkür etti. İlerledi ama benim gösterdiğim yöne değil. ‘Aman bana ne’ dedim; ben de devam ettim. Adre
Suriyeli anne o sabah ikinci kez dizlerinin üstüne çöktü, ve kızının yalın ayakları bir kez daha soğuk bir zemine dokundu. Çocuk ayaklarının üstünde, annesinin neden birden yere oturduğunu merak ederek, gözlerini açtı. Anne nemli gözlerle ona bakıyordu. Birden yüzünde bir gülümseme belirdi. Çocukta gülümsedi bir an için. “Safa,” dedi anne, “git kızım.” “Nereye?” “Dedene git, koş hadi yavrum.” “Ama daha babam dönmedi.” dedi kız, göğsünde bir iğne hissederek. “Ben geleceğim arkandan.” Safa iki adım
Sümer İmparatorluğu’nun kuytu köşesinde büyüyen küçük bir çocuk,dünyanın kaderini değiştirmek için yemin etti. Sarmoung Kardeşliği geri döndü. Nergal zincirlerinden kurtuldu. MİT,CIA VE FBI bile bu işe dahil oldu. Türkiye, Kutsal Kan’dan gelenleri bir araya topladı. İngiltere’nin entrika kokan mahkemelerinde kartlar yeniden dağıtıldı. Yani kader ağlarını çoktan ördü. İşin kötü yanı bu konuda hiç bir şey yapamayacaksınız!” Kurgu ve betimleme yazarı olan Toğan Kuter Eren, eserlerinde fantastik diyarlar yarat
Tükendi
Şiir, kelimelerin şairin dilinde dans etmesidir. Şiir, sözün sanata dönüşmesidir. Şiir, şairin iç dünyasının sanatsal kelimelerle dışa yansımasıdır. Şiir, lisanın mucizevi bir şekilde farklı terennümlerle kendini belli etmesidir. Şiir; gönüllere ve ruhlara hitapla insanın farklı mecralarda gezintiye çıkmasıdır. Şair Abdulkadir Doğan’ın “Tecelli Ettin Suya” adıyla kitaplaştırdığı şiirleri ile yerle gök arasında bir gezintiye çıkmaya ne dersiniz? “Aynı kutup yüzünden Çekenim yok ki benim. Yerle gök ar
Laciverte dönmüş gecenin karanlığında saklanan bir yıldız gibiydi aşk. Gözlerinin önünde parıldarken farkına varmadılar. "Sen...", dedi. "Sen, benim için sadece ‘sen' değilsin! Sen, beni tamamlayan bir öznesin. Ve benim tek sen'im, sen'sin!" "Ben..." dedi. "Ben olduğumu sanırdım.Yalnızken sadece kendimle olduğuma inanırdım. Ve kendimle varoluşumun tam olduğuna... Hâlbuki sen gelince... O vakit ‘ben' olduğumun farkına vardım." Kaderimizi biz mi belirleriz, yoksa çevremizdekiler mi? Ya da kaderin önüne g
Farklı manzaraları gören bir evin, baktığımız penceresine göre değişir hayatın yorumu. Hayatımıza girenler ve çıkanlar, bizi yaralayanlar ya da mesut edenlerden ziyade, asıl olan baktığımız pencereden ne gördüğümüzdür. Sır, ayna da kendini doğru okumak ve öze ulaşmakla çözülür. Macera kendini fark ettiğin anda, yeniden başlar. Koza'yı okurken kahramanların hikâyesiyle birlikte, kendi hayat hikayenizi yeniden yorumlayıp; sabrın, umudun ve sevginin iyileştirici gücünü göreceksiniz.
"...yola çıktık. Köyün aşağısına, rampa yollara doğru gidiyorduk. Arkadaşlarım arabanın ardında koşuyorlardı. En hızlıları Kenan'dı. Mihriban gerilerde kalmıştı. Ama hala koşuyordu. O koşuyordu biz hızla gidiyorduk. Başını önüne eğdiğinden zorda olsa topuzunu görebiliyordum..." Giderken, arkada bırakılanların hüznüdür yüreğe oturan. Ayakların geri geri gidişinin, durup durup iç çekişlerin nedeni bu histir. Kalanlar uğurlamak zorundadır hep, gidenler ağlamamak... İsmail bu yüzden ağlamayacaktır. Dik
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 9 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1