Bu eserde, sizleri tarihin derin dehlizlerinde kaybolmaktan kurtarıp, bir bütün halinde şanlı tarihimizin bir bölümünü görmenizi ve kavramanızı sağlamaya çalıştım. Övgü ve yergilerden uzak durdum. Çünkü tarih ilminin en büyük özelliği, tarafsız, objektif, belgelere dayalı olması ve sadece en doğru ve gerçeği vermeye çalışmasıdır. Her ne kadar bu çok zor ise de, böyle yapmaya çalıştım. Mümkün olduğunca konuları kısalttım, sadeleştirdim, anlaşılır hale getirdim, gereksiz yorumlamalara girmedim. Tarihimizdeki

"Ana hatlarıyla Siyasî ve Kültürel Osmanlı Tarihi" isimli bu eserin yazarı bir tarih öğretmenidir, bunun içindir ki, eserin en önemli özelliği "öğretici/pedagojik" olmasıdır. Yıllardır bir tarih öğretmeni olarak zihnimi meşgul eden düşünce şu idi: İsteyen herkesin, kolayca okuyup, öğrenebileceği bir Osmanlı Tarihi hazırlamak.. Çünkü ülkemizde basın-yayın alanında çalışandan, televizyon programcısına; tüccarından, sanayicisine, mühendisine, orta öğrenim kuşağından, üniversite öğrencilerine ve nihayet siyaset

Türk Milleti olarak Avrupa tarihini yeterince biliyor muyuz? Bu soruya verilebilecek cevap herhalde evet değildir. Hâlbuki yaklaşık bin yıldır onlarla bazen savaş ve bazen barış içinde birlikte yaşıyoruz.18. yüzyıl sonlarından itibaren ise, onların yoğun etkileri altında bulunuyoruz. Son yarım asırdır da (1960dan günümüze doğru) beş milyon civarında vatandaşımız Avrupa ülkelerinde çalışmakta ve yaşamaktadırlar. Diğer taraftan yine yarım asırdır AB (Avrupa Birliği) ne dâhil olmak için uğraşmaktayız. İşte bu

Doğu'da Rusların saldırıları üzerine açılan cephede, Enver Paşa'nın Aralık 1914'te başladığı Sarıkamış harekatı kış ve tedbirsizlikten büyük bir felaketle sonuçlandı. Yüz bine yakın şehit verildi. Erzurum, Muş, Bitlis, Trabzon, Van ve Erzincan Ruslar tarafından işgal edildi. Ruslar bu bölgelerde Rusya Ermenilerini ve silâhlandırdıkları yerli Ermenileri serbest bıraktılar ve savunmasız kalan Türk halkına karşı büyük bir katliam meydana geldi.

Milletler daima tarihleri ile övünürler. Atalarının devlet idaresinde, ordu kumandasında ve normal yaşayışları içerisinde görülen iyi, doğru ve güzel hasletlerini, kendi içerisinde bulunduğu devir ve istikballerinin garantisi için en büyük rehber olarak kabul ederler. Aynı zamanda tarihte yapılan hatalar, ihanetler ve haksızlıklar da, aynı duruma düşmemek için ders alınacak hadiselerdir.

“Bir milletin tarihi, o milletin hafızasıdır.”Bu vecizenin ifade ettiği gerçeğin yanı sıra, toplumumuzun hafıza kaybına uğratılmak istendiği, özellikle genç dimağların şanlı tarihimizden koparılmak için yoğun ve sistemli bir metot uygulanarak âdeta redd-i miras yoluna gidildiği bir hakikattir.Meseleyi bir başka cephesiyle ele aldığımızda, günlük hadiselerin dışında, sohbetlerimizin vazgeçilmez konularından birinin de ‘Osmanlı Tarihi’ olduğunu müşahede etmekteyiz. Bu noktada aklımıza hemen şu soru geliveriyo