"Benim değil bu dizeler, bir kadının,
yarı loş, yarı aydınlık bir odada, demişti ilk sevişmemizde fısıldamıştı altın bir küpe gibi kulağıma
defne dallarından bir taç kondurup başıma
romalı krallar gibi çıplak, kalın boyunlu
elimde zavallı bir imparatorluk asası, sınırlarını bilmediğim, başında çiçeklerden, yapraklardan bir demet
bakıp uzaklara dalgın, anlatmıştı işte o,
dalphne'nin acıklı öyküsünü.
Alev soluyup yüzüme yeşil bir ejder gibi
keskin, parlak pullarını göğsüme bastırıp
altımda altın bir
"dönüşsüz yolculuklara çıkmalı
kalanlar dört gözle haber beklemeli senden,
karın, çocukların, arkadaşların,
yıllarca gitmelisin, ne bir mektup, ne bir iz,
ne de bir güvercin uçurmalısın
uzak ülkelerden sevdiğine,
ulaklara bahşiş verip selam göndermek ne de.
gururlu bir sessizlik içinde gitmelisin.
sonunda yıllar geçip de ayak bastığın zaman
o bildik, sırdaş baba toprağına
düşünüp ne büyük ayrılıklarla
boş yere geçtiğini hayatın
gitmeden de büyük yolculuklara çıkmanın
anlamını kavramalısın.
ve küçük bir
seni bekliyor
yurt diye seçtiğin bu küçük dağ köyü
çakır dikenleri, kırmızı toprak ve kayrak,
seni bekliyor basmak için bağrına
acı çekirdekleriyle ardıç ağaçları.
senin yüzünde taşıdığın bu çizgiler
doğduğun köy evinin karamış tahrasındaki
çentiklere benziyor ve daha da benzeyerecek,
kapı numarasının çakıldığı levhanın
pasına benziyor alnına düşen hüznün gölgesi,
dilindeki bu ahlat burukluğu
çakır dikenlerinin susuzluğu gibi
düşecek bağrını bir gün.
dönüp durduğun kendi yazgındır sadece
kaçıp
Toplam 3 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.