Adalet sağlayıcıların yetersiz kaldığı ve suçluların güçlü olduğu yerde kendi kurallarıyla adalet sağlamaya çalışan bir suikastçının suça, suçluya ve adalete farklı bir bakış açısıyla kurgulanan roman adaletten kaçan zenginleri kendi yöntemiyle cezalandıran bir kadının amansız mücadelesini ve insanı suça iten nedenleri sorgulamaktadır.

Gecenin sessizliğini bozan şiddetli bir gürültüyle arabaya gümledi. Bedeni sarsıldı, dengesini kaybetti ve başını direksiyona vurdu. Geçirdiği kısa anlık sarsıntının sonrasında kendini hızla toparladı. Başını güçlükle kaldırdı, çarpıştığı arabaya baktı. Karşı tarafın sürücüsü öfke içinde ona doğru geliyordu. Sedat bey, önündeki dosyayı masanın üzerinde ileriye doğru iterek "Günaydın komiser" diye yanıtladı ve hemen ardından karşısında duran adama yöneldi. "Kemal, sana Komiser Ceyda'yı tanıştırayım" dedi. K

Zaman geçtikçe Kuzey'in korkusu o oranda artıyordu. Sessizliğin ardında kulaklarına yansıyan garip sesler onu iyiden iyiye ürkütüyordu. Güçlükle doğruldu, sırtnı duvara vererek kapıyı bulmaya çalıştı. İki tur attıktan sonra kapının metal dokusunu hissedince biraz olsun korkusu yok olmuştu. Kapıyı tekmelemeye, sesi çıktığı kadar bağırmaya başladı. "İmdaaat, kurtarın beniii! İmdaaat! Kimse yokmuuu?" Her bağrışının ardından kısa bir süre susup kapının dışına kulak kabartıyordu. Ancak ne gelen vardı ne de gid

Hayta, ablasının verdiği hadis kitabını okuyup öğrendiği hadisleri uygulamaya çalışır. Tabii en yakın arkadaşı Cemşit de beraber... Ama okudukları hadisleri uygulamak her zaman zannettikleri kadar kolay olmaz. Kimi zaman yanlış anlarlar hadisleri ve komik olaylar yaşarlar, kimi zaman da ilginç gerçekleri keşfederler. Haydi, tutun Hayta ile Cemşit'in ellerinden ve onlarla birlikte Peygamberimizin gu?zel sözlerini uygulamaya çalışın. E hadi ama...

Unutmadık 15 Temmuz'da yaşananları. Unutturmayacağız da... Anlatacağız çocuklarımıza. Bazen uzun cümlelerle, bazen sessiz... Sözün bittiği gece yaşananları "yazısız" anlatan bir kartpostal kitabı "Unutmadık! Unutturmayacağız!" EDAM tarafından yayımlanan albüme Turan Dertli, Yahya Alakay ve Müzeyyen Yılmaz çizgileriyle katılmışlar. Koparın bir kartpostal, gönderin bir yakınınıza. Arkasına isterseniz bir not düşün, isterseniz yazısız yollayın. Ama unutmayın, unutturmayın!

Gecenin sessizliğini bozan şiddetli bir gürültüyle arabaya gümledi. Bedeni sarsıldı, dengesini kaybetti ve başını direksiyona vurdu. Geçirdiği kısa anlık sarsıntının sonrasında kendini hızla toparladı. Başını güçlükle kaldırdı, çarpıştığı arabaya baktı. Karşı tarafın sürücüsü öfke içinde ona doğru geliyordu. Sedat Bey, önündeki dosyayı masanın üzerinde ileriye doğru iterek ?Günaydın komiser!" diye yanıtladı ve hemen ardından karşısında duran adama yöneldi. ?Kemal, sana Komiser Ceyda'yı tanıştırayım." dedi.

Muzi - Uçuk Kaçık Bir Boyama Serüveni (20 Adet Kartpostal) Kitabın çizeri Müzeyyen Yılmaz, daha önce çocuk kitapları illüstrasyonları ile tanıdığımız bir çizer. Kendine has, farklı ve tatlı bir üslûbu var. Muzi'de de daha önceki çizimlerindeki tadı hissediyorsunuz ama tarz farklılaşıyor. Önceki kitaplardan tanıdığımız afacanların büyümüş hâllerini görüyorsunuz sanki Muzi'de. Ya da kendinize bir ayna tutulduğunu hissediyorsunuz. İçinizdeki çılgın duyguların masum yüzleriyle karşılaşıyorsunuz kitabın sayfa

Hayta çok seviyordu. Cemşit de çok seviyordu. Bu uğurda ikisininde de yapamayacağı hiçbir şey yoktu! Peki Hayta ile Cemşit neyi bu kadar seviyorlardı? Karamelli Dondurmayı mı? Bisiklete binmeyi mi? Matematiği mi? Hiçbirini! Neyi peki? Haydi! Bilin bakalım!

Yüreğini aç dedi aşk ona, uzaktan seslendi tül perdesi gibi saran sisin ardından... Uzat dedi ruhunu, sarmalamak ister onu yüreği ve bedeni... Sonsuza taşımakta kararlı benliği, ona bahşettiğin armağanı... Duygu zengini ne yazık; gel dese, sana verecek tek taş aşktan başka varlığı yok... Aşkı ve romantizmi doruklarda yaşayacağınız yepyeni hikayelerle donandıTek Taş Aşk... Her hikaye; kendi başına, duygu yüklü bir aşkı anlatıyor. Okudukça; sonsuz güzelliklerle donanmış, itopik bir dünyaya doğru sürüklendiği

Hiç en yakın arkadaşınıza küstünüz mü? Ben küstüm. Tavsiye etmem. Çok acı küsmek... Çiğ köfteden bile acı... iyi ki barışmak var. İyi ki yeniden yan yana olmak var. Çilekli dondurma yemek gibi... Yokuşlardan bisikletle uçmak gibi...

Gözümün önünden gitmeyen bir sahne vardır bu hikayede. Hakan, yeni doğan bebeğini çırılçıplak gökyüzüne doğru havaya kaldırır ve "Bir oğlum oldu" diye haykırır. Tabii o 'Tarkan', o bir kahraman, o gerçek bir erkek... Hani Türk'lerin dediği gibi 'sapına kadar erkek...' bu deyimi de anlamış değilim ya neyse... O erkek... harbi erkek... sapına kadar erkek... Allah onu yaratırken ona öyle bir özellik eklemiş ki, bu ne yazık ki tartışmaların odak noktası haline gelmiştir.. Ama bu bir görece değil mi? Erkek de, n

Kalıcı bir zevk, geçici bir zevke tercih edilmez. Thomas Young "Ben bunu yapamadım baba… İçimdeki günahkâr kişiliği yok edemedim. Sen hep demez miydin yüreğimizde bir şeytan bir melek vardır diye… Ne yazık ki benim bedenimde kazanan şeytan oldu. Beni öylesine etkisine almıştı ki ona karşı koyacak gücü kendimde bulamadım. Bunu senden gizlemeye hakkım yoktu. Ama beni, kendi bildiğin ve tanıdığın ben olarak hatırlamanı istedim. Son anında bile olsa beni günahlarımla yargılamanı istemedim baba. Gerçekleri gi