Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 22 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Sinderella evinde değil başka bir yerde hizmetçilik edip kendi parasını kazanmak istiyor. İyilik Perisi, Sinderella’nın başka bir evde hizmetçi olmasına neden karşı? Sinderella üvey ablalarının kraliyet balosunda güzel görünmek istemesinden rahatsız değil. Niye olsun ki? Ama İyilik Perisi, Sinderella’nın baloya eğlenmek için gitmesini neden istemiyor? Sinderella üç saat dans ettikleri halde yüzünü bile hatırlamayan prensten etkilenmedi. Baloda tanıştığı terziyle harika elbiseler dikecek! Bu yeteneğini kimse
Tükendi
Prenses A yüzyıllık uykusundan uyandı. Ama o bildiğimiz prenseslerden değil. Artık değil. Ne bu rahatsız gelinliği giymek ne de saçlarını kuleden aşağı sarkıtmak istiyor. Topuklu ayakkabılarını atıp kırmızı çizmelerini giydi. Halk şaşkın. Atını ormana tek başına sürüyor bu tuhaf prenses. Kurtla karşılaşınca ne olacak.
Sahiku, çocuklarla arkadaş olmak isteyen bir hamam böceği. Ama çocuklar ondan korkuyor. “Kelebekler de böcek değil mi?” diye düşünüyor Sahiku. “Tek farkları kanatları, acaba kelebek kanatları taksam çocuklar beni sever mi?”Sahiku çocuklar onu sevmezse acaba ne yapacak?
Nihan Kaya'nın ilk gençlik yıllarında yazdığı öykülerden oluşan Çatı Katı, 2004 yılında Türkiye Yazarlar Birliği Ödülü'nü aldı. Nihan Kaya'nın yazdığı uzun ve çarpıcı önsözle birlikte öyküler bu baskıda yeni bir boyut kazanıyor. "Merhamet, acının anlaşılmasıdır" düsturu uyarınca çocuklara ve çocukluğa dair merhamet öyküleri bunlar. "Bu dünyadaki en görünmez acılar, çocuğun çektiği acılardır," diyen Nihan Kaya'ya göre edebiyatın amacı, görünmeyen acıları görünür hale getirmek.
Tükendi
Animo bir otobüs şoförü. Yıllardır hep aynı yollardan gidiyor. O da ne: Animo bir sabah birden direksiyonu kırdı, başka bir yola girdi! Herkes şaşkın. Animo otobüsü kaçırdı. Hem de, yolcularla birlikte! Animo otobüsteki yolcularla birlikte bambaşka yerlere doğru uzun bir yolculuğa çıkıyor. Animo'nun nereye gideceğini artık kimse bilmiyor. Ama yolcular da dünya da coşkuyla Animo'yu destekliyor: "Çünkü Animo çok sıkıldı!"
Ada, avuçlarında sihirli pembe tozla dünyayı dolaşan bir kız çocuğu. İnsanların etrafındaki renkleri görüyor. Keşke herkes pembe olsa! Ada gördüğü her şeyi rengarenk yapmak istiyor. Kimi zaman elindeki tozla, kimi zaman da boyalarıyla. Ada kaloriferi rengarenk boyadı. Ama o da ne: Annesi beğenmedi mi yoksa? "Sence olmuş mu?" diye soruyor annesi. Ada kalorifere tekrar dönüp bakıyor. Pembesi az mı olmuş acaba?
Nihan Kaya'nın "En eğlenceli ve okuması en kolay kitabım" dediği Ama Sizden Değilim, mizah ve acının iç içe geçtiği öykülerden oluşuyor. Hem birbirlerinden bağımsız hem de birbirlerinin devamı öykülerden. Münasip Efendi petunyasını kimseye emanet edemediği için intihar edemiyor. Huysuz ihtiyar Münasip Efendi'yle petunyasının maceraları, aynı sokakta yaşayan başka insanların hem eğlenceli hem hüzünlü hikayeleriyle kesişiyor. "İkide bir 'Ben çiçek sevmem.' diyen siz değil misiniz? Nedir bu petunyaya düşkünlü
21 Aralık. Boğaz'da bir sarayda ünlü bir bestekâr için düzenlenen geceye dümdüz ayakkabıları ve üzerinde sade bir elbiseyle Gece isminde bir kadın adım atar. Salondaki herkesten ve her şeyden ayrı düşen bu kadını, oradaki iki kişi tanımaktadır sadece. Ama ses çıkar/a/mazlar. Salonda, sadece bestekârın görebildiği bir küçük kız vardır bir de. Ayakları çıplak, saçları ıslak bu küçük kız, yıllardır bestekârı takip etmektedir. İkinci sahne, beyaz bir hastane odasında açılır. Denizden çıkarılan genç kız hiçbir
Bu kitap, hem çocuklar hem yetişkinler için yazıldı. İster çocuk olalım ister yetişkin, hepimizin içinde anne, baba, çocuk var ve sıkıntılarımızın tamamı, içimizdeki anne-babanın içimizdeki çocuğu ezmesinden kaynaklanıyor. Bunu düzeltebilmenin tek yolu, çocuklara dair önyargılarımızı değiştirmek. Bütün Çocuklar İyidir, İyi Aile Yoktur ile başlayan üçlemenin sonuncu kitabı. Kötü çocuk yoktur. Bir çocuk bizim "kötü" dediğimiz bir davranış sergiliyorsa eğer, bu, ona yanlış davranıldığı içindir. "Kötü" denilen
Yaratıcılığı her boyutuyla ele alan ilk Türkçe kaynak olma özelliğini koruyan Yazma Cesareti, yeniden okurla buluşuyor. En sağlıklı içgüdümüz, yaratıcı içgüdümüzdür. Her birimizde doğuştan var olan bu içgüdü biteviye kendisini gerçekleştirmek için çalışır. Ne var ki aynı zamanda kendimizi gerçekleştirme güdüsü olan yaratıcı içgüdüyü dünya dört bir yandan baskılar. Hayat hiç kimsenin yazmasını, herhangi bir alanda yaratıcı olmasını istemez. Doğduğumuzda nasıl bir hayat yaşayacağımız çoktan belirlenmiştir v
Nihan Kaya, çok ses getiren kitabı İyi Aile Yoktur'dan sonra, hiç farkında olmadan topluma uygun hâle getiriliş biçimlerimizi ve bu mekanizmanın hem toplumun hem de bireyin gerçekten var olabilmesini nasıl engellediğini anlatıyor. İyi Aile Yoktur'un devam kitabı olan İyi Toplum Yoktur, sünnet, nikâh, düğün, kına gibi törenlerin bize anlatılandan çok başka amaçlara dayandığını, her törenin aslında bir kurban etme töreni olduğunu savunurken, yine ezber bozuyor, doğru bildiğimiz inanışlarımızı altüst ediyor.
İyi aile yoktur. Ya da paradoks şu ki iyi aile, "İyi aile yoktur" düsturuyla hareket edebilen ailedir. İnsanlar çocuk sahibi olduğunda farkında olmadan kendi çocukluğuna dair hisleri yaşar. Çocuğumuzla ilişkimiz, anne-babamızla ilişkimizin devamıdır. Çocuğumuzla doğru bağ kurma, kendi çocukluğumuzu ve içimizdeki çocuğu tamir etmekle olur. Her insanın içinde anne, baba, çocuk vardır ve güçlü psikoloji aslında, içimizdeki çocuğun güçlü olduğu, saygı gördüğü psikolojidir. İyi Aile Yoktur sadece anne-babalar
"Hasta çocuklar yoktur, hasta aileler ve hasta toplumlar vardır!" Matemli bir evde bir çift kahve fincanı kırılır ve biri genç, biri yaşlı iki kadının zihninde iki farklı geçmiş canlanır. Şaibeli bir şekilde hayatını kaybeden Reha'nın nişanlısı Revnâ, yetiştirme yurdunda büyümüştür ve üç yaşında yaşadığı korkunç deneyimi geçmişinden kaçarak unutmaya çabalıyor, yüzleşemediklerinin bedelini nöbet geçirerek ödüyordur. Oğlu Reha'yı ansızın kaybeden ve "Gizli Özne"nin anlattığı Bihter'se bir ailenin içinde büyü
Nihan Kaya, yaratıcılığın "fildişi kuyu" olduğunu iddia ediyor. Bütün bir psikanalitik düşüncenin panoraması olan Fildişi Kuyu, farklı türde edebiyat metinlerinin, çeşitli estetik teorilerinin iç dinamiklerini tartışıyor, psikanalitik kuramın edebiyata nasıl ve ne şekilde uygulanabileceğini örneklerle gösteriyor. Genişletilmiş ve gözden geçirilmiş tekrar baskısıyla Fildişi Kuyu yeniden okurla buluşuyor. "Edebiyatçılar tarihte sık sık fildişi kulede olmakla suçlandı. Halbuki edebiyatçı, ‘fildişi kuyu'dan ya
Disparöni ya da Yaşama Korkusu birbirini çok uzun zamandır tanıyan Feraye ve Cem'in iç içe geçmiş hayatlarını anlatıyor. Modern bir Eugenie Grandet olan Feraye, Don Juan olan Cem. Herkesin sahte olduğu bir dünyadan kendini sakınarak kendine sadık kalmaya çabalayan Feraye; aynı sahte dünyaya başka bir yöntemle, şov yıldızı olarak ve bu dünyayla onun tam içinden alay ederek başkaldıran Cem. Disparöni ya da Yaşama Korkusu, Feraye ve Cem'in hem ayrı ayrı dünyayla, hem de birbirleriyle kurdukları ilişkideki birl
Tükendi
Başka bir yüzyıldanmış gibi konuşan, zarafet timsali bir İstanbul beyefendisi, Yasef. "Ömrümde becerebildiğim tek şey, bir kadını sevmekti," diyor. Çocukluğundan beri sevdiği kadın, Nur, Filistin savaşının ortasına doğmuş, sevdiği herkesi bu savaşta kaybetmiş, köklü bir ailenin tek oğlu olan Yasef gibi sevgi, ihtimam, eğitim göremeden büyümüş, yabani huylu bir aktivist. Değer verdikleri her şey, birbirine ters. Roman ve Gerçek başlıklı bölümlerle ilerleyen Buğu, kurgu ilerledikçe romanın gerçeğe, gerçeğin
Eksik yaşanılan hislerin, hayatların, hikâyelerin izleğinde yol alan bir anlatı Kırgınlık. Roman sanatında öykülemenin, karakterin önemini tartışan, kurmaca ve gerçek arasındaki bağın esnekliğinden, görünmezliğinden ama aynı zamanda sertliğinden yola çıkan, odağına dili alan bir anlatı. Nihan Kaya, Kırgınlık'ta insanın eksik, saklanarak yaşadığı hislerle metnin akışı arasında bağdaşlık kurarak ilerliyor. Saklanan hisler gibi akıbeti bilinmeyen insanların hayatlarından kesitler sunuyor. Kayıp çocuklar, ölen
Yılın en uzun gecesi 21 Aralık gecesinde düzenlenen bir Gece. Gece'ye adım atan esrarengiz bir kadın: Gece. Kendisinden başka hiç kimseye benzemiyor. Bütün bir salon, içindeki her şeyle birlikte, onun varlığının arkasında basit bir dekora dönüşüyor o içeri girer girmez. Bütün dünya bana onun bedeninin gerisinden görünüyor. Salonda kendisinden başka hiç kimse yokmuş gibi hareket ediyor. Burada ama sanki burada değilmiş, hatta dünyaya da ait değil de yanlışlıkla buraya düşmüş gibi. Ayakları yere basmıyormuş
Tükendi
Niçin yazarız, hiç düşündünüz mü? Buna çok farklı cevaplar verilebilir: Nefes almak için, kendimizi gerçekleştirmek için, söyleyecek sözümüz olduğu için, elimizden yazmamak gelmediği için, yani elimizden yaşamak gelmediği için Peki her yazılı metin bir yaratıcılık taşır mı? Günümüz postmodern dünyasında bu soruya cevap vermekte zorlanabiliriz belki ama bu kitabı okuduğunuzda anlayacaksınız ki yaratıcılık başka bir şey. Rollo Mayin anlattığı gibi, yarat-mak, var olmaya cesaret etmek demek her şeyden önce. Pe
Tükendi
Aslında 'fildişi kule' diye bir şey yok. Yazar eserini hazırlarken gündelik hayatla arasına mesafe koymak zorunda; ama bunu sanıldığı gibi herkese yukarıdan bakan, hayattan kopuk bir kulenin içinden değil, aksine, hayatla, insanlıkla, insanlığın açılarıyla özdeşleşen bir yerden yapıyor. Yazar, gündelik hayattan bahsediyor göründüğü zamanlarda bile, gündelik hayatın derinlerinde saklanan "gerçek hayaf'la ilişki kuruyor aslında. Edebiyat da psikoloji de görünen gerçekliğin altındakilere ulaşmayı amaçlıyorlar.
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 22 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1