Karşılaştırmalı edebiyat araştırmalarının çıkış noktası, başta klasik eserler olmak üzere insanlığın ortak kültür hazinelerini teşkil eden edebi eserlerdeki müşterek noktalan tespit etmek, dönemlere ve edebî türlere göre karşılaştırarak özellikle ulusal edebiyatların güçlenmesini ve gelişmesini sağlayacak şekilde başka ülkelere, dillere ait edebiyatlardan istifade etmektir.
Mitolojiler, efsaneler, masallar, atasözleri ile değişik edebî formlarda ele alman ve işlenen hikâyeler ve anlatılardaki ortak tem
Goethe ve Thomas Mann'ın Alman Edebiyatındaki yerlerinin ortak yanı, her ikisinin de Dünya edebiyaında Almanya'yı temsil etmeleri, bu anlamda Alman ve Dünya klasiklerinden oluşlarıdır.
Bu iki yazarın birlikte anılması Thomas Mann'ın Goethe hayranlığından gelmektedir. Mann, Lotte Weimar'da ve Doktor Faustus romanlarını Goethe'nin eserlerinden yola çıkarak yazmıştır. Mann, edebiyat hayatında âdeta Goethe'yle haşır neşir olmuş ve hep onun çok yönlülüğünü vurgulamıştır.
Bu kitapta, bu iki büyük Alman yazarını
Bir edebî eser nasıl oluşur? Edebî eserde bilimin ve felsefenin rolü nedir? Bu sorular, edebiyatın diğer
alanlarla bağlantı kurduğu noktalarda güncel olarak varlığını sürdürmektedir.
Gürsel Aytaç, elinizdeki kitabında edebî eserde bilginin, bilimin ve felsefenin kurmacaya dönüşümünü
mercek altına alıyor. Başarılı bir romancının veya öykücünün yola çıkarken heybesine neler koyduğuna dair
yakın okumalar yapıyor. Orhan Pamuk'tan Ahmet Ümit'e, Ferit Edgü'den Thomas Mann'a kadar bilginin
kurmacaya evrilişini ve
Romandan kısa oluşun ve kurmaca (yabancı dillerde fiktif) oluşu dışında,
ortak yönleri yok öykü, kısa öykü ve küçük öykünün. Öykü ya da eski
deyişle hikâye, belli biçim özellikleri gösterir. Bunlar, özetle önemli bir
başlangıç, olay zincirinde kendini belli eden bir doruk v kesin bir sondur.
Öykü, biçim özellikleri dışında içerikte, anlatı konumunda da bazı özellikler
gösterir. Öykü, Avrupa edebiyatlarında genel olarak 19 yüzyılda yaygın
türdü, 19 yüzyılda en kalıcı örneklerini verdi.
Bizim edebiyatımıza ge
Goethe ve Dünya Edebiyatı başlıklı bu çalışmamda Goethe'nin isim babası olduğu Dünya
Edebiyatına kendisinin bizzat önderlik etmesi, Batı ve Doğu edebiyatlarından örnekler alıp
onları değerlendirmesinin yanı sıra İran'lı şair Şirazlı Hafız'ın Divan'ından esinlenerek bir "Batı
Doğu Divanı yaratması" üzerinde tek tek durulmaya değer konulardır. Ve bunların sonucunda
Goethe ve Dünya edebiyatı konularının içiçe alınması gerekiyordu. "Dünya Edebiyatı" kavramı
ya da teriminin kazandırdığı bir faaliyet de edebiyat
Gürsel Aytaç, hayatını anlatırken çocukluğundan başlayarak özel yaşantılarının yanısıra mesleki etkinliklerinden, alanında yetiştirdiği akademisyenlerin faliyetlerinden de söz etme gereği duymaktadır. Çünkü onların bir anlamda kendisinin başlattığı, önemsediği çizgiyi devam ettireceğine inanmakta, onlarla gurur
duymaktadır.
Kendi Kaleminden Gürsel Aytaç kitabı, bu özellikleri ile alışılmış otobiyografiden farklılık gösterse de bu, onun mesleğine ve üretkenliğe verdiği önemin bir işareti sayılmalıdır.
Edebiyatta bir eleştirinin nasıl olması gerektiğine dair genel ölçüler düşünüldüğünde "Bizde eleştiri var mı?" ya da "Bizde eleştirmen var mı?" sorularının büyük ölçülerde aşıldığı görülecektir. Tam da bu noktada Gürsel Aytaç bir adım daha öteye geçerek mevcut eleştiri literatürünü gözden geçirmekte ve bu çalışmasında yaptığı gibi "eleştirinin eleştirisi"ne girişmektedir. Türk edebiyatında eleştiri üzerine düşünceleriyle ilk akla gelen A. H. Tanpınar, Mehmet Kaplan, Nurullah Ataç, Fethi Naci, Hüseyin Cöntür
Eskinin ve yeninin, geleneğin ve modernin, doğunun ve batının, şimdinin ve geçmişin, yönetenlerin ve yönetilenlerin çatışmaları içinde kendini, kimliğini, özünü bulmaya çalışan bir toplum geleceğini de bu minvalde kurgulamaya ve kurmaya gayret eder; kendi yolunu arar.
Yeni bir toplumsal yapı içinde değişen ve dönüşen zihniyetler, ilişkiler, duygular, alışkanlıklar ve birbiriyle savaşa tutuşmuş tüm bu güçler ve değerler dile gelmek, varlığa gelmek için, duyuları iyice keskinleşmiş insan ruhlarına yerleşirle
"Edebiyat Üzerine"nin içeriği, Gürsel Aytaç'ın "Edebiyat Yazıları" kitaplarından sonra, çoğunluğu 2008 yılı emekliliğinden bu yana edebiyat sayfalarında ve dergilerinde bugüne kadar yayımlanmış yazılarından oluşmaktadır.
Zamana ve mekâna aidiyeti içinde dilin bireyselleşmesi yoluyla hayat ancak şeylerin birbiriyle ilişkisi içinde, yani yaşantı ilişkilerinden hareketle anlaşılır. Edebî-estetik yaratma ve anlam süreci içinde, yeni¬den kurgulanmış yaşantılar sayesinde belirsizin dün¬yası, varoluşun imkânları insanlığın önünde açılır. Böylece kişi, kelimelere değil, varlığın ta kendisine nüfuz eder.
Edebiyat bu oluşu, varlığı yaşamak, temaşa etmek için bir araçtır. Dünyayı algılama ve bilme tarzları¬mızın değişmesine göre pek
Edebiyatçılar, yapıtlarında yaratıcılıklarını konuşturmanın yanı sıra, entelektüel kimseler olarak alanlarıyla ilgili
eleştirel ve öznel görüşlerini ve yaratıcılık konusunda kendilerine yöneltilen soruları da zaman zaman yazdıkları
denemelerde dile getirmişlerdir. Eleştirelliği ve sanatsallığı kaynaştıran bir edebi tür olarak deneme, bu
anlamda, edebiyatta özel bir yere sahiptir. İşlenmiş bir dil, üslupta zarafet ve öznellik, yazarın kendi mizacı,
hayat deneyimleriyle renklenip biçimlenmiş bir kavrayış ve
Goethe, Dürrenmatt ve Frisch'in kendi edebiyat maceralarını anlattıkları günceleri vardı. Selim İleri, Ferit Edgü, Orhan Pamuk, Ahmet Hamdi Tanpınar, Oğuz Atay, Salah Birsel, Attila İlhan, Fakir Baykurt, Adalet Ağaoğlu, Erendiz Atasü ve Aziz Ne-sin de çeşitli denemelerinde ve farklı zamanlarda yaptıkları söyleşilerde edebiyat alanında sergiledikleri yaratıcılığa ilişkin kendi öznel yaklaşımlarını dile getirmişlerdir.
Alman ve Türk edebiyatının yanı sıra karşılaştırmalı edebiyat alanında da pek çok akademi
Johann Gottfried Herder, Johann Gottlieb Fichte ve Wilhelm von Humboldt dil felsefesi üzerine yazdıklarıyla Klasik Alman Dil Felsefesi'nin gelişiminde önemli bir yere sahiptirler. Bu kitapta yer alan temel metinler, ilk defa Gürsel Aytaç tarafından Türkçeye çevriliyor.
Dil felsefesi, genel felsefenin bir kolu olup dil denen olgunun öncelikle kökenini, yapısını, doğasını, ruhunu ve anlamının nasıl oluştuğunu araştırır, ortaya koyar. Buna rağmen en azından ilk verilerinde, özellikle söz konusu metinleri kalem
Hayy Bin Yakzan (12. Yüzyıl), İbn Tufeyl Agathonun Hikâyesi (1766), Christoph Martin Wieland
Pierre ya da Belirsizlikler (1852), Herman Melville Büyülü Dağ (1924), Thomas Mann
Biz (1924), Yevgeni Zamyatin ...Bulantı (1938), Jean Paul Sartre
Boncuk Oyunu (1943), Hermann Hesse Yalnızız (1951), Peyami Safa
İnsan Holosende Ortaya Çıkar (1979), Max Frisch Sofinin Dünyası (1991), Jostein Gaarden
Nihilist (2008), Hikmet Temel Akarsu Bab-ı Esrar (2008), Ahmet Ümit
Aşk (2009), Elif Şafak Felsefî Roman Konusu O
Romanlarıyla ünlü bir yazarın edebiyat dünyası, öncelikle onun yaratılarında, kurmaca eserlerinde hayat bulur. Bu, tabii ki Thomas Mann için de böyledir. Ama onun üslup özelliği olarak kendini gösteren nesnellik ile figürleri karşıt dünya görüşlerinin temsilcisi gibi ve sanki her biri yazarın kendi düşüncelerini dile getiriyormuş gibi konuşturuyor olması, okurda Thomas Mannın asıl görüşü neydi? sorusunu uyandırır.
İşte bu nedenle deneme türü ile mektup, öznel düşünceleri, inanışları ve duyguları dile geti
Edebiyat denen ve malzemesi dil olan sanat dalı, öncelikle anadil ve ulusal kültür kökenlidir. Ama yazarların, şairlerin yetişme süreçlerinde ve olgunluk dönemlerinde orijinallerinden ya da çevirilerinden okuyup etkilendikleri veya en azından esinlendikleri yabancı yazarlar, şairler vardır. Bu etkilenme veya esinlenme, yabancı yazarlardan daha çok, kendi dilinin başka yazarlarından da olur. Sözün kısası, sanatta etkileşim denen olgu vardır ve yazar için, sanatı için bir artı puandır: Şu şartla ki, etkilendi
Niçin Edebiyat? Toleransın Edebî Göstergesi: İroni Üslûbu Ankara Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalında Yarım Yüzyıl Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde Alman Dili ve Edebiyatının Son Kırk Yılı Öğretim ve Araştırma Alanlarında Edebiyat ve Karşılaştırmalı Edebiyat Bilimi Edebiyatta Yaratıcılık Yazarların Yazar Portreleri Yazar Biyografyaları Edebiyat Yıllığı 2006 İçin Virgül Dergisiyle Söyleşi Roman Tarihimize Kuşbakışı Bir Yaklaşım Türk Romanında Feminist Söylem Eleştiri-Değerlen
Genel edebiyat bilimi, çeşitli ulusal edebiyatları kapsadığı için herhangi bir ulusal edebiyatla uğraşan bir araştırmacının bilgi donanımını sağlar. Ülkemizde Türk edebiyatının yanı sıra, üniversitelerde çok sayıda Batı ve Doğu filolojileri okutulmakta, karşılaştırmalı çalışmalar yapılmaktadır. "GEnel Edebiyat Bilimi" kitabımla bunların hepsinin yararlanacağını umduğum genel bilgileri toplu olarak sunmayı amaçladım. Kaynakçamın bütüne yakını, diyebilirim ki Almanca yazılmış edebiyat bilimi kitapları. Bazı ö
Toplam 25 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.