Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 13 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Birgivi, bu eserinde, içine zamanla felsefî konular da girmiş bulunan Kelâm'dan, her Müslüman için lüzumlu olan i'tikâdî mes'eleleri ve geniş fıkıh kitaplarından, amelî konuları seçerek, herkesin anlayabileceği bir şekilde ifade etmiştir. Bu durum onun mezkûr ilim dallarındaki üstün bilgisini ortaya koyduğu gibi, halk eğitimi açısından da önemli bir husustur. Zira modern pedagojide de öğretilecek konuları halkın anlayabileceği bir ifâde ile açıklamak (vülgarize etmek) esastır. İlmin anlaşılabilir olması, fi
Konevî'nin, meşhur olan, kaynaklarda ve muhtelif kütüphanelerde bulunan yazmalarında farklı isimlerle kaydedilmiş bulunan bu kırk hadis şerhinin görülebilen yazmalarında hadis sayısı 26 ila 29 arasında değişmektedir. Bundan dolayı Konevî'nin onu tamamlayamadığı söylenmektedir. Ancak her bölüm başında şerh edilen hadisle birlikte aynı muhtevada olan başka hadisler zikredildiği gibi hadislerin, ehl-i hadis tarafından farklı hadis sayılan diğer rivayetlerine de sıkça atıflar yapıldığı görülmektedir. Bunlarla
Konevînin en hacimli eseri olan Fatiha Tefsiri (İcâzül-Beyân) bu yönüyle müellifin bütün eserlerinde ele almış olduğu belli başlı bütün konulara dair fikirlerini içermektedir. Tartışma yöntemlerine baş vurulmadan ve hocası İbnül-Arabi de dahil olmak üzere hiç kimseden herhangi bir alıntı yapılmadan yazılan bu eserde, Fatiha suresi Tanrı-alem ilişkilerini özetleyen ideal bir metin; ilâhî ve kevni bütün hakikatleri ve hakikatler arası ilişkileri özetleyen bir sure olarak görülür. Dolayısıyla eser, klasik anla
Tükendi
Hadis geleneğinde bulunan "Kırk Hadis" usûlünü, seçtiği hadisleri tasavvufî bir bakış açısıyla değerlendiren ve şerh eden Konevi, bunu yaparken derûnî anlamlar konusunda herkesin aynı kavrayış seviyesinde olmadığını da hesaba katarak yorumlarını gizleme ve ifşa arasında bir yöntemle ortaya koymuştur.
Tükendi
Bir hadiste "Allah´ın doksan dokuz ismi vardır, onları ezberleyen kimse Cennete girer" denilmiştir. Bu itibarla ilahi isimler ve bunların açıklandığı eserler, çeşitli alanlarıyla İslami literatürün önemli bir kısmını teşkil etmiştir. Sadreddin Konevî, bu eserinde ilahi isimleri,"Tanrı-alem" irtibatı bağlamında ele almış, sufilerin keşif ve müşahede bilgilerinden hareket ederek, varlıkların bu isimler vasıtasıyla Tanrı´ya nasıl istinat ettiklerini açıklamıştır.
Tükendi
Konevînin İslam düşünce tarihindeki önemi, sufilerin keşif ve müşâhede yöntemini müstakil bir bilgi yöntemi olarak ele almasından gelir. O, sufilerin ve tasavvufun bilim hiyerarşisindeki yeri konusunda, ilk dönem tasavvuf klasiklerinde de görülen tavrı iddialı bir hale sokmuş; keşif, müşahede gibi yöntemlerle elde edilen bilgileri sistematik bir üslupla ilim olarak disiplin altına almaya çalışmıştır. Onun bu çabası en yetkin örneğini, bu eserde bulur.
Tükendi
Konevî, bu risalesinde Tanrı´nın zatı, sıfatları ve fiilleri; velayet ve bununla ilgili meseleler, nübüvvet, ahiret, dünya ve nefsin özellikleri ve bekası gibi konularda sufilerin görüşlerini ele almaktadır. Bütün bu konuları, sülüğe yeni başlamış hakikat araştırmacıları için bir "öğüt" ve "rehberlik"; sülüğünü tamamlamış ve kemale ermiş insanlar için ise, sülükleri esnasında yaşadıkları ve "tahkik" ederek öğrendikleri hakikatleri "hatırlatma" olarak ifade etmektedir.
Tükendi
Sadreddîn Konevînin görüşlerinin ve izahlarının odak noktası; Allahın zatı, isimleri ve sıfatlarıyla ilgili bilgilerdir. Şeyhi İbn Arabînin tesiriyle vahdet-i vücut görüşünü benimsemiş olması sebebiyle, kitaplarında bu konulara ağırlık vermiş olması normaldir. Delillerini, daha çok Kurân ayetleri, hadisler ve bazen de önceki sûfîlerin sözlerinden çıkarır. Ancak, bunları, çoğunlukla vahdet-i vücut felsefesine göre anlar ve yorumlar. Dilinin ağırlığı ve kendine has terminolojisi sebebiyle, eserlerinin anlaşıl
Bu çalışmada az sayıda olsa bir hadis kültürünü Müslümanlara kavratmak gibi pratik bir gaye de büyük bir rol oynamıştır. İslam ilim tarihinde bu tür kırk hadis derlemesi eserler arasında en meşhuru İmam Muhyiddin en-Nevevi'ye ait olandır. Bu eser Arap dili dışındaki birçok dilde defalarca tercümesi ve şerhi yapılmış durumdadır.
Fikirler vardır, toprağa kök salmış koca çınarlar gibi, içerisinde yaşadığı toplumun hayat damarlarının içerisindeki hücrelere kadar nüfuz ederek, çağlara hükmeden devletleri sessiz ve derinden kurarlar ve onları pâyidâr ederler... Altı asır boyunca üç kıtayı adalet ve hikmet ile yöneten Osmanlı Devletinin de geri planda beslendiği, hayat suyunu aldığı çok önemli ilim, tefekkür ve marifet menbaları elbette olmuştur. İşte bunlardan birisi de hiç şüphesiz, 673/1274 yılında Konyada vefat eden ünlü din âlimi, m
Tükendi
İslam düşüncesi, tasavvuf, felsefe ve kelam ekolleri diye anılan üçlü bir yapı üzerinde oturmaktadır. Bu akımlar arasındaki ilişkiler, bazen çeşitli sosyal ve siyasal nedenlerin de katkısıyla olumsuz görünümler kazanmış olsa bile, özellikle entelektüel düzeyde konular ve yöntemler arasında büyük ilişkiler ve yakınlıklar kendini gösterir. Bu anlamda her üç ekolün birbirleri için gerek yöntem ve gerekse malzeme sunmada ön açıcı ve besleyici bir işleve sahip olduğunu gözlemlemek mümkündür. Bu ekollerin ilişki
Tükendi
"Hz. Peygamber´den (a.s) târif ve irşat lisanı ile şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: "Rabbınızın şu günlerinizde rahmetinin nefhaları vardır. Dikkat edin! Onlara hücum ediniz." Bundan dolayı, taarruzu ve onun türlerini tanımak için Rabbime yöneldim, Allah da, beni taarruzun hakîkatine ve küllî kısımlarına muttali kıldı. Böylece söz konusu taarruz kısımlarının benim muttali olduğum kısımlar ile sınırlı olduklarını müşâhede ettim. İşte ben, Allah´ın izni ile, bu kısımları özet olarak zikrediyorum." İbn A
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 13 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1