Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 74 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Aras ve Diyar, Buğra’nın Amerika’dan gelen kuzenleridir. Yanlarına Orkun’u da alarak deniz kıyısında kısa bir yürüyüşe çıkarlar. O âna kadar ne dünyanın karşı karşıya bulunduğu tehditlerin farkındadırlar ne de bu tehditler karşısında kendilerine düşen sorumlulukların. Yolları üstündeki küçük rastlantılar onları bu tehditlerle ve dünyanın içinde bulunduğu sorunlarla yüzleşmek zorunda bırakır. Yaşamlarına yönelik tehlikeler hakkında Aras’ın anlattıklarını dinlerken bir anda kendilerini o tehlikeleri yaratanla
Rakamların sihirli dünyasını keşfetmeye hazır mısınız? Pelin’in babası, yaşamın her alanında matematik olduğunu, matematiğin temelini rakamların oluşturduğunu söylüyordu. Pelin de dilde, kültürde, ekonomide, teknolojide rakamların önemini keşfetmek istiyordu ama bunun için önce rakamlarla arasındaki yabancılığı gidermesi gerekecekti. Acaba kendisini rakamlar dünyasına ışınlayarak onlarla dostluk kurabilir miydi? Hayal etme olanağına sahip herkes için bu iş, çocuk oyuncağı sayılırdı. Peki bizim de hayal güc
Tükendi
Anneanne, "Küçülme Oyunu" adını verdiği bir oyunla torunu Aras'a ve bütün çocuklara vücudumuzda neler olduğunu, şaşırtıcı bir yolla anlatıyor! KÜÇÜLME OYUNU Torunuyla zaman geçirmek isteyen anneannenin işi zor... Aras'ın ilgisini çekecek bir konu bulmayı hâlâ başaramadı. Sabahtan beri uğraşıyor ama torunu, yapbozlarından başını kaldırıp kendisine bir kez bile bakmadı daha. Düşünüp dururken aklına parlak bir fikir geldi. Bakalım bu kez torununun ilgisini çekmeyi başarabilecek mi?
Ninesinin ıspanaklı böreği için her türlü zahmete katlanan Çiçek’le, vefalı minik kedi Karaş’la, adını tembele çıkardığı için Ezop Amca’ya kızan ağustos böceğiyle, kendini kümesin en güzeli ilan eden Çiğli’yle ve giysilerindeki sevimsiz renklere isyan eden Eren’le tanışmaya hazır mısınız?
Tükendi
Amerika’da yaşayan Diyar,  yaz tatilini anneannesi Feride Hanım’ın  yanında geçirecekti. Emekli edebiyat öğretmeni Feride Hanım, torununun kırık Türkçesini düzeltmek için  türlü yollar aramış ve nihayet onun için bir mektup arkadaşı bulmuştu. Edirne’ye yeni taşınan Vera ile Diyar’ın mektuplaşmaları hem yeni bir arkadaşlığın başlangıcı olacaktı, hem de her ikisinin de Edirne’nin tarihini, yemeklerini, türkülerini ve elbette  Mimar Sinan’ı öğrenecekleri bir yolculuğun ilk adımları...
Burçin okumayı öğrendiğini sanıyor ama bir AVM'de gördüğü yazıları okumaya kalkınca ablası Burçak'ın alay konusu oluyor. Arkadaşından gelen mektubu da bir türlü okuyamıyor. Neden? Okumayı öğrenmemiş mi? Yoksa o yazılar Türkçe değil mi? Anlamlı olmasını isterken kimler ne saçma laflar ediyorlar! Hangi ünlüler neler demiş? Ya şarkı sözleri? Reklamlar ne diyor, nasıl diyor? Burçin sizi birlikte düşünmeye çağırıyor: İnsanların kendi dillerine yabancılaşması olağan bir durum mu? Türkçenin içine düşürüldüğü,
Çağdaş edebiyatın usta yazarı Feyza Hepçilingirler, duyduğu deyimler yüzünden kafası karışan ve işin içinden çıkamayan bir çocuğun neşeli öyküsünü anlatıyor. Alkım, kardeşi doğunca pabucunun dama, yani bir evin çatısına atılacağını düşünüyor; dananın kuyruğu kopacak, dendiğinde de hayvanın canı yanacak diye üzülüyor. Alkım'ın deyimleri öğrenmesini eğlenceli bir oyuna çeviren aile üyeleri, okurları da zengin bir Türkçe serüvenine davet ediyor. Ben şimdi yumurta küfesini sırtıma takacağım. Keçilerin
Dil ustası Feyza Hepçilingirler, öyküdeki üslupçuluğunu bu kez hicivle birleştiriyor. Edebiyata unutulmaz mekânlar ve karakterler armağan ederek hem çok tanıdık hem de çok yabancı bir masal anlatıyor. Masal bu ya, Lahanistan adlı ülkenin Lahan adında bir kralı varmış. Kral dendiğine bakmayın, Sayın Lahan, halkının demokrasiyle yönetildiğini düşünmesi için kendisine "başkan" denmesini istermiş. Her sabah sarayında mango suyunu içip sağa sola emirler yağdırır, komşu ülkelerle kavga edermiş. Karalahanalar ve m
Tükendi
Türkçe "Off"un yazılışının üstünden çeyrek yüzyıla yakın zaman geçti. Ne yeni bir bilinç ışıltısı var ortalıkta ne kendine gelme, uyanma, silkinme... Gitgide batıyoruz. Üstelik dilimize bunca yabancılaşma, artık pek çok kişiyi irkiltmiyor bile. Yabancı sözcükleri sevgiyle bağrımıza basarken Türkçeyi yitiriyoruz. Yeni bir Osmanlıcayı ilmek ilmek dokuyoruz. Osmanlı, dilinin Türkçeden ne kadar uzaklaştığını fark ettiğinde halkın konserve gibi, bozulmadan koruduğu Türkçeyi bulmuş ve ona dört elle sarılarak
Kim Korkar Karanlıktan? "Yalnız kalabilir misin?" diye sorduğunda annesi, Orkun'un aklına Alp geldi ilkin. Evde yalnız kalışlarını nasıl ballandıra ballandıra anlatırdı. Kahraman sayardı kendisini tek başına kalabildiği için. Eğer onun da akıllı bir telefonu olsaydı ya da tabletini yanına almasına izin verselerdi çok isteseler bile gitmezdi büyüklerle o zaman, evde kalmak için ısrar eder ve harika zaman geçirirdi. Yine de fazla düşünmeye gerek görmeden yanıtladı annesini. Alp yapabiliyorsa o da yapabilirdi.
Feyza Hepçilingirler'e Sait Faik Hikâye A rmağanı'nı (1985) kazandıran öyküler to plamı Eski Bir Balerin. Edebiyatımızda, n iteliği ödülle tescillenmiş kitaplardan. Sokaktaki küçük insanın değil, bulunduğu toplumun cenderesinde sıkışmış, yaşadığı evin dört duvarı arasında kalmış insancıkların resmi geçidi. Geçmiş günlerin hayalinde kalan ve yaşadığı günün karanlığında boğulan insanlar bunlar. Eski Bir Balerin'de Hepçilingirler, sadece tek tek kendi yağında kavrulan bireyleri anlatmıyor. Yaşadığı toplumun ik
Annesiyle babası öğretmen olan Barış meraklı bir çocuktur ve kafasında yanıtını arayan birçok soru vardır. Babasının sınıf geçme hediyesi olarak verdiği defteri günlük olarak kullanmaya başlayan Barış, buraya hem yaşadıklarını hem de kendi hayal dünyasındaki öyküleri yazar, babasının derlediği türkülerden bazılarını eklemeyi de unutmaz. Yaz tatilini geçirmek üzere ailesiyle birlikte köye gidince de orada bambaşka bir dünyaya girer. Doğayı, kuşları, yıldızları, özgürlüğü seven Barış köydeki çocuklarla sıkı b
Sabah Yolcuları Feyza Hepçilingirler'in Akademi Kitabevi Öykü Birincilik Ödülü'nü kazanan ilk kitabıdır Sabah Yolcuları. Usta bir öykücünün, bir dil ustasının hayata bakışını ve edebiyat anlayışını ortaya koyan bu kitap, insanı anlamayı ve anlatmayı, yaşamın kendi içindeki devingenliğini ustalıkla yansıtmasıyla da "Bunlar sabah yolcuları değil. Sabah yolcuları sessizdir. İleri geri konuşmazlar, evreni boylarıyla ölçmezler. Hem en büyük hem en küçük olanı, kısaca kendilerini düşünürler... Dedikodu edecek zam
"...çocuğun beyninde temel kavramlar anadille oluşur. Bu süreçte anadilin kullanımını kısıtlar ya da pek çok kez yaptığınız gibi yasaklarsanız, algılamaktan, düşünmekten yoksun kuşaklar yetiştirirsiniz. Dilin, yığınları toplum yapan, insanları bir arada yaşatan en büyük etken olduğunu görmezden gelenler, başka dillere tanımadıkları yaşama hakkını kendi dillerinden de esirgeyerek; o başka dillere kurdukları tuzağa kendileri düşerler." Oysa gerçek anavatanımız dilimizdir aslında. Ama günümüzde dilimiz saldırı
Yazmak isteyenler ama nereden başlayacağını bilemeyenler, yazacak konu bulamayıp boş kâğıtların ya da beyaz ekranların önünde oturanlar, yazdıklarının "doğru" veya "güzel" olup olmadığını merak edenler... Türkçenin usta kalemi Feyza Hepçilingirler, sizi Yazarlık Sınıfı'na davet ediyor! Bu sınıfta siz de Petek Öğretmen'in öğrencilerinden biri olacak, onun sıcak ve samimi anlatımıyla hem pek çok ayrıntıyı öğrenecek hem de size ayrılan sayfalara kendi kurguladıklarınızı yazabileceksiniz.
12 Eylül'ün baskıcı karanlığı sonraki yıllarda da tüm yoğunluğuyla devam etmektedir. Darbeyle beraber "sakıncalı" bulunan ve sürgün edilen öğretim görevlisi Sibel bu baskıdan fazlasıyla nasibini almıştır. Sadece YÖK'le değil, evde ve toplumdaki cendereyle de mücadele eden Sibel, bir taraftan kendisiyle hesaplaşırken diğer taraftan 12 Eylül sonrasını ve toplumun ikiyüzlülüğünü tüm gerçekliğiyle gözler önüne seriyor. Türkçe üzerine yazdığı titiz yazı ve kitaplarıyla ayrı bir üne sahip Feyza Hepçilingirler'in
Topraktan korkuyorsunuz sanki. Neden? Niçin oturmuyorsunuz yere, çimenlerin, otların üstüne, toprağa? Hem neden evleri birbirinin üstüne yapıyorsunuz? O kadar çok ev üst üste koydunuz, gökyüzü uzağa kaçtı. Sahte ışıklar yaptınız, o kadar çok, o kadar çok, yıldızlar göğü boşalttı. Dağlarınız nerede, büyük ağaçlar, güzel tepeler? O sabah Elvan her zamanki gibi erkenden uyanmış, yüzünü yıkamış, okula hazırlanmak üzere odasına dönmüştü. O da ne! Yatağında daha önce hiç görmediği, tuhaf giysili, yabancı bir kız
Tükendi
Burcu bir sabah okula giderken bahçenin kıyısındaki yastığı fark etti. Cemil Dede görse oraya neden konduğunu anlar, "yastığa benzer bir şey" der geçerdi. Burcu ise onun gerçek bir yastık olduğundan bir an bile kuşku duymadı. Öyküler uydurmaya da çok elverişliydi doğrusu! Öykülerle hem eğlenceli olur hem de kısalırdı okulun yolu. Cemil Dede ile Burcu arasındaki öykü yarışı böyle başladı. Gerçekten de bahçede o yastık niye vardı acaba?
Tükendi
İki oğlan kardeş ve Feride Teyze, bahçelerine inen sis bulutu içinde ilerlerken kendilerini bir masal ülkesinde buluverirler. Karşılarına ilk çıkan Kırmızı Başlıklı Kız'ı kurda yem olmaktan kurtardıktan sonra yollarına devam ederlerken kimlerle karşılaşmazlar ki... Pamuk Prenses, Külkedisi, Rapunzel, Uyuyan Güzel... Bu kızların tümü de kendilerini kurtaracak prensi bekliyorlardır. Birinin bu kızlara ihtiyaçları olan gücün aslında kendilerinde bulunduğunu anımsatması gerekmez mi? Bu kim mi olur? Tabii ki Fer
Yine karanlık bir dönemden geçiyoruz. Ülkemizin aydınları, yarı aydınları, okumuşları, yaklaşan karanlığı enselerinde hissediyorlar ama hiçbir şey yapamıyorlar. Karın altındaki buğday tanesi kadar çaresizler. Bugün başımızın üstüne yığılmış, soluk almamızı zorlaştıran şeyler, belki de karın altında gün ışığına kavuşmayı bekleyen buğday tanesiyle özdeş kılıyordur bizi. Belki de üstümüzde karanlık ve baskı yaratan karların eriyeceği, gözümüzü gün ışığına açacağımız günler yakındır. Karın altında beklerken ka
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 74 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1