Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 32 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
İntihar etmeyeceksek içelim bari! Denebilir ki, Türkiyede aydın sorununu Türkiyenin tarihsel dönüşümüne somut insana eklemleyen romanlar, ilk kez Adalet Ağaoğlunun çabasıyla gerçekleştirilmiştir. Ağaoğlu, günümüzün hiç kuşkusuz en önemli romancısı. Bir Düğün Gecesi, yalnız uzmanların, eleştirmenlerin üzerinde düşünce birliğine vardığı bir roman değil; aynı zamanda geniş bir okuyucu kitlesi tarafından benimsenen, tartışılan bir eser. Hilmi Yavuz Oğuz Atayın Tutunamayanları ile aydınların iç dünyasın
?İnsanlara, ölümü örtbas etmeye çalışan kuru gürültü değil, soluk alabilecekleri geniş ufuklar gerekli pek aziz prensim. Bence kentin surları yıkılmalı. Bizler duvarların içini durmadan taş, mermer yığınlarıyla dolduracağımız yerde, dışına doğru açmalıyız, genişlemeliyiz." Evlenmeye fırsat bulamamış, kendini kaptırdığı dersleriyle öğrencilerinin ?Hayalci Hoca" lakabını taktığı tarih öğretmeni Kâmil Kaya kişiliğinde, ?tarih ve bugün" ya da "anlatılan ve hayat" sarkacında salınan roman, Kayanın emekliliğin
"içindeki isyan köpeği ne kadar hırlarsa hırlasın, onun kalem tutan eli, ne bir bıçak sallamıştır ne de ateşli bir silaha dokunmuştur. Özdenetimin buyruğudur: Kimsenin çenesine yumruk atmaz, başına taşla vurmaz, bir bankanın önünde kuyrukta uzun süredir beklerken önüne pişkinin biri geçince dahi bağırıp çağırmaz. "Lütfen sıraya uyalım," demekle yetinir. "Ağaoğlu'nun ürünleri yalnız yapısı, anlatısıyla, sağlam hikâye ürünleri olmakla yetinmiyor. Toplumumuzun sorunlarına, insanımızın çıkmazına da eleştiric
"İnsan krapon kâğıdından kanatlar takınca kelebek olduğuna inanır. Koyun postunda koyun, kurt postunda kurt [...] Ülkü de giydirilebilir üstünüze ve Etlik tepeleri dağ gözükür gözünüze." Ölmeye Yatmak romanı biçim açısından da ilginç. Çok geniş bir dönemi anlatmak isteyen romancı, Aysel'in ruh dünyasının yanı sıra toplumsal olayları, Aysel'i Doçent Aysel haline getiren koşulları yarı belgesel bir tarzla eserine katmış. Selim İleri Ağaoğlu'nun Ölmeye Yatmak adlı romanı, kadının cins kimliğini, bireyselli
Tükendi
Türk edebiyatının başyapıtlarından Dar Zamanlar üçlemesi, ilk kez tek ciltte okurlarıyla buluşuyor. "Ağaoğlu, Ölmeye Yatmak romanının başkişisi olan Aysel tipinde, eğitim düzeyinde ortaya konan Batıcı Cumhuriyet ideolojisi ile aile düzeyinde ortaya konan geleneksel ideolojiyi karşı karşıya getiriyor."-Hilmi Yavuz "Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar'ı ile aydınların iç dünyasına açılan pencere, Adalet Ağaoğlu'nun o nefis yapıtı Bir Düğün Gecesi ile Tanpınar'ın Huzur'unun bir uzantısı niteliğine bürünmektedir."-V
Tükendi
Bir kimse neden oltasını, içinde tek balık olmadığını bildiği göle sarkıtır? Güveler kumaşı, pas demiri, kurtlar elmayı, geçmiş ve şimdi de insanı kemirir(mis). Birey ve toplum gerçeğinin nasıl bütün olduğunu, bunların herhangi birini yok sayarak bir edebiyat ürünü yaratılamayacağı gerçeğini vurguluyor. Yazsonunun önemli mesajı belki de bu. Doğan Hızlan Bir de Adalet Ağaoğlunun Yazsonu adlı eseri çok güzel. Benim en sevdiğim kitabı Ağaoğlunun Peride Celal
Tükendi
"Bir tomofil taksi, Bayram'ın kafasında şimdi kağnının iki kanat takınmışı, öküzlerin ayaklarına da yaldızlı tekerler bağlanmışıdır artık. Artık, neye nasıl kurban edileceğini düşünmeye gerek yok. Kanatlara binip uçacak, kendini kurtaracak." Fikrimin ince Gülü, Adalet Ağaoğlunun başeserlerinden biriyse, çağdaş Türk romanının da en güzel örneklerinden biridir. Kendine yabancılaşmış 'insan teması olsa olsa bu kadar güzel anlatılabilir. Server Tanilli 'Fikrimin İnce Gülü büyük emek isteyen romanlardan, i
Tükendi
Yazma meselesini sürekli sorgulayan her yazar, hele durağanlığın bittiği, yerin yerinden oynadığı şu dünyada, elbette birtakım sıçramalar yapacaktır. Artık yazının bir değeri kalıp kalmadığını da sorgulayabiliriz. Ama şu aşamada, yazı sürdükçe demek istiyorum, bir evin bir köşesinde ‘huzur içinde bunamaya terkedilmek'e boyun eğemiyorum. İçinde yaşadığım zaman çok karmaşık, kaotik. Bu durumda nasıl huzur içinde ölebilirim ki? Başka Karşılaşmalar, Adalet Ağaoğlu'nun deneme, değini ve söyleşilerinden oluşan b
"Bir isteğiniz?" diye soruyor. Sanki bütün dünya insanlarının bildiği bir dil var da, o dilde soruyor bunu. "Başka bir emriniz?" diyor ardından. Bu iki soru gümüşsü yeşillikteki bir ormanın sessizliğinde nerden çıktığı belirsiz bir acayip kuşun ötüvermesi gibi geliyor ona. Ağaoğlu'nun sessizliğin sesini yükselten ilk sesini duyduk duymadık demeyin. Füsun Akatlı Ağaoğlu'nun sahte değerlere, yanlış kalıplaşmış, kemikleşmiş i
"Perdeler lekeli olabilir ama ilk aşk lekesizdir." "Baştan sona ana izleği erotizm olan ve bu açıdan da Türk yazınındaki "ilk" erotik roman diyebileceğimiz Ruh Üşümesi!" Yıldız Ecevit "Bir bağlamda Ruh Üşümesi'ne sürgün edilen yalnızlığın, bastırılan duyguların, tüketilen benliğin "ayma an"larını yakalayışın romanı diyebiliriz." Feridun Andaç
Tükendi
Döndüğünde, her renkten çiçeklerle o kadar büyük bir buketi kucaklamıştı ki, yüzünü göremiyorduk. Sesini, o koca çiçek yığını ardından işitmiştik. Ben onu hep, işte bu, çiçekten yüzüyle düşünürüm. Hep de o sesi: "Hadi gidelim." Hikâyeci Adalet Ağaoğlu'nun en yeni, en güzel hikâyelerini okuyun, Hadi Gidelim'de Ustalığın da ustalığı olduğunu sergiliyor bize. Doğan Hızlan Her biri kurgu ve anlatım tekniği bakımından birer usta işi. Gürsel Aytaç
Bir kişinin hem ayakta duramayacak denli bitkin, hem de böyle dimdik olduğunu bir arada gördüm ilk kez. Kitaplarda anlatılır da, insan tam gözünün önüne getiremez. Bitkin, ama dik denir. Bu gövde de bitkindi ama, ona böyle dik bir görünüm veren, kasların, kemiklerin dışında bir şey olmalıydı. Ne olduğunu kendim de bilemediğim için açıktan açığa söyleyemediğim bir beklentim vardı Adalet Ağaoğlunun öykücülüğünden. Bir şey! Başka, fazla bir şey! O beklediğimi yazmakla Ağaoğlu kendi buldurmuş oldu bana kafamı
Tükendi
Eskiden romanların sonuna Bitti, Son gibi notlar düşülürdü. Bu, daha çok, olay aktaran, serüven aktaran romanlar için geçerli. Okur da buna alışmış, romanın sonunda Bittiyi göremeyince son sayfaların kopup yittiği duygusuna kapılırmış. Hayat gibi romanın da biten değil, süren bir şey olduğunu anlayan romancı, son sayfasından Bitti, Son uyarısını kaldırıyor. Adalet Ağaoğlu Karşılaşmalarda hem okurlarıyla hem kendisiyle karşılaşıyor, karşı karşıya kalıyor, karşı duruyor: Dergi ve gazete yazılarıyla, deneme
"Hiçbir şeyden öğrenmedim yazarak öğrendiğim kadar." İnsanlar önce dış dünyanın bizi nasıl gördüğüne, ikinci olarak kendisinin dışarıya nasıl görünmek istediğine göre yaşarlar. Kendisinin kendisine nasıl göründüğüne göre yaşamak, intihardan daha güçtür. Sürüden kopup tek başına otlamaya çıkmanın yalnızlığını ister. Çobansızdır. Kurtlar kapabilir. Kendini tek başına kendin savunacaksın. Hayat sürmektedir. Ben varlığımı kendime ispatlamak için yazdığımı sanıyorum. Yeni Karşılaşmalar Adalet Ağaoğlu'nun deneme,
Türk edebiyatının ustalarından Adalet Ağaoğlu, romanla­rı kadar oyunlarıyla da büyük yankı uyandırmıştır. İlk kez tek ciltte bir araya gelen bütün oyunları, Ağaoğlu'nun Evcilik Oyunu, Çatıdaki Çatlak, Kozalar gibi klasikleşmiş metinlerinin yanı sıra daha önce Çağımızın Tellâlı adıyla kitaplaşan radyo oyunlarını da kapsıyor. "Okuru için her yazdığı bir yürek çarpıntısıdır. Beğenilmenin tuzağından hep kaçar, konusuyla yeniliğin ve her yenilikçinin başaramadığı mükemmeliyetçiliğin de temsilcisidir." - Doğan
Okurunun Yazarı, Adalet Ağaoğlu'nun yapıtları arasında bir gezinti. Sefa Kaplan'ın hazırladığı Okurunun Yazarı, yazarın kalem oynattığı tüm türleri kapsayan bir seçki ortaya koyarak Adalet Ağaoğlu edebiyatına parlak bir ışık tutuyor. Romanları, hikâyeleri, denemeleri, oyunları hatta şiirlerinden seçilmiş örnekleri bir araya getirirken edebiyatımızın en güçlü kalemlerinden birinin edebî yolculuğunu izleme fırsatı veriyor. Okurunun Yazarı hem yazarın yakın takipçilerine hem yeni başlayanlara bir kılavuz nit
İnsanın düşünsel faaliyeti derinleştikçe, başkaldırı sesinin de derinlerden, boğuklaşmış olarak gelmesinden daha doğal ne var? Haykırmalar, savsözler ancak yüzeyden yüzenlerin kulak yırtan gürültüsünden başka bir şey değil. Adalet Ağaoğlu, yalnızca Hayırın son halkasını oluşturduğu üçlemesiyle, bütün romanlarıyla kimi sorunsalların peşinde bir yazar kimliğindedir. Romanlarında en öne çıkan yan, düşünsel içeriktir. Hayır onun bu özelliğinin belki de en yoğun biçimde alımlanabileceği bir roman Füsun Akatlı
İlkgençlik yıllarımdan bu yana hemen hep geceleri yazdım. İlkin, İkinci Dünya Savaşı nedeniyle yaşanan karartma gecelerinde camlara yapıştırılmış ışık geçirmez lâcivert yağlı kâğıtlarda kederli, esrarengiz hayaller göre göre. Televizyonsuz zamanların iççekim filmleri. Gaz lambalarının –daha sonraları gecelerin kâtibi unvanını verdiğim idâre lambalarının– solgun ışığına teşekkürlerle yazdım. Hastaları, yaşlıları, çocukları, hayal ve umutları bekleyerek ağır ağır olanı biteni kayda geçiren geceler kâtibine sa
"Şimdi öyle bir şey ki yazmak, sigara tiryakiliğinden daha büyük bir tiryakilik. Sahiden. Ben elimden düşürmediğim sigarayı kolayca bıraktım, hiç de aramadım. Fakat yazmayı bırakamadım, tiryakilik o dereceydi. Şimdi yaklaşık son iki yıldır evden dışarı çıkamıyorum, yine de yazmadan duramıyorum. Yazmak, su içer gibi içimden geliyor hep. Son dönemde yatakta daha sık zaman geçiriyorum. Üç kere düşmüşüm yere. Doktorlar tarafından sırt üstü yatağa yatırılmışım. Zaman içinde yavaş yavaş kendime geldim. Fakat
Herkesin bildiği ama hiç kimsenin izlemediği, şimdiye dek ne yayımlanmış ne sahnelenmiş olan Sessiz Bir Adam, Everest Keşif sayesinde okurun karşısına çıkıyor. Adalet Ağaoğlu'nun keskin gözü ve sivri diliyle Türk entelijansiyasının fotoğrafını çektiği Sessiz Bir Adam tepeden tırnağa bir eleştiri; yapıtın başına gelenlerse tam bir macera! Adalet Ağaoğlu topluma dönük bir yazardır. Gerçekçi gözlemle saptadığı günlük ilişkileri, bu ilişkileri etkileyen toplum gerçeğini belirtecek biçimde sergiler. Oyun ki
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 32 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1