Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 38 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Yaşamayı unutmuş insanlar. Yeniden baksınlar geçtikleri yollara. Bir daha geçmeyecekler o yollardan. Güneşin doğuşunu seyretsinler. Bir ağacın çiçeğe, meyveye duruşunu görsünler. Akan suya şöyle eğilip de bir baksınlar. Ömürlerini seyretsinler o akan suda. Günlerinin geçişini... Yarın yok, ona göre... Sadece bugün var elde. Yaşamayı ve Yaradan'a şükretmeyi unutmasınlar. Aramaya gerek yok; o vakit, mutluluk bulur onları.
FIKRALI ATASÖZLERİ kendi sahasında yeni bir çalışma. Hem eğlenceli ve hem de öğretici. Bu bakımdan 7'den 70'e herkese sesleniyor. İnsanlığın ortak aklından ve tecrübesinden yararlanmanın hayatımıza sağlayacağı olumlu katkıları aşikârdır. Atasözlerinin içinden bazıları, özellikle dikkatimizi çekiyordu. Onları çekici kılan karşılıklı konuşma ve diyalog tarzında olmalarıydı. Bir de; çok incelikli espiri ve mizah dilinin varlığıydı. Öğretmen ve öğrencilerimizin bu değerli hazineden istifade edeceklerini öngör
Tükendi
Bir yılda dört mevsim yaşanır. İnsanın gönlünde ise, dört mevsim bir günde yaşanır. Yaşarken neler kaybettiğini bilse insanlar, hayat gözlerini asla yummazlar. Gerçekle yüzleşeceğiz o zaman. Kalbimiz ne kadar güçlüyse biz o kadar biziz. O kadar gerçeğiz. O kadar yakınız Rabb'imize. Sahi, siz hiç konuştunuz mu kalbinizle? Bembeyaz çiçeklerle ve masmavi ümitlerle uyandınız mı bir sabah? Sorular sordunuz mu hiç kendinize? ?Bir gün biri bana: Kimsin sen? diye sordu. İşte o gün ilk defa dilim tutuldu." diyen i
Tükendi
Hayata dair, hayatı yaşatan aşk ile kaleme alınmış bu dopdolu kitabı, uhrevî bir keyif ve neşe ile okuyacaksınız...
Tükendi
Dünyanın en güzel öykülerini bu kitaplarda bir araya getirdik. Bu setteki öykülerde; hem kişiliğinizin temellerini sağlamlaştıracağınız tecrübe ve güzel örnekler bulacaksınız, hem de hayata dair çok gerekli bilgilere ulaşacaksınız. Geçmişte veya günümüzde yaşamış insanların bazen bizzat kendi hayatlarından, bazen de düşünce ve hayal dünyalarından çıkıp gelen bu setteki öyküler, insanların dünyalarına dair paha biçilmez tecrübe ve deneyimler geçididir... Keyifle okuyacaksınız!
Tükendi
Aşk, bazen gözleri kör eder. Ve insan, takılır kalır perdelere... Geçemez gerçek sevgilere. Oysa her şeyin bir ölçüsü, bir sınırı vardır. Sevmenin, aşkın yok mudur? Sevgiyi, aşkı madem yaratan O'dur! Elbette en başta sevilmeye ve aşka layık olan da O'dur. Allah aşkı olmaksızın; bu dünyada aşkı da, hayatı da anlamak imkânsızdır. *** Aşk bir sorudur. Belki de hayatın en zor sorusudur. Aşk, varlığın özüdür, kaynağıdır. "Gizli bir hazine idim; bilinmeyi sevdim" sözü, buna işaret eder. Demek ki aşk, bilginin de
Tükendi
“Nefes almak gibi bir şeydir ümit. Ümidi kesilenin, nefesi kesilir.”Yazarımız Selim Gündüzalp, ALLAH ve DUA adlı kitabından sonra, şimdi de ALLAH VE ÜMİT’İ yazdı! Bu kitapta yazar, okuyucularına, bir yazarın daha doğrusu bir insanın bir başkasına verebileceği en büyük hediyeyi veriyor: Ümit!Bu ümit veren kitabın sayfaları arasında gezinirken, ümide dair pek çok şey işiteceksiniz. Parmaklarınızla usul usul çevirdikçe sayfaları, bütün ümitleriniz kıyıya vuran yeni bir dalga, içinize çektiğiniz taze bir nefes
Tükendi
1850'li YILLARDI. Viyana Hastanesi'nde doğum yapan her yüz kadından en az ellisi, lohusa Humması denen hastalıktan ölüyordu.Hastanede görev yapan profesörlerin hemen hepsi, bu işi ebelerin ve asistanların uğursuzluğuna bağlıyordu. Ancak Dr. Semmelweiss, onlarla aynı fikirde değildi. O, tıp öğrencilerinin ellerini hiç yıkamadan doğumhanelere girip çıktıklarını farketmiş ve kendi yönettiği bölümde, tüm doktor ve doktor adaylarının, ellerini kireçli su ile yıkamalarını istemişti.Yirmisekiz yaşındaki Dr. Semmeh
Tükendi
KUDÜS FATİHİ, Büyük kumandan Selahaddin Eyyubi, üstesinden geldiği bunca şaşalı işlerin yanında, son derece mütevazi bir hayat sürerdi. Bir kimseyi haksız yere incitmekten Allah´a sığınırdı. Engin bir hoşgörüsü ve umman gibi merhameti vardı. Bir gün, bir kölesinden su istedi. Köle bir kadeh suyu aldı geldi. Fakat su, Selahaddin´in içemeyeceği kadar soğuktu. "Bu çok soğuk, biraz ılık olsun!" dedi. Köle kadehi aldı gitti. Az zaman sonra, hamam suyu gibi, neredeyse sıcak bir kadeh su ile geldi. Sultan Sela
Tükendi
SULTAN GAZNELİ MAHMUD devri idi. Günlerden birgün, çarşı pazarı dolaşan Sultan, elindeki sopanın ucuna astığı bir kâğıda "Adalet İstiyorum!" yazmış, sokak sokak dolaşan ihtiyar bir kadın gördü. Ancak o sırada başkaca işlerle meşgul olduğundan, bu garip manzaraya pek ehemmiyet vermedi. "Acaba bu kadına nasıl bir haksızlık edilmişti ki, ortalıklarda böyle dolaşıyor?" diye sormadı. O gece rüyasında bir kuyuya düştüğünü gördü. Her ne kadar çabaladı ise de, o kuyudan çıkamadı. Kan, ter ve korku içinde: "Çıkar
Tükendi
Yeryüzünün, en önemli ve en güzel şehirlerinden biri olan İstanbul, MÖ. 479 yılında Isparta Kralı Pasvanias´tan beri, sultanların ve büyük kumandanların fetih rüyalarının geçtiği baş mekandı. Bindokuzyüzotuziki senedir gerçekleşmeyen bu büyük rüyayı, tarihler 1453´ü gösterdiğinde, ar-tık genç bir kumandan görmekteydi. Üstelik, onun uğruna canını hiçe sayacağı Peygamberler Pey-gamberi (asm.), İstanbul´un bir gün mutlaka feth olunacağını müjdelemiş; İstanbul´u feth edecek kumandan ve askerleri de, büyük bir
Tükendi
Mehmet Akif, bir çoğumuz tarafından sadece İstiklâl Marşı´nın şairi olarak bilinir. Oysa onun hayatı tek bir kareye sığmayacak kadar ilginç ve renklidir. Bir yandan okulunun en başarılı öğrencisidir; diğer yandan da yüzmenin, gülle atmanın ve güreşin ustalarındandır. Veteriner fakültesini birincilikle bitiren Akif, yirmi yıllık memurluk hayatının yanı sıra kendini geliştirmeyi ve okumayı asla terk etmemiştir. Fransızca´yı, Arap Edebiyatı ve dilini en iyi derecede bilir ama kendi diline de son derece hâkim
Tükendi
Sultan II. Mahmut zamanında bir Halet Efendi varmış. Pek kurnaz, pek zalim ve hırslı bir adam imiş. Böyleyken, saray efredı arasında tanıdışığı, seveni çokmuş. Sözü dinlenir, dileği yerine getirilirmiş. Öyle ki, koskoca sadrazam bile onun kadar hükümet işlerinde etkili olamazmış. Nice, devlet adamının canına okumuş, sürdürmüş, katlettirmiş, görevinden aldırtmış. Aynı zamanda şairliği de olan ve hatta kendisinden geriye bir divan da kalmış bulunan Halet Efendi, pek çok şairi, sanat ve ilim adamını korumasın
Tükendi
Selim Gündüzalp?in, kalbinin tüm samimiyeti ile kaleme aldığı bu kitap, bir dua kitabı değil, ama dualı bir kitaptır. İlk satırından son kelimesine kadar, bir dua hali ve şuuru ile yazılmıştır. Gayesi odur ki, şu hayatın dağlarvari dalgaları arasında, kırık bir tahta parçası üzerinde, fakir ve kalbi kırık bir yolcu olan bizler, Allah?ın sonsuz rahmet ve merhametinin dergâhında, her zaman, her halimizde ve her müşkilimizde dua edelim. Çünkü ?var? olduğumuzu bize dualarımız söyler. Çünkü, kim olduğumuzu bize
Tükendi
GECE TRENİYLE yolculuk yapıyordum. Yataklı vagonda zayıf, yaşlıca, kibar tavırlı bir yol arkadaşım vardı. Kendimi takdim ettim. Adam da kendisini tanıttı, felsefe doktoru olduğunu söyledi. İsmi aklımda kalmadı. Yatmak için yukarı tırmandım. Yukarıdaki yatak benimdi. Dedim ki: "Sayın doktor, meseleyi şimdi söyleyeyim de sonunda bir tatsızlık olmasın. Ben, gece biraz horlarım. Eğer siz hafifçe bir ıslık çalarsanız ben derhal uyanır, öte tarafa dönerim ve horlamam da geçer." O: "Zararı yok, merak etmeyin"
Tükendi
BİR KİMYA profesörü Nobel ödülü almıştı. Ödül töreninden sonraki ilk dersinde, öğrencilerinden biri kendisine şöyle bir soru sordu: "Efendim! Amerika´da üç binin üzerinde Kimya profesörü var. Ancak bu kadar bilim adamı arasında, ödülü size lâyık gördüler. Sizi diğerlerinden ayıran özellik neydi?" Profesör, bu farklı soruya önce bir tebessümle cevap verdi. Ardından da, kendisinden merakla cevap bekleyen öğrencisine şunları söyledi: "Doğrusunu söylemek gerekirse, hepsini anneme borçluyum! Çünkü ben küçük bir
Tükendi
EN İYİ BUĞDAY YARIŞMASINA senelerdir katılan bir çiftçi, büyük ödülü o yıl da kazanmıştı. Yarışmayı izleyen gazeteciler, çiftçiden bu başarısının sırrını öğrenmek istediler. Çiftçi, bu sırrın, kendi buğday tohumlarını komşularıyla paylaşmasında yattığını söyledi. Gazeteciler bu cevaba çok şaşırdılar: "Onlar sizin rakibiniz olarak yarışmaya katılıyorlar. Buna rağmen, ne diye tohumlarınızı onlarla paylaşıyorsunuz?" Çiftçi: "Neden olmasın?" dedi. "Bilmiyor musunuz: Rüzgâr, olgunlaşmakta olan buğdaydan pol
Tükendi
GENÇ İŞADAMI uçağa binmek üzere havaalanına geldi ve bilet denetimi yapılan masaya giderek elindeki valizleri teslim etti. "Biletimden anlayacağınız gibi, New York´a gidiyorum" dedi. Sonra da, valizlerini göstererek sözüne devam etti: "Ancak verdiğim yeşil valizin Londra´ya, mavi olanın da Paris´e gitmesini istiyorum." Görevli bayan, adama şaşkınlıkla cevap verdi: "Özür dilerim efendim ama, bunu yapmamız mümkün değil." Genç adam gülümseyerek: "Bunu duyduğuma çok sevindim" dedi. "Geçen yıl yapmıştınız
Tükendi
DİMYAT, MISIR´DA Süveyş Kanalı ağzında bir limandır. Eskiden Mısır´ın meşhur pirinçleri, ince hasırdan örülmüş torbalar içinde buradan Anadolu´ya getirilirmiş. Dimyat´a pirinç almak için giden bir Türk tüccarının bindiği gemi, Akdeniz´de korsanlar tarafından soyulmuş ve adamcağızın bütün altınlarını almışlar. Binbir zorluk içinde İstanbul´a dönen pirinç tüccarı, o yıl iflas etmiş. İstanbul´dan kalkmış, memleketi olan Karaman´a gitmiş. O sene tarlasından kalkan buğdayları da bulgur tüccarlarına sattığında
Tükendi
YETMİŞALTINCI YAŞ GÜNÜNDE, ihtiyar ilkokul öğretmenimi ziyarete gitmiş-tim. Karısı ile birlikte, bahçedeydi. Öğretmenim çimenleri suluyor, karısı da çiçek saksı-larının toprağını değiştiriyordu. Beni gördükten sonra, işlerine ara verdiler. Hava güneşliydi. Bahçedeki masanın et-rafında oturmayı tercih ettik. Sohbete dalmışken, öğretmenimin bir komşusu gelip ci-vardaki çocukların zaman zaman bu çimenlerin üzerinde top oynadıklarını haber verdi. "Bunlara sakın yüz vermeyin" dedi. "Bu şartlar altında çimen ye
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 38 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1