Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 439 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2
Kitap Tanıtım Yazısı : Ömer Seyfettin Hikayeleri Seti 10 Kitap (Kutulu) "Hikâyelerini Türk toplumunun özünü oluşturan yerli ve gelenekçi unsurlarından taviz vermeden kaleme alan Ömer Seyfettin, edebiyat tarihimizin önde gelen yazarlarındandır.Çocuklarımız ustaca kaleme alınmış hikâyelerin satırları arasında gezinirken âdeta zamanda yolculuk yapacaklar. *Başını Vermeyen Şehit *Cesaret *Diyet *Forsa *Perili Köşk *Pembe İncili Kaftan *Primo Türk Çocuğu *İlk Namaz *Yüksek Topuklar *Yalnız Efe
Osmanlı ordusu düşman ile savaşmaktadır. Askerlerin içinde Kuru Kadı namında bir kadı asker vardır. Savaşın en şiddetli zamanında Deli Mehmet adında bir askerin birkaç düşmanı öldürdükten sonra bir düşman tarafından şehit edildiğini görür. Düşman bu askeri öldürür fakat şehit başını vermez. O esnada sırrolup bedeni ortadan kaybolur. Bu olayı sadece Kuru Kadı görmüş ve hayretler içinde kalmıştır. Kuru Kadı da başka savaşta şehit düşer.
Yaşlı bir Osmanlı gemicisi düşmanlara esir düşer. Esareti boyunca umudunu hiç kaybetmez. Hep bir gün Osmanlı gemilerinin gelip kendisini kurtaracağını ümit eder. Esaretinin son günlerinde iyice yaşlandığı için onu yalnız bir adaya bırakırlar. Bir gün ufukta Osmanlı gemilerinin adaya yaklaştığını görür. Üstelik gelen geminin kaptanı kendi öz oğludur.
Sermet Bey, Erenköy’de bir köşk kiralamak ister. Burada emlakçılık yapan Hacı Niyazi Efendi, bir köşkü olduğunu ancak buranın perilerle dolu olduğunu söyler. Sermet Bey inanmaz, köşkü tutar. Bir süre sonra periler çıkmaya başlar. Ancak Sermet Bey işin peşini bırakmaz ve periyi yakalar. Peri, Hacı Niyazi Efendi’dir.
Osmanlı sarayı, İran Şahı’na bir elçi gönderecektir. Yalnız bu elçinin o sarayda hakarete uğrama ve öldürülme tehlikesi olduğundan, çok yiğit, çok cesur bir elçi aranmaktadır. Sadrazama Muhsin Çelebi adında birini haber ederler. Bu adam hakikaten kimseye minnet etmeyen, yiğit birisidir. Elçi olarak giderken devletten bir kuruş dahi almaz. Bütün masrafı kendi serveti ile karşılar. Üzerine de o sırada Üsküdar’a yeni gelmiş olan Pembe İncili Kaftan’ı alır…
Kenan Bey, Selanik’te yaşayan bir Türk mühendisidir. Avrupa’da tahsilini görüp Selanik’e dönmüş, burada İtalyan bir hanımla evlenmiştir. Kenan Bey Türklüğünü tamamen unutur, fakat bir gün olan bitenleri, yaşadıklarını düşününce yeniden Türklüğünü hatırlar. Primo, İtalyan eşinden olan ilk çocuğunun ismidir. Evvela bu çocuğu İtalyan adetleri üzerine büyütürler. Primo da bir gün babasının Türk olduğunu ve kendisinin de bir Türk çocuğu olduğunu fark eder.
Berber salonunda müşteriler can sıkıntısıyla sıralarını beklerken içeriye heybetli mi heybetli bir müşteri girer. Öyle heybetli bir adamdır ki diğer müşteriler gözlerinin ucuyla bile bakmaya çekinir. Derken adamın ansızın bağırması ve çömelmesiyle herkes şaşkına döner. Adam, berberin yakasında gördüğü küçük, yürüyen bir şeyden korktuğunu söyler. Müşteriler berberin kıyafetini incelerler ve görürler ki bu heybetli mi heybetli adamı yerlere çöktüren şey küçük bir atsineğidir.
Soğuk bir sabah, bir çocuk annesi tarafından namaza kaldırılır. Bu onun ilk namazıdır. Dadısının da yardımıyla ılık su ile abdest alan çocuk, ilk namazını kılar.
Hatice Hanım dul, zengin bir hanımdır. Evinde hizmetçileri vardır. Sürekli evde yüksek topuklu ayakkabılarla dolaşır. Böylece hizmetçiler onun gelişini önceden haber aldıkları için ev içinde yaptıkları yaramazlıklarında hiç ona yakalanmazlar. Bir gün doktorun tavsiyesiyle bu yüksek topuklu ayakkabıları çıkaran Hatice Hanım hizmetçilerini uygunsuz vaziyette yakalar ve hepsini kovar.
Yalnız Efe, babası eşkıya tarafından öldürülmüş bir kızdır. Devlete babasının katilini haber verir ancak devlet katili yakalamak istemez. O da tek başına dağlara çıkar ve teker teker eşkıyaları öldürür. Askerler onu kuşatmaya giderler ancak o teslim olmadığı gibi askerlere de ateş açmaz ve bir uçurumun başında sırolup kaybolur..
Koca Ali yiğit, cesur bir adamdır. Demirci ustasıdır ve çifte su verilmiş kılıçlar yapar. Her nasılsa bir hırsızlıkla suçlanır ve mahkeme kolunun kesilmesine karar verir. Şehrin zengini huysuz bir adam, bu kolun diyetini ödeyerek Koca Ali’yi yanına alır. Bu zenginin hareketlerine dayanamayan Koca Ali bir gün kolunu keser ve adamın önüne bırakır.
Kızılelma ülküsünün peşinde bir halk, topuk seslerinin getirdiği bir düzen, yaşlı bir adamın savaşçı ruhu ve nasihatlerin paradan daha değerli olduğunu öğreten derslerle dolu bir hayattan sahneler... Yiğitlik, dürüstlük, sevgi, akıl ve kendini bilmek gibi değerlerin bir araya gelince insanlığı kurtaracağını gösteren, sürpriz sonlarıyla okuyanları şaşırtan, zekice yazılmış öyküler... Türkçemizin ustası Ömer Seyfettin sade, özgün ve çarpıcı öyküleriyle, kaleminin ne kadar güçlü olduğunu bizlere bir kez
Çağdaş Türk hikâyeciliği ile Milli Edebiyat Akımı'nın kurucularından olan Ömer Seyfettin 28 Şubat 1884'te doğdu. Askeri okullarda okudu. Çeşitli savaşlara katıldı. Erken yaşlardan itibaren hikaye yazmaya başladı ve 1920'deki vefatına kadar bunu yazmayı bırakmadı. Ömer Seyfettin olay hikâyeciliğinin (Maupassant tarzı) en önemli isimlerinden biridir. Hikayelerinde realizmin büyük etkisi görülebilir. Bu kitaptaki hikayeleri: Yalnız Efe Kaşağı Forsa Niçin Zengin Olmamış Üç Öğüt Topuz Gizli Mabed Bi
Çoğunlukla yazdığı öyküler ve bu öykülerde ele aldığı tarihi ve milli unsurlarla öne çıkarılsa da Ömer Seyfettin, birçok öyküsünde karşımıza çıkan mizahi arka planı ve çok zaman harikalar yarattığı ironik diliyle de ayrı bir öneme sahiptir. Onun 1919’da Vakit gazetesinde tefrika edilen Efruz Bey isimli romanı bunun en iyi örneklerindendir. Tefrika edildikten sonra, Vakit Matbaası’nda 80 sayfalık bir kitap olarak yayımlanan eserinde Ömer Seyfettin, İkinci Meşrutiyet sonrası değişen siyasi atmosferde ortaya ç
1. Yüksek Ökçeler 2. Gizli Mabed 3. Kaşağı 4. Harem 5. Falaka 6. Yalnız Efe 7. Bomba 8. Beyaz Lale 9. Efruz Bey 10. Primo Türk Çocuğu 11. Bahar ve Kelebekler 12. Pembe İncili Kaftan
Tükendi
Hikâye ve roman yazarı, şair, fikir ve siyaset adamı, asker, öğretmen... yönüyle Tanzimat'tan sonraki Türk edebiyat ve düşünce dünyasının önemli şahsiyetleri arasında gelir Ömer Seyfettin. 36 yıl gibi kısacık bir ömre birçok eser sığdırabilmiş bu üretken yazar her şeyden önce Türk hikâyeciliğinin kilometre taşlarından ve kurucu isimlerindendir. Çoğunlukla "milli edebiyat" çerçevesi içinde değerlendirilmiş ve yine bunun devamında öykülerindeki sadece tarihi arka plan üzerinde durulmuş olsa da aslında bundan
Ömer Seyfeddin, Türk hikâyeciliğinin 2. Meşrutiyet’ten sonraki önemli köşe taşlarından biridir. Hikâyelerinde Türkçülük fikri öne çıkar. Eserlerine Balkan ve Birinci Dünya Savaşının siyasî-sosyal atmosferi yansımıştır. “Beyaz Lale”, “Kütük”, “Vre”, Ferman”, “Başını Vermeyen Şehit” millî duyguları işleyen tarihî hikâyelerdendir. Yazarın bunun yanı sıra insanların zaaflarını ince alaylarla anlattığı mizahî hikâyeleri vardır.Gizli Mabed, mizahî hikâyelerden oluşuyor. Bu hikâyelerde kurnazlıkları, zaafları ve k
Tükendi
Muhsin Çelebi sözünü bitirince izin filan istemedi, kalktı. Kapıya doğru yürüdü. Şah İsmail donmuş, taş kesilmişti. Çaldıran'da kırılacak gururu, bugün Türk'ün ateş bakışları altında erimişti. Muhsin Çelebi dışarı çıkarken, kendi gibi hayretten donan nedimlerine, "Şunun kaftanını veriniz," dedi. Savaşçılardan biri koştu. Tahtın önünde serili kaftanı topladı. "Buyurun. Kaftanınızı unutuyorsunuz." Muhsin Çelebi durdu. Güldü. Çıktığı kapıya doğru dönerek Şahın işiteceği yüksek bir sesle: "Hayır,unutmuyorum.
Ömer Seyfettin’in ölümünün üzerinden yüzyıl geçti. Buna rağmen Türk edebiyatının en çok okunan yazarlarından biri olma özelliğini koruyor. Ancak onun çok okunan bir yazar olması, zaman içinde eserlerinin birtakım değişme ve bozulmalara uğramasına, eserlerinden bazıların öne çıkarak diğerlerinin unutulmasına ve yazarın sayılı hikâyenin yazarı olarak bilinmesine yol açmış görünüyor. Oysa o, edebiyat tarihimiz kadar düşünce tarihimiz açısından da önemli ve çok yönlü bir yazardır.Bu çalışma Ömer Seyfettin’in ka
"Yalnız Efe'den kimsenin şikâyeti yokmuş. Ne kimseyi dağa kaldırırmış, ne de fidye istermiş. İstediği hep fakirler, kimsesizler, dullar, öksüzler içinmiş." Tarihsel gerçekliği öykücünün gözünden yansıtan, ders alınası yaşamsal pratikleri, gereksiz dil cambazlıklarına başvurmadan anlatan yalın öyküler. Yalın ama sığ değil! Yalın ama basit değil! Toplumsal olayları ve insanlığa dair ince davranışları ustalıkla kaleme alan Ömer Seyfettin bizi bir kez daha edabiyat şölenine devat ediyor.
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 439 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2