Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 52 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
“‘Ne kadınlar sevdim zaten yoktular’ diye anlattı ‘sevgili’nin hayatta somut bir karşılığı olmadığını Attilâ İlhan. Şimdi de ‘Kimi sevsem sensin / hayret’ diyor. Yaşadığımız hayat karmaşıklaştıkça ‘mümkünsüz’ hale gelen aşklarımızı mısralara döküyor, mısralarını, ruhumuzu hafif bir meltem gibi saran, bizi derinleştiren, acıtan eşsiz bir müzikle harmanlıyor ve onlardan hayatlarımıza temelli giren, unutulmaz şiirler inşa ediyor... Onlara bakalım, dokunalım diye; onları duyalım, koklayalım, onlarla içimizin ço
“‘Ne kadınlar sevdim zaten yoktular’ diye anlattı ‘sevgili’nin hayatta somut bir karşılığı olmadığını Attilâ İlhan. Şimdi de ‘Kimi sevsem sensin / hayret’ diyor. Yaşadığımız hayat karmaşıklaştıkça ‘mümkünsüz’ hale gelen aşklarımızı mısralara döküyor, mısralarını, ruhumuzu hafif bir meltem gibi saran, bizi derinleştiren, acıtan eşsiz bir müzikle harmanlıyor ve onlardan hayatlarımıza temelli giren, unutulmaz şiirler inşa ediyor... Onlara bakalım, dokunalım diye; onları duyalım, koklayalım, onlarla içimizin ço
Bizi en ince yerimizden yakalıyor hep; birimizi, bazılarımızı değil, hepimizi… Kendini anlatıyor, ama dizelerinde hepimiz kendimizi buluyoruz, üstelik onlarda sadece biz varız sanarak. “Bize ait olanı” duyuyoruz onun sesinde. Hepimiz şiirinin kahramanlarıyız; bir türlü layıkıyla söylemeyi beceremediğimizi o üç kelimeye sığdırıveriyor: “Ben sana mecburum!” Attilâ İlhan şiirinin tek teması aşk değil elbette; bu kitapta beş bölümde topladığı şiirlerinde, dönemin siyasi havasını, çalkantılarını, gerilimi, diren
Tükendi
Bizi en ince yerimizden yakalıyor hep birimizi, bazılarımızı değil, hepimizi… Kendini anlatıyor, ama dizelerinde hepimiz kendimizi buluyoruz, üstelik onlarda sadece biz varız sanarak. “Bize ait olanı” duyuyoruz onun sesinde. Hepimiz şiirinin kahramanlarıyız bir türlü layıkıyla söylemeyi beceremediğimizi o üç kelimeye sığdırıveriyor: “Ben sana mecburum!” Attilâ İlhan şiirinin tek teması aşk değil elbette bu kitapta beş bölümde topladığı şiirlerinde, dönemin siyasi havasını, çalkantılarını, gerilimi, diren
Tükendi
"O sosyalistler ki ciddilik adına cinselliği hor görmek yanlışı içindedirler, cinsel devrimin sosyalistliğin içeriğinde bulunduğunu unuturlar, hiçbir bilimsel iddiası olmasa da, böyle bir kitaba karşı çıkmayı siyasal bir kurnazlık sayacaklardır, ama ´alaturka´ bir kurnazlık olacaktır bu, zamanın getireceği gelişmeler karşısında savrulup gidecektir... Oysa cinselliğe eğilişim de, tıpkı sosyalistliğe ya da batıcılığa eğilişim kadar, insanı, özellikle çağdaş insanı anlayabilmek isteğimden doğuyor. Onun için de
Tükendi
Ne Vakit Maçka’dan GeçsemLimanda Hep Gemiler OlurduAğaçlar Kuşlar Gibi GülerdiBir Rüzgâr Aklımı AlırdıSessizce Bir Cıgara YakardınParmaklarımın Ucunu YakardınKirpiklerini Eğerdin BakardınÜşürdüm İçim ÜrperirdiFelâketim Olurdu AğlardımÜçüncü Şahsın Şiiri ’Nden
Tükendi
Ne Vakit Maçka’dan GeçsemLimanda Hep Gemiler OlurduAğaçlar Kuşlar Gibi GülerdiBir Rüzgâr Aklımı AlırdıSessizce Bir Cıgara YakardınParmaklarımın Ucunu YakardınKirpiklerini Eğerdin BakardınÜşürdüm İçim ÜrperirdiFelâketim Olurdu AğlardımÜçüncü Şahsın Şiiri ’Nden
Tükendi
Mevsimlik sevdaların unutulmuş kızları, tasaları gizli cam güzeli kızlar, Sansaryan Han'da sorgulananlar, kullanılmış yüzlerini aynalara bırakan muhbirler, derinlemesine yalnız tutuklular, mağlup sarhoşlar, parmak uçlarından yıldızlar damlayan adamlar... Attilâ İlhan birbirinden sahici insanlarıyla kent resimleri çiziyor bize. Tanıyoruz o insanları; kimi ben, kimi sen, kimi o... Bizler...
Tükendi
Mevsimlik sevdaların unutulmuş kızları, tasaları gizli cam güzeli kızlar, Sansaryan Han'da sorgulananlar, kullanılmış yüzlerini aynalara bırakan muhbirler, derinlemesine yalnız tutuklular, mağlup sarhoşlar, parmak uçlarından yıldızlar damlayan adamlar... Attilâ İlhan birbirinden sahici insanlarıyla kent resimleri çiziyor bize. Tanıyoruz o insanları; kimi ben, kimi sen, kimi o... Bizler...
"Gençler bilmez: olayın dış sebebi, 30'lu yıllar Avrupa'sının vahim ‘totaliterleşmesi'dir; demokrasi çürümüş, yozlaşmış bir düzen sayılıyordu; sağda Mussolini ve faşizmi, Hitler ve nazizm yükselmişti; solda Stalin ve onun totaliter Bolşevikliği! 40'lı yıllarda İspanya'da General Franco, Macaristan'da Horthy, Romanya'da Antenoscu, Norveç'te Quisling, ‘tek millet, tek parti, tek şef' ilkesine uygun ‘aygıtlarla' yönetime el koymuşlardı. İngiltere ve Fransa gibi eski demokrasiler iyice gözden düşmüştü: liberall
Tükendi
Bu kitap Attila İlhan´ın 1949-1952 yılları arasında, o dönem için yepyeni olan bir üslupla kaleme aldığı ve Varlık dergisinde bölüm bölüm yayımlanmış gezi yazılarından oluşuyor. Ama nasıl gezi yazıları? Aslında bir kısmı bugünden dönüp bakıldığında bir günü almayacak gibi görünen, ama zamanında başlı başına birer macera olan gezileri anlatıyor: İzmir-Sındırgı yolculuğu gibi. Attila İlhan´ın kalemi öyle kıvrak ki, kısa yolculukların bile bir edebiyatçı gözüyle nasıl zenginleşebileceğini görüyorsunuz... Atti
Düşlenen, tümüyle düşsel olan sevgililer, topu topu üç geceye sığdırılan, doyasıya yaşanamayan aşklar, gözlerinden yıldız rüzgarları geçen sevgililer, Paris sokakları, limanlar, yolculuklar, deniz insanları... ve Anadolu; uzun havalar, halk türküleri... Sisler Bulvarı´yla başka dünyalara doğru yolculuğa çıkacağız biz de şimdi; Emperyal Oteli´nde üç gece kalacağız, biraz mehtabı içeceğiz, içimizde isyanlar çıkacak ve Sisler Bulvarı´nda öleceğiz...
Tükendi
"Siyasal konularda yazmaya başlayınca, o zamana kadar, benden yalnız şiir ya da roman okumaya alışmış yeni kuşağın çiçeği burnunda solcuları epeyce şaşırmışlar, dediklerimi basbayağı hafife almışlardı, Türkiye ölçüsünde olduğu kadar dünya ölçüsünde de, sözlerimin bazı önemli gerçekleri taşıyabileceği kimsenin aklına gelmiyor, herkes çoktan eline geçirdiğini sandığı sosyolizm anahtarıyla, çok yakında, -belki birkaç ay sonra- devrim kapısını açacağını umuyordu. (...) Hiçbirisinin dikkate almadığı nokta, en ö
Memleket o sıralarda gerçekten bir kurtlar sofrasına dönmüştür. Herkes çıkarını sömürmekte bulmaktadır ve bütün sömürücülerin parç parça yok ettiği şey halkın payıdır. Sürüklenilen yıkımdan kurtulmak için bir sentez ve bir hareket gereklidir. Romanda bunun ancak Kuvay-ı Milliye ruhuna bağlı demokrat bir toplumculuk ve ulusal bir devrimcilik olabileceği gösteriliyor. - Konur Ertop İstanbul´un barlarından gazete idarehanelerine kadar, gerek işyeriyle, gerek kişileriyle, birbirlerinden tamamen uzak ve buna r
"Bir gül takıp da sevdalı her gece saçlarına/ çıktı mı deprem sanırdın ´kara kız´ kantosuna/ titreşir kadehler camlar kırılır alkışlardan/ muammer bey´in gözdesi karantina´lı despina".. Hemen dilimizin ucunda durur aslında Attilâ İlhan; mırıldanan bir şarkı olur, dökülüverir sokaklara. Ya da belleğimizin bir yerlerinde uslu uslu öylece oturmaktadır; "beni de kırdılar içimden kırdılar/ karanlık camlardan sular akıyordu/şimşekli bir boşlukta saat vurdu/ beni de kırdılar belki yalnızdılar/ belki onların da çoc
Tükendi
"Mustafa Kemal´in gözünde, eylemin ´meşruluğu´ demek, halkça onaylanmış olması demektir. Yoksa Kongreleri, Büyük Millet Meclisi´ni anlamak ve açıklamak mümkün olamazdı. Şu sözlerini bir de: ´...Bir devreye yetiştik ki, onda her iş meşru olmalıdır. Millet işleri de ancak milli kararlara dayanmakla, milletin genel duygularına tercüman olmakla gerçekleşir.´ Siz Osmanlı ülkesinde, ´milli kararlara dayanmak´, ´meşruluğu´ bunda aramak ne demektir bilir misiniz? Padişahı ve Halifeyi silmek, hiçe saymak demektir! M
"Epeyce kadın gizlice erkek" sözde kadınlar, mevsimlik sevdaların unutulmuş kızları, tasaları gizli cam güzeli kızlar, Sansaryan Han´da sorgulananlar, kullanılmış yüzlerini aynalara bırakan muhbirler, derinlemesine yalnız tutuklular, mağlup sarhoşlar, parmak uçlarından yıldızlar damlayan adamlar... Attila İlhan birbirinden sahici insanlarıyla kent resimleri çiziyor bize. Tanrıyoruz o insanları; kimi ben, kimi sen, kimi o... Bizler...
Tükendi
"Cumhuriyet kuşaklarının drabı Atatürk sonrasında başlar. Çağdaşlaşmayı batılaşma yapan sonrakilerdir. Hiç değilse, müdafaa-i hukuk doktrininin ulusalcı içleminden soyanlar, Dersaatet tipi kozmopolit bir batılılaşmayı Ankara´ya göçüp Cumhuriyet´in ´resmi´ tutumu yapanlar, onlardır. Avcıoğlu, yeni devletin ilk yıllarından itibaren, Babıali´nın, köhne kadrolarıyla Ankara bürokrasisini ele geçirdiğini yazar. Yalnız bürokrasiyi mi? Kuva-yi Milliye ruhunu da ele geçirip dağıtmışlar, devrimin ideolojisini şaşılac
Bizi en ince yerimizden yakalıyor hep; birimizi, bazılarımızı değil, hepimizi... Kendini anlatıyor ama, dizelerinde hepimiz kendimizi buluyoruz, üstelik onlarda sadece biz varız sanarak. Öznel sevdalarımızı, "bize ait olanı" duyuyoruz onun sesinde. Hepimiz onun şiirinin kahramanlarıyız; bir türlü layıkıyla söylemeyi beceremediğimizi üç kelimeye sığdırıveriyor o: "Ben sana mecburum!" Attila İlhan şiirinin tek teması aşk değil elbette; bu kitapta beş bölümde topladığı şiirlerinde, dönemin siyasi havasını, ç
Tükendi
Şehrin sokaklarında ihanet yürüyor bu şiirlerde; tanıdık birileri ölüyor, mahkumlar koğuşlarında sevda, özlem, özgürlük, sevgili örüyorlar gizlice, genç ayrılıklar, tutsak mutluluklar yaşanıyor... Aykırı hayatların resmi geçitinde hep bir ağızdan söylüyoruz: "hayat zamanda iz bırakmaz / bir boşluğa düşersin bir boşluktan / birikip yeniden sıçramak için / elde var hüzün"...
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 52 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1