Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 7 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Eski Türk Edebiyatı, Klâsik Türk Edebiyatı, Divan Edebiyatı vb. isimlerle anılan altı yüz yıllık muhteşem hazine henüz bütün açıklığıyla keşfedilmedi. Yayınlanan her değerli çalışma, bu hazinenin yeni bir cevherini gözler önüne seriyor. Akçağ Yayınları olarak daha önce de Klâsik Türk Edebiyatı alanında eser veren kıymetli akademisyenlerin makalelerini derleyip yayınlamıştık. Başka başka dergilerde çıkmış, bazılarına ulaşmanın oldukça zor olduğu böylesi makaleleri bir araya getirmenin önemi erbâbınca malumdu
Biliyorum ki bazı okuyucular soracaktır: "Ne demek Yâ Kebîkeç?" Eski edebiyatımızla ülfeti olanların malumları olduğu üzere kitapları güveden, kurttan koruyan bir melek veya cinin adıymış güya Kebîkeç. Eskiden kitapların başında uygun bir yere "Yâ Kebîkeç" yazınca kitaba haşerelerin zarar veremeyeceklerine inanılırmış. Bir tür muskaymış yani Kebîkeç... Anlatırlar ki, vaktiyle medrese hocasının biri bir mollanın elinde kitap kurtlarının sayfalarını delik deşik ettiği bir kitap görmüş. Şaşkınlıkla; "Yâ Kebî
Tükendi
Bu mütevazı çalışmamızda Kilis'in zenginliklerinden biri olan Sağırzâde Lutfullah Hâzım'ın Dîvânçe'sini hem büyük Türk edebiyatına küçük bir katkı hem de Türk kültürünün kayda değer bir parçası olan Kilis ve yöresi kültürüne armağan olmak üzere hazırladık. Vaktiyle bir sahaf dükkânında yerdeki tozlu kitaplar arasında bulup sahafın "Eski bir lise defteri galiba" diye cüz'î bir bedelle verdiği el yazması defter, Lutfî ve Hâzım mahlaslarıyla şiirler kaleme alan Lutfullah Hâzım Efendi Dîvânçesi'nin yegâne nüsha
Tükendi
Benim için Kütahyalı Ahmed Vasfî Dîvânı'nı bulmak ayrı, üzerinde çalışmak ayrı, okumak ve neticesinde neşretme imkânına kavuşmak ayrı bir zevkti. Bu Dîvân vesilesiyle epeydir yazmak istediğim "Türk aruzu" meselesini ele alma imkânı buldum. Yine Klâsik dönemden çok çok farklı bir karakterde gelişen son dönem Dîvân şiirimizin türlü özelliklerine de Vasfî'nin edebî kişiliğini incelerken bilvesile değinmiş oldum. Şairler sadece kendilerini anlatmazlar; klâsik edebiyatımız gibi kuralları ve ölçüleri ve hatta ko
Belagat Osmanlı toplumunda az çok mürekkep yalamış herkesin bildiği hiç değilse temel kurallarına aşina olduğu bir sanaf'tı. Hatta diyebiliriz ki sadece edebiyat alanında değil Osmanlı'nın bütün bir düşünce tarihinin fikirden söze sözden yazıya dökülmesinde belagat kaideleri göz ardı edilemez bir esastı. Zira belagat bilgisi düşüncenin ifade edilirken muhatabında beklenen tesiri gösterebilmesi için gerekli kalem kuvvetinin olmazsa olmaz şartlarından biriydi. Ve söz perisinin biri vehbi öteki kesbi iki kanad
Tükendi
İki Cihan Güneşi'ne olan muhabbetin lisanla kabil-i imkan olmayan duygu kesafeti, Türklerde büsbütün farklı ve özel bir seyir göstermiştir. Bu setrin en belirgin, en bedii ve aynı zamanda en kalıcı tezahürleri de kuşkusuz ki edebiyat sahasında olmuştur. Öyle ki, Türk edebiyatı tarihi, sadece Hz. Muhammed'e duyulan sevgi ve saygı hislerinin vücuda getirdiği na'tler, siyerler, mi'rac-nameler, kırk hadis ve yüz hadisler, hilyeler, mu'cizatlar gibi edebi türlerle dahi pek çok milletin büsbütün edebiyatına galeb
Tükendi
Tenkit; bilimin ıssız adasına gönüllü düşmüş cesur ve fedakâr zihinler için hayatta kalma kılavuzu; teori; bu zorlu adanın daha önceki kâşiflerinden arta kalmış paha biçilmez bir pusula. Tenkit; hırçın ilim atına bilgece vurulan gem, teori; azim küheylanına özenle salınmış demir üzengi. Tenkit; alacakaranlığa dolunay aydınlığı, teori; yazın gün ortasında kameriye gölgesi. Hâsılı tenkit ve teori; özlenen düzeyde bilimsel araştırmalar yayınlamak ve beklenen çapta bilim insanları yetiştirmek için can suyu değe
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 7 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1