Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 25 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Samipaşazade Sezai, Küçük Şeyler’in ön sözüne “Dünyada bir zerre yoktur ki güzel yazılmak şartıyla bir mevzû-i mühim addedilmesin?” diyerek başlar ve ilerleyen cümlelerde şöyle devam eder: “En mufassal, en mükemmel kitaplarda bazı küçük şeyler noksandır ki o küçük şeylerin edebiyatça ehemmiyeti pek büyüktür.” Anlaşıldığı üzere yazar, edebî özgünlüğün nüvesi olarak gördüğü detay ve nüanslara özel bir anlam atfeder; tabiri caizse kalemini onların sunduğu estetik imkânların peşine sürer. Bununla beraber sanatç
Dilber daha ufacık bir çocukken bir esircinin eline düşerek kendi vatanından koparılıp İstanbul'daki bir aileye satılır. Satıldığı ailede Dilber'e iyi davranılmaz; sürekli tehdit edilip aşağılanan Dilber, çocuk yaşına rağmen zamanla esaretin ne olduğunu kavrar. Ardından yanında kaldığı ailenin taşınacak olması sebebiyle başka yere satılan Dilber'i, satıldığı ailenin ressam oğlu Celal, bir nevi oyuncağı görecek ve resmini yapmakta olduğu bu esire günden güne âşık olacaktır. İlk realist romanlardan biri sa
Bu set Türk edebiyatının modernleşme yolculuğunun başlangıcı kabul edilebilir. Tanzimat sonrası Türk edebiyatı, aynı zamanda bir medeniyet krizini de gözler önüne sermesiyle önemlidir. Değişen hayat ve zihniyetin siyasi, sosyal ve kültürel alandaki etkilerini bilhassa bu ilk eserlerde birebir görüyoruz. Türk Edebiyatının İlkleri Seti İçinde Yer Alan 5 Kitap: 1. İlk Öykü Kitabı: Küçük Şeyler - Sami Paşazade Sezai, 90 sayfa 2. İlk Yerli Roman: Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat - Şemseddin Sami, 160 sayfa 3. İlk Tiya
1860 yılında İstanbul'da doğdu. Babası Abdurrahman Sami Paşa Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa'ya müsteşarlık yapmış, Maarif nazırlığı yapmış kültürlü bir devlet adamıydı. Samipaşazade Sezai babası Abdurrahman Sami Paşa'nın konağında özel öğrenim gördü. Seçkin hocalardan Arapça, Farsça ve Fransızca öğrendi. Devletin çeşitli kademelerinde memurluk ve Osmanlı Devleti'nin Londra elçiliğinde ikinci kâtiplik yaptı. Sultan II. Abdülhamid'in yönetimine muhalefeti dolayısıyla Paris'e kaçtı. Paris'te çıkan Şura-yı Ümmet
Edebiyatımızda bir tür olarak öykünün ilk örneklerini veren yazar Sami Paşazade Sezai'nin Küçük Şeyler adlı eseri yedi öyküden oluşuyor. İnsanın başına ne gelebilirse o geliyor Küçük Şeyler'de. Sıradan olaylar, acılar, keder, hayal kırıklığı ve saf heyecanlar yaşanıyor. Küçük Şeyler, modern öyküye açılan yolda belki de ilk adımımız. Küçük şeylerin aslında pek de küçük olmadıklarını, hatta aksine insanı oluşturan şeylerin bu küçük şeyler olduğunu hatırlamak için okunması gereken bir eser.
Tükendi
"Sergüzeşt'i duygu üstadı Ekrem'in sonsuz kalbine ithaf ederek yükseltmek istemiştim. Bu yapıtın bir değeri varsa, o da şimdi yerin altında yatan ama sonsuzluğun en yüksek noktasında heyecanı bitmez tükenmez olan o kalpten almasıdır." (Sami Paşazade Sezai) Sergüzeşt, Türk edebiyatında romantizmden realizme geçişin ilk örneği olarak kabul edilir. Bu eserde Kafkasya'dan getirilip soylu ailelere köle olarak satılan Dilber'in hikâyesi anlatılırken, aynı zamanda dönemin sınıf ayrılıkları ve toplum yapısı da göz
İlk eserini namık Kemal etkisinde yazdığı "Şir" adlı eseri ile tiyatro oyunu alanında veren sanatçı; roman, hikaye, hatıra, sohbet, makale, ve şiir ile üne kavuştu. Tek romanı olan Sergüzeşt, bütünüyle esaret konusunu işleyen ilk roman olarak Türk edebiyatında yer aldı; cariyelik ve kölelik sisteminin eleştirildiği roman, onun en ünlü eseri oldu. Besim Ömer Paşa tarfından Fransızca´ya çevrildi. Romanının getirdiği ünle hikayeci yönü gölgede kalmış olsa da hikayecilik yönü çok güçlü bir yazardı. Küçük olayl
Tükendi
Dilber daha ufacık bir çocukken bir esircinin eline düşerek kendi vatanından koparılıp İstanbul'daki bir aileye satılır. Satıldığı ailede Dilber'e iyi davranılmaz; sürekli tehdit edilip aşağılanan Dilber, çocuk yaşına rağmen zamanla esaretin ne olduğunu kavrar. Ardından yanında kaldığı ailenin taşınacak olması sebebiyle başka yere satılan Dilber'i, satıldığı ailenin ressam oğlu Celal, bir nevi oyuncağı görecek ve resmini yapmakta olduğu bu esire günden güne âşık olacaktır. İlk realist romanlardan biri sayı
Tükendi
Batumdan gelen vapur, Tophanenin önüne yanaştığı zaman denizin üzerinde sabırsızlıkla bekleyen birkaç kişi sandallardan vapurun içine atlamışlardı. Bunlar esir tüccarlarıydı. Diğer esirlerle beraber tahminen dokuz yaşlarında küçük bir esir kız, Kafkasyadan İstanbula getirilmişti. Saçları ile kaşlarının arası biraz yakınca, ağzı gayet küçük, omuzlarına nispeten beli incecikti. Siyah gözlerindeki zeka parıltısı sonsuz bir tatlılık içeriyordu... İsmini Dilber koymuşlardı... Sergüzeşt macera, s
Tükendi
Rusya yolcularının Batum'dan gelen bir vapuru Tophane'nin Önüne geldiği zaman denizin yüzeyinde merakla bekleyen birkaç kişi sandallardan vapurun içine atılmışlardı. Bunlardan birisi; uzunca, seyrek siyah bıyıklı, etekleri ayaklarına kadar uzun, beli gayet dar bir Çerkez paltosu giymiş; yanında kendi yöresinin kalpağı, elinde bir gümüşlü kırbacı olan Çerkez'e seslendi...
Zavallı hafıza! Günden güne yaşlandığını hissettiğimiz vücutlarımız, şu toprak yığınının üzerindesürekli ayakta kalmaya çalışır durur. Bir hüzünlü bakışı yıllarca unutmaz. Bir sözü, bir tebessümü yıllarca saklar. Etrafında, baş dönmesiniandırır bir hızla geçenhatıraları korur. Bu duruma tahammülün yavaşyavaş bitmesiyle, bize ümit veren gelecek de biter. Hayatımıza yoldaş olan geçmiş, unutuluş denizinde mahvolur. O zaman öldürücü bir şekilde kanayan bir yara gibi bizi mezarın kapısında bırakarak hizmetini te
Tükendi
"Kalbe sükûnet gelince insanı yerin altına koyuyorlar." "Hele roman ve hikâye nev'inde, Namık Kemal'in fevkine çıkan istidadı onu gerek Sergüzeşt romanında, gerek Küçük Şeyler hikâye cildinde bu eserlerin daha neşri tarihinde yüce bir üstat olarak tanıtmıştı. Nitekim onun büyük hizmeti sonradan edebiyat tarihine altın kalemle yazılan haklı şöhreti ile bugün hakikatlerin üstünde yüksek ve parlak bir hakikat olmuştur. Aynı zamanda şunu da düşünmek lâzım gelir ki çocukluğunda geçirdiği o debdebeli hayat içi
Tükendi
Kafkasya'nın bir köyünde Dilber adında küçük bir kız esircilerin eline düşer. İstanbul'a getirilir. Dokuz yaşındaki güzel kız, Mustafa Efendi adında bir memura satılır. Evin hanımı serttir, kötü huyludur. Dilber'e çok cefa ederek bütün ağır işleri ona yüklenir, gücünün üstünde çalışır, öyleyken sık sık dövülmekten, aşağılanmaktan kurtulamaz. Mustafa Efendi Erzurum'a bağlı bir ilçeye atanır. Dilber'i götürmek istemediğinden bir esirciye satar. Dilber sıkıntılı yıllar geçirir. Ona müzik, okuma, ev işleri öğre
Tükendi
Esirlerden ikisi on altı on yedi yaşlarında Kafkasya'nın iki parlak güzel kızıydı. Üçüncüsü tahminen sekiz dokuz yaşlarında bir küçük esirdi ki, saçlarıyla kaşlarının arası biraz yakınca, ağzı gayet küçük, yuvarlak olan omuzlarına göre beli incecik, hele o siyah gözlerde zekâ parıltısı sonsuz bir güzellik gösterirdi.
Tükendi
âmi Paşazâde Sezâî, Meclis-i Âlâ ve Meclis-i Âliye üyesi ve Maarif Nazırı Abdurrahman Sâmi Paşanın oğludur. Büyüdüğü konak dönemin edebiyatçılarının toplandığı bir edebiyat çevresiydi. Bu konakta Farsça, Arapça, Fransızca, Almanca; Londrada görev yaptığı yıllarda da İngilizce öğrendi. Madrid Sefirliği görevinde bulundu. I. Dünya Savaşı başlayınca İsviçreye geçti, savaşın sonuna kadar orada kaldı. 26 Nisan 1936 tarihinde, İstanbulda, zatürreeden öldü. Sergüzeşt romanı, yazarın, Tanzimat devri Türkiyesinde hâ
Tükendi
Sergüzeşt, Samipaşazade Sezai'nin yazdığı, 1888'de yayınlanan romanı. Türk edebiyatında romantizmden realizme geçiş eseri olarak kabul edilir. "Sergüzeşt", macera anlamında bir kelimedir. Esaret konusunu ele alan ve bir paşazade ile cariyenin uygun görülmeyen aşkını anlatan kitabın kahramanı, Kafkasya'dan getirilip konaklarda halayık olarak çalıştırılan Dilber'dir. Roman; halkı eğitmeyi, köhnemiş kurumları ve düşünceleri değiştirmeyi amaçlayan Tanzimat dönemi düşünce sisteminin kölelik kurumuna yönelttiği t
Tükendi
Sergüzeşt, küçük yaşta Kafkasyadan İstanbula esir olarak getirilen küçük bir kızın satıldığı değişik konaklarda başına gelenleri anlatan bir eserdir. Romanda esirlik kurumu şiddetle eleştirilmekte ve bu durumun insan haklarına aykırı olduğu belirtilmektedir.
Tükendi
Nisan yağmurlarının ilk damlasıyla ıslanır ıslanmaz kapanıp içindeki inciyi saklayan sedefler gibi Dilber'in kalbi de Celal Bey'in aşkını sımsıkı kapatmış içine ondan başka hiçbir arzunun ve hayalin girmesine izin vermiyordu. Bu kadar büyük bir serveti rahatı geri çevirdiğinden yine bir esir olarak kalacak hayatı yine ızdıraplar içinde geçecekti. Ama olsun Aşkını ebediyen koruduğu için vicdanı her zaman huzur içinde olacaktı. Bu genç kız başka hiçbir şey istemiyordu. Saatlerdir her türlü yolu kullanarak ken
Tükendi
Yaşadığı hayattan kurtulmak için evinden kaçan Dilber isimli bir kızın çevresinde gelişir olaylar. Bir tüccarın eline düşen Dilber, bir memura, daha sonra da başka bir esir tüccarına satılır. Sonrasında ise kendisini oğlu için uygun gören bir kadın onu satın alır. Celal Bey, Dilberle evlenmek ister ancak işin içine aile bağları girdiğinde anne, kızı tekrar esir tüccarına verir ve tekrar satılmasını sağlar. bu duruma dayanamayan Celal ise hastalanır, yataklara düşer. Annesi, yaptığı yanlışın farkına varır fa
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 25 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1