Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 31 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Gündelik Hayatın Yapıları Türkiye Okumaları başlığıyla ilki 20010’ların başlarında şekillenen etkinlik zincirinin son halkası 6 Ekim 2020 ila 22 Aralık 2020 tarihleri arasında tamamlanmıştır. Toplam 13 haftalık bir etkinlik olarak planlanan bu çalışmanın birer atölye çalışması olarak formatlanan işleyişinde, akademik ve entelektüel dikkatlerinden ödün vermeyen pek çok katılımcının katkısı söz konusudur. Bu kitap emekleri kayıt altına alma çabasının bir ürünüdür.
Tükendi
Pandemi süreci her durumda sıra dışılığıyla, kuşkusuz istisnailiğiyle ve özellikle de ürettiği korku ve paniğiyle hemen herkes için can sıkıcı bir zaman dilimi oldu. Bizi bekleyenin ne olduğuna yönelik enformatik/endüstriyel yönlendirmeler bir kenara bırakılsa bile hemen sıklıkla gözlemlenen ve dilden dile akan korkutucu imgeler fazlasıyla baskın ve ağırdı. Öyle ki bütün bunların tek tek her birimizde hasar bırakıcı bir potansiyele sahip olduğundan kuşku duymayan yoktu. Karantina Sohbetleri bu ortamda kendi
“Biz seni aldığımız bir kararla sevmedik, kendimizi seni seviyor bulduk. Bu böyle gitsin tamam mı? Tamam biraz tafra, biraz küslük, bütün bunları hak ettik amenna. Ama biz senin kadar sabırlı değiliz Mişa.”
Birkaç yıl önce babamla Mamak'ta kaldığımız evi gidip ziyaret etmiştik, henüz yıkılmamıştı. Babam hemen her şeyi hatırlıyor. Annemin dediğine göre bizim kaldığımız evin bitişiğinde Behice Boran kalıyormuş. Zaten birine adres verdiklerinde "Mamak'ta Behice Boran'ın evinin yanı" diye kayıt düşerlermiş. İlginç, nereden nereye? Annem ilerlemiş yaşına rağmen orada yaşadıklarını unutmamış. Güzel günlermiş... Eve gelince dışarıda olan her şeyden koparım ben. Ev sanki dezenfekte edilmis
Giriş kitapları, alanın sınırları, içeriği ve yönelimleri hakkında bilgi verici niteliklere sahip olsa da bu girişimin tek başına yeterli olabileceğini söylemek güçtür. Örneğin, Türkiye gibi dinî hayatın bireyin kişisel dünyasıyla sınırlı olmaksızın daha geniş bir çerçevede var olduğu ve etki yarattığı toplumlarda din sosyolojisinin yeri ve önemi daha da önem kazanmaktadır. Dinin geleneksel ve modern bağlamlardaki toplumsal niteliği hakkında çeşitlenmiş bilgi dağarcığının her şeyden önce disipline edilmesi
İşte mevzu anlaşıldı ve sonuçta üç aşağı beş yukarı bu duraklardan herkes gibi sen de geçeceksin. Belli ki kendi hayatını mütemadiyen inşa etmek bitmek tükenmek bilmeyen bir irade kullanımını sürekli tetikte duran bir havsalayı ve her daim kullanımda olan bir idrak bütünlüğünü gerekli kılıyor. Eğer bütün bunların farkında olarak bir adım daha ileri atmaya mecalin heyecan ve hevesin varsa artık bil ki sen yeterlik düzeyi yüksek bir varlık iddiasında bulunmayı hak ediyorsun. Düzgün ve nitelikli bir ömre s
İtiraf belki de insanın en rahat kendi içinde konuşabileceği bir şeydir. Ama değil bunun bir anlamı yoktur. "Yanlıştı yaptıklarım" "Ben bu değilim bu olamam kesin!" "Hey! Bu gidiş nereye?" "Bir dur soluklan lâ havle de!" gibi uyarıcı serlevhalarla kendi kendimize konuşmanın kime ne zararı var? Haklıyız belki ama değil. Aksine başkalarını da beraberce sürükleyip batırdığımız şeyler var. Bizim yanlışımız bizim günahımız bizimle kalmıyor ki. Attığımız adımlar toprağı kirletiyor hayatı kirletiyor zamanı berbat
İnsanda keyif mi bırakırsınız siz? Ne cinsiniz, ne milliyetiniz ne de aidiyetiniz belli. Yüzünüz maskeli, elleriniz kanlı, ruhunuzda birikmiş nefretler... Bir ölüm makinası olmuşsunuz, çocuk mocuk fark etmez. Kadın erkek umurunuzda değil. Masumiyet karneniz sıfır, insanlık için en hayırsız güruhsunuz. Öldürüyor, öldürüyor, öldürüyorsunuz. Yaralıyor, yaralıyor, yaralıyorsunuz. Yıkıyor, yakıyor, dağıtıyorsunuz. İşbaşı yaptığınız her seferinde şeytanı da, Deccal’i de, Firavun’u da geçiyorsunuz. Unuttuğ
Yakaza hâlindeyiz sanki. İki arada bir derede kaldığımız kesin. Merak edenler olabilir, yakaza, içinde pek çok derinlikli anlamları barındıran istisnai vakit, uykuyla uyanıklık arasında bir an, belki bir lahza, ama sanki uyanıklığı daha baskın olan bir zaman aralığı. Aklı her şeye kesiyor, görüyor, algılıyor, fark ediyor. Gerçekte kendisi ile baş başa. Kendi iç sesleri ile ağız ağıza, kulak kulağa verilmiş bir lahza. Başka bir zaman olsa bir sürü dedikodunun, bir sürü gürültünün patırtının arasında
Tükendi
"Uzaklara gitmek" bende garip çağrışımlar yapar. Yer değiştirmek, tebdil-i mekanda hayır aramak bana her zaman bir bağlamı terk etmekten daha fazlasını ifade eder. Çok yerlere gittim. Gitmediğim yer kaldı mı? Tabiî ki gitmediğim bir sürü yer var. Her seferinde enlemimden boylamımdan cümle koordinatlarımdan uzaklaştım. Bazen hava değişimi, bazen sınır aşımı, bazen de resmen göç yaşadığım oldu. Gittiğiniz yerde sizi bekleyenler kadar geldiğiniz yerde bıraktıklarınız da oldukça önemli. Artık çocuklarım beni
Hani "Bir kitap okudum, hayatım değişti." derler ya, benimkisi de o hesap. Bir kitap okudum, gözlerim karardı; bir kitap okudum, darmadağın oldum. Koca bir set almıştım. İçinde, sonradan beni başka güzergâhlara taşıyacak bir çok kitap vardı. Mustafa Kutlu'yu yeni tanıyacaktım, İsmail Kara'nın daha bir kitabı yoktu. Ahmet Yaşar Ocak'ın ilk kitabı, yanılmıyorsam Veysel Karani gibi bir şeydi, oradan çıkmıştı. Hoşuma giden ama "Ömer Nasuhi Bilmen varken ne diye yayınlanmış?" diye bir kenara çarpı koyduğum kapka
Bugün Aleviler ortaya konan pek çok çalışmanın da gösterdiği gibi "hangi Alevilik?" sorusu etrafında çoğalan bir kimlik problemiyle karşı karşıyadır. Gerçi "modern Alevilik", yeni yeni kullanılmaya başlanmış bir kavramdır ve özensiz tercihlerin kolaycılığı bir tarafa bırakılırsa gerçekte esaslı ve köklü bir değişim talebini ifade etmektedir. Geleneksel Alevilik kavramı etrafında derin köklerde sahih olanı arama enerjisi içkindir; buna karşılık modern Alevilik söylemi hem yeniden inşayı hem de bu değişimin t
İçimizde adını koyamadığınız hüzünler yer edinmiş, hayal dünyamız kasvetli bir havaya bürünmüş, çaldığımız kapılardan birer birer eli boş dönmüşsek derinlerden bizi kendimize getiren bir ses duymak isteriz. Belli mi olur, belki de başka bir kapı aralanır. Hiç ummadığımız bir zamanda biri elimizden tutar. Yürü diyen olur. Kalk diyen olur. Tanımadığınız birinin hislerine ortak olmak, hayatın yorgunluğunu atmak, sessizliği yazıya çevirmek isteyenler için Adını Sonra Koyarız, samimi dili ve akıcı üslubuyla sizi
Türkiye'nin modernleşme deneyimi uzun bir tarihsel geçmişe sahiptir. Geleneksel yapılar bu süreç içinde önemli ölçüde bir değişime tabi olmuş, bu çerçevede Sünnilerde ortaya çıkan farklılaşmalar kadar Aleviler arasında meydana gelen farklılaşmalar da önem kazanmıştır. Sosyolog Necdet Subaşı tarafından kaleme alınan bu çalışmanın birinci bölümünde dinsel itibarın göstergeleri şeyh, seyyid ve molla tipolojileri ekseninde incelenmekte ve bu rollerin Türkiye'nin çağdaşlaşma arayışı içinde kazandığı yeni biçiml
Tükendi
Bu kitapta yer alan söyleşiler 2007'den itibaren tarafıma yöneltilen sorulara verdiğim cevaplardan oluşuyor. Akademik, bürokratik ve entelektüel ilgilerimle kesişerek çeşitlenen bu söyleşiler bir anlamda Türkiye'nin son 10 yılına ilişkin kişisel tanıklıklarımın bilançosunu yansıtmaktadır. Öteden beri üzerinde yoğunlaştığım alanlar arasında özellikle din ve dini hayat benim akademik yönelimlerimin merkezinde yer almaktadır. Türkiye'de dinin modernleşme süreçlerine bağlı olarak ortaya koyduğu harita,bugün baş
"Kamusal Maneviyat" benim son birkaç yıllık ilgilerimin kesiştiği ana problematik etrafındaki çalışmalarımdan oluşuyor. Bu kitapta yer alan metinlerde bir yandan geleneğin klasikleşmiş verimlerinin bugünün dünyasına hangi kanallarla erişebildiğine bakılmakta, bir yandan da günümüz gerçekliğini özel ve kamusal ayrımıyla kategorize eden belli başlı kıymet ölçüleri karşısında, özellikle dinin varlık beyanına odaklanılmaktadır. Bu bağlamda başta Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere, diğer cemaat organizasyonla
Sosyoloji Günlükleri başlığıyla okuyucuya takdim edilen bu kitapta gündelik dinî sosyal sorunlar sosyal bilimsel bir ilgi ve duyarlılık içinde ele alınmakta ve öne sürülen projeksiyonların değerlendirilmesinde Türkiye'nin tarihsel, kültürel ve entelektüel kodlarına sıklıkla başvurulmaktadır. Sosyoloji Günlükleri, siyasetle dini gündelik gerçekliğin esaslı bir şekilde parçası olarak görme arzusunda olanlarla, onu elden geldiğince kamusal alanın dışına itmeye çalışanlar arasındaki gerilime odaklanmakta ve bu
Tükendi
Bir gün kendi üzerimize konuşmayı başardığımızda, üzerimizdeki yüklerden, oramıza buramıza sokuşturulmuş killerden, ziftlerden, bizi kendimize bile tanınmaz kılan tozlardan kurtulduğumuzda sana değil ama kendime çok iyi geleceğim kesin. Hissettiği her duyguyu kalemiyle buluşturup hayata iz bırakan yazar, bu eserinde de yine yaşamın renklerini bir araya getirmiş. Necdet Subaşı'nın kaleminden "Gelince Söylerim" hayallerinin peşinden koşmaya niyet edenlere ve hayatına yeni bir pencere açmak isteyenlere çok i
Gündelik Hayat ve Dinsellik, Necdet Subaşı´nın dinsellik, modern hayat, değişen yaşam tarzları ve dinin bu yeni yaşam biçiminde yeniden konumlandırılması, modern Müslümanlar gibi başlıklarda Türkiye´de dindarlık ve dinselliği incelediği makalelerinden oluşuyor. Subaşı, dinselliğin modern görünümlerinin gelenekselin dünyasıyla sık sık çeliştiğini göstermeye çalışıyor. Bu gerginlik ona göre, dinselliğin modernlikle uyuşmazlığı konusundaki popüler kabullerden beslenmekte. Ne var ki dinselliğin gündelik hayatın
Tükendi
Bazı kitaplar, hiç bilmediğimiz bir şehirde dolaşırken tanıdık bir yüze rastladığımızda yüzümüzde ansızın beliren gülümseme gibidir. Yaşanılmış güzellikleri anımsatır. Mutluluk ve huzur verir. Harflerdeki sevinci, kelimelerdeki heyecanı hisseder, cümlelerin sesini duyarız. Söz Uçar Sızı Kalır, her satırında kendinizden bir şeyler bulabileceğiniz ve yazınsal yolculuğa çıkacağınız yepyeni bir eser. Bu eserde yazarın tatlı bir üslupla ifade ettiği kırgınlıklarına, üzüntülerine, sevinçlerine tanık olacak ve
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 31 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1