Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 80-100 / Aktif Sayfa : 5
Ben bilim hayvanı Prof. Dr. Vızvızakan. Hikâyem tarih öncesi çağlarda başladı. O zamanlar buralar hep tarlaydı. Sen henüz yoktun meydanlarda, dinozorlar vardı. Ben o dinozor senin bu dinozor benim gezerken bir şeyler fark ettim. Uzun yıllar boyunca değişik canlılarla tanışmaya devam ettim ve fark ettiklerim bir bir çoğaldı. Aslanlarla, yunuslarla, fillerle, kedilerle tanıştım... Gergedanlarla, timsahlarla, kaplumbağalarla, köpeklerle, tavşanlarla, kangurularla... Ve tabii insanlarla tanıştım. Her bir tanışı
Elinizdeki eser uzun soluklu bir çalışmanın ürünüdür. Farklı coğrafyalarda, kültürlerde, dinlerde ve toplumlarda tarihsel olayların gelişimine eş zamanlı bakarak bütüncül bir bakış açısı ortaya koymaktadır. Disiplinler arası bir çalışma yaparak karşılaştırmalı tarih anlatımı açısından literatüre önemli bir katkı yaptığı yadsınamaz. Serinin diğer kitaplarını sabırsızlıkla bekliyorum. Prof. Dr. Heath W. Lowry
Domino taşlarının heyecanla beklediği o büyük gün sonunda gelmişti! Sıra sıra dizilecek ve arka arkaya devrilerek muhteşem bir şov yapacaklardı. Küçük Leo domino taşlarını dizdi, Domingo en öndeki yerini aldı. İkisi de hayallerine kavuşmak üzereydi. Domingo gösteriyi başlatan taş olmak, Leo ise artık bu oyunda başarılı olmak istiyordu. Fakat bir sorun vardı. Taşlar bir türlü devrilmek bilmiyordu… Acaba Domingo bu zor görevi başarabilecek miydi?
Ormandaki tüm hayvanlar yeni günü dostluk içinde ve neşeyle karşıladılar. Şarkılar söyleyip dans ediyorlardı ki hiç beklemedikleri bir şey oldu. Gökyüzünde daha önce görmedikleri mavi bir kuş belirdi. Capcanlı rengi, pervanesi ve atkısı ile epey havalı bir kuştu. Hemen onunla arkadaş olmak istediler, fakat bir sorun vardı. Mavi Kuş onlarla arkadaş olmak istemiyordu. Oysa bu ormanda herkes dosttu. Sevimli kahramanlar çözümü bir kutu boyada buldu…
Ormana nefis kokular yayılmaya başladığında tüm çocuklar Masal Kalbi’ndeki yerlerini aldı. Her zamanki gibi Tonton Amca’dan bir hikâye dinleyecek ardından Ponpon Teyze’nin enfes kurabiyelerinden tadacaklardı. Fakat bu kez bir sorun vardı. Afacan artık masal dinlemek istemiyordu. Üstelik tuhaf kılıklı, kötü kalpli bir adamla ormanı ele geçirmek için plan bile yapmıştı. Ponpon Teyze ona güzel bir ders vermek için kolları sıvadı ve tarifi vermeye başladı…
Darbeler ile sık sık yüz yüze gelen Türkiye Cumhuriyeti, atası Osmanlı’dan birçok şeyi miras olarak devralmıştır. Osmanlı’da ordu ile siyasi yönetimin mücadelesi ve yapılan darbelerle, Cumhuriyet döneminde de sıkça karşılaşılmıştır. Osmanlı dönemindeki askerî müdahaleler ile Cumhuriyet dönemindekiler arasında şeklî bakımdan birçok benzerlik olsa da Türkiye Cumhuriyeti’ndeki askerî müdahaleleri farklı değerlendirmek gerekir. Özellikle 19. yüzyıldan itibaren dünyada ve Türkiye’de gelişen olayları, büyük emper
Taşlıca, Torosların güney yamacında, Antalya'nın Akseki ilçesine bağlı bir köy. Toroslarda birçok köy boşalmış durumda. Yaşayan köylerde de, değişen hayat tarzı, eski hayatın sözlü kültürünü unutturdu. Eski Taşlıca'yı anlatan bu çalışma, bir bakıma Toroslardaki köylerin de hikâyesidir. Artık bizim yaşadığımız köy yok. Adı yine Taşlıca ama köy, fiilî olarak Antalya-Konya yolu üzerindeki Murtiçi bölgesine aktı. Murtiçi, köyü gölgede bıraktı. Sokaklar ıssız, evler harap. Köyde tek tük gününü doldurmaya çalışan
Daha hiçbir şey yokken uçsuz bucaksız bir su vardı. O vakitler "Kişi", yer ile gök arasında pek mutluydu. Fakat bir gün kaybedenlerden olup, huzurdan kovuldu ve Erlik (Şeytan) adını alarak dünyaya gönderildi. Tüm itibarını kaybeden Erlik, topraktan yaratılan insanoğluna bitmek bilmeyen bir kin ve düşmanlık duymaya başladı. Zaman aktı, çağlar ve coğrafyalar değişti ama ezeli düşmanlık hiç bitmedi. Unutulmaması lazım gelen nice şeyler unutulup gitse de kimi kadim sırlar masallara, efsanelere, destanlara ve mi
İkinci Dünya Savaşı süresince birlikte hareket eden Rusya ve ABD ansızın karşı karşıya gelmiş ve paylaştıkları dünyada kendi bölgeleri içerisinde bir egemenlik tesis etmişlerdi. Söz konusu yapıyı bozan Para İmparatorluğu oldu. Bu güç eskiden tanımladıklarımıza benzemiyordu. Yani herhangi bir coğrafyaya bağlı değildi ve onun gücünü temsil eden ordusu ve üretimi söz konusu değildi. Bu yeni güç özellikle paraya hükmediyordu ve parayı kullanarak da bütün dünyada diğer güçler kadar hatta onları aşan bir egemenli
“Kahraman” uysal, iyi yetişmiş ve görev aşkıyla dolup taşan vatandaş değildir. Yalnızca “kendi anlamı”nı, kaderine karşı kendi soylu, doğal dik başlılığını yaratmış birey kahramanca olabilir. Onun “dik kafalılığı” her ot sapının yalnızca kendi gelişimine yönelmiş derin, görkemli, Tanrı vergisi dik kafalılığı gibidir. “Bencillik” de diyebilirsiniz buna. Ne var ki bu bencillik adı kötüye çıkmış cimrinin ya da gözünü iktidar hırsı bürüyen kişinin bencilliğinden tümüyle farklıdır. Uyum yerine kendi kaderini tay
“Sarı Saltık’ın bu yarı destani yarı gerçek kişiliği, Balkanlar’da daha sonra şöhret bulmuş hemen bütün benzerlerininkinden çok daha renkli ve ilginç, çok daha popülerdir. Sarı Saltık’ın sosyal-dini kökeni ve şahsiyeti hakkında kaynaklardaki değişik ve bazen çelişkili rivayet ve menkabeler ilk bakışta araştırmacının karşısına, sisler arasında kesin hatları belli olmayan bulutsu bir siluet çıkarır. Ancak dikkatli bir göz, bu bulutsu siluetin, elindeki tahta kılıcıyla bir gazi-evliyâya ait olduğunu fark etmek
İçindekiler; Kalıntı1(Ciltli) Kalıntı 2(Ciltli)
Tükendi
İçindekiler; Operatöre Bağlanıyorsunuz 1(Ciltli) Operatöre Bağlanıyorsunuz 2(Ciltli)
Tükendi
Esrarengiz bir kayıp, cevapsız sorular... Dört yaşındaki Nicolas’ın kaybı tüm İspanya’yı sarsmış, ardından da sıradan bir “gündem” olarak hafızalarda kalmıştı. Bir çocuğun, sadece üçüncü sayfa haberlerinden ibaret olmaması ve ailesinin dinmeyen gözyaşlarının sonunun gelmesi gazeteci Ines Grau, dedektif Ana Aren ve ekibinin elindeydi. Çözümü gittikçe imkânsızlaşan “kayıp” düğümü, kaybolmaya başlayan yeni çocuklarla içinden daha da çıkılmaz bir hâle gelmişti. Nicolas ve kaybolan diğer çocukların akıbeti çözüm
Tükendi
Tarık’ın elindeki atı inceledik, altına benziyordu ve ışıl ışıl parlıyordu. Parlak olması düşündürücüydü. Nasıl olmuş da mağarada bu kadar temiz kalabilmişti? Pek aklımız almadı. Bu arada altın öküzlerin bir de sabanı olduğu söylenmişti, atın arkasında saban da yoktu. Altın öküzü değil ama altın atı bulmuştuk hem de çok kısa sürede, inanılır gibi değildi. Anlatılanlara göre; daha önce o kadar kişi gelmiş, bir şey bulamamıştı. Hiç beklemeden köye dönüş yolculuğuna geçecektik. Mağaradan çıktığımızda hepimizi
Çocuklara umut etmenin, hayâllerine sarılmanın önemini sevgiyle, neşeyle sararak notalarla anlatan bir hikâye... Bu eğlenceli hikâye miniklere pes etmemeyi, umuda sarılmanın önemini ve duyarlılığın önemini anlatıyor. Hepimizin duymaya ihtiyacı olan o sihirli kelimelerle ifade ediyor: ‘’İçinizde esen umut dolu rüzgâra ses verin
İçindekiler; Kalp Ne İsterse O Olur 1 (Ciltli) Kalp Ne İsterse O Olur 2 (Ciltli)
Tükendi
Leonard bir uzaylı. Onun hiçbir zaman bir adı olmadı. Ya da bir vücudu. Ya da en iyi arkadaşı. Leonard’ın galaksisinde yaşayan her uzaylı, üç yüzüncü doğum gününde ödül olarak dünyadaki bir canlının bedeninde vakit geçirmeye hak kazanır. Bu fırsat ayağına geldiği için çok heyecanlı olan Leonard, ulusal bir parkta orman koruyucusu olarak dünyaya gelmeyi beklerken kendini bir sokak kedisinin bedeninde bulur. Neyse ki Leonard’ın yolu Olive adındaki genç bir insanla kesişir ve birlikte bir yuva bulmak için yolc
Şahmeran efsanesi, Yılan Kale’nin gizli hazinesi, gürül gürül akan Ceyhan Nehri, kıpkırmızı gelincik tarlaları, bereketli Çukurova toprakları, mis gibi portakal çiçeği kokan Adana sokakları… Sevgisizliğin gölgesi altında çocukluğunu doyasıya yaşamaya çalışan Asım ne köye ne de kente ait olabilmenin huzursuzluğuyla geçiriyordu günlerini. Çukurova’nın uçsuz bucaksız tarlalarında çocukluğunun peşinden koştuğu sırada kendini kurumuş bir ağacı bahara cesaretlendirirken buluverdi. Yerel efsanelerin peşinden
20 yüzyılın en etkili kalemlerinden Simone de Beauvoir’ın ilk romanı Konuk Kız 1943’te, İkinci Dünya Savaşı devam ederken yayımlandı. Bu tarihte Fransa, Almanya’nın işgali altındaydı ve işbirlikçi Vichy Hükümeti vatan, aile, çalışma gibi değerleri öne sürerek kitleleri elinde tutmaya çalışıyordu. Konuk Kız, bu anlayışa tamamen karşıt bir kurgu ve atmosfere sahiptir. Savaş yaklaşırken Paris’te bir tiyatroyu ayakta tutmaya çalışan Pierre ve Françoise çiftiyle himayelerine aldıkları, taşradan gelen genç kızın
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 80-100 / Aktif Sayfa : 5