Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 130 kayıt bulunmuştur Gösterilen 40-60 / Aktif Sayfa : 3
Rakım'ın yaptığı Kağıthane alemini beğendiniz mi? Bu sorumuzu saçma bulmayınız. Çünkü böyle gezintileri çoğu kişiler beğenmez. İnsanoğlunun özel durumlarını incelemiş iseniz sözümüzü onaylar ve kabullenirsiniz. Yaradılışı gereği olarak insan, kendi mutluluğunu yalnız kendisinin bilmesiyle yetinmez. Bundan herkesi de haberdar etmek ister. Hatta bir adam gerçekte mutlu olmasa bile, halkı, mutlu olduğuna inandırmak için hilekarlık ve yalancılık dahi yapar, insan yaradılışının bu gereği hemen hemen genel bir şe
Tükendi
Şu düğünün üzerinden bir buçuk sene daha geçti. Ticari kazanç ve kar hevesi bizim koca Refet'i Mısır tarafına çektir.
Tükendi
Ahmet Mithat Efendi'nin Alexander Dumas'nın Monte Cristo Kontu adlı romanına nazire olarak yazdığı Cellat'ın konusu Fransa'da geçmektedir. Romanda, Napolyon Bonapart'ın iktidar yılları, sürgüne gönderilmesi, ardından bir darbeyle tekrar Paris'e dönüşü anlatılmak-tadır. Monarşinin yıkılması, cumhuriyetin ilan edilmesi, Napolyon'un önce cumhurbaşkanı olup ardından imparatorluğunu ilan etmesi, kitapta uzun uzadıya ele alınmaktadır. Fransız İhtilali'nden sonra yaşanan sancılı süreç, siyasi buhran, askerî durum,
Tükendi
Ahmet Mithat Efendi, arkasında bıraktığı devasa külliyatıyla Türk edebiyatının anlatı atlası gibidir. Yazar, Arnavutlar Solyotlar'la, yenileşme devri Türk anlatı geleneğinin başlangıç dönemi telif örneklerinden birini vermenin yanı sıra, bağlı bulunduğu Osmanlıcılık fikrinin de savunuculuğunu ve izahını yapmaya çalışır. Hikâye, fikir-duygu-gerçek üçlemesi etrafında şekillenir. Hemen girişte Ahmet Mithat Efendi, Bulgarların Osmanlı yönetimindeki rahat ve refahlarından, Avrupalıl
Döneminin çarpıtılmış tüm toplumsal ön yargılarına ve hurafelerine karşı farklı bir bakış açısı getirerek her fırsatta halkını hümanist bir yaklaşımla aydınlatma çabası içinde olan Ahmet Mithat Efendi, 'Çingene' isimli bu eserinde yine nahoş fakat dikkat çekilmesi gereken bir noktaya parmak basıyor: Irk ayrımcılığı. Toplumsal ayrışımın önüne sadece entelektüalizm ile geçilebileceğini mantıksal akıl yürütmelerle ispat ettiği bu eserinde Ahmet Mithat Efendi, eşitlik kavramının ırk temeli üzerine kurulmasına i
Ahmet Mithat Efendi'nin külliyatına baktığımızda, birbirinden çok farklı konularda kalem oynatabildiğini, görüş bildirdiğini, aydınlatmacı bir tavırla karşısına çıkan her yeni meseleyi okurlarıyla paylaştığını görürüz. Her fırsatta okuruyla paylaşma, okurunu aydınlatma arzusunu dile getiren, bunu bir görev bildiğini ifade eden yazar, bu arzuyla dönemin, Avrupa'da, özellikle Fransa'da etkili olmuş filozoflarından Schopenhauer'in felsefesi hakkında bir eleştiri kaleme almıştır. Schopenhauer'in Hikmet-i Cedide
Yirmi sekiz yaşlarında bir dul olan Ulviye Hanım, babası da ölünce İstanbul'daki yalısında yaşlı annesi, hizmetçi ve uşaklarıyla yaşamaktadır. Yalının önü deniz, üç yanı bahçedir. Komşu yalı sahibi Halveti Efendi'nin rahmetli ilk karısından kızı Dürdane on sekiz yaşlarındadır; iki yalı halkı arasında tanışıklık yoktur. Ulviye, Dürdane'yi merak eder, bazı sırları olabileceğini düşünür, araştırır. Becerikli bir kadındır, erkek kılığına da girer, pek çok erkekten daha kuvvetlidir. Bir gece Ulviye, iç taksimatı
Tükendi
Olay, 1315 (1899-1900) yıllarında geçmektedir. Ahmet Mithat Efendi bu romanında, II. Abdülhamit döneminde batılılaşmadaki zıtlıkları anlatmaktadır. Jöntürk; daha çok II. Abdülhamit dönemindeki siyasi muhalefet hareketleri ve bu hareketlere katılan kişiler için kullanılmaktadır.
Tükendi
Mustafa Merakı Efendi'nin oğlu Felatun Bey, babası gibi kılık kıyafete düşkün biridir. Varlıklı bir aile çocuğu olduğu için hesapsızca harcar. Ona göre Batılılaşmak; lüks yaşamak, şık giyinmek ve eğlenceden eğlenceye koşmaktır. Felatun Bey, yarım yamalak Fransızcasıyla yabancı aileler arasında dolaşmaktan zevk almakta, belli bir iş tutmamakta, zamanı mağazaları dolaşmakla, elbise provaları yaptırmakla, eş dost ziyaretleriyle geçirmektedir. Babası ölünce büyük bir mirasa konar; ancak varını yoğunu tanıştığı
Tükendi
Roman karakterlerinde Felatun Bey, batılılaşmayı yüzeysel olarak yorumlamış ve sefa hayatı süren biridir. Rakım Efendi ise ona karşıt bir karakter olarak kurulmuştur. Oldukça çalışkan ve tutumlu biridir. Romanın sonunda bu dönem romanlarından bekleneceği üzere Rakım Efendi dilediği hayatı elde ederken, Felatun Bey yaptığı hataların sonucuna katlanmak zorunda kalır. İsimlerinde kullanılan "efendi ve bey" kavramları da karakterlerin temsil ettikleri değerlerin sembolüdür. Türk roman yazımının emekleme sürecin
"Evrenin düşüncesi benim neme lazım?" diyebilir miyiz? Duyumlarımız hakkında bir fikir ortaya koymadıkça ruhumuz tatmin olamaz. Özellikle de kendi başlangıcımız ve sonumuz hakkında, ki bu başlangıç ve son evrenin de başlangıcı ve sonudur. Halbuki biz önde gelen düşünürlerin düşüncelerinin sonuçlarına şu ortalama hayatımızda da muhtacız. Biz gelecekte yaşayacağız. Geçmiş yaşanmış, geçip gitmiş bir zamandır. Şimdi ise, hızla yok olmaktadır. Gelecekteki yaşamımız için geçmişin tecrübelerine muhtacız. Aksi hald
Tükendi
Ana Babanın Evlat Üzerindeki Hukuk ve Vezaifi ile sosyoloji, Peder Olmak Sanatı ile pedagoji, Hikmet-i Peder ile felsefeye yoğunlaşan Ahmet Mithat; Çocuk Melekat-ı Uzviye ve Ruhiyesi'yle de psikoloji ve fizyoloji gibi bilimler aracılığıyla insanı anlamaya çalışır ve âdeta toplum mühendisliğine bu kanallar aracılığıyla da soyunur. Ahmet Mithat bu kitabı "çocuk" denilen "mahlûku" tanıtmak için yazdığını söyler. Çocuk yetiştirmeyi bir savaşa benzetir ve bir askerin tanımadığı topraklarda savaşması ne kadar zo
Dönernin en büyük gazeticisi Ahmet Mithat Efendi, 1844'te ıstanbul'da doğdu. Tercüman-ı Hakikat gazetesinin açıkmasında yoğun çaba harcadı. Yazılan belli bir alan içinde kalmayıp nesir çeşitleri olan hikaye, roman, seyahat, hatıra ve tiyatro dallarında da bir çok yazıları ve eserleri de vardır. Bir halk adamı olan Ahmet Mithat, 68 yaşında öldüğünde arkasından halkına bir çok eser bıraktı. Cahil ve geri kalmış halkının kalkınması için bütün çabasını sadetmenin rahatlığı içinde bu dünyadan ayrıldı. Felatün B
?Henüz 17 Yaşında" başlığıyla okuyucularıma sunmakta olduğum bu yeni hikâyede vakaların düzenlenmesi balonundan bir romancı ustalığı bularak övünmeye hiç de lüzum görmüyorum. Bu hikâyenin en büyük meziyeti, her vakasının kati doğruluğudur. Bu hikâyeyi zevk almak için okuyanlar en büyük zevki burada bulabileceklerse de bir hikâyeyi, beşerin umumi ahvalinin aynası olmak üzere, felsefe araştırarak okuyanlar en çok üzerinde duracakları ahvali dahi bu hikâyede bulacaklardır. Ahmet Mithat Efendi Ahmet Mitha
Tükendi
1970'lerde Musullu Süleyman'ı tadını çıkara çıkara okuduğumu hatırlıyorum. Özgün adıyla Süleyman Musli, Ahmet Mithat Efendimin on dokuzuncu yüzyıl macera romanlarından esinli bir eseridir. Öyle sanıyorum ki, edebiyatımızda 'Haçlı Seferleri'yle ilintili ilk 'roman'! Konularında, deneylerinde, uygulamalarında çok geniş bir yelpazeyi âdeta ilke edinmiş Ahmet Mithat elbette Haçlı Seferleri'ni de göz ardı etmeyecekti... On üçüncü yüzyılın dünyasından peyzajlarla bezeli Musullu Süleyman'ın dilini çağdaş edebiyat
XIX. yüzyılın ikinci yarısında İstanbul´da yaşayanların Batılılaşma karşısındaki konumlanışlarını, alafrangalık düşkünü Mustafa Meraki Efendi´nin şık giyinip eğlence yerlerinde görünmekle Batılılaşacağını zanneden oğlu Felatun Bey ile; küçük yaşta babasını kaybeden, tutumlu ve sorumluluk sahibi, Batı´yı anlama çabasında ve kendiliğinin peşinde olan, bu anlamda Ahmed Midhat´ın alter-egosu diyebileceğimiz Rakım Efendi´de somutlaştıran Felatun Bey ile Rakım Efendi, 1875´te yayımlandı. Eser, yazarının Doğu-Batı
Tanzimat'la bitlikte, Batı medeniyeti dairesine dâhil olmaya resmen karar vermiş olan Osmanlı Devleti'nin Batı'yla ilişkileri artmaya başlamış ve Avrupa'ya gidiş gelişler sıklaşmıştır. Ahmet Mithat Efendi de bu bağlamda, Batı kültürünü ve gerçek Batılı yaşama tarzını tanıtma amacıyla bu kitabı kaleme almıştır. Avrupa'ya gidecek bir kimse için, yol boyunca ortaya çıkması muhtemel güçlüklerden, orada kalacağı otellere; nerede nasıl yemek yenebileceğinden, garsonlara verilecek bahşişlere; ev ziyaretlerine nası
Tükendi
Ahmet Mithat, modern Türk edebiyatının oluşumunda önemli bir rol oynamış, özellikle yazdığı romanlarla türün yaygınlaşmasını ve benimsenmesini sağlarken yaptığı roman çevirileriyle de Osmanlı/Türk okurlarının farklı edebî gelenekler ve yazarlarla tanışmasını da sağlamıştır. Bu kitapta hem Ahmet Mithat'ın döneminde popüler olmuş romantik bir romanın çevirisi hem de kendisinin bu çeviriye yazdığı zeyl, yani çevirdiği anlatının kendi dünyasındaki devamı bulunmaktadır. Alayın Kraliçesi, temel olarak bir aşk üç
Tükendi
Bu çalışma, pek çok konuda kaleme aldığı üç yüze yakın eseriyle "yazı makinesi" unvanını hak etmiş olan Ahmet Mithat'ın kendi ifadesiyle: "Şu güzel romanı Fransızca yazılmış bir fıkrayı bast ve temhid suretiyle tertip ve tahrir eyledik." diyerek tanıttığı Şeytankaya Tılsımı (1889) adlı romanını, Arap harfli Osmanlıca aslından yola çıkıp günümüz Türkçesine uyarlayıp sadeleştirerek okurlarıyla buluşturmayı hedeflemektedir. Bu roman ilk olarak Tercüman-ı Hakikat gazetesinde tefrika edilmiş, daha sonra da yaza
Tükendi
Ahmet Mithat (1844; Tophane, İstanbul - 28 Aralık 1912, İstanbul), Türk yazar, gazeteci ve yayıncı. Tanzimat dönemi yazarlarındandır. Türk edebiyatının gerçek anlamda ilk popüler yazarıdır. 1878´de çıkarmaya başladığı ve yayın hayatını 1921´e kadar sürdürmüş olan Tercüman-ı Hakikat gazetesi Osmanlı basın tarihinin en uzun ömürlü ve etkili yayınlarından biri olmuştur. Basra mutasarrıfı (valisi) olan ağabeyi Hafız İbrahim'in ölümü üzerine 1871 yılında görevinden istifa eden Ahmet Mithat, İstanbul´a dönüp aile
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 130 kayıt bulunmuştur Gösterilen 40-60 / Aktif Sayfa : 3