Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 125 kayıt bulunmuştur Gösterilen 100-120 / Aktif Sayfa : 6
Bir neden sonuç ilişkisi bağlamında bakıldığında kentleşme ve göç, toplumumuzun son 60 yıllık dönüşümünü ekonomik, siyasal ve toplumsal açıdan en iyi açıklayabilecek bir süreci ifade etmektedir. Başka bir ifadeyle Cumhuriyet tarihimiz içinde her iki olgunun toplumsal, ekonomik, kültürel ve demografik açılardan anlamı bugüne değin yazılan ve söylenenlerle karşılaştırılamayacak kadar büyüktür. Nitekim kentleşme ve göçe ilişkin problemler sadece bilimsel çalışmalarla sınırlı kalmamış hem edebiyatımızda hem de
İslâm Coğrafyasında Mecûsîler (Emevîler'in Sonuna Kadar) adlı bu çalışma, ilgili dönemde dinî, siyasî, sosyo-ekonomik ve diğer çeşitli alanlarda Müslüman-Mecûsî ilişkilerini ele almaktadır. Bu çalışmanın gayesi özellikle bazı oryantalist yazarların ?Mecûsîler'in Müslümanlar tarafından zorla İslâmlaştırıldığı, tehcir edildiği, âteşkedelerinin tahrip edilip camilere çevrildiği" şeklindeki iddialarının bilimsel bir zemine dayanıp dayanmadığını tetkik etmektir. İslâm'ın doğduğu sırada İran ve Orta Asya'da yaşay
Tükendi
Taşra ile iktidarın toplandığı merkez arasındaki ilişki, iki taraftan da farklı görülen, dinamik bir ilişkidir. Taşrayı anlatmak, oradan da merkeze bakmak; zamana, zemine ve zihniyete göre değişir. Bu çalışmada öncelikle yenileşme devri Türk edebiyatı boyunca merkez-çevre ilişkilerine bakılmış; ardından da, her biri dönemini ve zihniyetini temsil eden seçilmiş yedi roman üzerinden merkezle taşra arasındaki varoluşsal gerilimin izleri sürülmeye çalışılmıştır.
İman, Allah ile insan arasında en değerli bağdır. İnsanın kalbindeki iman cevherini kaybetmesi en büyük kayıptır. Tevhide göre iman, her türlü şüpheden uzak, saf ve katıksız bir şekilde kalplere yerleşmedikçe, hakiki bir imandan bahsedilemez. Hakiki iman için de küfrü bilmek ve reddetmek gerekir. İnkâr, imanın zıddıdır. Bazı kavramlar zıtlarıyla birlikte açıklanırsa daha iyi anlaşılır. Hz. Ömer'in ifadesiyle cahiliyeyi bilmeyen, İslam'ın kıymetini kavrayamaz. İnkârcı fikirler üzerine kurulmuş uygarlıklar
Farklı din ve kültürlere sahip insanların bir arada yaşayabildikleri dünyamızda bu farklılıkların bir takım çekişmelere ve olumsuzluklara sebep olduğu bir gerçektir. Farklı inançlara sahip kişilerin veya toplulukların kendi dinlerinin hak ve en doğru olduğuna inanmaları, bu inanç ve düşüncelerini başka kişi ve topluluklara da kabul ettirme çabasında olmaları, aynı çabayı diğer din mensuplarının da göstermesi bir takım polemiklerin ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Tarih içerisinde dinler arasında oluşan po
Araştırmamız bir giriş ve üç bölümden oluşmaktadır. Giriş kısmında, mezheplerin teşekkülünden önce Hz. Peygamber, sahâbe ve tâbiîn dönemlerinde re'y ictihadını ve bunun bir çeşidi olan istihsan prensibinin ilk örnek uygulamalarını incelemeye çalıştık. Birinci bölümde, Hanefî mezhebinde istihsan kavramının hakikat ve mahiyetini ortaya koymaya yönelik konuları ele aldık. Bu bağlamda öncelikle, istihsan kavramının ortaya çıkışını ve Hanefî mezhebi imamlarının istihsanı kullanış tarzını, daha sonra da istihsanı
Bu çalışmada günümüz Türkiye'sinde ortaya çıkan dindarlık yönelimleri daha çok yukarıda belirttiğimiz yeni durumlar çerçevesinde ele alınmaya çalışılacaktır. Her ne kadar yapılan birçok alan araştırması Türkiye'nin giderek daha hızlı bir şekilde dindarlaştığını gösterse de bizim bu çalışmamız bu yargının kolayca kabul edilemeyeceği yönündedir. Çünkü dindarlık gibi öznel yönü ağır basan bir konunun gelecek yönelimini sadece sayısal verilerle ortaya koymak zor görünmektedir. Öyle görünüyor ki içinden geçtiğim
Endülüs'ün çöküşünü umumiyetle dıştaki Hristiyan krallıkların baskı ve istilası ile gerçekleştiğini düşünürüz. Halbuki Endülüs Müslümanlarının çöküş hikâyesi uzun bir serüvendir. Bu serüvenin en ibretlik dönemi ise Granada'da kurulan son hanedanlık olan Benî Ahmer Devleti döneminde yaşanan olaylardır. Bu dönemde bir taraftan Hristiyan krallıkların baskı ve saldırıları devam ederken diğer taraftan içte iktidar mücadeleleri mezhep ve kabile kavgaları kötü idareden kaynaklanan isyanlar dışta hazır bekleyen Hri
Tükendi
Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî, ilmî kişiliği, fikirleri, ahlâkı, zühd ve takvâsıyla çağını ve coğrafyasını derinden etkileyen mutasavvıf bir âlimdir. İslâmî ilimlerin hemen her alanında eser vermesi ve bir tasavvufî cereyana önderlik etmesinden dolayı Mevlâna Hâlid, XIX. asrın müceddidii sayılmıştır. Öncülük ettiği Hâlidî hareket, sadece doğduğu bölgede değil, halifeleri vasıtasıyla, yarım asır gibi kısa bir zamanda İran, Kuzey Irak (Cezire), Mısır, Anadolu, Balkanlar, Kırım, Kafkasya ve Uzakdoğuya kadar geniş b
Hz. Alinin şiirlerinde Kuran ve sünnetin etkisi açıkça görülmektedir. Kaside ve kıtalarının pek çoğunda Peygamber (S.A.V.) sevgisi ve ona yakınlığı ile övünmesi ön plana çıkar. Yüce Allaha yakarışını dile getirdiği münacat şiirleri ve başta Peygamber Efendimiz (S.A.V.) olmak üzere, yüce şahsiyetler için söylediği mersiyeler şâyân-ı hayrettir. Öğüt türünden şiirlerinde ilme ve akla vurgu yapar. Nefis terbiyesi, eğitim, dürüstlük, cömertlik, dünya malına önem vermemek, adabı-ı muaşeret ve olgun bir insanın
İslamiyet, insanın mutlu olmasını sağlamak amacıyla çeşitli hükümler koymuştur. Hükümleri vaz ederken mutlaka insanın yararına olmak üzere birtakım gaye ve hedefleri gözetmiş, gerekçesiz ve amaçsız hiçbir hüküm bina etmemiştir. İslamî hükümleri, kaynak ve metot açısından incelemek gerekirse, kaynağın, hükümlere dayanak olan delilleri, metotun ise bu hükümleri delillerden çıkarma yöntemini ifade ettiğini söyleyebiliriz. Hukukun gayelerini dikkate alarak içtihat faaliyetinde bulunmak, müçtehidin delillerden h
Kuran, İslam tarihi boyunca ictimaî, edebî, hukukî, felsefî, tasavvufî ve pozitif bilimler açısından değişik şekillerde yorumlanmıştır. Bu anlama ve yorumlama farklılıkları zengin bir tefsir literatürünün doğmasına neden olmuştur. Modern dönemlerde bu farklı yorumlama tarzlarından birisi de nassların metin-tarih ilişkisi düzleminde ele alınarak yorumlanması şeklinde olan tarihsel yorumdur veya tarihselci yöntemdir. Yazar bu kitabın Kur'ana "tarihselci yaklaşımı" tenkiidî bir metodla incelemektedir. Kuranı
Tükendi
Nişabur, Pers devrinde bile Horasan eyaletinin dört büyük merkezinden biri hâline geldi. İslâmi dönemde ise İran coğrafyasının en dikkat çeken merkezlerinden biriydi. Bu şehir İslâm kültüründe önce hadisçileri ile dikkat çekti. Ardından İslâm Tasavvufundaki Horasan Melâmîliği buradan çıktı. Ortaçağ Müslüman biliminin büyük âlimleri Nişaburda yetişti. İslâm kültür tarihinde güçlü bir Nişabur Okulundan bahsedilir. Şehir, tarihî İpek Yolu üzerinde yer aldığından, büyük bir zenginliği de yaşıyordu. Bundan dolay
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 125 kayıt bulunmuştur Gösterilen 100-120 / Aktif Sayfa : 6