GÜNLER GEÇİYOR
Günler geçiyor ama söylemesi dile kolay,
Bu mevsim hüzünlü biraz, adı sonbahar
Yaşadım senden sonra da yâr,
Ayrılık koymadı bana zannettiğim kadar.
Eskiden beri beni sevmeyenlere,
Açmışım kalbimi
Şimdiden sonra, öncelik kendime
Umrumda değil sahte dostlar.
Hiç kimse bilmedi ne kadar yandı canım,
Ben hep sabrettim, yarına inandım
Soranlara üstü kapalı iyiyim dedim geçtim.
Anlatmakla anlaşılmadım, susmayı tercih ettim.
Bir tarafta hayatın akışıyla şekillenen iç dünyalar,
Bir tarafta aşk
Elinden gelse Alev için canını bile verirdi Kenan
Ölesiye âşıktı
Ömer ise hem ıssız derinliklerinde
Hem de gerçek dünyasında buldu aşkını
Hayat akıp giderken avuçlarımızdan
Tıpkı su gibi
Masum, temiz kalbimizi,
Alev gibi saran aşk
Unutturur bize her şeyi.
Aşksız nefes almak mümkün mü?
Hayır ben âşık değilim diyorsan
Aslında tanımıyorsun kendini
İlk yolculuğun iç dünyana olmalı.
İç dünyana
Böylece göreceksin ki;
Orada nice aşklar var
Hepsi
Vallahi ne zormuş hayat! Bunu bilsem dünyaya reankarnasyonla bir kuş olarak gideceksin kabul ediyor musun? Dediklerinde kabul etmezdim.
KIRLANGIÇ
Dağlarda çok iyi arkadaşlarım var. Hepimiz keçiyiz. Canımız sıkıldı. Oturup okey oynayalım dedik. 4 keçinin oynadığı okeyi tahmin etmen çok zor olmaz herhalde.
KEÇİ - ATİK
Bu gece dolunay var. Gökyüzü muhteşem görünüyor. Şimdi eşek hoşaftan ne anlar dersin belki. Ama ben de bakınca güzellikleri görebilecek ince bir ruha sahibim.
EŞEK - TOPRAK
Ben artık çok önemli
Sevgili çocuk,
Bugün hava çok yağmurlu, arkadaşlarım ve akrabalarımla birlikte toprağın altındaki yuvamıza girdik. Atom bombası bile vız gelir, tırıs gider bize. Fakat yağmur hayatımızı zorlaştırıyor. Hepimiz yağmurun dinmesini bekliyoruz Karınca
İşte böyle çocuk Kim kazanmak istemez ki. Anneme ve babama bir sürpriz yapıp son anda yaptığım bir atakla bu yarışı kazanacağım. Ne dersin, iyi fikir değil mi? At-
AYRILIK
Bizi ayıran her neyse artık
Muradına erdi kınalar yaksın
Gün ışığından olmasın yazık!
Işığın sevdamın üstüne aksın!
Belki yeşerir yeni umutlar
Kırılır kara talihin duvarları
Ellerim yeniden bir eli tutar
Açılır girerim ümidin kapıları
Öylece bakakalır ardımdan
Şaşkın gözleri eski çilemin
Hüznü akarken duvağımdan
İçini kavursun şimdi elemin
Ben de bakmıştım ağlayarak
Hâlâ semada durur yakarışım
Ardından çileler bağlayarak
Sessiz çığlıklarla haykırışım
Sen yoktun yanımda o zaman
Yalan kör etmişti
Yıllarca sömürünün burçlarında gezinen alçaklarla hesabını bir an önce görmek istiyordu. Artık acaba diye başlayan soruların ardı arkasının kesilmeyeceğini biliyordu. O anda anlıyordu ki soruların hiç bitmeyecek sarsıntılarında yürüyordu. Arkasından söylenecekleri düşündü. Belki de hiç kimse bu cinayeti neden işlediğini bilemeyecek, bir anlam veremeyecekti. Bundan sonrasında tek bildiği nemli ve güneşsiz bir mağaranın ağzından içeriye sızan ışıkla derin bir uykudan uyanmış bir hastanın heyecanına kapıldığıy
Ö harfiyle başlar her aşk.
P gelir sanır her budala ardından
Oysa L dir devamı...
(Faili Meçhul)
Don Kişot olup savaşırken
Senin için yel değirmenleriyle
Sen değil miydin ki rüzgâr olup
Yardım eden yel değirmenlerine?
(Arkeolojik Yalnızlık)
Çarmıha vuruldu yüreğim
İsa bile kıskandı,
Ve yaşa dedi Tanrı
Bu yürek senin!
(Çarmıh)
Gülsen Varol, emekli müzik ve ingilizce öğretmeni. Kültür Bakanlığı ve TDK tarafından ödüllendirilen şiirleri var. Hasret Senfonileri - Bende Kalanlar - Velhasıl adını verdiği üç şiir kitabı olan yazarın, ayrıca İş Kültür Yayınlarından basımını sağladığı Ve Günahlar Var Ya isimli Vedat Varola ait bir de rubailer kitabı var. Albümdekiler onun ilk romanı.
Sinem, ilk şiir kitabında bir şiir dili yaratabilmiş, özgünlüğünü dizelere taşımıştı. Yeni kitabı İstanbulcada yeni buluşlarla, kısa ve özlü anlatımıyla, sözcükler kadar onlara yüklediği anlam zenginliğiyle bizi kendi şiir diline bağlıyor. Şiirlerinde anın peşinden gidiyor. Hayatı; güler yüzle sorunları çözen bir çocuk ruhuyla süslüyor. Gözlemlerini, adlandırmalarını bir duygu inceliğiyle birlikte akıl kutusundan çıkarır gibi sunuyor. Acele yaşadığımız çağımıza, gündelik hayata ironiler katarak tanıklıklar
İlk gençlik çağlarından bu yana takım tezgâhları sektörüne, bu sektörün Türkiyede gelişmesine emek ve gönül vermiş olan Bülent Bozkurt, elinizde bulunan bu kitap ve devamı hazırlanan kitapları ile bu sektörde edindiği tecrübeleri, genç iş adamlarına ve sanayicilere aktarmayı hedeflemiştir.
Kitapta, yazarın yaşam öyküsünü, özel ve iş seyahatleri ile ilgili günlüklerini, olaylara bakış açısını ve düşüncelerini en önemlisi de otuz yıllık sektör tecrübesinden çok önemli noktaları bir arada bulacaksınız.
Ötesini düşünürüm..
Herkes çekilip gittiğinde, ayak sesleri kesildiğinde,
Başlayacak olanı
Başlayacak olan sorgulamayı
Kimsenin yardımıma koşamayacağı, kimseden el isteyemeyeceğim,
Ne olacak, neler sorulacak, ben ne halde olacağım,
Sorular peş peşe gelecek, ben ne söyleyeceğim
Ölüm ömrüme yoldaş, yazı yazgıma sırdaş olduysa
Ömür boyu yaptığım "rabıta-yı mevt"e
Ben bugün "ölüm temrinleri" diyeceğim.
Çığlıklar kesilmişti. Şehrin insanları, bir gün daha fazla yaşayacakları için, şükür duaları ediyor, namazlar kılıyorlardı. Allah onları bir gün daha sakınmıştı. Ölenler şehitti Nasıl olsa gazi idiler. Bir de üstüne şehitlik Cenneti tam hak etmişlerdi. Oysaki ölüm kapılarına geldiğinde, kalleş bir ölüme karşı direnme yerine teslim olmayı seçmişlerdi. İnançlarını yanlış yorumluyorlardı belki de. Yanlış mı anlaşılıyorlardı? Rusun karşısına dikilmiş savaşmışlardı. Hadi onlar koca Rus ordusu idi, Osmanlı ordusu
Anne, karı ve buzu altına dönüştürebilen sihirli bir sihirli bir resim yapabilir miyim acaba? diye sordu annesine. Annesi bu soruyu duyunca epey bir şaşırdı. E tabii Annesi sonuçta bir yetişkindi ve masallara inanmayı yıllar önce bırakmıştı. Ama sen ve ben sihre ve masallara inanıyoruz değil mi?
Ayı Seyfi otuz beş yaşında, iki metre boyunda, fiziği güçlü bir gardiyandı. Sıfır numara saçları alnının gerisinden başlıyordu. Bu yüzden geniş alnı daha da öne çıkmıştı. Geniş omuzlu, iri pazılı, esmer tenli bir adamdı. İnsanlar ona bazen, Herkül dediklerinde, Hayır Ben Ayı Seyfiyim, diye karşılık verirdi. Kendisine Ayı Seyfi denmesi onu çok mutlu ediyordu. Kendisine uygun gördüğü bu lakap, adeta gururunu okşuyordu. Sanki kendisini daha bir yüceltiyordu. Şehrin otuz kilometre dışında yeni yapılmış olan hap
Tanıtım Yazısı
1972 yılında Bursada doğan yazar; ilk ve orta öğretimini İstanbulda tamamladı.1996 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne ve Görüntü Sanatları, Tiyatro Ana Sanat Dalı Dramatik Yazarlık Bölümünden mezun oldu. 1993 yılında Suat Taşer Kısa Oyun Yarışması nın jüri özel ödülünü alan yazarın çeşitli dergilerde yayınlanmış şiirlerinin derlendiği bu ilk kitabı; yazarın değimiyle insanoğlu varoldukça şiir de varolacaktır felsefesine inanan tüm şiir severlere ithaf etmiştir
Aynı bakışlar,aynı hırs aynı sümüklü kız, hiç değişmemişsin Korsan Pokemond!!!
- Sen de aynı laubali vicdansız herifsin, hiç değişmemişsin Korsan Çupra ... Ruhuna dua etmemi istiyorsan bana hakaret etmeyi kes!!! Birazdan güneş doğacak, üstünü balla sıvayacağım, başından aşağı Javel boşaltacağım, kuşlara sabah kahvaltısı olacaksın. Seni kemiğine kadar yiyip bitirdiklerinde, senin incik kemiğinle dişlerimi parlatacağım!!!
Korsan Çupra benlerini oynatarak güldü duyduklarına ve şöyle dedi:
- Önce gel de ben sa
Hayata dair bir çok acıyı barındırır içinde insan, ne hayal kırıklıkları yaşanır insan ömründe, ne umutlar ne aşklar yiter gider çoğu kez, hüzün bulutları etkisi altına alır yürekten seven her insanın hayatını, kiminin yürek sancısı ilk aşkıdır yüreğini acıtan, kiminin anne hasreti, kiminin baba hasreti, kiminin ki ise evlat hasretidir ve yıllarca kanar...
Tanıtım Yazısı
Yine havada uçuşan kuşların gölgesinde
Yine inatla sesleniyorum!
Bir yan da, çikolata zenginlerin
Sen onlara bakma, diyen analar.
Bir yanda günlük alışverişini düşünenler varken,
Daha az önce selam verip,
Ölüm haberi gelenler varken
Bıyık altından konuşarak,
Hayatı ebedi sananlar varken
Kaldırımda evine bir parça ekmek almak için
Bir soytarının ayakkabısını boyayan yaşlı adam
Diğer yanda lüks bir restoranda,
Arabasının yeni modelini tartışanlar varken
Ve bunları sana göstermişken,
Açmışk
Eve gittiğinde aile fertleri sofrada Beyzayı bekliyorlardı. Geç kaldığı için biraz söylendiler. Beyza, akşam yemeğinde hiç konuşmadı. Yemekten sonra erken uyuyacağını söyleyerek odasına çıktı. Belki biraz uyku olanları unutturacaktı. Yine o rüyayı gördü. O kitap ve üzerindeki canlı hareket eden o yazı 7. GÜRUH
Çocuk gözlerde büyümek, hayatın acımasızlığının minik bedenlere koca birer insan sorumluluğu yükleyerek onları küçücük yaşlarında ve çocuk gözlerinde eve ekmek parası götürmeye iten toplumsal gerçekliğin bir hikayesi olmakla kalmayıp ilerleyen zamanlarda gördüklerinin, yaşadıklarının ve tanık olduklarının bir iz düşümüdür.
Eve daha fazla ekmek parası götürmek için çoğu günler yirmi beş kuruş verip fırından sıcak birer yarım ekmek dahi alamadan aç açına dönerlerdi boyacı çocuklar. İşlerinin iyi gittiği kimi
Toplam 903 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 860-880 /
Aktif Sayfa : 44
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.