Bu kitap doksanlı yılları anlatan, adından anlaşılacağı gibi içeriği, şanlı ordumuzun içindeki destansı
kahramanlıkları birebir yaşamış, o yıllar içerisinde mücadele etmiş tüm kahramanların yaşadığı zor
yılları anlatmaktadır. Kahraman, "Bugün de ölmedim anne" diye Allah'a şükretmekte, verilen
mücadelenin ne derece zorlu olduğunu göstermektedir.
"Kalbimize çaksa da kurşunlar şimşek şimşek
Bedenimizde kalmasa da bir damla kan
Hangi sevgi önde gelir vatandan?
Gelseler de hainler, kalleşler vatanımıza
Onlara ba
Bu benim yaram, durduk yere kanayan
Sarsan da tutmayan, dikiş atılamayan
Merhem olunamayan, zamanla kapanmayan
Çare bulunamayan, kabuk bağlayamayan
Bu benim kanamam, reçetesi bulunmayan
İç kanamalara sebep olan, hayattan koparan
Öldürmeden yaşatan, süründürüp bırakan
Ciğerlerimi yakan, nefes aldırtmayan
Bu benim hikâyem
Senden sonra yazılan
Yüreğimde duran
Kimse tarafından okunmayan, anlaşılmayan
Bu benim hikâyem
Senden bana vasiyet gibi kalan
"Müşteri" günümüz dünyasının en popüler kavramlarından birisi olmaya devam ederken büyük veya
küçük ölçekli tüm firmalar, müşteri sadakati, doğru iletişim ve çalışan odağının sahaya yönlendirilmesi
konusunda daha fazla çaba göstermektedir.
Bugün hemen hiçbir firma yoktur ki vizyon, misyon ve firma inançlarında "Müşteri" sözü yer almasın.
Müşteri tarafında yaratılabilecek bağlılığın firma bilançolarına olumlu katkısı, büyüme ve daha güçlü
olma yolunda atılabilecek en büyük adım olduğu çok açıktır. Kolay olma
Yağmur ve Çamur iki arkadaş, buluşur hep toprakta...
Bir sefalet bu yaşadığımız
Kahreden yaşamların kahramanlarıyız
Sevgi, bağrımızda soluk duruyor
Uyanmaz talih, uyanmaz uyuyor...
Heves de bir yere kadar getirir adamı, ondan sonrasını sana bırakır. Ne kadar sağlam basarsa
ayakların yere, o kadar gidersin ileriye. Çocuk parkları boş şimdi. Yağmur ıslatıyor her yeri. Her ne
kadar ölme kardeşim, ölme desem de, dön geri... Bir lanet odada umutların, tek kurşunluk serseri...
Ağlamadan attıkça içine tüm çaresizl
"Ey kâinat! Gözümü her kapattığımda gördüğüm karanlık kadar büyük, istediğimde ise aynada
gördüğüm gözbebeğim kadar küçüksün! Seni sen yapan, sana verilen adından başka bir şey değil iken,
sende bir kum tanesi olmak ise, ben insana düştü."
Ne muazzam bir metamorfoz... İlahtan bir zerre olarak yaratılmaktan olsa gerek, kum tanesi ile
kendimi kıyasladığımda çıkabildiğim bir labirent.
Şimdi soru şu: Düzene karşı çıkıp kabuğumun altındaki ile yüzleşmek mi yoksa bunu kabullenip
münafık kalmak mı?
Karanlık ve Aydınlık arasındaki savaşlar Ademoğlu yaratılmadan çok önce başlamıştı. Kanatsız ejderha
Bukre ve öğrencileri olan Şafağın Koruyucuları, acımasız ejderha Şangal ile olan bu mücadeleyi
kazanmıştı. Fakat Karanlık bu sefer kendine başka bir beden bulmuştu. İsmi değişmiş olsa da Karanlık
yeniden âlemlere korku salmaya başladığında, efsaneler yeniden yeryüzünde konuşulmaya
başlamıştı.
Agonoria için bu efsanelere konu olan Xumath adındaki balta, çocukluğunda annesinin anlattığı
hikâyelerde geçerken; A
Gitmek istiyorum ismini bilmediğim şehirlere.
Sıktı bu şehrin havası her ne kadar güzel olsa da.
Sen avuçları gül kokan insan, bak satırlarımda kokundan bir nebze var. Soran olduğunda susup içime
gömdüğüm şiir bakışlım. Her şeye inat bir sana sadık kaldım.
Senin fark etmediklerin arasında bir ben varım.
Yazmaya korktuğum elim, titreyerek yazdığım her satır, seni uzaklara götürüyor.
Kâğıda yazarken iyi hissediyor, sana yazarken korkaklaşıyorum, okursun diye yazdığım sayfalara
gömülüyorum.
Susuyor, sustukça o
...Orhun bölgesindeki dağılmadan sonra, kökleri bir olsa da boyların her biri bir yerlere savruldu,
kimisi kuzey, kimisi batı, kimisi de güney istikametlerine. Gittikleri yerlerde kendilerine gelecek
aradılar. Bazen devlet oldular, bazen olmaya çalıştılar. Bazen kendi aralarında, bazen de başkalarıyla
savaştılar. Yendiler, yenildiler... Kimisi kimliğini korudu, kimisi de tarihin akışı içerisinde yok olup
gittiler.
Bu boylardan biri de yok olmamak için can çekişiyor. Var olmanın mücadelesini veriyor, sesini
Hayat dediğimiz şey
yürüdüğümüz yola benzer.
Nasıl ki
yolların inişi çıkışı varsa
hayatın da vardır.
Önemli olan önümüze çıkan
engelleri aşmaktır.
Tabii ki hayatta aldığımız kararlar
yüzünden U dönüşlerimiz
olacaktır.
Pişmanlıklarımız
hayal kırıklarımız
keşkelerimiz çıkacak
karşımıza.
Lakin bu dünyaya geldiysek
her şeye rağmen mücadele emek
zorundayız.
Nefes aldığımız sürece yaşamaya
devam etmeliyiz.
Bu kitap zaman zaman tebessüm ile okuru selamlayan öykülerden oluşuyor. Bazen bir erkek anlatıcı, bazen bir radyo, bazen bir torun gözünden anlatılan öykülerde güncel yaşamın sıradanlıkları küçük detaylarla kurgulanmış olsa da, bunların hayatın kendini yazdırdığı öykülerden olmadığını kim iddia edebilir?
Siz, biz, mahalleli, evinize çağırdığınız usta, atık kağıt işçileri, partili ya da partisizler, küfürbaz travestiler, engelli bireylerin olumlu ya da olumsuz izdüşümlerinin yer aldığı kitapta seksenlik ev
...En az çiçekler kadar harika, sevimli, cıvıl cıvıl, beyaz tenli, lüle lüle kumral uzun saçlı, ela gözlü, üç dört yaşlarında çok güzel bir kız çocuğu, elinden hiç bırakmadığı kolundaki oyuncak, kırmızı süslü küçük çantası ile salonun kapısından içeri giriyordu ki ayağındaki ayakkabıları gören annesi, "Aaaa!!!" diye yüksek sesli bir çığlık attı. Küçük kız ne olduğunu anlayamadan öylece şaşkın bir şekilde bakakaldı...
...Mutluydu ama yüzünde ayrılıktan dolayı hüzünlü bir tebessüm vardı. Geç kalmamak için yi
Güçlü insanlar, mutlu gözükürler.
Mutsuz olsalar bile.
Güçlü insanlar, gülümser.
Canları yansa bile.
Güçlü insanlar, umursamaz.
Umursamaları gerekse bile.
Güçlü insanlar, affeder.
Affetmek istemeseler bile.
Güçlü insanlar, pes etmezler.
Yorgun olsalar bile.
Ve güçlü insanlar,
kırılmamış gibi yaparlar...
Paramparça olsalar bile.
Sevgiyle karşıladım sizi
Kitabıma can verdiniz
El çırparak alkışladım sizi
Okumaya hoş geldiniz
Yürekten yüreğe sayfa olacak
İnsanlar okudukça huzur bulacak
Doğruyu yanlışı ayırt edecek
Siz misafir ben ev sahibi
Konuk edeceğim her birinizi
Fidan tohumu ekerek emeğinizi
Cennet yarınlara hoş geldiniz
Her günümüz yarın oluyor
İnsan ölüyor eser kalıyor
Metin Çınar gönüllerde yaşıyor
Mutluluğa hoş geldiniz
Yeryüzünün en çok izleyiciye sahip tiyatro oyunu "demokrasi"dir.
İzleyen ve alkışlayan milyarlarca insan var.
72 yıl gösterimde kaldı.
İzlediğimiz versiyon "çok partili parlamenter demokrasi" adında olanıydı. 24 Haziran 2018'de sona
erdi.
Bundan böyle "başkanlık" adıyla vizyonda olacak.
Oyunda senaryo gereği pek çok "karakter" mevcut. Bunlar arasından "solcu" rolünde olanları var.
Oyununun inandırıcılığı bunu gerektiriyor.
Senaryo uyarınca "solcu"ların, seçimleri asla kazanamamaları gerekiyor.
Roller, Rocke
Hayat iniş çıkışlarıyla bazen bizi zorlar...
İşte böyle zamanlarımın ardından, kaybettiklerimle
el sıkışıp, kendime bir söz verdim yeniden başlamak için.
Yaşanmış elem verici her şeyi atarak omuzlarımdan, şu vazgeçmelere inat yola koyuldum.
Verdiğim sözü bana hatırlatacak olan
bu kitabı sevgiyle kucaklarken
Başlıyorum Yeniden...
Aşk bir yolculuktur, hep tehlikeli yollara çeker insanı.
Aşk teslimiyettir, seçiminde kimse seni zorlamaz, boyunduruk altına alınmıştır ruhun, hem de sonsuz özgürken.
Aşk duyarlıktır, umut ve karamsarlık hep tetikte bekler, mutluluk ve umutsuzluk birbirine sınırdır. Aşk sanattır, çünkü tek kıstası güzelliktir, saf ve duru bakar, bakanı değerli kılar.
Aşk yoğunlaşmadır, seni sana anlatır. Aşk cesarettir, bedel gerektirir, başka hiçbir duygu bu kadar sahici değildir. Aşk mucizedir, hayat içinde hayat düşle
İskeleye yanaşmayı unutan ada vapuru
peşi sıra nasıl kaybolduysa bir şansonun
bacasında yaz sarısı bir çığlık
uçurtma rengi özgürlük güvertesinde
işte öylece Istanbul Beşiktaş rıhtımına çakılıp
kimsesiz martı ölülerine baktığımız günde
oltada umutsuz kımıl kımıl bir istavrit
gibi sönük parlak gözlerle kayboldun...
oysa Pera'da şiirli bir pastaydı aşk
bense görünmeyecek kadar çirkindim
karanfilli bir çingene kadar gece
bitiren poyraz mı giden lodos mu gerisi mutedil
sonrası ben, sonra sen, bildiğimiz hi
Gülüme, gül isterim sevgi bahçelerinden.
Elimde sıcak bir el
Dost ve yürekten.
Ağlama, güzel çocuk.
Biliyorum; karnın aç,
Sırtın açık...
Aldırma bunca zulme
Özgürlük şarkısı söylesin dudakların.
İnanıyorum ki bir gün:
Kesiverecek bütün ağrılarını, sancılarını
Sevgi bahçelerinin gül kokuları.
Her şey kendinden bir iz taşır. Her şey her şeye bir iz bırakır. Geçmişin usulca haykıran ayak izleri geleceğin ihtimallerine bulaşır. Tutunur bir adım diğerine, kaybolmamak için yaşam serüveninde. Öyle bir serüven ki bu nefesi yutan, umudu boğan, kadere isyan... Lakin devam eder yaşam. Işığa koşan, mutluluğa hayran, aşka tutsak, firari, yasak... Tutar ellerini zamanda geçmiş, hayalle coşan geleceğin. Karışır fırtınada yaradan kalan izler, bulur kendini Yaradan'ın izlerinde.
Görmek bir toz zerresinde Andromeda'yı, duymak bir kelebeğin kanat çırpışında galaksilerin çarpışmalarını, hissetmek ışığın bir kadehe dökülür gibi dolduruşunu kâinatı; bir perdeyi açar gibi açmak zamanın ve mekânın yanılsamasını...
Erhan, hayatında bir dönüm noktasındadır. Kendisini başarısız, umutsuz, yalnız bir insan olarak bulmuşken dağınık bir odada; işe gidip gelirken rutine kapılıp, sıkıcı kalabalığın silik parçasıyken birdenbire hayatında hiç beklemediği, öngöremediği bir değişim mi olmaktadır?
Toplam 246 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 20-40 /
Aktif Sayfa : 2
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.