"Paine'e göre özgür bir ülke, kişiler tarafından değil, doğal hakları garanti altına alan, bu anlamda adil olan yasalar tarafından yönetilmeli. Seçimle işbaşına gelme sistemi de, eğer sonunda iş başına gelen sınırsız yetki kullanacaksa, doğal hakları ihlal edecekse, fiiliyatta monarşidir, mutlakiyettir. Seçimle işbaşına gelen sınırsız
egemenlik kullanacaksa aynı anlamda ve aynı derecede despotik bir yönetim kuruyor demektir."
Dilimize ilk kez çevrilen ve günümüzden 215 yıl önce yayınlanan kitap, kendinden sonraki yüzyılları etkileyen kadın hakları konusunda temel kitaplardan biridir.
Engellileri sosyal politika kapsamına alma düşüncesi ve gereği, insan haklarının varlığı, toplumsal duyarlılığın artması, bilimsel anlamda sosyal politika alanının genişlemesi ve buna bağlı olarak sosyal devlet bilincinin ortaya çıkmasıyla mümkün olabilmiştir. Engellilere yönelik politikalar da, sosyal politikaların toplumsal barış, dayanışma,demokratik katılım ve fırsat eşitliği çerçevesinde sosyo-ekonomik kalkınma gibi temel hedefleri doğrultusunda geliştirilmiştir. Buna göre çalışma hayatına dönük engell
Uluslararası insan hakları belgelerinin gitgide arttığı, aynı zamanda uluslararası ilişkilerin her zaman çıkarlar tarafından belirlendiği bir dünyada, bir devletin çıkarlarını koruması başarılı diplomasi sayılıyor.
Çıkarların korunduğu yerde açıktır ki insan hakları rastlantılar dışında korunamaz.
Büyükelçi Numan Hazar, kırk yılı aşkın meslek yaşamında yaptığı gözlemlere ve kazandığı engin deneyime dayanarak kaleme aldığı bu kitapta, uluslararası ilişkilerdeki insan hakları sorunlarına bir bilim insanı titi
Sosyal bilimler içinde değerlendirilebilecek olan "İnsan Hakları ve Vatandaşlık" alanının önemi her geçen gün artmaktadır. Bu alanla hukukçular, felsefeciler, tarihçiler, sosyologlar, siyaset bilimciler ve eğitimciler ilgilenmişler ve eserler vermişlerdir. Daha çok eğitimci hedef kitlesi için (özellikle sosyal bilgiler öğretmenliği bölümü öğrencileri için) yazılmış olan bu kitaba ilişkin, ilk baskının yapıldığı günden bugüne kadar birçok geri bildirim aldım. Bu geri bildirimlerin hemen hemen tümü kitabın ya
Ayşe Durakbaşa
Önsöz
Güliz Erginsoy
Esin Küntay: Akademik Yaşamı, Yapıtları ve Anlatılar
Oya Okan / Ayşen Şatıroğlu
Hocamız Esin Küntay
Ünal Özen
1960 Sonrası Türk Sosyolojisindeki Yeni Ufuk: Kıray Sosyolojisi
Ali Akay
Sanat Üniversitesinde Sosyoloji
Besim F. Dellaloğlu
Kriter, Kritik, Kriz: Dünyalı Bir Kültür-Sanatın İmkanları
Neylan Ziyalar / Can Çalıcı
Adli Bilimlerde Yeni Bir Alan: Adli Sosyoloji
Dilvin Özen
Atölye'nin Ardından
Seda Salihoğlu
Kadın ve Suç Üzerine
Mine Özaşçılar
Suç Korkusu, Kadın v
İkinci Dünya Savaşı sonunda, kötü şöhretli iki Nazi subayı farklı şekillerde ortaya çıkarıldı. Adolf Eichmann'ın 1960ta Kudüs'te yargılanması, insan hakları ihlalleri davalarında "tanıklık çağı"nı başlattı. Josef Mengele Almanya'dan kaçtı ve hayatını Arjantin'de saklanarak sürdürdü. Mengele'nin bedeni 1985'teki ölümünden sonra, Brezilya'daki bir morgun muayene masası üzerinde adli tıp ekibi tarafından kimliklendirildi. Bu kitap, insan hakları konusunda nesnenin ortaya çıkışını, takdim edilme koşullarını v
Baba Kenan Polat: "Asker ölüsü, tavuk ölüsü gibi Hani bir asker ölmüş, onların umurunda mı ki? Onların çocukları askerde yok ki, ölsün. Çocukları dünyanın dolarlarını götürdü, hiçbir şey yok..."
Anne Ani Balıkçı: "O gün o bir kurşun hayatımızı bir saniyede değiştirdi. Derler ya, bir ölenin arkasından kırk gün mum yanarmış, her gün biri sönermiş. Bizde hiçbiri sönmedi daha. İki buçuk yıl oldu. Kırkı da yanıyor." Baba Yaşar Özel: "TSK, yavrumun hayati sorumluluğunu üstlenmeyecekse neden yavrumuzu bizden zorl
Tarih boyunca ordular, itaatkâr askerlere ihtiyaç duymuşlardır. Ancak her dönemde çeşitli sebeplerle savaşlara katılmayı ya da askerlik yapmayı reddedenler olmuştur. Bunun en doğrudan ve en açık ifade biçimi de vicdani red olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu ise günümüzde vicdan, düşünce ve din özgürlüğü hakkının meşru bir ifadesi olarak tanınmaktadır. Dr. Özgür Heval Çınar, Türkiyede militarizmin kökenlerini inceleyerek vicdani red hakkının Türkiyede neden tanınmadığını ortaya koymaya çalışmaktadır. Uluslarar
Bu kitaptaki öyküler, biber gazı kullanımına dur diyenlerin sesidir.
Biber gazının adını Türkiye, yıllar önce yirmi cezaevinde eşzamanlı düzenlenen Hayata Dönüş Operasyonu'yla duydu. F tipi hapishaneye karşı çıkan siyasi mahkûmların açlık grevi direnişini kırmak için düzenlenen operasyonlarda otuz iki kişi hayatını kaybetti, yüzlerce kişi yaralandı, iyileşemeyecek derecede sakat kaldı. (Bu insanlık dışı uygulamanın sorumluluları hâlâ cezalandırılmadı.)
2013 Mayıs'ı sonunda Gezi'yi ve Gezi'ye çıkan yolları
2000li yıllar ile birlikte mekânülkenin temel ekonomi-politikalarının merkezine yerleşti. Mekân aracılığıyla sermaye biriktiren, eşitsizlik üreten, kriz ertelemeye çalışan bu ekonomi-politika, kır/kent ayırt etmeksizin mekânı metalaştıran ve piyasalaştıran bir sonuç üretti.Artık, evimiz, sokağımız, okulumuz, hastanemiz, mahallemiz, kentimiz, köyümüz, derelerimiz, ormanlarımız birer yaşam alanı olmaktan piyasa terimleri ile tanımlanır oldu.
Kentleri Savunmak adıyla derlenen bu kitap;akademi, meslek örgütleri
İnsanın Bedeni Üzerindeki Hakları
-Yasemin Işıktaç-
Mikro-İktidar İlişkileri ve Hukuk Öznesinin Teşekkülü
-Umut Koloş-
Hukuki Şarkiyatçılık / Bir Söylem Olarak Hukuk, Bir İnsan Olarak Şarklı
-Sercan Gürler / O. Vahdet İşsevenler-
"Halk Plajlara Akın Etti, Vatandaş Denize Giremiyor" / İnsan Hakları, Vatandaş Hakları
-İrem Burcu Özkan-
Zihinsel Engellilerin İnsan Hakkı Olarak Eğitim Hakkı
-Engin Arıkan-
Yeni Türk Ceza Kanunun Bakımından Değişen Suç Sistematiği
-Seren Dikel-
Dön Kardeşim, dokuz günde yazıldı. Sadece isyanla değil insana ve geleceğe
duyulan güvenle de yazıldı. Bu dokuz güne gazeteciliğe adanmış bir yaşam ve zorbalığa
boyun eğmeme kararlılığı sığdırıldı. Mustafa Mutlu aslında dokuz günde sadece
işten atılma sürecini ve karşılaştığı tacizleri değil, Türk medyasının dönüşümünü ve basın
özgürlüğünün kapalı kapılar ardında geldiği noktayı kaleme aldı. Mutlu yeni kitabı
Dön Kardeşimde medyada yaşanan rezaletler hakkında bilginin ötesinde umut da veriyor.
Yozlaşmaya ka
Bu kitapta,
Zaman zaman ihale yolsuzlukları, içi boşaltılan bankalar, örtülü veya açık devalüasyonlar gibi pek çok yükü taşıyabildiği kabul edilen ekonomimiz için İnsan Haklarına uygun ücret, maaş ve emekli aylığının kaldırılamaz yük sayıldığı,
İnsan haklarına aykırı olarak, aile geçindiremeyecek düzeydeki ücret ve aylıkların pek çok işyerinin kapanmasına sebep olduğu,
Bir dönem günlük asgari ücretin işyerlerindeki yemek parası kadar olduğu,
Ücretlerin düşük tutulmasının işsiz sayısını arttırdığı gibi t
Bu kitapta,
1982 Anayasasında İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin ücret hakkı konusundaki hükmüne yer verilmediği,
Asgari ücretin net hesaplanıp brütmüş gibi uygulandığı,
Ülke düzeyinde tek asgari ücret uygulamasının teşvik tedbirlerinin etkisini azalttığı, bazen tamamen engellediği,
Ülkemizde uygulanan Ekonomik İstikrar Programının ancak, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesindeki ücret ölçütü yanlış ise başarılı olabileceği,
Asgari ücretin düşüklüğünün beyana bağlı vergi gelirlerini fevkalade azalttığı
Gündelik hayattan Gezi Direnişi'ne, yaşadığımız hayatın ayrıntıları, ciddi ve gülünç başlıkları...
Sokaktaki İnsanın TC Sözlüğü, gündelik hayattan iş dünyasına, kadın-erkek ilişkilerinden Gezi Direnişi'ne, "güzel Türkçemizi" kuşatan ama her zaman çok güzel içeriklendiremediğimiz "kelime haznemize" biraz ekşi, biraz kara, yer yer de ironik bir mizahla "ilelebet payidar" kalacak bir ayna tutmayı hedefliyor.
Sokaktaki İnsanın TC Sözlüğü, barındırdığı 800 civarından sözcükle, Türkiye Cumhuriyeti'nin ağırlıklı
Kararların alındığı masaya oturamıyoruz, ama otursak bile büyük mutabakatın dayattığı kararları onaylamamız bekleniyor. "Katılım" son yıllarda demokrasinin her kapıyı açan sihirli kelimesi. Kavramın eleştiriden yoksun, naif ve romantik kullanımı, kararlarının sonuçlarının sorumluluğundan kaçmak isteyen siyasetçilerin ekmeğine yağ sürüyor. "Katılım" yoluyla, nereye varacağı baştan belli olan kararlara katılmamız, çevre ve yaşamlarımızla ilgili yanlış politikaları onaylamamız ve meşrulaştırmamız bekleniyor.
Demokrasilerde iktidarlar her istediğini yapamaz. Evrensel hukuk kuralları, insan hakları ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmeler, demokrasinin temel ilkeleri ve Cumhuriyetin temel nitelikleri, iktidarların ve meclislerin sınırlarını belirler. Bunları ve kuvvetler ayrımı ilkesini yok sayan bir rejimin adı demokrasi değil diktatörlüktür.
Siyasetçiler seçimlerden önce halka çok şey vaat ediyorlar ama sonra bunları unutuyorlar. Bakınız, 2006 yılında kaybettiğimiz örnek siyaset adamı Aydın Güven Gürk
Günümüze kadar geçirilen aşamalara paralel olarak insan haklarının insanlığın 'ortak değeri'ni oluşturan temel kavramlardan biri haline geldiğine şüphe bulunmamaktadır. Her insanın saygı görmesi gerektiği fikrine ilişkin olan insan hakları insani varoluşa ilişkin bulunan yoklukları durumunda insan olarak yaşanılamayan haklardır. Hangi inanç kültür zihniyet veya gelenek olursa olsun insan hakları kayıtsız kalınamayacak bir alandır.
Kayıtsız kalınamaması bir gerçek olmakla birlikte insan hakları şüphesiz büt
Kentsel Dönüşüm ve İnsan Hakları başlıklı bu çalışma, kent ve insan hakları kavramlarını disiplinler arası bir yaklaşımla inceleyen makalelerden oluşuyor. Bu katkılar, daha önce İstanbul Bilgi Üniversitesi, İnsan Hakları Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından düzenlenen Kent ve İnsan Hakları Sempozyumu'nda yapılmış sunumlara dayanıyor.
Sosyal bilimler açısından, 'kentsel dönüşüm' uygulamasıyla ilgili, kent ve insan hakları kavramları bağlamında bir yaklaşımla, kent hakkı, kentli hakları, kentte in
Toplam 28 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.