DÎBCE
İnsana beyânı öğreten Rahmân'a hamd olsun. Cevâmiu'l-kelim Peygamberine salâtu selâm olsun.
Sadece bir emeğin mahsulü değil, gençlik yıllarının şiddetli anlam arayışının ve ızdırabının mahsulü olan bu şiirlerin unutulup gitmesine gönlüm razı olmadı. Çünkü bu şiirler, üzerimde hâlâ derin izleri bulunan acılarla yazıldı. Esasen bu şiirler kendime bir va'z u nasihatten başka bir şey değildir. Bu şiirlerin ana teması ulvî ile suflî, bâkî ile fânî arasında yaşanan çatışmada bilgelikten yana konulan tavır
Bâkî (1526-1600): Şiirlerinde Bâkî mahlasını kullanan şairin asıl adı Mahmud Abdülbâkî'dir, "şairler sultanı" olarak anılır. Osmanlı İmparatorluğu bürokrat ve şairlerinin XVI. yüzyılda en önde gelenidir. Kanunî'yi saltanatı süresince en çok memnun eden işlerden biri Bâkî gibi bir kabiliyeti keşfetmiş olmasıydı. Bâkî, Ziya Paşa'nın Harabat'ında ilk yenilikçi olarak nitelendirilir, Muallim Naci'ye göre milletin lisan muallimi, Recaizade'nin şiir terazisinde Osmanlı şuarâsının Hafız-ı Şirazî'si, Tanpınar'ın gö
Hariçten gelen teşkilâtçı tasavvufun Türkiye'de ilk mümessili olmak itibarile kültür tarihimizde mühim bir yeri olan Eşrefoğlu hakkındaki malûmat o kadar dağınık, kıyıda bucakta kalan vesikalar o kadar nadir bulunmakta idi ki, ekserisi yazma ve güçlükle elde edilen bu vesikalar üzerinde pek az çalışılmış olması, matbu yazıların ise kifâyetsizliği, bana bu hususta mümkün olduğu kadar faideli olabilecek bir etüt hazırlamak arzusunu verdi.
On beşinci asrın mühim mütasavvıflarından olan ve daha ziyade halk aras
Modernliğin görünmez kıldığı şiir hikmet, felsefe ve poetik düşünme arasında şiir geleneğimiz metafizikten akla şiirden düşünceye şair, hükümdar ve yabancılaşmış ben felsefesiz islamcılık karşısında gelenek ve divan şiiri tasavvufî aşkın felsefesi felsefeci bir şeyhülislamın şiir dünyası...
"Behr-i cem'iyyet-i dilhast perişani-i ma"
Bizim perişanlığımız gönüllerin cem'iyyeti içündür.
"Yek dem ki be-guzered be-hoşi bih zi-omr-i Nuh"
Hoşlukla geçen bir nefes, 'ömr-i Nuh'dan kıymetlidir.
"Tıflan-ı şehr mujde ki divane mi-resed"
Ey şehir çocukları! Müjdeler olsun ki deli geliyor.
Bir sultanın gönül ışıltılarının günümüze yansıması şeklinde tarif edilebilen "Barika" Yavuz Sultan Selim şiirlerinin Şeyh Vasfi tarafından meydana getirilen bir güldestesidir.
Bu çalışma farklı zamanlarda yazdığımız makalelerin bir araya getirilmesi ile ortaya çıktı. Makaleler gözden geçirilerek ekleme ve çıkarmalar yapıldı. Böylece başlangıçtan son dönem divan şairlerine kadar geniş bir yelpazede aşk kavramının izi sürüldü. Kâinatın yaratılışını aşka bağlayan bir anlayışın mensubu olan divan şairleri, âşık olmasalar bile şiirlerinde öyle görünmek isterler. Bu sebeple divanlarda aşk konulu gazellerin önemli bir yer tuttuğu görülür. Şairler, gelenek çerçevesinde aşktan, aşkın acı
İşte bu sebeplerle ben de Dîvân Şiirinde İstanbul'u hazırlarke intihab etdiğim eserlerde o zamanın İstanbul'undaki hayat ve hususiyetleri canlandırmış olanları seçmeye bilhassa itina ettim. Edebi kıymet belki de ikinci derecede kalmış olabilir. Bu parçalarda, bilhassa Nedim, Vasıf, İlhami (Sultan Üçüncü Selim)'in şarkılarında devirlerinin zevk ve rengini, mehtap ve Boğaziçi âlemlerini, bazı kasîde girizgâhlarında ve manzum tarihlerde yangınları, büyük kışları, çarşı pazarları, meşhur kasırgalarla köşklere â
Husrav u Şirin mesnevisi 12. yüzyılda İran edebiyatının önemli şairlerinden Genceli Nizamí tarafından Farsça yazılmış bir mesnevidir; eserde Sasani hükümdarı Hüsrev ile Ermeni kraliçesi Şirin'in aşkı anlatılmaktadır. Mesnevi tarzında yazılan 5700 beyitlik bu eser, aruzun mefâîlün, mefâîlün, feûlün vezninde yazılmış ve 14. yüzyılda Kutb mahlaslı bir edip tarafından Harezm lehçesine adapte edilmiştir. Adapte edilen eser 4733 beyittir. Harezm lehçesinin önemli eserlerinden biri olan eserin metninin tamamı şimd
A. Kadir, tasavvuf ehli, büyük şair Mevlânâ Celâleddin'in şiirlerini bugünün diliyle söylediği bu derlemede, günümüz okuyucusunun esas olarak şairin şiirlerinden zevk almasını, manevi dünyasının derinliklerine girmesini sağlamayı gözetiyor. Kitap, divan şiiri formunda yazılmış bu şiirlerin sadece günümüz diline aktarılmasını değil, bugünün diliyle ve şiir tekniğiyle yenilenmesini hedefliyor. Elinizdeki derlemede Mevlânâ'nın 36 gazeli ile 8 rubaisi yer alıyor.
Mesnevî ile yüzyıllardır insanımızın manevi dün
Dostlarla gıyabında her andığımızda 'bir güzel derviş' derim. Şiiri yakışıyor ona. Kiminde eğreti durur ya, öyle değil. Kal ile hâli bu denli ayıran bir çağda umutlanıyorum her selamını aldığımda. Modern zamanların hız ve haz ikliminde gürültüsüz, pazarlıksız, sade, mütevazı bir dost. Ama asla iddiasız değil. Yüreğinde süre giden bir yangın ve kanaatimce cam bir kâsede, sadmelere karşı her dem korunaklı ve yerli yerinde iddiası..." -Ömer Karaoğlu'nun giriş yazısından.
Farsça şiir, yüzyıllar boyunca üzerinde yaşadığımız coğrafyada hep ilgi konusu olmuştur. Bu ilgi bugün de sürmektedir. Bununla birlikte, ilgiye konu olan şiir daha ziyade klasik dönemle sınırlı kalmaktadır. Hal böyle olsa da ilgimiz eskisi kadar canlı ve içeriden değildir. Tanzimat'la birlikte Türkiye'de Farsça şiire olan ilgi nispeten azalmış ve Batı şiiri Türkçe yazan şairlerin yeni ilgi odağı haline gelmiştir. Bundan dolayı, Farsça şiirin tanınırlığı azalmaya yüz tutmuştur. Eski Farsça şiir nispeten tanı
Çalışma konusu belirlenirken yapılan araştırmalarda, birkaç yerde tekrarlanan âşık şiirinde "şekil ve tür" konusunun henüz açıklığa kavuşturulmadığı ve türlerin tam olarak araştırılmadığına dair ifadeler, çalışmanın hareket noktası olmuştur. Çoğu araştırmacı, eserlerinde monografi çalışmalarının yapılmasının bir ihtiyaç olduğunu vurgulamışlardır. Bu nedenle çalışmanın konusu olarak henüz ölçü bakımından heceli mi yoksa aruzlu mu olduğu belli olmayan her kaynakta farklı bir tasnifin altında bulunan ve şimdiy
Toplam 70 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 32-48 /
Aktif Sayfa : 3
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.