Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 96-112 / Aktif Sayfa : 7
“Özyönetimli Sosyalizm” modelinin mimarı ve uygulayıcısı Josip Broz Tito’nun kaleminden… Özyönetim nedir? Sosyalizmin ne tür bir modelidir? Nereye kadar uygulanabilmiştir? “Özyönetimli Sosyalizm” bu sorulara ve bu soruların ortaya koyduğu sorunlara gerçekçi bir açıklık getiriyor. Okurlara sunmaktan mutluluk duyarız. Dorlion Yayınları
Tükendi
“Konserden sonra sizinle görüşmek isterim, size her şeyi açıklayacağım.” Dedikten sonra açıklananlar gerçekten çok çarpıcı… İki yıl bir devire hüküm sürmüş Hitler gibi biriyle geçirmek için büyük bir zaman değil mi? Hitler’in bilmediğimiz pek çok yönü karşımıza çıkıyor ve Hitler’i Hitler yapan duygunun ne olduğunu öğrenmek gerçekten pek çoğumuzun da aslında hissettiği bir duygu…
Tükendi
Bu kitap, yakın tarihimizin en önemli dönemlerinden birini (1913-1918) çok ilginç yönleriyle hikâye etmektedir. Kitabın kapsadığı olaylar, bir büyük bozgundan, Balkan Harbi sonlarından başlar ve bir büyük çöküşle Birinci Dünya Harbi yenilgisiyle sona erer. Hatıra sahibi, Alman Generali Liman von Sanders (Türk ordusunun Mareşal Liman Paşası), Türkiye’ye askerî bir görevle geldiği hâlde, ister istemez, memleketimizin iç ve dış politikasını ilgilendiren birçok meseleye tanık olmuştur. Zamanın Padişahı Su
Tükendi
İnsan hayatının başlama anı konusunda farklı görüşlere sahibiz. Kimimiz anne rahmine düşme anını veya fetüste ilk kalp atımının görüldüğü anı hayatın başladığının belirtileri gibi algılar ama bana göre hayat ilk nefesle başlar. Bebeğin kalbi anne karnında atmaya başlamakla beraber bebeğin dünyada yaşama adım atması ilk nefesle gerçekleşir. Bebek annesinden doğduğu anda sinir sistemi, farklı bir sıcaklık ve ortama çıktığını algılar, ilk nefesin içeri çekilmesi uyarısını beyne gönderir. İlk nefes çekildikten
Xavier de Maistre (1763-1852) genç bir subayken, bir düelloya karıştığı için bir süre ev hapsinde kalır. Bu süreyi odasında eşyaları incelemekle, düşüncelere dalmakla geçirir ve bazen muzip, bazen felsefi bir dille bunları kaleme alır. Koltuğa, yatağa, çalışma masasına; tembel kahvaltılara, yalnızlığa, aylak ve kaygısız hülyaya dalışlara bir övgüdür bu. İnsanın odasından çıkmadan da başka ufuklara yelken açabileceğini okura gösterirken insanlığın yere ve zamana göre pek de değişmeyen varoluşsal dertlerine i
Coğrafyalar cansız donuk birer toprak parçası olarak görülmemeliydi. Coğrafyamız milyonlarca insanın söylemeye haykırmaya çalıştığı sesleri içerisinde yaşatıyordu. Her coğrafya bir dünya her dünya bir imtihan alanıydı ve oralarda imtihanını veren birileri vardı. Coğrafyamız konuşuyordu ve bize düşen bu konuşulanları anlatılabilir anlaşılabilir kılmak. Haritalar üzerinden sınırlarla bölünerek parçalanan coğrafyamıza dair duyarlı olmak o işitilmeyen seslerin sesini duyurmak bir ibadetti aslında... İşte eli
‘‘Kapat’’ deyince adam hemen kapağı üzerime kapattı. Aynı anda araba tekrar yoluna devam etti. Girdiğim çukurda kendimi ne sağa ne de sola çevirebiliyordum. İçinde öylesine iki büklüm olmuş durmuştum. Bu da yetmiyormuş gibi, egzozdan çıkan dumandan neredeyse boğuluyordum. Korkudan adamı da çağıramadım. Çağırsaydım da zaten sesimi duymayacaktı. Ben bu girdapların içinde dalıp giderken arabanın birden durması ile çukurun içinde irkildim. Tak tuk sesler geldiyse de ne bir şey anlaşılıyor, ne de doğru dürü
Tükendi
“Bıçakla kesilmiş gelinciklerin şarkısını yazıyorum. Bilsin istiyorum. Susturulmuş bulutların öyküsünü herkes. Yitirilmiş yürekleri, fırtına kaçaklarını, devrim çocuklarını, mavi duvarları, beyaz güvercinleri, dantel küpeleri, tutkuları, incelikleri hepsini anlatmak istiyorum. Aynı yörüngede habersizce dolaşanlara, kısa süreli buluşmaların keyfini çıkaranlara, duyusal belleği üst derecede olanlara, düşlerinde deniz, denizde düşler kuranlara, aldatılan sevdalı kızlara, uyumsuz ikizlere, beceriksiz kara
Tükendi
Suriye‘yle 1998’de savaşın eşiğindeydik. 2010’lu yıllara gelindiğinde ise, karşılıklı vizeleri kaldırmış, ortak Bakanlar Kurulu toplantıları yapıyorduk. Arap Baharı Mart 2011’de Suriye’ye de geldi. Sokak gösterileri bir süre sonra iç savaşa evrildi. 6,5 milyon Suriyeli ülkesinden kaçtı. Türkiye’nin yanısıra Rusya, ABD, İran, Hizbullah, cihatçı gruplar sahnenin başlıca aktörleri oldular. Suriye krizi, büyük insanlık dramlarına yol açtı. Krizin etkileri ülke sınırlarının ötesine yayıldı. Bu duruma nasıl ge
Eşi benzeri olmayan zamanlardan birinde, eşi benzeri olmayan bir “İnsan”ı anlatır bu kitap. Çok yönlü kişiliği, renkli hayat çizgisi ve alışılmadık başkaldırısıyla, yenilenlerin tarihinden günümüze ışık tutmayı başarabilen Şeyh Bedreddin’i anlatır. Bedreddin, adaletli bir uygulama, çağına göre yenilenmiş bir hukuk, feodal yapıya ve kişisel ege-menliğe karşı bir sistem istiyordu. Dünya görüşü çoğulcu, tasavvufa bakışı doğacı, zihniyet yapısı sorgulayıcıydı. Hayat algısı, hukuk, adalet ve eşitlik üzerine ku
“Homeros’u konuşalım burada, kimliğini, özelliğini kavramaya çalışalım, yapıtından da parçalar okuyalım hep birlikte. Ama bunu yaparken biraz da gezelim, eğlenelim, olmaz mı? Sizinle bir yolculuk yaparsak, Homeros’u anlamak kolay olacaktır bizim için. İşte bu geziye çağırıyorum genç okurlarımı.” İlyada ve Odysseia destanlarını A. Kadir’le birlikte Türkçeye kazandıran Azra Erhat, şimdi de Homeros’un dünyasına doğru keyifli bir yolculuğa davet ediyor. Homeros’un yaşadığı ve destanların da geçtiği Troya’yı adı
İslam’ın vazettiği İslami iktisadi hayat doktrini son üç yüz yıllık zaman zarfında “faiz” temelli finansal yapının gerisinde kalmış gözükse de özellikle son yüz yılda ekonomi piyasalarında kendine yeniden yer bulmaya başlamıştır. Bunun asıl nedeni kuşkusuz İslam’ın insanları üretime, paylaşmaya ve birlikteliğe teşvik etmesidir. Türkiye’de 1970’lerin sonunda tohumları atılan ve 1980 sonrasında kurumsallaşan İslami bankacılık ekosistemi, yabancı sermayedarların inisiyatifi ile yeşermeye başlamış görünse de b
Unutulmuş bir modern ustadan mücevher niteliğinde bir hikâye: Sadakat. Çok geçmeden tüm dünyaya yayılacak karanlığın sinmeye başladığı caddelerde, salonlarda ve davetlerde bir genç kuşağın masumiyetini kaybedişinin hikâyesi. Elie Wiesel’ın deyimiyle “günümüzün sorunlarını usta bir hikâyecinin tekinsiz ve muhteşem büyüsüyle anlatan” Gregor von Rezzori’nin kendi deneyimlerinden yola çıkarak yazdığı Sadakat, aileden öğrenilmiş bir faşizmin günlük hayata nasıl yerleştiğine dair bir anlatı.
“Topum Buluta Düştü” ile dağlara özgü güneşlerde yandım, rüzgârlarda savruldum. Yayla çayırlarını kokladım, köy türkülerini yaşadım. Onun çocuk dünyasında sevimli Tom Sawyer'ın maceracılığını, Anne Shirley'nin doğa ve yaşam tutkusunu gördüm. Onda Sait Faik'in "sıradan" addedilen insana duyduğu sevgiyi, Yaşar Kemal'in böcekleri, kuşları, otları, çiçekleri, dağları taşları gözüm gözüm gözlemleyip anlatışındaki ustalığı buldum. Doğup büyüdüğüm Karadeniz coğrafyasının 30 - 40 yıl önceki köy ve yayla yaşayışını,
Tükendi
Bizler kalabalık evlerde en az üç kuşağın birlikte yaşadığı büyük kerpiç evlerde büyüdük... Bizim çocukluğumuzda zaman hem olabildiğince hızlı hem de yavaş akıyordu. Şairin deyimiyle bizim için zaman 'çırpılmış atın son hali' idi. Çırpılmış bir atın üzerinde dolu dizgin akıyorduk oradan oraya... İman idi gücümüz sabır idi zırhımız geride kalan kırık bir baret idi çeliğimize su veren babamın 'okuyun da baş olun' sözleriydi kızıl elmamız rüyalarımız idi bizi diri tutan ve coşturan... "İnsanım ben omzumda gizl
32 yıllık bankacılık hayatım boyunca biriktirmiş olduğum onlarca anım oldu. Bazılarını kitabımda sizlerle paylaştım, paylaşmak isteyip de paylaşamadıklarım da yüreğimde saklı kaldı. Çok mutlu olduğum anlar olmakla beraber çok üzüldüğüm zamanları da yaşadım. Beni çok fazla mutlu eden şeylerden bir tanesi, çok güzel dostluklar biriktirmiş olmam. Yıllar sonra arkadaşlarımla karşılaştığımda ya da telefonla aradığımda aradan geçen uzun süreye rağmen ilgilerini hiç eksik etmediler. Bir insanın hayatında elde edeb
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 96-112 / Aktif Sayfa : 7