Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 266 kayıt bulunmuştur Gösterilen 40-60 / Aktif Sayfa : 3
Politik aşırılık, çağın kalbindeki yaradır. Çağın kalbindeki politik yara olan aşırılık, yirmi birinci yüzyıldaki pek çok politik problemin temelini teşkil etmektedir. Böylesine önemli bir konu olan politik aşırılık literatürüne bakıldığında iki temel hatanın yapıldığı görülmektedir. Bu hatalardan ilki; politik aşırılığı imlemek için kullanılan kavramlar arasında bir ayrımın yapılmamasıdır. Bu denli bir ayrımın yapılmaması politik aşırılıkla ilgili kavramsal bir kargaşayı beraberinde getirmektedir. İkinci h
Tarım konusunda çalışan Marksist sosyal bilimcilerden Henry Bernstein bu kitabında, tarımsal değişimi ekonomi politik bir yaklaşımla inceliyor. Değişik kapitalizm modellerinde köylülüğün farklı dönüşüm süreçlerini ele alıyor. Sömürgeciliğin Latin Amerika, Asya ve Afrika'da tarımı, toprak-insan ilişkilerini nasıl dönüştürdüğünü ortaya koyuyor. 20. yüzyılda dünya çapında uygulanan farklı tarım politikalarını sergiledikten sonra neoliberal küreselleşmenin tarımsal üreticiler üstündeki etkilerini tartışıyor. Ta
Tükendi
Sivil-asker ilişkileri her zaman önemini korumuş bir konudur. Savunma, siyaset, toplum yaşamı ve ekonomi başta olmak üzere hemen her alan bu ilişkiden etkilenmiştir ve konu hakkındaki bilimsel çalışmalar önemli büyüklükte bir literatür ortaya çıkarmıştır. Gerçekten de, iyi sivil-asker ilişkilerini tanımlamaya çalışan çalışmaların sayısı hayli kabarıktır. Görülen odur ki sivil-asker ilişkileri alanı Huntington, Janowitz, Finer ve Perlmutter'in kavramlarından büyük ölçüde etkilenmiştir. Elinizdeki kitapta u
Tükendi
"Demokrasi dışı rejimler kötü durumdadır ancak daha ölmemiştir. Zaman içinde dünyanın giderek daha demokratikleşeceğini düşünmek için yeterli sebepler vardır ama Martin Luther King Jr.'nin bir zamanlar söylemiş olduğu üzere ‘tarihin çizgisinin' her zaman ‘adalete meyledeceğine' bilimsel bir kesinlikle inanmak mümkün değildir. Siyasi liderler ve elitler, iktidarı tek elde toplamanın ve devleti kontrol etme mücadelesinin zemininin koşullarını ağırlaştırmanın yeni yollarını sürekli buluyor, bu yüzden de açık v
Tükendi
Türkiye'nin yakın tarihine damgasını vurmuş demokratikleşme mücadelesinin bir parçası olan gelişmelere derinlemesine eğilen Akdağ, eserlerinde tarihçi kişiliğinin yanı sıra sinema ve medya alanlarındaki uzmanlıklarıyla tarihe ve siyasete farklı perspektiflerden bakabilen bir kişi olduğunu göstermektedir. Özellikle siyasetin medya ile kurduğu bağa bakıldığında medya üzerinden toplumun nasıl kurgulandığı, bu bağlamda medya, sinema ve enformasyon araçlarının nasıl seferber edildiği özel bir anlam kazanmaktadır
Tükendi
"İster İslâm olsun, ister Hıristiyanlık veya herhangi başka bir din, referansı insan-üstü bir varlık, vaadi de hayat-ötesi bir dünya olan her türlü ideoloji, insanı ‘insanlığa karşı suç' niteliğindeki caniliklere sürükler, bu tür canilikleri meşrûlaştırmaya yönelik en elverişli düşünsel zemini ve doktrinsel dayanağı oluşturur." "Âmiyâne tabiriyle ‘allahsız' neo-liberalizmin en elverişli aletleri, Allah'ı ‘öbür dünya'ya sürgün eden siyasal İslâmcılar olacaktır: İnsan-üstü bir referansa dayanarak biz insanla
Tükendi
Neden kaygılıyız? Neden endişeliyiz? Neden her eylemimizi bir "kazanç" sağlamak için gerçekleştirilmesi gereken bir performans olarak kurgulamak zorunda kalıyoruz? Birbirimize güveniyor muyuz? Birbirimizi destekliyor muyuz? Yoksa, "kazanmak" ve "rekabette öne geçmek" artık hayatta kalmanın tek yolu haline geldiğinden, birbirine hınç ve haset duyan birer düşmana mı dönüştük? Neyin yoksunluğunu çekiyoruz? Gerçekten özgür müyüz? Parçası olduğumuz, kurulmasında ve işlemesinde rol aldığımız iktidar ilişkileri ve
Tükendi
Başta Aijaz Ahmad ve Gilbert Achcar olmak üzere dünyanın önde gelen yazarları, İslam dünyasında, Latin Amerika'da ve kapitalist kuzeyde yaşanan çatışmaları ve mücadeleleri ele alıyor, Solun önündeki zorlukları ve olanakları sorguluyor. Ortadoğu'yu konu alan altı makale, İslami emperyalizm karşıtlığının ikili doğasını, Batının İslami hareketlerin bu kadar ön plana çıkmasında oynadığı hayati rolü ve siyasi bir öğreti olarak İslamcılığın çeşitli biçimlerini ele alıyor, Irak, Pakistan ve Türkiye örneklerinden h
"İncitmemek önemlidir, asgari bir zarafet gerektirir. Ama incinmemek çok daha önemlidir, zarafetin ötesinde çok daha işlevsel: Biz incinmiş olanlar, bizim incittiklerimiz, ancak incinmenin ötesinde de süregiden bir söyleşi alanında, evet bir polemik zemininde denkleşiriz, ancak o tümsekli ama yine de yatay zeminde kendi önerimizin hakkını arayabiliriz. Çoğu zaman da, bizim önerideki bir gıdım doğruluğun karşı tarafın düşüncesinde içerilip bir düzey yükseltilmiş olmasıyla avunuruz. Avunmak mı dedim? Başka gu
Tükendi
Popülizm yirmibirinci yüzyılın başlıca siyasi kavramlarından biridir. Bu kavram Latin Amerika'da solcu başkanları, Avrupa'da sağda yükselen partileri ve Birleşik Devletler'de hem solcu, hem de sağcı başkanları tanımlamak için kullanılmaktadır. Birçok gazeteci ve okuyucuya çekici gelse de, kavramın bu kadar yaygın kullanımı kafa karışıklığı ve can sıkıntısı yaratmaktadır. Bu kitap popülizm görüngüsüne açıklık kazandırmayı ve onun çağdaş siyasetteki önemini vurgulamayı amaçlamaktadır.
Tükendi
Prof. Dr. Necmettin Erbakan tarafından kurulan Millî Görüş Hareketi, 1960'lı yılların sonlarında (1969) Türkiye'de ortaya çıkmış, İslâmî mücadelede parti/siyaset metodunu benimsemiş, yeni bir model olarak "Adil Düzen" tezini ortaya koymuş, hedef olarak "Yaşanabilir Bir Türkiye", "Yeniden Büyük Türkiye" ve "Yeni Bir Dünya" ideallerini belirlemiş "siyasal ıslahatçı" bir İslâmî harekettir. Bu hareket sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel alanlarda Türkiye ölçeğinde önemli değişimlerin muharrik kuvveti olmuştur
İslam dini sadece mabedlerde belli gün ve zamanlarda icra edilecek bazı dini ritüellerden ibaret bir din değildir. Ahiret hayatıyla ilgili söylediği sözü kadar dünya hayatıyla ilgili de söylediği sözü vardır. Hz. Peygamber bir peygamber olmasının yanı sıra devlet işlerini de ilahi irşad ve istişare ile yönetmiştir. Kendisinden sonra yetkiyi üstleneceklerinde onun idaresinden ilham alarak idarecilik yapmaları gerekir. ‘'Hepiniz çobansınız ve maiyetinizden sorumlusunuz'' düsturu icabı Müslümanların idaresine
Tükendi
Modern anlamda "Uluslararası İlişkiler"in "Westpha-lia-Sistemi"nin ortaya çıkardığı ulus-devlet kavrayışı ve kavramları ile izah edilmesi, özellikle "Realizm" bağlamında, olağan/tartışmasız bir "gerçeklik" haline dönüştürülmüştür. Bununla birlikte, Soğuk Savaş sonrası dönemde ulus-devlet sistemine karşı küreselleşmenin meydan okumasına uygun olarak, "Westphalia-Sistemi"ne alternatif bir dünya-sistemi olarak "Millet-Sistemi" anlayışıyla etnik, dinsel ve mezhepsel ayrışmalardan kaynaklanan çatışmaları önleyer
Siyasetçilerin, yeri geldiğinde yalanı bir araç olarak kullandıkları, tarihte sayısız örnekle sabittir. Bu durum en başından itibaren birçok düşünürün aklını meşgul etmiş, Platon, Machiavelli ve yakın tarihte Leo Strauss gibi birçok önemli ismi yalanın siyasetin harcında bulunduğunu ileri sürmeye, siyasetçilerin ve devlet yöneticilerinin halka en azından "devletin bekası" veya "toplumun selameti" adına "soylu" yalanlar söylemelerini meşrulaştırmaya itmiştir. Bu bakımdan Nazilerin dehşet verici propaganda ay
"Machiavelli, neredeyse romantik denebilecek bir tavırla prensin... güzel başarısızlığını över. Oysa ki düşünürün genel geçer imgesi, başarı uğruna her şeyi yapmaya hazır bir muhteristen söz edildiğini düşündürür. Zaferi elinin tersiyle iten bu adam da kim? Machiavelli'nin içinde Machiavelliler mi var; yoksa genel geçer imgede mi bir sorun var? Demek ki, ‘Makyavelci Machiavelli' imgesine o kadar da güvenmememiz gerekiyor." Machiavelli ve büyük eseri Prens'in, "amaca giden her yol mubahtır" anlamındaki Mak
Tükendi
Dieses Buch: "Soziologische Grundbegriffe" ist mit einem detaillierten und dynamischen Inhaltsverzeichnis versehen und wurde sorgfältig korrekturgelesen. Der Begriff Soziologische Grundbegriffe wurde von Max Weber (1913, 1922) in die Soziologie eingebracht. Weber führte damit sehr wirkungsvoll die Begriffsarbeit fort, die bereits unter anderem von Auguste Comte, Ferdinand Tönnies und Émile Durkheim geprägt war. Weber ging es primär um Begriffsdefinitionen einer empirisch arbeitenden Soziologie. Er definiert
Tükendi
Max Weber gehört zu den „Vätern" der deutschen Soziologie. Er entwickelte die Kategorie der verstehenden Soziologie. In seinem soziologischen Hauptwerk „Wirtschaft und Gesellschaft", das er allerdings nicht mehr beenden konnte, führte er den Idealtypus als soziologischen Unterscheidungsbegriff ein. „Wirtschaft und Gesellschaft" ist eine Zusammenstellung von Schriften Max Webers, die seine Frau Marianne 1922 aus dem Nachlass veröffentlichte. Weber hatte vor dem Ersten Weltkrieg eine gewaltige wissenschaftlic
Tükendi
1848'de Avrupa'yı sarsan devrimler dalgasının hemen arifesinde yirmi üç sayfalık bir broşür olarak yayınlanan Komünist Manifesto o günden bugüne İncil'den sonra en çok basılan ikinci kitaptır. Platon'un Devlet'i, Machiavelli'nin Hükümdar'ı, Hobbes'un Laviathan'ı ve Rousseau'nun Toplum Sözleşmesi gibi bir siyaset klasiği, bir başyapıt olan bu kitap, ilk çıktığı günden bugüne kadar insanlık tarihine damgasını silinmez biçimde vurmuş olan bir siyasal hareketin en özlü, en etkileyici belgesidir. Dünyanın belli
Komünist Parti Manifestosu; şimdi Kürtçe olarak okurlarıyla! Komünistler her yerde, mevcut toplumsal ve siyasal koşulları hedef alan her devrimci hareketi destekler. Komünistler nihayet her yerde bütün ülkelerin demokratik partilerin bağını ve iletişimini sağlamaya çalışır. Komünistler, görüşlerini ve niyetlerini gizlemeyi zül sayar. Amaçlarına an­cak şimdiye kadarki tüm toplum düzeninin zorla devrilmesiyle ulaşılabi­leceğini açıkça beyan ederler. Varsın egemen sınıflar bir komünist devrim ürküntüsüyle t
Deniz Gezmiş, Nazım Hikmet'in, 'Delikanlım' şiirinin dizelerini hiç düşürmezdi dilinden; "Delikanlım! Sen ki, ya bir köşe başında, kan sızarak başından gebereceksin. Ya da bir darağacında can vereceksin. İyi bak yıldızlara, onları göremezsin belki bir daha" Tıpkı o şiirin dizelerindeki gibi yaşadı kısaca, ama bir o kadar da destansı ömrünü. Henüz 25 yaşında, hayatının ilkbaharında can verirken darağacında geride boynu bükük kaldı belki sevenleri, ama bir o kadar da gurur duyacakları destansı bir hayat vard
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 266 kayıt bulunmuştur Gösterilen 40-60 / Aktif Sayfa : 3