İstedikleri ailelerden erkek ve kız çocuklarını alıkoyuyor ve dağa çıkarıyorlardı.
İnsanlardan yüklü miktarda haraç alıyorlardı. Buna itiraz edenler varsa veya zamanındacezasını vermeyen olursa onların cezası ikiye katlanıyordu. Bu duruma bir kelime edenin cezasıkatlanarak yükseliyordu. Kişi konuştukça cezası katlanacağı için herkes onların karşısında susuyordu. Karşılarında itiraz etmeyen ve seslerini çıkaramayan bir kitle alıştıkları için herkesiböyle değerlendiriyorlardı. Buna mukabil bölgede bir avuç i
Gün eksilirken ufukta kayboluyor gözlerim
Buram buram deniz kokar sana olan özlemim.
Suya değen dağların ardında özlem yürür,
Doğanyurt; uzakta olanların anılarında büyür.
Bu kitapta herkes merak edip özlem duyduğu Doğanyurt'u her yönüyle tanıma fırsatı bulacak. Doğanyurt, hatırasıyla kanatırken yüreğimizi çok değerlidir bizim için hayatımızda ki yeri. Çünkü anlatmakla bitiremediğimiz Doğanyurt'un dağında taşında yaşadığımız anılarımız, kara toprağına gömdüğümüz canlarımız, hepsinden önemlisi çocukluğu
Üç bölümden oluşan kitapta; birinci bölümde Bulgarların tarihi, ikinci bölümde kısaca Edirne'nin tarihi incelenir. Üçüncü bölümde ise Ziya Şakir gönüllü asker olarak yaşadıklarını bizzat kendi gözlemlerini kuşatma öncesinde, kuşatma sırasında ve Edirne'nin Bulgarların eline geçmesiyle hasta ve hastabakıcı olarak geçen esaret dönemini gün gün kaleme almıştır.
Bu kitapta:
• Edirne savunmasında yaşanan acıları, fedakârlıkları, kahramanlıkları, yalnızca savaşırken değil, açlıktan, soğuktan veya salgın hastalı
Yüzbinlerce Filistinli yetmiş yıldan fazla bir süredir, 1948'de kurulan İsrail devletinin vatandaşı
olarak yaşamını sürdürüyor. Devletin Yahudi vatandaşları ile Batı Şeria ve Gazze'deki
mülksüzleştirilmiş Filistinliler arasında kırılgan bir konumda bulunan İsrailli Filistinliler, "vatan"ları
olan topraklara karşı girift bir ilişki geliştirdiler. Fakat İsrail-Filistin meselesinin bitmek bilmeyen
tartışmaları içinde onların tecrübeleri ya görmezden gelindi ya da unutuldu.
Ilan Pappé Unutulmuş Filistinliler'de
İstanbul'un belki de en karanlık zamanı...
Bütün İstanbul tarihinin içinde sadece 57 yıl sürmesine rağmen Bizans'ı fazlasıyla etkilemiş ve
çöküşüne neden olmuş bir süreç...
Ateş, kan ve kin dolu bir dönem.
İstanbul'un Latinler tarafından istilası ve kurulan Latin Krallığı...
Sayısız İstanbul tarihi kitabı içinde hep ihmal edilmiş, üzerinde çok az çalışılmış bir konu.
Bu dönemde Bizans halkı sürgün edilmiş, İstanbul soyulmuş, yakılmış, yıkılmış ve tahrip
edilmiş... Latin kralları taç giymiş, Ayasofya bir Kat
Ayasofya'nın sırlarla dolu gizli tarihi ilk kez gözler önüne seriliyor...
Ayasofya'nın içindeki gizemli sembollerin anlamı ne?
Hangi gizli örgütler Ayasofya'ya izlerini bıraktı? Bu işaretler hangi amaçla mabede kazındı?
Ayasofya'nın dehlizleri nerelere uzanıyor?
Tapınak Şövalyeleri Ayasofya'yı nasıl hedefine aldı? Ayasofya'da hangi Kutsal Emanetler'i
aradı?
Mabedi kirletmek adına içinde türlü sapkınlıklar yapanlar kimlerdi?
Ayasofya düşmanı Venedikli Dandolo'nun mezarı neden Ayasofya'nın içinde?
Fatih Sulta
"[...] Camiler, sanıldığının aksine salt formatlanan mabetler değildir. Din ve devletin yan yana yürüyerek yeni rejim inşa ettikleri anda kurucu bir rol üstlenerek, kimi zaman halkın
yanı başında yer alan din görevlileri ve onların vaazları ve hutbeleri aracılığıyla, kimi zaman dinî alanı düzenleyen bir reforma gösterilen İslâ mcı muhalefetin ‘korkulan' yeri olmakla, kimi zaman verdiği dinî eğitimin hem kurumsal ayrışma hem de farklılaşmaya engel/destek olmasıyla ve nihayetinde gündelik hayatı beş vakit ele
1928 yılında Jandarma'nın teşkilat, görev, yetki ve sorumluluklar bakımından yeniden
düzenlenmesi maksadıyla "mahrem" ibareli olarak çıkarılan ve "Jandarma Hakkında Rapor" adı
altında 100 adet yayımlanan dokümanı tanıtmak ve Cumhuriyet'in ilk yıllarında Türk
Jandarmasındaki tensikata dair çalışmaları ortaya koymaktır. Rapor'un, Jandarmanın yeniden
düzenlenmesi ile ilgili başlatılan çalışmalar kapsamında hazırlandığı ve içeriği, teklif edilen kanun
taslağı ve gerekçeleri incelendiğinde Dâhiliye Vekâleti tara
Büyük devlet olabilmenin şartlarından birisi de devletin varlığına yönelik gözle görülemeyen, gizli ve derinden hareket eden tehditlere karşı önceden haberdar olabilmektir. Bunun önemini kav-rayan devletler, sahip oldukları savunma refleksleriyle gerekli müdahaleyi yaparak tehdidi ortadan kaldırırlar. Bu refleksleri besleyen ana damar, her şeyden haber almaya bağlı gelişen bilginin iş-lenmesidir. Bilgi ne kadar doğru işlenirse devlet kendi varlığını o kadar güçlü hisseder. Haber alma ekseninde bilginin doğr
1915'te Ermenilerin yaşadıkları, özellikle son yirmi yılda pek çok çalışmaya konu oldu, ancak Ermeni Evine Figan Kuruldu, belki de daha önce hiç denenmemiş bir şeyi yapıyor ve Büyük Felaket'in iz ve etkilerini halk sanatçıları tarafından söylenmiş destanlarda arıyor. Akademisyen Ayhan Aktar, soykırımdan sağ kalan ve Halep yöresinde hayata tutunan âşıkların Ermeni harfleriyle Türkçe olarak basılmış destanlarını ele alırken, hem yazarlarının 1915 ve sonrasında birey olarak deneyimlerine odaklanıyor hem de far
Devlet-i 'Aliyye'de 1913-1917 yılları
arasında Sadrazam olan Said Halim Paşa
eserlerinde, dönemin devlet ve fikir
adamları tarafından yapılan hataların
temelinde, Osmanlı fertlerinin sosyal
yaşantısını ve içtimai hâlini hesaba
katmadan Batı medeniyetine yaklaşmak ve
Osmanlı kimliğini unutarak benliğinden
uzaklaşmak olduğunu ifade eder.
Osmanlı'nın sonunu getiren kendisine göre
yabancılardan çok yabancılık fikridir. Oysa
değiştirmek yerine düzelterek ıslah etmek
gerekir.
1071 yılındaki Malazgirt savaşı Bizans ile Doğu Hıristiyanlığına mahvedici bir darbe indirmiş ve İslam fetihlerinin söz konusu savaşın galibi Selçuklu Türkleri önderliğinde tüm hızıyla yeniden başlayacağı korkusu Hıristiyan dünyayı sarmıştı. Bu tehdide cevap olarak Papalık öncülüğünde Batı Avrupa'da toplanan muazzam Haçlı ordusu 1097'de harekete geçtiğindeyse Ortadoğu'daki İslam devletleri iç kargaşalar ve çatışmalarla parçalanmış bir halde gafil avlandılar. 1099 yılında Haçlıların Kudüs'ü fethini izleyen i
TİREBOLU
İdari, Sosyal ve Ekonomik Tarihi Üzerine Araştırmalar
Ayhan YÜKSEL
Bu kitap Doğu Karadeniz kıyısında yer alan, kuruluşu antik dönemlere kadar inen bir kıyı
yerleşim birimi olan Tirebolu üzerinedir. Tirebolu, Osmanlı idaresine girdikten sonra önemli bir
kale-liman kenti haline gelmiştir. Tarihi süreç içinde nüfus ve fizikî olarak gelişme gösteren
Tirebolu'da idarî, sosyal ve ekonomik alanda değişimler kaçınılmazdı... Burada birinci el arşiv
kaynaklarından bu değişim süreci işlenmiştir... Bugün tarih
Eğitim, "Ülke çocuklarının birlikte ve eşit olarak almak zorunda oldukları bilim ve kültürdür." Mustafa Kemal Atatürk, 1 Mart 1923 gibi çok erken bir tarihte, "eğitimden beklentilerini" işte böyle tarif etmiştir. Bundan bir yıl sonra da şunları söyler: "Korkuya dayalı ahlâk, bir erdem
olmadıktan başka güvenilir de değildir." Genç Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu kadroları, yüzyılların biriktirdiği toplumsal eşitsizliklerle, geri kalmışlıkla ve bağnazlıkla mücadeleye giriştiklerinde, ellerindeki en güçlü silah
Düşmanı tanımaya hazır mısınız?
Gerçekleri öğrenmeye dayanabilecek misiniz?
Bilmek, insana en ağır yüktür. Bize göre, görünen köy de kılavuz ister. Çünkü o köy hiç göründüğü ve gösterildiği gibi değil! Ülkelerin merkez bankalarını elinde tutan güç ve kurum, küresel güçlerin iç savaş çıkarıp darbe yaptırdığı ülkeler ve liderler, Siyonist lobinin birçok ülkede kurdurduğu güçlü örgütler, şirketler, yapılar, isimleri ve mekânları... ABD-Çin savaşının perde arkası ve amaçları, koronavirüs olayının ürpertici arka
Otobiyografiler her ne kadar bir kişi ve onun çevresinde dönen dünyanın bir yansıması olarak görülseler de, aynı zamanda o hatıraların geçtiği zamanı ve mekânı anlamlandıran metinlerdir. Bu minvalde William H. McNeill'in bu otobiyografi çalışması, sadece öz hikâyesini paylaşmasıyla değil; kendi uğraş alanının, yani tarihçiliğin ve tarihyazımının nasıl dönüştüğünü kendi tecrübeleri üzerinden anlatmasıyla da önemli bir anlatıdır.
Bu çalışmada, McNeill'in kurduğu ilişki ağları üzerinden -daha çok tarih disipl
Tarih yapmak demek zamanla ilişki kurmak demektir. Dört yüzyıldan bu yana Batılı tarihyazımı şimdiki zamanı geçmişten ayıran bir kopukluk şeklinde tanımlanır. Yaşanmış geleneğe uzaktan bakarak bir bilgi nesnesine dönüştürme çabasını yazının alınyazısından ayırmak olanaksızdır. Tarihi yazmak demek bir geçmişi yönlendirmek, sınırlandırmak, olgulardan oluşan değişik malzemeleri bir düzene sokarak içinde yaşanan şimdiki zaman diliminde mantıklı bir açıklama yapmak, sözelden kurtulup, kurmacayı yadsımak demektir
Amele Birliği, cumhuriyetin ilan edildiği yılda, bir sendika federasyonu kurma girişimine ilişkin belgesel bir çalışmadan oluşuyor. Bu çalışma cumhuriyetin kuruluşundan hemen önce ve cumhuriyetin kuruluş yıllarında Türkiye'de işçi sınıfının durumu ötesinde 1923'ün genel siyasal yaşamını da yansıtmaktadır. 20 Aralık 1922'de kurulan İstanbul Umum Amele Birliği (İUAB), ilk derneğini, yani sendikasını 1 Ocak 1923'te Aksaray tramvay işçileri arasında açmış, bunu yine tramvay işçileri arasında örgütlenen Şişli De
Osmanlı'nın son ve Cumhuriyet'in ilk dönemlerinde çeşitli arşiv kaynakları, kronikler
ve yerli yabancı birçok tarihçinin kitaplarından beslenerek yazdığı kitaplarla "Tarihi
Sevdiren Adam" olarak meşhur olan Ahmet Refik Altınay'ın kitapları Timaş
okurlarıyla buluşmaya devam ediyor. Sadeleştirilmiş akıcı bir üslupla hazırlanan
serinin üçüncü kitabı Bizans Karşısında Türkler'de, Osmanlı Devleti'nin kuruluş
döneminde Bizans İmparatorluğu'nun içerisinde bulunduğu durumu, Balkanları,
Anadolu'yu, Anadolu Türk Beyl
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 980-1000 /
Aktif Sayfa : 50
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.