Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 60-80 / Aktif Sayfa : 4
Babasını küçük yaşta kaybeden Adil annesi ile fakir bir hayat sürüyordu. Yaşadıkları bu hayat annesini çaresiz bir hastalığa sürüklerdi. Adil bu duruma çok üzüldü. Annesini hastaneye götürebilmek için ağır koşullarda çalışmaya başladı. Ama bu da yeterli değildi. Çünkü annesinin iyileşmesi için gereken ilaç ancak Almanya'dan gelebiliyordu. Adil çalıştığı paranın Almanya'dan ilaç getirtmeye yetmeyeceğini görünce kendisini satılığa çıkardı. Peki, Adil'i kim satın aldı? Annesi oğlunun satılmasına razı oldu mu?
Zıpzıplar Ormanı’nda yağmur yağıyordu Uçan Sincap Dofi odasında oturmuş kış için biriktirdiği bademleri sayıyordu. Ağabeyi Dogi, Dofi’den biraz badem istedi. Dofi bundan hiç hoşlanmadı. Biriktirdiği bademler yalnızca onun mu? Ormanda çıktığı yolculukta Dofi’yi neler bekliyor? Haydi paylaşmanın izini sür ve gülümse…
"Yaşar birden durdu. İliklerine kadar soğuk işlemiş, neredeyse tüm hislerini kaybetmişti. Buna rağmen burnuna taze ekmek kokusu geliyordu. Bir fırının önündeydi. Arkadaşından, çok acıktığı zaman tezgâhın üstünden süpürülen ekmek kırıntılarını isteyebileceğini öğrenmişti. Fırından içeriye başını uzattı. Tezgâhın üzerine ateş gibi sıcak ekmekler konmuştu." Kemalettin Tuğcu Sokak Çocuğu kitabında; umutsuzluğa kapılmamak, çaba sarf etmek, kendinden emin olmak, kötülüğe boyun eğmemek gibi mesajlarıyla
"Çocuk, ihtiyar adamın iri ve nasırlı elini küçücük elleriyle tutarak öptü. İhtiyarın gözleri dopdolu oldu. Şimdi bu ana kuzusu ailesinin yanında olsa kim bilir nasıl süslenir, nasıl kuş gibi cıvıldardı. Anacığı babacığı kim bilir şimdi onun yokluğundan nasıl bir azap duyuyorlardı. Ona ne yapmalı, nasıl bir hediye vererek gönlünü almalıydı? İhtiyar adamın içi kuş gibi çırpınıyordu. Gözlerini etrafında dolaştırıyordu. Sonra aklına bir şey geldi." Kemalettin Tuğcu Eskici Baba kitabında; mahalleli t
"Sonunda İsmail dedenin neden oyuncakçılığa başladığını anladım. O çocukları çok seviyordu. Oyuncaklar sayesinde çocuklarla ahbaplık edebiliyordu. Kızlara beşik, tahtadan oda takımları, bebek dolapları; oğlanlara çember, topaç, fırıldak filan yapıyordu." Kemalettin Tuğcu Oyuncakçı Dede kitabında; evlat hasreti çekmiş ihtiyar bir adamla, yolun başındaki bir çocuğun samimi dostluğunu anlatıyor. Her kitabın arkasındaki sözlük ile yazarın kurduğu dünyayı bozmadan okurlara sunuyoruz.
"Okul tatil olur olmaz köye gidiyorduk. Üç ay muhakkak orada kalıyorduk... Bizim geldiğimiz zamanki köyle şu son gelişimizdeki arasında büyük bir fark vardı. Köyün başlıca ihtiyacı olan maddeleri satan bir bakkal dükkânı ile bir kunduracı, bir de küçük tamirci dükkânı açılmıştı. Salaşta kahve, çay pişiren bir adam aynı zamanda berberlik yapıyordu. Topraklarının ellerinden alınmasından korkan köylüler az çok ekin ekiyor ve hayvanları için de daha bilinçli davranıyorlardı. Okula elektrik alınırken b
Tuhaf Çocuk, annesi vefat ettikten sonra dedesinin himayesine girmişti. Bir gün köylerine Moğollar baskın verdi. Tuhaf Çocuk’un önemli katkılarıyla düşman bozguna uğratıldı. Bu başarısını gören Moğol askerleri türlü oyunlarla onu esir aldı. Esirliği sırasında ölmesi için aslanların önüne atıldı. Moğol hükümdar Cengiz Han’ın aslanlarını elleriyle öldürdü. Daha sonra Moğol askerlerini atlatarak kendisini uçurumun kenarından ırmağa bıraktı. Harzem askerileri tarafından yarı baygın bir halde bulundu. Ve bu
Tom, Josh ve Annika kendilerini bir anda 1877 yılında, Carson City’de bulurlar. Nebraska’ya giden bir trene yüklenmiş olan çok kıymetli gümüş külçelere göz kulak olmaları gerekmektedir. Tanınmış bir haydut olan Belalı Bart bu külçeleri çalmak istediğini herkese ilan etmiştir. Eğer zaman dedektifleri gerçek suçluyu bulamazsa, Amerikalılar tren yolculuklarına olan güvenlerini kaybedebilir ve demiryolları kapanabilir!
Tükendi
Ben, Tonya! Seni dedemin fındık bahçesinde, muhteşem bir yıla davet ediyorum. Fındık nasıl yetişir, hiç merak ettin mi? Fındık deyip geçme! Her fındık tanesinde koca bir senenin emeği var. Dedem çok çalıştı, ben de ona yardım ettim. Sabırla bekledik, zorluklar karşısında hiç pes etmedik. Doğanın muhteşem döngüsünü beraber seyrettik, ona eşlik ettik. Sonunda, bu çabamızın karşılığında, birbirinden güzel fındıklarımız oldu. Sen de bize katıl, doğanın eşsiz dansını Fındıkkıran Balesi’yle taçlandıralım!
Uzaklardaki bir ormanda, en uzun ağacın altında, hem konuşkan hem arkadaş canlısı, çok sevecen bir fare yaşardı. Minik fare bir gün, birkaç hayvanla karşılaştı. Bu hayvanlar, şaka yapmaya bayılırdı. Bakalım minik fareye de şaka yapacaklar mı?
Tükendi
Yemyeşil, harika bir adanın en yaşlı kuşu olan Kakadya, bir kakadu papağanıydı. Hayat tecrübesinden dolayı, adadaki diğer kuşlar bir sorun yaşadıklarında sıklıkla ona danışırlardı. Bir gün, güzel ötüşleriyle dikkat çeken beş ardıç kuşuna denk geldi Kakadya. Dört tane ardıç ağacının yanında tartışıyorlardı. Kakadya çok geçmeden anlamıştı, bu kuşlar ardıç ağaçlarını paylaşamıyor, her biri bir ağaçtaki meyveleri tek başına yemek istiyordu. Bilge Kakadya, bu soruna da bir çözüm bulabilir miydi? Değerler E
Oyuncu Anne düşler diyarında gezintiye çıkmış diye duyduk. Ona eşlik etmek ister misiniz? Pamuktan bulutların üzerine atlamış bu sefer. Bir çöllerde, bir okyanusta görülmüş. Sevecen yağmurlar altında ıslanıp eğlenmiş, kutuplarda neşeyle titremiş. Hayal kurdukça rengârenk yapmış her yeri. En çok hayal kuranın daha çok hayal kazandığı, içi içine sığmayan bir hikâye bu… *** Biz hayal perisinin gerçek olduğuna inanıyoruz. Yumuşacık, sıcacık yatağımızda uykuya daldığımızda başlıyor her şey. Ama yalnızca uykudayk
Tom, Josh ve Annika kendilerini bir anda 1877 yılında, Carson City’de bulurlar. Nebraska’ya giden bir trene yüklenmiş olan çok kıymetli gümüş külçelere göz kulak olmaları gerekmektedir. Tanınmış bir haydut olan Belalı Bart bu külçeleri çalmak istediğini herkese ilan etmiştir. Eğer zaman dedektifleri gerçek suçluyu bulamazsa, Amerikalılar tren yolculuklarına olan güvenlerini kaybedebilir ve demiryolları kapanabilir!
Tükendi
Tom, Josh ve Annika kendilerini bir anda 1877 yılında, Carson City’de bulurlar. Nebraska’ya giden bir trene yüklenmiş olan çok kıymetli gümüş külçelere göz kulak olmaları gerekmektedir. Tanınmış bir haydut olan Belalı Bart bu külçeleri çalmak istediğini herkese ilan etmiştir. Eğer zaman dedektifleri gerçek suçluyu bulamazsa, Amerikalılar tren yolculuklarına olan güvenlerini kaybedebilir ve demiryolları kapanabilir!
Bazen bir yağmur damlası toprağa düşer toprak neşelenir. Bazen minik yağmur damlası kalplere düşer, gönüller filizlenir. Bazen ceplerine hüzün dolar günlerin ama güneş daima umutla doğar. Gökyüzünün saçlarından yıldız yıldız kelimeler dökülür. Cümlelerden bir istasyon kurulur başucunda, tuhaf öyküler istasyonu. Şimdi yolculuk vakti...
Dünya belki 700 katlıdır. Ev içinde evler vardır. Can içinde canlar… Zaman içinde zaman vardır. 1=700'dür belki. Tüm kainat bir tohumun kalbindedir. Sen de bir tohumsundur İçinde bir cevher saklıdır. O cevheri keşfe çıkan bir kaşifsindir İşin dünyayı iyiliğe boyamaktır.
Şaşmaz kasabasının ortasındaki terazi yüzyıllardır dengede duruyor. Çünkü orası adaletli bir yer… Fakat bir sabah Ali Tahir terazinin dengesinin bozulduğunu fark ediyor. O günden sonra kasabadaki hayatın da dengesi bozuluyor! Peki bu terazi neden eğrildi ve nasıl düzelecek? Belki yaz ortasında yağan kar, güneşin geç doğması, musluklardan suların ters akması bize durumu anlatabilir. O hâlde Ali Tahir’le birlikte kasabaya gidelim, adaletin peşine düşelim. Arayan bulur, değil mi?
"Kömür Gözlü Kardan Adam" içinde beş ayrı masal bulunan bir kitaptır. Sade, sıcacık anlatımı ve birbirinden güzel çizimleriyle bir çocuğun karakter gelişimini destekleyici, hayal dünyasını, kelime hazinesini zenginleştirici bir içeriğe sahiptir. Kitapta iyilik, kanaatkârlık, merhamet, iş birliği, şükür, çevre bilinci gibi değerler işlenmektedir.
Düş ve gerçeğin nerede başlayıp nerede son bulduğu, ancak kendi hayal gücümüzün sınırlarıyla ilgilidir. Zeynep Sati Yalçın, sevgiyle kuşatılmış bir bahçede rastlaşan muhteşem çocukların hikâyesini anlatıyor. Kitapları çok seven Hilal, utangaç bir çocuktur ve geniş bir hayal gücüne sahiptir. Bunaldığı günlerin birinde, kendini Düş Bahçesi’nde bulur. Düş Bahçesi, düşleri olan çocukların, vakti geldiğinde yolunun düştüğü bir bahçedir. Bu bahçeye belki sizin de yolunuz düşmüştür veya bir gün mutlaka düşecektir.
Covid-19’un adını duymayan kaldı mı dünyada? Sizler gibi ben de duydum adını. Siz neler yaşadınız bilmiyorum ama ben Covid-19 süreciyle başarılı şekilde başa çıktığımı düşünüyorum. Nasıl mı? Bunu kitaptan öğrenebilirsiniz. Sürpriz sona hazır olun…
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 60-80 / Aktif Sayfa : 4