Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 540-560 / Aktif Sayfa : 28
İyi bir romanın yaşamdan daha gerçek olabileceğini, Erdal Öz´ün romanını okuduktan sonra bir daha anladım... Ve insan bu romanı okurken insanlığından, yaşamından, konuşmaktan, görmekten, soluk almaktan utanıyor. Bu romanı okuduktan sonra, savaşça savaşa eyvallah, ölümse ölüme eyvallah, ama işkenceye!.. Bu roman direnen adamın destanıdır. Kendi bedeninin güçsüzlüğünü yenen, aşağılanmayı yenen, hastalıklarını yenen, gücün bile üstünde bir gücün destanıdır bu roman... Bir şey daha söylemeliyim bu roman için: A
Gerçekten önemli olan bir tek felsefe sorunu vardır, intihar. Yaşamın yaşanmaya değip değmediği konusunda bir yargıya varmak, felsefenin temel sorusuna yanıt vermektir.   Tanrılar tarafından, her defasında yeniden aşağı yuvarlanacak olan taşı tepeye çıkarmakla cezalandırılan Sisifos, taşı belirlenen noktaya çıkarırken yeniden aşağıya düşeceğini bilse de onu taşımaya devam eder. Sisifos, Camus için bir kahramandır. Onun tek başına didinmesi bile varoluşun anlamsızlığına karşı bir direniştir.   Yabancı ro
1990'ların sonunda, Kuzey Fransa'daki yoksul bir kasabada, işsizlik, alkolizm, ırkçılık ve homofobiyle iç içe büyüyen Eddy Bellegueule'ün tek istediği ailesinin, arkadaşlarının ve kasabalıların gözünde bir delikanlı olmaktır çünkü burada oğlan çocuklarından, kasabadaki yaşam tarzının ürünü olan bir erkeklik tipine uymaları beklenir. Fakat kendini çocukluğundan beri farklı hisseden Eddy, her geçen gün etrafındakiler için daha fazla sorun teşkil edecektir. Yirmiden fazla dile çevrilen, toplumsal eşitsizlik, c
Ahmet Haşim, Abdülhak Şinasi Hisar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Orhan Seyfi Orhon gibi değerli edebiyatçılarımızın çeşitli değerlendirme yazılarında eserleri, dili ve üslubu üzerinde fikir beyanında bulundukları Ali Zeki Bey, edebiyatımızın ihmal edilmiş, unutulmu yazarlarından biridir. İki yönlü bir aşk hikâyesi çerçevesinde bir harp hikâyesinin ele alındığı, kurgusunun merkezinde aşkın mahiyetine de göndermenin yapıldığı Duman romanında alafranga yaşam tarzının aile hayatına etkileri ve dönemin koşulla
1984 yılının bir Haziran öğlesonrası, demir kapı beni dışarı kapayıp Barış'ın çığlıkları içerde kaldığında, gün olup onun sesinin bunca çok insana ulaşacağı hiç aklıma gelmemişti. Barış'la ilgili anıları kağıda dökmeyi düşünmediğimden değil, kağıda dökülü sözün okuma alışkanlığı olan sınırlı kişiye bile çoğu kez iletilemediğini sezmemden. beyazperde Barış'ın mırıl mırıl sesini yükseltiverince Uçurtmayı Vurmasınlar için yeni bir basım şansı doğdu. Ak kağıt üzerindeki kara yazılar herkese kendi düşlerini ü
Hayat bazen hiç istemediğimiz tercihler yapmaya mecbur bırakır. İnsanın vicdanı “yapma” diye bağırırken, aklı ise “başka yol yok, yapmak zorundasın” der. İşte Bergüzar’ın hikâyesi de böyle bir çıkmazda başlamıştı. Yalanlarla, oyunlarla, sırlarla bezeli o yolların, buz gibi bakan yeşil gözlü bir adamın sıcacık, sevgi dolu kalbine varacağını nereden bilebilirdi? Peki ya Alparslan, herkese kapattığı gönlüne sakladığı kırgınlıkları esmer güzeli bir kadınla iyileştireceğini bilebilir miydi? Bilinmezlikler
Çıkıntıyı ittirmesiyle pusulanın arkasında küçük bir bölme açıldı. Kapağın iç tarafında bir yazı vardı. Yazı her ne kadar ışığı yansıtsa da tam okunamıyordu. Ancak okuyabildiği birkaç kelime orada ne yazdığını anlamasına yetmişti. Parmaklarını yazının üstünde dolaştırmasıyla etrafındaki her şey şekil değiştirmeye başladı. Önce başının döndüğünü düşündü. Ama sonradan anladı ki ona bir şey olmuyordu. Çevresindeki her şey yok oluyordu. Boşlukta süzüldüğünü hissetti. Başına ne geldiğini bilmiyordu. Korkması ger
Arda Ege Aydagün, henüz 14 yaşındayken yazmaya başladığı ve üç yıl boyunca ince eleyip sık dokuyarak devam ettirdiği romanı Çember ile 17 yaşında edebiyat dünyasına giriş yapıyor. Genç bir yazarın ilk romanı olarak karşımıza çıkan kitap, gençliğinin baharında aşkı tatmış olan Charles'ın, -Almanya'nın Polonya'yı işgali ile birlikte- kendini bir savaşın içinde bulmasını ve dağılan hayatını kurtarabilmek adına verdiği zorlu mücadeleyi konu alıyor. Kalp ile akıl ve yaşam ile ölüm arasında yaşadığı gelgitler,
“Bir ev, seni popülerlik merdiveninde bir üst basamağa taşıyacak bir yarışma ve birbirinden zorlu görevler!” Fame Evi, sosyal medya fenomenlerinin büyük ödülü kazanmak için katıldığı bir yarışma programıdır. Frame adlı sosyal medya platformunda popüler olan yarışmacılara her hafta bir görev verilir ve kameralar kayda geçer. Her yarışmacı her an izleniyor olabilir! Katılımcıların kulaklarına nasıl davranmaları gerektiğini fısıldayan yapımcıların asıl istediği ise en çok etkileşimin toplanmasıdır. Hayall
"Yaşlanıyoruz, hayalleri olmayan kadın ve erkeklerin arasında, aynı zaman diliminde yaşayan yabancılarız, genişliğe harcadığımız enerji bizi her şeyden alıkoyuyor. Toplumun sunduğu en iyi şeyler (kariyer, gösteriş, zahmetsiz kazanç, aşk dedikleri) artık bizi ırgalamıyor. Emir vermekten de, almaktan da nefret ediyoruz. Olmak istediğimiz ve olduğumuz, her şeyimiz “hayır” ile başlıyor. Herkes gibi sömürülüyoruz ve buna bir son vermek istiyoruz. Hayatlarımız ellerimizden akıp gidiyor, bunun uğrunda olmayan her
Tükendi
"Bir kadının aşkı uğruna, istikbalimi, hayatımı, inançlarımı bir kenara koydum ve bir kez bile pişmanlık duymadım bundan. Bu utanç, bu aşk ve bu inatçı halimle bu çöldeyim ben de. Ariflerden biri, ‘İnsan eksik doğar, eksilerek büyür, ölünce tamamlanır,' derdi. Eksik doğdum, eksilerek büyüdüm, âşık olunca tamamlandım. Şu dünyada yaşanan onca kötülüğe rağmen cennetim, ilk zamanlar tenburum, sözüm ve sonra da sevdiğim kadın oldu. Tenburumun telini sevdiğim kadının sesiyle buluşturan Tanrı'ya şükürler olsun. Y
Ne zaman biter fırtına? Deniz durulunca mı, sen limana varınca mı? Gıpta edilecek bir sevgilisi, zengin bir yaşamı, tıkır tıkır işleyen bağımsız bir düzeni ve arada yoklayan migren dışında hiçbir sıkıntısı olmayan başarılı işkadını Jülide Develi bir sabah gözlerini evinin terasının ucunda, kendini boşluğa bırakmak üzereyken açar. Ancak oraya nasıl geldiği ve neden bu intihara teşebbüs ettiğine dair hiçbir fikri yoktur. Jülide bu travmatik deneyimin nedenini bulmak için uğraşırken bir kendini keşfet
Sırlar paylaşıldıkça sır olmaktan çıkar. Ne yazık ki paylaşılmayan ve ortaya çıkarılmayan hiçbir sır yoktur. Yağmur’un hakkındaki tüm gerçekleri ortaya çıkarışının ardından arkadaşlarına karşı mahcup olan Eylül’ü zor zamanlar bekler.Öte yandan öz babasıyla karşılaşmak, Eylül’ün hayatının rayından tamamen çıkmasınaneden olur. İşler karmaşık bir hâl alırken Yiğit, şartlar ne olursa olsun Eylül’ün yanındadır. Bu sırada Sarp, Eylül’e karşı hislerinden kurtulmaya çalışır fakat ona olan bağlılığı sand
Tükendi
(...) Merdivenlerin sonunda yüzükoyun yatan bir ceset vardı. Bacakları üst kat zemininde, belden aşağısı basamaklardaydı. Sağ elinin gevşemiş parmakları halen bir tabanca tutuyordu. Arkasında iki metreye yakın kızıl bir leke bırakmıştı. Sürünerek de olsa uzaklaşmaya çalıştığı açıktı. Ziya cesedin başını çevreleyen lastiğe baktı. Yüzünde maske olduğunu anladı. Cesedin üzerinden atlayarak, diğer tarafına geçti. İki basamak indi. Olduğu yerde çömelip cesedin yüzüne baktı. Kendisine gülümseyen bir fare görünce
Bizden sonra semenderler gelecek! Gelecek semenderlerindir. Semenderler kültür devrimidir. Velev ki kendi sanatları yok; en azından aptalca idealler, pörsümüş gelenekler ve şiir, müzik, mimari, felsefe ve genel olarak kültür adı altında üretilen tüm o muğlak, sıkıcı, demode paçavraların altında belleri bükülmedi. Midemize kramp geçirten o bunakça laflar! Neyse ki insanın o demode sanatını geviş getirmeye başlamadılar henüz; onlar için yeni bir sanat üretmeliyiz! Biz gençler, geleceğin semenderizmine giden y
Ben Sen ve Diğerleri’nin hikâyesi kısaca şöyle: 2018 yılında Fıkıh Usulü derslerine girdiğim Cumhuriyet Üniversityesi İlahiyat Fakültesi İlitam öğrencileri kurdukları Whatsap grubuna beni de kaydettiler. Grupta Fıkıh Usulü dersi ile ilgili kir alışverişi oluyordu. Sonra öğretim hayatları ile ilgili sorunları hakkında da burada konuşmaya başladılar. Ben de sorunlarına dâhil olmuştum. Birlikte sorunlara çözüm yolu aradık. O günlerde grupta paylaştığım bir yazı kabul gördü. Arkasından bir yazı daha yazdım. Yin
“Bedenlerimizi esir alabilirsiniz ama ruhlarımızı asla!” diye haykırıyordu Alper Hakim. Onun bu haykırışı her bir Uygur Türk’ünün de kısılan feryadı olabilecek miydi? İsmail Muğla’nın ikinci romanı “Güneşin Esareti”, 2009’dan günümüze Çin’in özerk bölgesi ve ata yurdumuz Doğu Türkistanda ki sosyolojik, psikolojik ve yaşanılan aile dramlarını tüm canlılığıyla ele almaktadır. Bu eser yaklaşık bir yıldır ilmek ilmek ve yaşanmış olaylardan derlenerek kaleme alınmıştır. Umudu hala bir çiçek gibi gönüllerinde
Tükendi
"Derler ki en iyi şifacı yaralı şifacıdır. Ve bütün şifacılar günün birinde yaralanmaya mahkûmdur..." Kim olduğunu sorguladıkça dünyasının sahtelikten ibaret olduğunu anlamaya başlayan Işıl, öğrendiği gerçeklerle ne yapacağını bilemediğinden her geçen gün biraz daha yalnızlaşır, kendine ve çevresine yabancılaşır. İnternetten tanıştığı Oflaz'ın, kendisini bu durumdan kurtaracak kahraman olduğunu düşünmektedir. Ancak geçmişi belirsiz, davranışları tutarsız olan bu büyülü adamın, kendi dünyasının yıkılış
Tükendi
Babil (140 Sayfa) Urartu (142 Sayfa) Asur (144 Sayfa) Akad (132 Sayfa) Viking (148 Sayfa) Bizans (156 Sayfa) Lidya (136 Sayfa) Hitit (144 Sayfa) Japon (158 Sayfa) Frigya (168 Sayfa)
Tükendi
Askerlik Yasasının değiştirildiği, "Vatan Borcundan bedelli askerlik sürecine" dönüşülen bu günlerde "Mehmetçik" kavramını tüm boyutlarıyla irdeleyen ve yaşanmış olaylardan hareketle ders çıkarılması gereken tecrübeleri tüm çıplaklığı ile sunan bir kitap. (E) Jandarma Tuğgeneral N. Erhan PATIR yaşadıkları unutulmasın diye tecrübelerini sizinle bu kitapta paylaşıyor. Yazarımız kitabını şu şekilde sizlere sunuyor; "Mehmetçik" kelimesi size ne ifade ediyor? Bu kelimeyi duyunca yüreğinizde ne hissediyorsu
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 540-560 / Aktif Sayfa : 28