Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Hikmeti yitiren hayat, bayatlar, solar. Hakikati yitiren hayatsa, insanı yalnızca ağlarına bağlar, soldurur. İlim, hakikatin ‘söz’ hâlidir. İrfan, hakikatin ‘göz’ (kalp gözü) hâlidir. Hikmetse hakikatin öz hâli. İlim, ‘çağrı’dır: İlâhî çağrı. İrfan, ‘çağ’dır: Nebevî çağ. Hikmet’se, çağlayandır: İlâhî ‘çağrı’yla buluşan, nebevî ‘çağ’la oluşan insanın, hakikati çağlayana dönüştürme çabası. İlim, ‘söz’ü zenginleştirir. İrfan, ‘göz’ü derinleştirir. Hikmet’se, ‘öz’ü gürleştirir. İlim, ‘ribat’tır: Hakikate bağlan
Nesrin`in babası Almanya`da işçi olarak çalışıyordu. Her sene Nesrin`e, çikolatalar, giyecekler, oyuncaklar getiriyordu. Nesrin, yaz yaklaştıkça babasını daha da çok özlüyordu. Babasının ona getireceği oyuncakları, giysileri merak ediyordu. Ama en çok da babasının gelmesi için dua ediyordu… Bir gün babası daha önce yapmadığı bir şey yapmıştı. Telefonla aramıştı. Nesrin`e yazın gelemeyeceğini, bunun yerine onları Almanya`ya aldıracağını ve Nesrin`in Almanya`yı çok seveceğini söyledi.Nesrin bu habere nasıl te
Kitabın ilk basımı "Aslan Yürekli Memiş" adıyla yayımlanmıştır. Kurtuluş Savaşı, vatanını düşman işgali altında görmek istemeyen Türk insanının tarihe altın harflerle geçen örnek mücadelelerinden biridir. Açılan onca savaş cephesi, verilen binlerce can, dökülen oluk oluk kan Bu savaş sırasında verilen özgürlük mücadelesi yediden yetmişe herkesi derinden etkilemişti. On iki yaşındaki Aslan Yürekli Memişin boş durması da beklenemezdi. Aslan Yürekli Memiş yaşına rağmen yüreği vatan sevgisiyle dolu bir T
Tuhaf Çocuk, annesi vefat ettikten sonra dedesinin himayesine girmişti. Bir gün köylerine Moğollar baskın verdi. Tuhaf Çocuk’un önemli katkılarıyla düşman bozguna uğratıldı. Bu başarısını gören Moğol askerleri türlü oyunlarla onu esir aldı. Esirliği sırasında ölmesi için aslanların önüne atıldı. Moğol hükümdar Cengiz Han’ın aslanlarını elleriyle öldürdü. Daha sonra Moğol askerlerini atlatarak kendisini uçurumun kenarından ırmağa bıraktı. Harzem askerileri tarafından yarı baygın bir halde bulundu. Ve bu
Babasını küçük yaşta kaybeden Adil annesi ile fakir bir hayat sürüyordu. Yaşadıkları bu hayat annesini çaresiz bir hastalığa sürüklerdi. Adil bu duruma çok üzüldü. Annesini hastaneye götürebilmek için ağır koşullarda çalışmaya başladı. Ama bu da yeterli değildi. Çünkü annesinin iyileşmesi için gereken ilaç ancak Almanya'dan gelebiliyordu. Adil çalıştığı paranın Almanya'dan ilaç getirtmeye yetmeyeceğini görünce kendisini satılığa çıkardı. Peki, Adil'i kim satın aldı? Annesi oğlunun satılmasına razı oldu mu?
Adil, İstanbul´un methini çok duymuştu. Görmek arzusuyla yanıyordu. Büyüyünce belki görecekti ama, o zamana kadar beklemesi imkansızdı. O, her düşündüğünü hemen yapmak isterdi. Hazır okullar tatilde iken şöyle bir İstanbul´a kadar uzanabilirdi.
“Kalp bir kale gibidir. Şeytan onu ele geçirmek için her an fırsat kollamaktadır. Onun oraya girmesini engellemek için her an uyanık bulunmak, onun giriş yerlerini kapatmak veya oralarda nöbetçi bulundurmak gerekir. Kaleyi iyi tanımayanlar bu işi yapamaz. Bu görev her Müslüman için farzdır. Şeytanın sızma yollarını bilmeksizin kalbi ona karşı savunmakta başarıya ulaşılamaz. Şeytanın kalbe girmek için kullanacağı yollar ve sızma yerleri kulun bir takım sıfatlarıdır. Bunlar çoktur.” *** Asrının müceddidi Hücc
Faizsiz bankacılığın faizli bankalardan farkı nedir? Faize bulaşmadan bankacılık nasıl gerçekleşiyor? Kâr payının faizden farkı nedir? Faizsiz bankacılık sistemi nasıl işliyor ve nasıl işlemesi gerekiyor? Batılılar faizsiz bankacılığa nasıl bakıyorlar? 2001 Ekonomik Krizinin faizsiz bankacılık sektörüne etkileri neler olmuştur? Katılım bankaları yaşanabilecek ekonomik krizlere çözüm olabilir mi? Sektörün içinden gelen, uzman bir kalemin eseri olan Katılım Bankacılığı, bütün bu ve benzeri sor
Hepimiz hayat yolculuğunda kendimiz için “en iyi” olanı arıyoruz. Bu kitap, içinde bulunduğumuz çağın insana sunduğu imkân ve olasılıklara karşın artan çatışma ve zorluklar karşısında yeni bir bakış açısı ve çözüm yolları bulunmasını kolaylaştırmak için kaleme alındı. Üç bölümden oluşan kitabın her bir bölümü bir psikoterapi seansı tadında planlandı. Kendinizi güvenle emanet ettiğiniz bir terapist rehberliği ile size kendinizi, eşinizi ve ilişkinizi tanıma imkânı sunuyor. Biliyoruz ki bir birlikteliğin en ö
Dünyanın en zor işi, galiba bir çocuğu büyütmek ve ona insanlığa faydalı bir birey olma bilinci kazandırmak. Çocuk yetiştirmek büyük bir çaba ve sorumluluk gerektirir. Bu kadar büyük bir sorumluluk ne sadece annenin narin omuzlarına bırakılabilir ne de sadece bir ebeveyn olarak babadan beklenebilir. 2-6 yaş arası ilk çocukluk dönemine hitap eden “Çocuğumu Nasıl Anlarım?” kitabımız anne babalara en değerli varlıkları olan çocuklarını yetiştirirken ve eğitirken karşılaşacakları problemlere pratik çözümler bul
“Sevdiği insandan ilim, amel veya onun vasıtasıyla onun ötesinde bulunan bir hedefe varmayı elde etmek için değil sadece Allah için sevmektir. Sevginin bu derecesi, derecelerin en yüce, en ince ve en sırlı derecesidir. Bu tür sevgi de mümkündür. Çünkü sevginin çok olmasının alameti şudur: Sevgi, sevgili ile ilgili bulunan her şeye sirayet eder. Uzaktan olsa dahi sevgili ile münasebeti bulunan her şeye geçer. Bu bakımdan şiddetli bir şekilde herhangi bir insanı seven bir kimse, o insanın sevdiklerini de seve
Küçük Okuyucularımıza Belki bundan birkaç yıl önce anne ve babanızın anlattığı masalları dinliyordunuz. Ama artık büyüdünüz. Her biriniz okuyan, düşünen, araştıran, meraklı, üstelik duyarlı çocuklar oldunuz. Anne-babalarınız size güzel şeyler öğretmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Çünkü onlar sizi çok seviyorlar. İşte bunun gibi biz Müslümanlara da iyiyi, güzeli ve doğruyu öğreten bir büyüğümüz var. O, Sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed´dir. O bizi çok seviyor ve bizim mutlu insanlar olmamızı i
Ruhunu dinlendirmek için ara sıra çocukluk hatıralarının gölgesinde oturanlar, kısa süreliğine de olsa görülen geçmiş zaman gelgitlerine kapılıp beyaz geçmişin köpüklü dalgalarına karışıp huzuru bulurlar. Görülen geçmiş zamanlar, benim için öngörülen gelecek zamanlardır; kimi geçmişe bakarak geleceği anlamaya çalışır, ben geleceğe baktıkça geçmişe daha farklı anlamlar katıyorum. İzninizle, yeraltında yatanların yeryüzünde bıraktığı zenginliklerden arta kalanları yâd ederek; yaşadıklarımı ve şahit olduklarım
İnsanlık onurunu koruyabilme adına mahremiyet çok önemli bir yere sahiptir. Şimdilerde her zamankinden daha da önemli hâle geldi. Her geçen gün de bu önem kendini iyiden iyiye hissettiriyor. Mahremiyet bilinci, esasında insan olma lütfunun en temel vasıflarından biridir. Hatta fıtratın korunmasıdır. Toplum olarak doğrusunu en az bildiğimiz konudur mahremiyet. Yaşadığımız çağda çocuklar mahremiyetlerini daha öğrenemeden kaybediyorlar. İstismara uğrayan bir çocuğu korumaya çalışırken bile mahremiyetine zarar
Öksüz ve yetim büyüdüğüm bu hayat yolunda, bütün manevi değerlerimi yitirmiştim. Darmadağın olmuş zihnimle Allah'ı unutmuş, ateizmle yatıyor, deizmle kalkıyordum. Öyle ki hiç durmadan varlığımı sorgulamaktaydım: "Ben kimim?" "Nereden geldim? Nereye gidiyorum?" "Bu hayatın anlamı ne?" "Gerçekten bu âlemin bir yaratıcısı var mı?" Artık şüpheler ve çelişkiler rüzgârının önünde kurumuş bir yaprak gibi savruluyordum. Tam pes ettiğim anda karşıma çıkmıştı, o esrarengiz adam... Sanki efsunlu bir kalem, gö
Zor olan zordur önce bunu kabul etmekle başlayalım. Zorlanıyor olmana da fırsat vermenin kıymetli olduğunu düşünüyorum. Kendine eziyet çektirmeden, zorlandığını fark etmek, hemen geçmesini beklemeden, bununla mücadele etmek ne kıymetlidir. Çünkü biz hemen geçsin isteriz. Hemen geçemeyebilir. Bazen bazı zorluklar diğerlerine nazaran daha uzun sürebilir. Fakat hiçbir zorluk sonsuza dek aynı yoğunluğuyla devam etmez, edemez. Mutlaka azalır, bazen artar, bazen biri bitip, diğeri başlar ama mutlaka azalır. Her
Günümüzde gençlerin zihinlerini karıştıran onlarca soru dolaşıyor: * Ben kimim, niçin yaşıyorum? * Bu âlem kendiliğinden mi oluştu, yoksa bir yaratıcısı var mı? * “Allah Var!” diyorlar. Peki, Allah varsa nerede, nasıl yaşıyor? * Kaderimizi Allah önceden yazarmış. Öyleyse bizim suçumuz ne? * Bilim çağında doğrular akılla bulunur. Peygamberlere ve kitaplara ne lüzum var? * Ahiret, cennet, cehennem varmış. Kim gitmiş, görmüş? * Mezarda çürümüş, dağılmış kemikler yeniden nasıl dirilecek? * Melek, cin, şeytan, r
Öksüz ve yetim büyüdüğüm bu hayat yolunda, bütün manevi değerlerimi yitirmiştim. Darmadağın olmuş zihnimle Allah’ı unutmuş, ateizmle yatıyor, deizmle kalkıyordum. Öyle ki hiç durmadan varlığımı sorgulamaktaydım: “Ben kimim?” “Nereden geldim? Nereye gidiyorum?” “Bu hayatın anlamı ne?” “Gerçekten bu âlemin bir yaratıcısı var mı?” Artık şüpheler ve çelişkiler rüzgârının önünde kurumuş bir yaprak gibi savruluyordum. Tam pes ettiğim anda karşıma çıkmıştı, o esrarengiz adam… Sanki efsunlu bir kalem, gözy
Günümüzde insanlığın asıl ızdırabı, kainatın efendisi Hz. Muhammed´i (a.s.m.) tam manası ile tanımamış, hakiki şahsiyetini bilememiş olmasından ve getirdiği, hayat bahşeden esaslara aşk ve şevk içinde kucak açmayışından gelmektedir. Dünyanın manevi sarsıntısı da, sıkıntısı da, anarşi ve huzursuzluk içinde bocalayışı da bundan doğmaktadır. Onu anlamadıkça sevmedikçe ve hayat bahşeden prensiplerini kendisine rehber edinmedikçe de insanlığın bu sıkıntı, sarsıntı ve buhrandan kurtulması mümkün değildir. İnsan
Günümüzde insanlığın asıl ızdırabı, kainatın efendisi Hz. Muhammed´i (a.s.m.) tam manası ile tanımamış, hakiki şahsiyetini bilememiş olmasından ve getirdiği, hayat bahşeden esaslara aşk ve şevk içinde kucak açmayışından gelmektedir. Dünyanın manevi sarsıntısı da, sıkıntısı da, anarşi ve huzursuzluk içinde bocalayışı da bundan doğmaktadır. Onu anlamadıkça sevmedikçe ve hayat bahşeden prensiplerini kendisine rehber edinmedikçe de insanlığın bu sıkıntı, sarsıntı ve buhrandan kurtulması mümkün değildir. İnsan
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1