“Hayat ve ölüm, tıpkı nehir ile deniz gibi, Bir'dir” der Halil Cibran. Nehrin denize akması gibi hayat da sonsuzluğa doğru akar. Bu akış tıpkı nehir gibi bir yerden başlar, bazen yavaşbazen hızlı, bazen sakinbazen hırçın, kıvrılarak, dökülerek, kırılarak, çağlayarak hedefine, denize ulaşır ve sükûn bulur. İnsan için de hayat, bir nehir misali doğum ve ölüm arasında akar. İnsan bu yolculukta acı-tatlı sayısız anı ve tecrübe biriktirir. Yaşantı kaynaklı tecrübeden faydalanarak kararlar alır, yolunu, istikamet
Bakmakla görmenin aynı şey olmadığının bir yansımasıdır Konuşmayan Adam. Sürecin tamamlanıp; olması gerekene
varıldığı soru işareti olarak akılda kalsa da yolu, yolculuğu ve yolculuğun yaşanmışlığını anlama çabası, Konuşmayan
Adam’ın zihnindeki en belirgin gizemdir. Bu gizem çözme süreci, yalnız bir kişiyi değil tüm mahalleyi etkisine almış ve
acı tatlı bir çokolayın yaşanmasına sebebiyet vermiştir.
Konuşmayan Adam, mahallesi ve sakinleriyle, yaşamı, anlamı, görünenle olan arasındaki yanılsamaları ile,
Öğrencilik yılları, öğrenilen temel bilgilerin yanı sıra, edinilen arkadaşlıkların, yapılan etkinliklerin, okunan hikâye ve romanların unutulmaz
anılarıyla dolu bir yaşam kesitidir. Bizi biz yapan da bütün bu anıların zihnimizdeki izdüşümleridir. Zihindeki bu izler bir bakıma okunanların,
öğrenilenlerin ve benimsenen görüş ve değer algılarının da bileşkesidir.
Tiyatro, öğrencilik yıllarında karşımıza çoğunlukla müsamere ve piyes kıyafetiyle çıkar; ancak bu kıyafetler çoğu zaman öz kültürümüze, dini ve
a
Onun adını hiçbir tarih kitabında okumadınız. Oysa dünya tarihini değiştiren, Hitler’den daha zalim, Büyük İskender’den daha fazla savaş kazanmış en kanlı askeri komutan o. 110 trilyon askerden oluşan bir ordusu var. Anthony C. Winegard’ın isimlendirmesiyle “General Anofel”, yani başkomutan sivrisinek ve onun orduları, tarihin değişmesinde Büyük İskender, Napolyon, Hannibal ve Hitler’den çok daha büyük rol oynadı. Ona göre yeryüzünde sivrisinek diye bir canlı olmasaydı, bugün dünya bambaşka bir yer olacaktı
... Bir mühürlü olabilmenin hayaliyle herkesin yanıp tutuştuğu bir dünyada, sıradan bir katlayıcılığı dahi lütuf olarak gören Ecem'in (namıdiğer Lekesiz), okul hayatına adım atmasıyla başlayan Mühürler Diyarı serisinin ikinci kitabı Ucube; "Renkli Bulut Ormanı", "Ay Kaplanları", "Suskunlar" ve daha nice farklı unsurlarla zenginleşen Mühürler Diyarı'nın fantastik dünyasında edebiyatseverleri yeniden ağırlamaktadır.
Lekesizin okul arkadaşlarınca ucube olarak anılmaya başlayacağı süreç içinde, bir taraftan gi
1984'te olaylar dünyanın birbiriyle sürekli savaşan üç totaliter devletin hakimiyetinde olduğu bir gelecekte geçer. Okyanusya'da iktidar gündelik hayatın her alanında ve her anında hissedilir. En ağır suç düşünce suçudur. Özel ve mahret hayat diye bir şey söz konusu değildir. İktidarın ideolojisi asla sorgulanamaz kutsaldır. Devlet lider "Büyük Birader" görünmez bir tanrı gibi mutlak varlığını her yerde hissettirir. Okyanusya ülkesi adeta bütünüyle bir tapınaktır. "Büyük Birader" bu devasa tapınağın rahibin
Bilge domuz Koca Reis gördüğü rüyayı çiftlikteki hayvanlarla paylaşmak ister. Çiftlik sahibi sarhoş Jones'un içip sızmasından yararlanan hayvanlar onun etrafında toplanır ve söylediklerini dikkatle dinler. Koca Reis herşeyi kendileri yaptıkları halde insanlar tarafından nasıl sömürüldüklerini anlatır ve çözüm olarak da "ayaklanma"yı önerir. Jones'un çiftliğinden bir gün beklenen ayaklanma gerçekleşir. Lider özelliği taşıyan iki domuzun yönetiminde yeni bir çiftlik düzeni kurulur. Hayvanların insanlara hizme
Kaygı bozukluğu tam olarak nedir? Kaygı ve depresyonda nasıl ilerlenir? Kendini suçlu hisseden veya kaygı veya depresyonundan utanan biri nasıl
teşvik edilir? Kaygı ve depresyona bütünsel bir yaklaşım getirmek neden önemlidir ve bu nasıl yapılır?
Uzun süre ağır kaygı ve depresyon atakları yaşayan, tam kurtulurken bu defa da çok ciddi hastalıklarla yüzleşen ve sayısız ameliyata girip çıkan
Moreland, bu kitabında hastalıktan kurtulmak için başlattığı geniş çaplı mücadelesini, süreci nasıl yönettiğini, kayg
Kitapları diğer dillere en çok çevrilen Amerikalı yazar olan JackLondon, AnatoleFrance'ın tanımlamasıyla 17 yılda "kıpır
kıpır hayat ve düşünce kaynayan" elli ciltlik dev bir külliyat kaleme alır. Maddi zorluklar içinde büyüyen, yaşamını
sürdürmek için çok farklı iş alanlarında çalışan ve Kanada'da "Altına Hücum" yıllarında şansını denemeye giden fakat eli
boş dönmek zorunda kalan London'u yayıncısı şöyle anlatır: "Genç bir yazarken, zengin olma hayaliyle Alaska' da altın
arama serüvenine katılan JackLo
İlk olarak Outing dergisinde serileştirilen ve 1906'da kitap olarak yayınlanan Beyaz Diş, dörtte üç kurt ve bir çeyrek
köpek olan, evcilleştirilipKaliforniya'da yaşamaya götürülmeden önce vahşi doğada büyük acılara katlanması gereken bir
melez kurdun hikâyesidir.
1890'larda Klondike Altınına Hücum sırasında Kanada Yukon Bölgesi'nde geçen ve Beyaz Diş'in evcilleştirme yolculuğunu
detaylandıran roman, bir canlının yaşama nasıl tutunduğunu, yaşamın onu hangi şartlara maruz bırakacağını çarpıcı ve sürükleyi
... Robotlar ve yapay zekâ çağında çocuklarımız nasıl başarılı olacak? Teknoloji devriminde nasıl bulacaklar yollarını?
Tüm dünyadaki ebeveynler bu endişelere aşina. Değişimin hızı ve çocuklarımızın buna ayak uydurma arzusu hepimizi
zorluyor. Ailelerimizin ve okullarımızın bu değişimlere ayak uydurması gerektiğini biliyoruz ama nasılını bilmiyoruz ve
başarılı çocuklar yetiştirmek için en önemli değerlere nasıl tutunacağımızı bilmiyoruz.
Bu kitap başarılı insanlar yetiştirme hakkındadır. Yeni bir ebeveyn
İlk olarak 1864'te Vremya dergisinde yayımlanan bu eser kırklı yaşlarda inzivaya çekilen bir adamın "yeraltı
dünyası"ndan kafasını kaldırıp gençlik dönemine bakışını anlatır. Kendisini dünyadan soyutlamış kendi deyimiyle
"hasta" bir insan olan isimsiz kahramanımız, kızgınlıklarını, kırgınlıklarını, çatışmalarını, neden kendini
soyutladığını, insanlardan neden nefret ettiğini ve neden kendini yeraltına kapattığını anlatır. Kahramanımızın adı
yoktur. Kahramanın adı yoktur ama herkes bu kahramanımızın kara
Victoria devrinin en iyi romancısı kabul edilen Charles Dickens'ın ‘Bir Noel Şarkısı'nda, insana dair sıcak ve ürkütücü bir anlatımla
Ebenezer Scrooge'un sıradışı hikayesi anlatılır. Cimri, pinti, kaba ve suratsız bir tüccarın bir noel gecesi geçmiş, bugün ve
geleceği gösteren üç hayaletle yaptığı dönüştürücü seyahatin çarpıcı ve sürükleyici anlatımını bulacağınız bu hikâyeyle ilgili
Dickens, 1843 yılında kitabın ilk basımının önsözüne şunları yazar:
"Bu kısa, ruhani kitapta bir fikrin hayaletini ort
Savaş, yıkım, ölüm, hastalık, kıtlık ve kaos dolu yıllarda yaşamış, bizzat savaşlarda bulunup ölüme, sefalete ve yozlaşmaya şahit olmuş
büyük Rus yazar Leo Tolstoy arayış dönemi hikayelerinden oluşan bu kitabında "insan ne ile yaşar?", "İnsana ne kadar toprak lazım?",
"Surat Kahvehanesi" başlıkları altında "iyiliği ve kötülüğü", "aç gözlülüğü ve tok gözlülüğü" , "yaşam ve ölümü" masalsı bir dille
anlatarak okuyucusuna hayata, hayatın anlam ve önceliklerine dair pencereler açar.
Kitaba ismini veren hikâ
Sabahattin Ali'nin, 20'li yaşlarında kaleme aldığı ilk öyküleri ve ilerleyen yıllara ait usta işi öykülerini bir araya getirerek
yayımladığı ilk öykü kitabı olan Değirmen, on altı hikâyeden oluşur. Kitaba da ismini veren, çingene müzisyenle köylü
kızı arasında geçen bir aşk öyküsünün anlatıldığı ilk hikâye Değirmen'de Sabahattin Ali duygu yüklü, okuyanı derinden
etkileyen bir eser vermiştir.
1930'lu yıllarda öyküye taze bir soluk getiren Sabahattin Ali, öykülerinde insanın acizliğini ve gücünü, güçlü bi
... "O zamanlar insanların çok cahili idim ve bazı adamların dimağlarında, sırf fenalık yapmak için konulmuş hususi bir
cihaz bulunduğunu bilmiyordum. O zamana kadar birisine fenalık yapmak için muhakkak bir sebep lazım geldiği
kanaatindeydim. Karşılık beklemeden kötülük yapan adamlar bulunacağını, kötülüğün bazı insanlara hususi zevkler
verebileceğini tasavvur edemiyordum."
Sabahattin Ali, pek çoğu 1929-1930 yıllarında yazdığı öykülerinden oluşan Değirmen'de genellikle romantik aşk temasını
işlerken birkaç
Sakın tepenize sırça köşk kurmayınız. Ama günün birinde nasılsa böyle bir sırça köşk kurulursa, onun yıkılmaz,
devrilmez bir şey olduğunu sanmayın. En heybetlisini tuzla buz etmek için üç beş kelle fırlatmak yeter."
1948'de öldürülmeden önce 1947'de yayımlanan ve akabinde toplatılan Sırça Köşk, Sabahattin Ali'nin 1944 ve 1947
yılları arasında yazdığı 13 hikâye ve 4 masaldan oluşmaktadır.
Ele aldığı belli başlı tiplerle, zamanın insanlarının bakış açılarını, düşünce biçimlerini; hangi şartlar altında nas
Yeni Dünya, düğünlerde oynayarak hayatını kazanan bir kadının hayatından çarpıcı bir kesit...
Hayatının sonbaharındaki bir kadının trajedisi olarak da ifade edilebilecek Yeni Dünya çarpıcı sonuyla, içindeki
şamatayla, toplumsal tahlilleriyle, hareketliliğiyle bütün bunlara rağmen bir romana sığacak bir konunun 14 sayfada
anlatılabilmesiyle okunmayı hak ediyor.
Sabahattin Ali'nin dördüncü öykü kitabına da adını veren Yeni Dünya'da Sabahattin Ali'nin diline, biçemine, konularına,
dünyaya ve kadına bakışı
Türkiye'nin, Suriye'deki ilerlemelerinden rahatsız olan Amerika'nın saldırısından sonra hiçbir şey eskisi gibi
olmayacak. Giderek yaklaşan savaşı engellemek için savaşan bir grup inanmış adam, dünyanın dört bir tarafında
düşmanların planlarını boşa çıkarmak için uğraşıyor. Dünyada hızla yükselen tansiyonla birlikte, kaçınılmaz çarpışmalar
ve büyük savaşlara giden bir dünya... Soluk soluğa okuyacağınız romanda macera hiç hız kesmiyor.
"Murat, Üstad'la beraber sığınaktan çıktı. Kapıda durup etrafa baktı. Yanm
Toplam 24 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.