Artık kimin ne söylediğinin, ne kadar doğru söylediğinin önemi yok. Neyi, kimin, neden söylediğinin önemi var. Bilgi köleliği burada başlıyor. Bilgi köleliğini de reddediyoruz. Tüm modern ve geleneksel kurumları da. Tüm değişim araç ve modellerini de. Tüm üretim araçları ve modellerini de. Tüm mülkiyet ve varoluş biçimlerini de. Tüm modern ve geleneksel duygulanım ve dolayım biçimlerini de... Bize dayatılan her türlü varoluş biçim ve biçemlerini de...
Ercan Jan Aktaş Gitmek romanında 90'lı ve 2000'li yılların siyasi panoramasını arka plan olarak kullanmakla kalmıyor, dönemin öğrenci gençliğinin içsel çatışmalarını, parti birey çelişkisi içinde etik yüzleşmelerini, mücadele için belki en ağır bedelleri öderken ismi hiç anılmayan bir kuşağın trajedisini roman kurgusu içinde başarıyla işliyor. Yazarın dilindeki sıcaklık, duygulu sesi, sadelikteki zenginleşme yaşanmışlığın derin izlerinden el alıyor.
Gitmek gitmekte tereddüt etmeyen üniversite gençliğinin r
"İçinden akıyordu zaman
bir zaman kuşa dönmüş bir zaman
kışı hatırlatan bir zaman
kış gibi insanların doğduğu bir zaman
bak burada adını yazmıyoruz
kusursuz bir yaşam çiçeğe dönmeyen zaman
insan öldürüp bina dikilen zaman
hata yapmaya saygısız bir zaman
kolay cümlelerin yazılmadığı bir zaman
ayakların sınırı geçemediği bir zaman
geçince vurulduğu bir zaman
port bou'da vurulduğu bir zaman
burada bir şiirsellik arama dediğim bir zaman
sami baydar okuduğum bir zaman
onu her gün görüyorum, siyah b
"Vakta ki televizyon denilen büyücü yaygınlaştı, şairin de şiirin de konumu değişti. Türkiye'de televizyonun yaygınlaşması, kanalların çoğalması, insanların bir araya gelmelerinin önüne bir set çekti. Resmî ideoloji, her eve yirmi dört saat beyin yıkayan birçok öğretmeni soktu böylece. Dünyaya, olaylara artık sermaye sınıfının gözüyle bakmaya başladı geniş kitleler. Egemenlerin bize göstermek istediklerini görür olduk. Okumaya alışmamış bir toplum, birdenbire seyretmeye yönlendirildi. Bu da şairi ve şiiri i
"Boşlukların ve başlangıçların arasında kendini doğurgan kılmaya çalışmanla başlayacak ruhunun azabı. İlk günle, ilk adımla, ilk merhabayla, ilk solukla, ilk dersle başlayacak "hiçlik". Yıllar sonra her "ilk"in bir çivi olduğunu ve seni nihilizmin tahtasına nasıl çaktığını anlatacaksın tarih yazıcılarına. Ve kayda geçeceksin herkesle birlikte:
Bunlar Kafka'nın yaralı evlatları. Hiçlik içerisinde hiçliği bilmeyen "Mistik Nihilistler Topluluğu". Yeni yeni kapılar açılacak önüne.
Her kapı yokluğa açılacak. I
Başım ağrıyor. Tylolhotparolkatarin çürümüş.
Sar mevzusu kafama takılıyor. Dünyanın en iğrenç rengi nedir diye sorsanız sarı cevabını veririm şu an. İşi, kırmızıyla birleşip sahte Canyücel şiirleri turuncusu yapmak ya da mavi tarafından tecavüze uğrayarak çimen saçlı Tabiatana'yı doğurmak. Ana renkler, ara renkler; sıcak renkler, soğuk renkler... Otuz beş elli ilkokul resim defteri... Sayfa aralarına kopya kağıdı sıkıştırılmış olacak. Elli beşlik Monamifabercastell pastel boyayı sadece zenginlerin kullanma
Bir zaman olur; dilin şiir içinde kazandığı deneyim doğaya meyleder. Şiir ile doğa görünümleri göz göze gelir. Orada aşk içinde sorular, sorular içinde mayalanan ses, fazlalıklarından kurtulup kendi anlamına tutunur. Ses ve anlam iç içe üryan durur. Sonra herkesi yürüten bir rüzgar altında harfler sayfalara, sayfalar kitaba durur. Bu kitap; ‘gölün sakin yüzünde/ taşın sektiği anı koruyan'; dışarıda bıraktıklarıyla içeride tamamlanan ve zaman içinde yol almış insanın durup kendine bakmasının dalgın izlerini
Basma yüklü çivit mavisi bir Skoda kamyonet ilerliyor Akdeniz'de yükünden yalpalayan yampiri tekerlekleriyle pişmiş asfaltın üstünde sürücüsü kasketini çıkarıp siliyor alnındaki terleri, teneke gibi kaportasıyla yarıyor havayı emektar araba, bir av hayvanı, gideceği yeri bilen bir tazı gibi ne kadar çok yer zarfı savruluyor pat pat çarpan çiçekli (dallarda kuşlar) pazen topunun poplin topunun terleyen ucundan mavi tablosuna haziranın!
ah ki rüya ilmini öğretmemişler sanasonra parklarda Çalıkuşu olup roman emzirmişsinsüt dudakları kurumuş çocukların ezberini bozmuşsun bir dederinlik hesaplarındanbaşını kaldıramayan bir toplumun şefkatinebiteviye bir yalnızlık emanet etmişsin hem de;seni kıskandıktan sonra pamuklara sarıp saklamalı!seni kör kuyularda cep telefonsuz bırakmalı!ki aklın başına gelene kadar o argoda sürt!
Mehmet Akif Tutumlu, bir yandan Pessoa, Dickinson, Brecht gibi şairlerin şiirlerinde varlığın sessizliğini, hiçliğin ruhunu duyuyor; diğer yandan çokluk metafiziğe yüceltilip maddi alemden öte görülen felsefe edimini gündelik hayatlarımızın nesne ve ilişkilerini anlamakta bir araç kılarak düşünceye vücut veriyor.
Şair, hukukçu, eleştirmen Tutumlu, hukukun poetikasını, arkadaşlığın fenomenolojisini güçlü bir varlık ve hiçlik bilgisiyle ve bir şair duyarlığıyla çıkarırken okuru tanıklık ettiği zaman olgusunun
Gövde'nin / yüzün / bakışın kendinden koptuğu biricik mekân aynadır. Aynada bakılan yüz / gövde, öteki bakıştan mahrum olduğu için: duruşunu onaramaz, o bakıldığı halini ‘bakış'ın uzağında bulamaz. Öyleyse gövde / yüz kendini nasıl bilecektir? Bilemeyecektir. Yani gövdemiz / yüzümüz bilmemizin krizidir. Gövde / yüz ve bilinç bu yüzden, birbirine teması aynada değil belki şiirde arar. Bulur mu? Çabalar... Gövde hem kendisini barındırır; yani kendisine barınaktır, hem de varlığıyla bir temsili işaret eder. Ha
-yaşamak için iskandinavya
bugün üzülme çalıştım
içimi dışa çevirip:
dışım diken
bey'liğime fazla yok
banka önündeyim
ya da daha fazlasını iste:
sevilecek olurum
bazı insanlar tarafından
bana karşı üzülenler sormamıştı
demirde kalsaydı keşke süt
kuzu bileklerimi kesmeye çok karşıyım
ah içerdim
böyle yaparsam
bir ölüm bile anlamını bulabilir
içimi içime dolayıp
gülümseyen cüzdanımı astara
Hüseyin Çiftçi (15.06.1945 - 20.04.2014) : Hüseyin Çiftçi şiiri için bireysel yaşantının ayrıntı zenginliğiyle sezgiyi yakalamaya çalışan bilincin şiiridir diye de tanım geliştirilebilir.
Nesnelerin fiziki ve kavramsal varoluşlarının insan eylemlerinde düşlerde ve düşüncelerde kapladığı yeri işaret eden şiirler yazar Hüseyin Çiftçi. Şeylerin biçimi öylesine derince incelenmiş, iç yaşamı öylesine yakalamıştır; her ayrıntı Hüseyin Çiftçi'nin kişisel titreşimiyle felsefi ürkekliklere bulaşmadan şiir oluşturur
Kabuğuna şarkılar mırıldayan bir yaranın sabrı bir yerde küstah bir çığlık gibi yankılanır. Yeğlemek bir taviz vermenin gizli anahtarı, kapılar açılmıyor bazen. İşte tüm evden kaçmalara kapı açan hürriyet renginin bulanık seyredilmesi. Bulanık bir su da berrak bir suyla komşu olur ama. Yan yana koyulamayan üst üste konulunca gölgesini kotarır siyah. İnsan siyah bir kuyuyu da dipsiz sanır. İnsan sanmaktan öte geçmeyen aldırışlar.
Cuma günlerinde öleceğiz
Biz!
Cuma günlerinde Kayseri'de öğle namazından sonra
El ele kalp kalbe tutan dokunan
Afterparty!
Belki biraz sokuşan
Cuma günlerinde öleceğiz
Biz!
Ölmenin öldürülmenin en favori günü
Bir yerlerden balta bulunacak
Bir yerlerden balta
Bir yerlerden mutsuzluk bulunacak
Bir yerlerden mutsuzluk
Yarına kaldı kavramsal şiir
Bugün cuma
Öldük öleceğiz
Diren Demir, LGBTİ+ özgürlük hareketinin mihenk taşlarından sayılan Stonewallİsyanları'nı 1969 Amerikası'nın ırkçılık, homofobi, transfobi ve her türden ayrımcılık karşıtı çok renkliliğini arka plana yansıtarak; isyana öncülük eden, katılım sağlayan Marsha P. Johnson, SylviaRivera, AllenGinsberg, Dave Van Ronk, WayneCounty gibi önemli figürlerin yaşamları ve oluşları üzerinden açımlayarak politik olanla bireysel olanı bir araya getiriyor. LGBTİ+ topluluğunun aynı zamanda heteroseksist düzenin ayrılmaz bir p
Fatma Aras, tıkır tıkır işlediği sanılan toplumsal yaşantının içerdiği kaostan yola çıkarak yazıyor şiirlerini. Yaşamın bütün boyutlarına değiniyor. Acıların çoğul olduğunu görüyor. Bu da onun şiirlerinde ikiz acılar, kardeş acılar olarak somutlaşıyor. Acıların birleştirici gücüne de inanıyor ve bunun anlaşılmasını istiyor daha çok. Öte yandan bireyin kendine yabancılaşması ürkütüyor onu.
Her toplumsal öznenin kendi tragedyasına sahip çıkmasını ve bu amaçla eylemli olmasını istiyor. Bütün insanları eşit k
Miskin kerhanesini
Ve muazzam bir yokluğu
Altı günde yarattı
Ah'ım
Yedinci miskindi
Yoktu yanş
Onca yokluk içinde bir yok
Yaratılmamıştı
Yedinci yalanına ilk kendimiz inandık
Bize bir miskin lazımdı
Ben miskin olamayacak kadar mecalsizim
Toplam 45 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.