Çok sevgili okur!
A. Cahit Zarifoğlu, "Çocuklar havadan anlar" diyor bir şiirinde. Bizce de Zarifoğlu haklı: Çocuklar havadan anladığına göre iyi şiirden, edebiyattan ve sanattan da anlarlar...Deve ile Uçuç Böceği'ndeki şiir, hikâye, masal, fantastik hikâye ve radyo oyunlarının kahramanları çoğunlukla hayvanlardır. Zarifoğlu'nun hayvan kahramanları çocuk gibi konuşur, düşünür ve çocuk gibi bakarlar dünyaya. "Hiç böyle hayvan görmedim" mi diyorsunuz? Erdoğan Oğultekin'in resimlediği bu kitabı okuduktan sonr
Çok sevgili okur!
Kafamın İçinden Masallar kitabı, tam da masallara yakışır şekilde fantastik ögelerle zenginleşiyor, okura leziz bir okuma deneyimi sunuyor. Mevlâna İdris'in usta kalemiyle aktardığı masalların dünyasında, Eren Dedeleroğlu'nun sıcacık çizimleriyle masalların içine girmiş, yazarın zihninde dolaşıyor gibi olacaksın! Kim bilir,
belki senin zihninde de leziz masallar oluşur ve bir gün hayallerle buluşur!
Masalın kendine özgü doğası ve gerçekliği vardır. Masala soru soramayız. Hele "Niçin oldu
"Onlara evlerinde ne gibi sarsıntılar
geçirdiklerini soramıyorum. Zaten
annesizlere annelerini sormak vicdansızlıktır.
Onların yaralarını tazeleyemem. Ama
koridorda, bir bahane ile onların başlarını
okşamak, küçük çenelerini sıkmak, soluk
yanaklarından öpmek, onları mutlu ettiği
kadar beni de ediyor; elimden bir şey
gelmemesinin verdiği ızdıraba bir teselli
oluyor."
Kemalettin Tuğcu Annesizler kitabında;
çocukluğunda annesini kaybeden kimselerin,
yaşları kaç olursa olsun, ortak bir dert
etrafında birleşmele
"Nesibe Hanım biraz sertçe
konuşmuştu.
Faruk gücenmiş olsa bile bunu belli
etmedi.
Annesi onun için her şeyi yapmıştı. Onu
kıramazdı. Ancak annesinin kararından
emin olup olmadığını anlayamamıştı.
Onun kendisi için, sevmediği biriyle
evlenmesini istemiyordu."
Kemalettin Tuğcu Canım Annem
kitabında; eşini kaybeden bir kadının,
oğlunu yetiştirmek için girdiği
zorlukları, çalışma hayatını, oğlunun
ona olan sevgisini anlatıyor. Her kitabın
arkasındaki sözlük ile yazarın kurduğu
dünyayı bozmadan okurlara
sunuyor
"Biz çocuk yaştakiler, çok temiz ve şık giyinmiş
olarak bahçede misafirleri karşılıyorduk. Sonra
biz de salona gittik. Ben ömrümde öyle güzel ve
ihtişamlı bir yemek salonu görmemiştim. Masalar
o kadar süslü ve gösterişliydi ki saraydaymışım
gibi hissediyordum. Bu yemekte tanımadığım
birçok kadın ve erkek vardı. Acaba bunların
arasında babam da bulunuyor muydu?"
Kemalettin Tuğcu Benim Babam kitabında;
büyük bir zenginliğin içerisinde kalbi kırılmış,
hayatta tutunacak dalı kalmamış bir babanın ve
annesinin öl
"Bizim evimiz köydeki diğer evlere hiç
benzemezdi. Evimize köyde kiremitli ev derlerdi.
Penceresinde cam, evin yanında erik ağaçları
vardı. Evimizde lamba yakar; hiç kimsede
olmayan yemek kapları, eşyalar kullanırdık. Dikiş
makinemiz bile vardı. Ara sıra köyün kadınları
anneme gelip dikiş makinesinde bir şeyler
diktirirlerdi. Köydeki herkesten daha iyi
durumdaydık. Aklım erdiğinden beri hayatımda
büyük bir sır olduğunu düşünüyordum. Ama ne
olduğunu anlayamamıştım."
Kemalettin Tuğcu Adını Değiştiren Çocuk
ki
"Okuldan dönerken ya da pencereden bakarken
küçük kızların sokakta ya da apartmanlarının
önünde yerlere çizgiler çizip seksek oynadıklarını
görüyordum. Ben bunun gibi oyunlar oynadığımı
hatırlamıyorum. Okulda da öteki kız çocukları
gibi oynamayı sevmezdim. Belki de oyun
oynamaya küçük yaşlardan alışmak, çocuklarla
beraber olmak gerekiyordu. Böyle bir şansım hiç
olmamıştı."
Kemalettin Tuğcu Küçük Besleme kitabında;
yaptığımız iyilik ve kötülüklerin karşı tarafta
bıraktığı izleri, her çocuğun sevgiye, şefkate
"Kıyıda saatlerce oturduktan sonra, Kavak'a
doğru yürümeye başladı. Bitmez tükenmez bir
yoldu. İki saat sonra iskeleye gelmişti. Vapura
bindi. Baş tarafta oturdu. İstanbul'a doğru
giderken iki taraflı iskeleleri seyre daldı. İnsanlar
gülüyor, şakalaşıyor, eğleniyor, hiç
korkmuyorlardı. Onun içinde ise sonsuz bir
yalnızlık ve her şeye karşı korku vardı. Zavallı
Öksüz Murat!"
Kemalettin Tuğcu Öksüz Murat kitabında; insanın
ne şartlarda olursa olsun beceri kazanmasının
önemini, emek harcayarak hayatını yoluna
Türkiye'de çocuklar için en çok masal yazmış
yazarımızdan biri de Tarık Dursun K.'dır.
Kitaptaki ilk masalın kahramanı Pıtır dolunaya âşık
bir kedidir. Pıtır, hava kararınca evden sokağa
çıkar ve sabaha kadar şehri dolaşır. Evdeki
arkadaşı olan çocuk merak içinde Pıtır'ı bekler her
gece. Pıtır, sabaha doğru aydede ile eve
ulaştığında aydedeyi bir daha göremeyince
üzülürmüş. Bu kitapta Pıtır'ın bir masalı varsa da
Tarık Dursun K. Diğer on masalı Pıtır'a armağan
etmiş. Diğer masallardaki hayvanlar insanlar gi
Phileas Fogg, gazetede dünyayı seksen günde
dolaşmanın mümkün olduğunu okuduğunda
arkadaşları ona kahkahalarla güler. Ama o
bunu başarmayı kafasına koyar ve seksen
günlük macera dolu yolculuğu böylece
başlamış olur.
Uzman isimlerce sadeleştirilip yayına
hazırlanan ve her biri usta çizerler
tarafından resimlenen klasik dizi kitapları
minik kitapseverleri hiç eskimeyen klasiklerle
tanıştırıyor.
"İkinci teneke yarım olduğu sırada caddeden bir çocuk koşarak sokağa daldı. Bu bir oğlandı. Koşarken nefes nefese kalmıştı. O kadar telaşlı ve kendisini paralarcasına koşuyordu ki çeşmenin yakınlarında ayağına bir şey takıldı, yuvarlandı. Tekrar kalktı. Nefesi boğazından ıslık gibi çıkıyordu. Göğsü küçük bir körük gibi inip kalkıyordu. Karanlıkta bile yüzünün kireç gibi bembeyaz olduğu anlaşılıyordu."
Kemalettin Tuğcu Küçük Mirasyedi kitabında; aile olmak için kan bağının şart olmadığını, para hırsının ins
"İnci artık on sekiz yaşına geliyordu. Bünyesi
bakımından da olgun ve güçlü bir kızdı. Basri Bey,
Hayri Bey'in yanındaki mutfakta çalıştırılan kızla
bu genç kız arasında bir benzerlik göremiyordu.
İnci inanılmaz bir hızla büyümüş, Basri Bey'in
anlattığına göre ölmüş olan annesine benzemişti.
Üniversiteyi kazanıp doktor olmak isteyen İnci,
pazar günleri de Huriye Hanım'la birlikte araba
gezmeleri yapıyor ve tenha yollarda direksiyona
geçerek ehliyet almaya hazırlanıyordu."
Kemalettin Tuğcu İnci'nin Kısmeti
"Arabanın arka tekerlekleri boşa çıktı, ok birden dikildi. Az daha beni de alacaktı aşağıya. Araba uçtu, gitti. İki beygir birden kişnediler. Ben ellerimi yüzümden çektim. Kenara vardım, baktım. "Hey Koca Bekir..." dedim. "Araban gayri uçurumun dibinde." Tekerleklerden biri hâlâ aşağıda dönüyordu. Yem torbalarının saplarını omuzlarıma taktım. Hayvanların yularlarını geçirdim koluma. Ağır ağır kasabanın yolunu tuttum. Gözlerimin önünde o süslü araba vardı. Yumuşak minderleri, saçaklı perdeleri, tahta kısımla
Macera için uzak denizlere açılan Gulliver,
gemisi fırtınada kayalıklara çarpıp batınca
kendini aklına hayaline gelmeyecek bir yer
olan Lilliput'ta bulur. Bu ülkenin insanları daha
önce gördüğü insanlara hiç mi hiç
benzemez. Bu benzersiz insanların arasında
Gulliver'i heyecanlı günler beklemektedir.
Uzman isimlerce sadeleştirilip yayına
hazırlanan ve her biri usta çizerler
tarafından resimlenen klasik dizi kitapları
minik kitapseverleri hiç eskimeyen klasiklerle
tanıştırıyor.
Heidi dağların tepesinde büyükbabası ile
birlikte yaşamaktan çok memnundur. Ama
ansızın çıkıp gelen teyzesi onu zorla şehre
götürür. Heidi büyükbabasını unutmayacağına
söz verir. Bir gün ona geri dönecektir.
Uzman isimlerce sadeleştirilip yayına
hazırlanan ve her biri usta çizerler
tarafından resimlenen klasik dizi kitapları
minik kitapseverleri hiç eskimeyen klasiklerle
tanıştırıyor.
Alice için gayet sıradan bir şekilde başlayan
gün tavşan deliğinden aşağı yuvarlanıp kendini
Harikalar Diyarı'nda bulmasıyla gittikçe
tuhaflaşır. Birbirinden acayip karakterlerle
tanışacağı bu diyarda onu olağanüstü
maceralar beklemektedir.
Uzman isimlerce sadeleştirilip yayına
hazırlanan ve her biri usta çizerler
tarafından resimlenen klasik dizi kitapları
minik kitapseverleri hiç eskimeyen klasiklerle
tanıştırıyor.
“Öğle yemeğinden sonra Hamdi amca bayram ziyaretini iade etmek için bize geldi. Onu sevinçle karşıladık. Ancak babam gelir diye de huzursuz olduk. Hamdi amca bize bir kutu badem ezmesi getirmişti. Annem gidip ona kahve pişirdi. Mümkün olduğu kadar ikramda bulunduk. O da fazla oturmadı. İkindi ezanı duyulurken kalktı.” Kemalettin Tuğcu Çiçekçi Amca kitabında; Doğu ve Batı kültürünün farklılığını, ailelere etkisini, insanların kendi kültürüne sahip çıkmasının önemini anlatıyor. Her kitabın arkasındaki sözlük
"Toraman akşama kadar çalıştı. Onu sağa sola
yiyecek aldırmaya yolladılar. Tahta parçalarını
toplattılar, tutkal çanaklarını yıkattılar. Böyle
işlere alışık değildi. Çok yorulmuştu. Güvenecek
bir tanıdığı olsa kaçacaktı. Gece yatınca yine
ağladı. Fakat Selim baba onu erken kaldırmakta
gecikmedi:
– Oğlum, her yeni iş başlangıçta insana ağır gelir.
Sonradan kolaylaşır. Göreyim seni. Beni
utandırma çocuğum."
Kemalettin Tuğcu Yuvadan Uzak kitabında;
ailesinden uzakta, çalışmak zorunda kalan
Toraman ile uzun s
Vahşi Dişi Kurt çok endişeli. Çünkü oğlu aşırı
bir vahşi! Ağabeyi Vahşi Kurt onu
sakinleştiriyor ve oğlunu kendisine
göndermesini, onu gerçek bir kurda
dönüştüreceğini söylüyor. Yavru Kurt
dayısının kendisinden istediklerini yapmaya
çalışıyor. Bunlar tavşanları avlamak, Kırmızı
Başlıklı Kız'ı korkutmak gibi çok vahşi şeyler
tabii ki !.. Ama sonunda kendisini tavşanlarla
sebze yerken, Kırmızı başlıklı kızın
büyükannesiyle çay içerken buluyor.
Ah, bu yavru kurt tam bir yüz karası!
Acaba Vahşi ailesinin yüzünü
Toplam 93 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 20-40 /
Aktif Sayfa : 2
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.