Ne? İki bin beş yüz domino taşı mı? Ne demek bin parça puzzle düzeltilecek? Yoksa bu ip yumağını da mı biz çözeceğiz? AH! Bu kamp benim için oldukça zor olacak anlaşılan! Bu kampta güzel zaman geçirmek istiyorsak çok ama çok önemli bir kuralı bilmemiz gerekiyor. Bu kuralı da Emin Liderimiz bize uygulamalı bir şekilde öğretti. Umarım bu kuralı tüm hayatıma uyarlayabilirim.
Hey arkadaşım sen de gel!
Bu gösteri bizi anlatıyor.
Aramızda yok hiçbir engel
Hayal perdesi bizi yansıtıyor.
Daha önce Karagöz ve Hacivat'ı hiç böyle izlememiştiniz! Hemen mısırlarınızı alın ve tiyatromuza gelin! Onlarla beraber her şeyi eğlenceli bir şekilde öğrenmeye var mısınız? Sunucumuz Kürşat'ın esprilerine dayanabilirseniz tabi...
Tam o sırada gözüm ekrana kaydı. Televizyonda balonları beline bağlamış bir adamın uçtuğunu gördüm.
Adam beline bağladığı bir sürü uçan balonla bir katlı ev boyuna çıkmıştı.
Şaşkınlığım iyice arttı. Bunun nasıl olduğunu öğrenmek istiyordum. Hatta bunu ben de yapmalıydım. Sonuçta hangi çocuk uçmayı istemez ki?
Nüket annesiyle dükkândan ayrıldığında da aklını aynı sorular kurcalayıp durdu. Patik'in annesini nasıl bulabilirim?
Bunun için iyi bir dedektif tutmayı bile düşündü ilk etapta. Evet, bir filmde görmüştü. Kayıp bir yakınını bulmak için kadının biri dedektif tutuyordu. Dedektifler hemen bulurlardı kayıp insanları. O zaman hayvanlar için de bir şeyler yapabilirlerdi. Nüket bu fikri bulduğuna sevindi.
İki arkadaş dağın yamacından batıya doğru yürümeye başladılar. Yön bilgileri yoktu, haritaları yoktu, pusulaları ya da rehberleri de yoktu. Daha önce hedefledikleri yere doğru hiç yürümemişlerdi. Tek bildikleri dağın öte tarafına doğru gitmeleri gerektiğiydi. Fakat bunun yeterli bir bilgi olmadığını, dağın sürprizlerle dolu olduğunu bu yolculukta öğreneceklerdi.
Kaplumbağa sanki evinin önüne gelen iki misafire yaklaşır gibi yaklaştı onlara ve "Hoş geldiniz!"
dedi. Birdenbire Nüket'in başı döndü. Korkuyla etrafına baktı. Konuşanın kaplumbağa
olduğuna inanamadı bir süre. Fakat etrafta Patik'ten ve kaplumbağadan başka kimse yoktu.
Yüksek ağaçlar üstüne üstüne geliyor, başı dönüyordu. Kafamı fena çarpmışım, diye geçirdi
içinden.
Önce içimiz korku ile doldu. Sonuçta çatıda bir aydınlatma yoktu ve güvercinler bizi yeterince
tedirgin etmişti.
Bir de orada yatan her neyse garip bir şekli vardı. Bir güvercin olmadığına yemin edebilirdik
ama ne olduğunu da bilemiyorduk. Harun'la bir süre uzaktan baktıktan sonra ilk adımı o attı. Başımızı eğe eğe se sessizce yürüdük ve bir anda yerde korkuyla yatan şeyin "Gaaak!" diye
bağırmasıyla havaya zıpladık.
Emir sağa sola dönedursun bir anda kitap yığınının içinden bir patırtı geldi. Gözü kapalı olan
Emir aniden kalktı, korkuyla çömelip sağa sola baktı. Kalbi güm güm atıyordu. İyice yere
çömelmiş vaziyetteydi. Elinde de sırt çantası vardı. Sağ eliyle iyice kavramıştı çantayı. Onu bir
silah gibi tutuyordu. Kendini savunmaya karar vermiş, tetikte bekliyordu. O sırada ince bir ses
duydu: "Beni burada tutamazsınız, çıkarın beni buradan! "
Evet, bir karargâhımız vardı bizim. Önemli kararları aldığımız, boş vakitleri geçirdiğimiz, aylaklık
ettiğimiz yer burasıydı. Mahalledeki yaşıtlarımızla burada saatlerce oyun oynardık. Geniş bir
arsanın içinde terk edilmiş metruk bir evdi burası. Ev karargâh, bahçesi ise oyun alanımız.
Bizden başka burada bir kedi ve beş yavrusu yaşardı. Yukarıdaki çatıda da iki güvercin ailesi
vardı. Onların da yuvası olmuştu bu ev. Kapıları, pencereleri artık kırılıp dökülmüştü. Dışarıdan
bakınca o hâliyle bile asil görün
O anda hepsi yerlerine çakılıverdi. Bu eski teknenin motoru çalışıyormuş meğer! Şakir farkına
varmadan bunu keşfetmişti ama bu maceralı bir keşif, onlara biraz pahalıya mal olacaktı. Zakir bir anda geriye baktı ve arkadaşlarına dönerek bağırdı: "Hemen atlayalım! "
Zil çalmıştı. Sami okulda meşhur bile olmuştu.
Öğretmeni onu v e Mesut'u yanına çağırdı. Bu olayı bir proje hâline getirmelerini teklif etti.
Böylece bu ilginç hadise bir bilimsel çalışma olabilirdi. Fakat bunun için projeye Ali'nin de
katılması gerekiyordu.
Sonuçta bu işin fikir babası bizim Ali'ydi...
Bir anda kafasına bir zarf düşüverdi. Sami ne ye uğradığını şaşırmıştı. Zarfın tam kafasına isabet
etmesiyle şoka uğramıştı. Gözlerini karıncaların minik dünyasından koca gökyüzüne çevirmişti.
Yakınlarda yüksek bir apartman ya da bina yoktu. Gökten geçen bir şey de görünmüyordu. Bu da neydi böyle?
4 sınıflara hitap eden bu on kitapta on farklı maceraya yelken açacaksınız. Fakat bu
hikâyelerde sadece macera mı var? Tabii ki hayır! Analitik ve bilimsel düşünme, problem
çözme, paylaşmak, arkadaşlık, gibi değerler bu hikâyelerle birlikte kitapların içinde... Üstelik
hikâyelere dair etkinlikler, bulmacalar,
sevenlere...
Merhaba arkadaşlar. Ben Selim. Size hayat kurtarıcı tecrübemi anlatmak istiyorum. Son
zamanlarda sınıfça pek anlaşamaz olduk. En sonunda öğretmenimiz buna kesin ve net bir
çözüm buldu. Çözüm ne mi? KAVGA BİTİREN YEMEK! Bütün anlaşmazlıkları bitirecek tarifi
veriyorum, hemen not edin! Önce acı soğanlarla beraber bir güzel kavruluyoruz. Sonra
biberlerle renkleniyoruz. Domateslerle tatlılaşıyoruz ve en son yumurtalarla BİR oluyoruz! İşte
aslında bu kadar basit.
ÇAT! PAT! O da ne? Birileri taş atıyor sanırım. Hayır, hayır. Taş değilmiş. Bizim haylaz kargalar
yine ceviz kırmaya çalışıyorlar.
Hasan amcanın balkonunda olanları bir bilseniz! Hadi gelin size de anlatayım. Tombul fillerle
başlayıp ceviz kıran kargalara; oradan da hatamızı anlamaya kadar pek çok şey anlatacağım.
Herkes dinlesin lütfen!
Neden her şeyi ben yapıyorum? Bu senin görevin değil mi? Bir şeyi de ben demeden yap! Beni
anlaman için ne yapmam lazım? Bu gibi soru ve sorunları artık duymuyorum. Neden mi?
Çünkü Emin Lider bize öyle bir oyun oynattı ki, o oyun sayesinde karşımızdakileri anlıyoruz
artık. Birbirimizi kırmadan, incitmeden dertlerimizi paylaşmayı ve birbirimizi tanımayı
öğrendik.
Hadi, sen de öğrenmek istersen önce oyunun nasıl oynandığını izle ve oyna!
ÇAT! PAT! O da ne? Birileri taş atıyor sanırım. Hayır, hayır. Taş değilmiş. Bizim haylaz kargalar
yine ceviz kırmaya çalışıyorlar.
Hasan amcanın balkonunda olanları bir bilseniz! Hadi gelin size de anlatayım. Tombul fillerle
başlayıp ceviz kıran kargalara; oradan da hatamızı anlamaya kadar pek çok şey anlatacağım.
Herkes dinlesin lütfen!
Merhaba arkadaşlar. Ben Selim. Size hayat kurtarıcı tecrübemi anlatmak istiyorum. Son
zamanlarda sınıfça pek anlaşamaz olduk. En sonunda öğretmenimiz buna kesin ve net bir
çözüm buldu. Çözüm ne mi? KAVGA BİTİREN YEMEK! Bütün anlaşmazlıkları bitirecek tarifi
veriyorum, hemen not edin! Önce acı soğanlarla beraber bir güzel kavruluyoruz. Sonra
biberlerle renkleniyoruz. Domateslerle tatlılaşıyoruz ve en son yumurtalarla BİR oluyoruz! İşte
aslında bu kadar basit.
"Bak şimdi!" dedi Kürşat ve ardından çıtlattığı çekirdeği "Tüh!" diye ağzından havaya fırlattı.
Hareketleriyle âdeta bilimsel deney yapıyor gibiydi.
Kürşat'a bir türlü anlatamıyoruz. Sanırım "GERİ DÖNÜŞÜM"ü baştan sona yanlış anlamış. Bir
de "O kabuklar rüzgâr eser ve bakmışsın hooop hepsi toprağa karışmış." demez mi? En iyisi
ennn başa dönüp neler olup bittiğini öğrenmek ve ona öğretmek...
"EYVAH! KİMSE TOP GETİRMEMİŞ! Eee, biz ne yapacağız o hâlde? En iyisi oturup top
oynayanları seyredelim." diye kendi kendimize saha kenarında üzülürken birden kurtarıcımız
Osman amca gelmişti. Meğer bizim için çok büyük görünen problemlerin çözümü ne kadar kolay ve öğreticiymiş!
Osman amca ve mükemmel fikirleri bizi tekrar canlandırdı!
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.