Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 20 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
"Yaprakların sarardığı, turşuların kurulduğu, kışlık buğday için tarlalara öküz koşulmaya başlandığı bir vakitte; çimenlerin üzerine düşen kırağıların parıldadığı erken bir saatte, Kalaycı Hilmi kaputuna bürünmüş bir halde, eşeğiyle kasabaya girdi. Fırıncılar sıcak somunları raflara dizmiş, kahvehaneciler çayı demlemiş, semerci, kasap, çapulacı, nalbur, bakkal-çakkal ve daha nicesi dükkânlarını açmıştı. Söz artık onundu. "Sene 1330... O yıllar sırım gibi delikanlıydım. Yürüdüğümde yer sarsılırdı. Mermim
Tükendi
Mehmet Emin Resulzade, Türk dünyasının âbide şahsiyetlerinden biri olarak tarihteki yerini almıştır. Onun Türkiye'deki ve kısmen Avrupa'daki muhaceret hayatı ve faaliyetleri elinizdeki eserde ortaya konmaya çalışılmıştır. Özellikle Rezulzade'nin siyasi faaliyetleri dışında matbuat ve sivil toplum önderi olarak ortaya koydukları yanında sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasi görüşleri ve Türkiye'nin meselelerine bakışı da değerlendirilmiştir. Bu anlamda 1990'larda Türkiye'de yapılmış ilk çalışma olan eser, şü
Toplum önderlerinin asli vazifesi tarihi ve klasik değerleri bir başvuru kaynağı olarak gündemde tutmak; karşılaşılan problemlere çözüm geliştirirken bu kaynakların da söz sahibi olacağı çağdaş, realist, bizden sonuçlara kapı aralamak olmalıdır. Kültür, içinde bulunduğumuz genel hayatın dengelerine göre güncellenmezse antikaya döner ve fonksiyonsuzlaşır. Bugün eğer Kut; bayram tebriklerinin beylik kelimesine, Töre; arabesk gazete manşetlerinin lanetli sözüne dönmüşse, orada Töre bozulmuş, Kut kuşağı gevşemi
Tükendi
"Güz geçti. Yazıda, kış rüzgarları hüküm sürüyordu artık. Bozkırın ortasında, ıssız bir köyde zaman nasıl geçerdi? Cansız, ölücesine, birbirinin aynı olan günler canından bezdirirdi insanı. Dört bir yanda suya doygun topraklar uzanır, gökte sönük, fersiz ışığıyla güneş ışır, ufuk bir adımlık yolda, hep sisle kaplı olurdu. Sonra, toprağı alçaktan yalayan sis bulutları gelir, köyü içine alır, hapsederdi. Gübre yığınlarının üstünde tavuklar gezinirdi. Uzaktan bazen bir öküzün böğürtüsünü ya da koyunların meley
Tükendi
- Öldürelim şunu baba, diye fısıldadı. "Derisini yüzer duvara asarız. Silah seslerini duyarlarsa bir daha gelmezler... Haydi, öldürelim şunu!" Yaşlı adam başını her iki yana sallayıp; - Hayır, evlat, sakın yapma bunu! dedi. "Yalnız bir kurt o. Yalnız ve kimsesiz... Bir yanlışlık yapmayalım. Bırak yesin birini. Zaten bir koyundan başka yemez bunlar. Bu, eskilerin börü dediği cinsten. Bozkurt da derler buna. Daha evvel gelen kara ve kırmızı kurtlara benzemez. Bunlar kurtların en asilidir, sürüye asla zarar v
Tükendi
Her yere acı bir hatıra, her yere bir burukluk ve her yere ince yürek sızıları bırakarak yürüyordu insanlar. Tıpkı doktor Ertuğrul ve karısı Gülsüm gibi... Meğer ne çok yürek taşırmış insan. Bir, iki, üç, dört, beş, hatta belki yüzlerce... Geçmişten bize seslenen doygun yüreklerimiz... Hayat boyu yüreğimizi bırakıp da gittiğimiz ne çok yer, sıcaklığıyla bizi sarıp sarmalayan ne çok insan tanımışızdır. Bahtın bize kuracağı onca tuzağa rağmen, arada bir ‘Hey, ben buradayım!' diyerek, esrarlı sesiyle fısıldarl
Tükendi
Osmanlı Bolu'su veya devrin ifadesi ile Bolu Sancağı; Kuzeybatı Anadolu'da, batıda Sakarya nehrinden doğuda Sinop'a kadar uzanan ve Karadeniz kıyıları ile hinterlandını kaplayan coğrafya üzerinde yer alır. Tarih kaynakları bu bölgeyi Bitinya ve Paflagonya antik adları ile de kaydeder. Osmanlı devrinde bu bölgede Kocaeli, Hüdavendigâr (Bursa), Bolu, Çankırı ve Kastamonu sancakları bulunmaktadır. Bu yöre Osmanlı Devleti'nin kuruluş ve ilk yayılış coğrafyasıdır. Kâtip Çelebi Bolu'dan bahsederken "Bolu Anadolu
Tükendi
Elinizdeki kitap özellikle Tarih bölümüne yeni başlayan öğrencilere, tarih ile ilgili genel bibliyografya ve başlıca kütüphaneler hakkında bilgi vermek üzere tasarlanmıştır. Bibliyoğrafya ilminden kısaca bahsedildikten sonra, Türkiye ve Yurt dışında genel olarak Türkoloji başlığı altında toplayabileceğimiz bibliyografik eserler ve Türkolojiye hizmet eden, kişilerin kısa biyografilerine yer verilmiştir. Özellikle Ankara Milli Kütüphane'nin hazırlamış olduğu bibliyografik eserler ile Tarih Yayınları Bibliyogr
Toplumların çimentosu sayılabilecek unsurlardan birisi şüphesiz ki inançlardır. Günümüzde mevcut sorunları doğru algılamak ve yorum yapmak ancak geçmişimizi iyi bilmekle mümkündür. Osmanlıca olarak üç cildi Ahmet Rıfkı, bir cildi Cemalettin Çelebi tarafından yazılan Bektaşî Sırrı adlı eser inançsal ve tarihsel açıdan pek çok soruya cevap verecek nitelikte bilgileri içermektedir. Araştırmacılar, akademisyenler yaptıkları çalışmalarda bu eserin bazı bölümlerinden alıntılar yapmışlardır. Öncelikle eserin t
Birinci Dünya Savaşı boyunca dahi kaybedilmemiş bu topraklar, Misâk-ı Millî'nin ruhunu, özünü ve sınırlarını oluşturan şehirler arasında yer almaktadırlar. Günümüzde bu bölgede yaşanan acının ve dramın bize öğrettikleri kadar, ilham ve ibretleri de olmuştur. O dönem, Osmanlı toprağı olan Maraş'ta işgale karşı nasıl Milli Mücadele başladıysa, yine aynı dönem Osmanlı toprağı olan Rakka'da, Haseke'de, Afrin'de ve diğer yerlerde de Milli Mücadele başlamıştı. Dolayısıyla bu toprakların 1918'e kadar değil 1 Oca
Tükendi
Şairler hakikatten haber verir, gizli âlemlerin kapılarını aralar. Bütün güzel sanatlar gibi şiir ve edebiyat da insanların dünyasını zenginleştirir. Çok köklü bir geçmişe sahip olan Türk şiiri hemen her döneminde büyük şairler yetiştirmiştir. Yaşadıkları dönemi de en iyi onların eserleriyle takip etmek mümkündür. Elinizdeki kitap 15. yüzyıl şairlerinden Heratlı Lutfî'nin şiir dünyasını günümüze taşıyor.
Gülmek, Tanrı'nın yalnızca insana lütfettiği çok özel bir şey olmanın dışında diller ve inançlar ne kadar farklı olursa olsun bütün insanların ortak değeridir. Yeri geldiğinde anlatılan bir fıkra o toplulukta bulunan bireylerin duygu dünyalarına tercüman olmakta, ortak noktaları öne çıkararak samimiyeti artırmaya ve barışçıl bir ortama vesile olmaktadır. Bektaşî fıkraları genellikle sadece güldürmek için anlatılmaz. Anlatılan fıkralar bir hikmeti içerir. Hayatın hakikatini ya öğretir ya da hatırlatır. Bu n
Tükendi
Yıl 1925, cumhuriyet henüz ilan edilmiş ve bütün Mevlevî tekkeleri kapatılmış; Galata Mevlevîhânesi'nin aşçı dedesi Âlî Dede, kapatılış kararıyla beraber işsiz kalmıştır. Hem Çanakkale hem İstiklâl savaşı gâzisidir, vatanı kurtarmışlardır ama kendisi işsiz ve yuvasızdır artık. Eşi Mehpâre hanımın öğretmenlik diplomasını çeyiz sandığından çıkararak onun memleketine giderler. Roman böylece başlar. İttihatçı, Türk Ocaklı Âlî Dede bu ücra Anadolu vilayetinde de milletinin yardımında olacaktır. Yazar bu romanda
Tükendi
Şu Bizim Bektaşîler, Bektaşîlerce "Nasipsiz Bektaşî" olarak nitelendirilen Dr. A. Yılmaz Soyyer'in yeni bir çalışmasıdır. Nasip ya da ikrar, Bektaşî olabilmenin ilk adımındaki törendir ve Bektaşîler bu "Nasipsiz Bektaşî" nitelendirmesiyle Dr. A. Yılmaz Soyyer'i ne kadar da benimsediklerini ortaya koymakta; bir nasip âyininden geçmemesine rağmen fahren kendilerinden saymaktadırlar. Kitabın tamamında ya 19. Yüzyıl mezar taşlarından ya da muhtelif el yazması eserlerden yola çıkılarak "Bektaşî yolu"na dâir mühi
Atatürk "Gazi Mustafa Kemal" günlerinde, İzmir'de bir genç kızla tanıştı ve evlendi. 2 yıl, 6 ay, 4 gün birlikte yaşadılar. 25 Ağustos 1925 günü, Lâtife Hanım: "Lâtife Gazi Mustafa Kemal" olarak çıktığı İzmir'den; sadece 'Latife' olarak yine İzmir'e dönüyordu. Nasıl tanıştılar, nasıl yaşadılar, niçin ayrıldılar? Bu kitabın bir başka özelliği daha var. Kitap, Atatürk'ün bütün özelliklerini: Tutalım, sigara içerken, ne zaman halka yaptığını, ne zaman yapmadığını; yatağına pijama ile mi, gecelikle mi girdiği
Tükendi
"Elinizdeki kitapta Türk kültürünün çeşitli konuları hakkında incelemeler yer almaktadır. Birbirinden bağımsız makaleler halindeki bu yazılarda aslında bir bütünlük de göze çarpmaktadır. Tarihimizin ve kültürümüzün çeşitli yönleriyle ele alındığı bu yazılarda tarih ve kültürümüz hakkında yapılan tahrifatlar da ele alınmış, bunları yapanlar eleştirilip onlara gerekli cevaplar verilmiştir. Kitabın tarihimizin, kültürümüzün bazı ayrıntılarını öğrenmek isteyenlere yardımcı olacağı kanaatindeyiz."
İnsan toplumsal bir varlık, ancak birey olarak bazen toplumsallıktan uzaklaşıp (veya uzaklaştırılıp) toplumun dışında kalabiliyor, yani bir nevi kendini soyutluyor. Bunu bazen maddî olarak bazen de ruhî olarak yapıyor; yani ya diğer insanlardan tamamen kendisini ayırıyor, münzevî bir hayatı tercih ediyor veya insanların içinde kendisini ruhen ayrı hissediyor. Buna yalnızlık diyoruz. Dilimizdeki "yalın" kelimesinden türeyen "yalnız"; etrafından, insanlardan soyutlanmış kimse demekken "yalnızlık" da insanın "
Orijinali, yani eski harflerle yazılmış olan kısmı 36 sayfadan ibaret olan bu kısa tarih dünyadaki tek nüshadır ve bir başka kopyası bulunana kadar da öyle kalacaktır. Osmanlı Tarihinin en karanlık ve kargaşanın hüküm sürdüğü dönemlerinden biri olan 17. yüzyılın kısa bir özetidir ve Sultan 4. Murad Han, padişah olana kadar hayatını tek bir odaya kapalı olarak her gün öldürülme tehlikesi ile korku içinde yaşadığı için pek normal olmayan ve lakabı Deli olan İbrahim Han ve lakabı Avcı olan 4. Mehmedin ilk salt
"Çerağlar Uyanırken", ismini Bektaşi ayin-i cemlerinde çerağların uyandırılışından yani mumların yakılışından almakta... Roman, 1826'da Bektaşi tekkelerinin kapatılması döneminde idam edilen Üsküdar Bektaşi Dergahı babalarından Kıncı Baba'nın oğlunun üzerine kurgulanmış bulunmakta. Olay 1848 yılında başlar. Kıncı Baba'nın oğlu Hasan her ne kadar bir medrese mollası olarak yetiştirilse de medresenin genel kanaatinin haricinde bir mezhebi kendisine yol olarak seçmiştir. Yüzlerce yıl önce tarihe gömülmüş b
Elinizdeki eser, Türkiye'de Türk tarihi alanında ezberleri bozacak bir çalışmadır. Tarih ve siyaset alanında Viyana'dan beri geri tutulan Türklerin aslında dünya tarih ve kültürünün ne denli merkezinde olduğunu da göstermektedir. Bize dikte ettirilen batı eksenli tarih anlayışından farklı olarak, Türk ve doğu eksenli ve özgüvenli olarak kaleme alınmıştır.  Eserde binlerce yıllık Türk toprağı olan Deşt-i Kıpçak'ta yok edildiği sanılan ama bir Türk boyu olarak yaşayan ve Rus adı ile anılan, kurganlardan, Ru
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 20 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1