...oğlu Metin!.. Uğruna sorguya alındığı oğlu... Evlat her şeyden kıymetliydi, insan kendinden vazgeçebilir miydi hiç!.. Ateş emri bekleniyordu. Ve çok geçmeden, ormanda yüzbaşının sesi yankılandı; "Ateş serbest!.." Hemen ardından, derin sessizlik içerisindeki orman korkunç bir gürültüyle sarsıldı...
"Tahmin ediyorum; Bu ailede kaç kişi var diye düşündünüz? Hepsini söylemedim, bir kişi kaldı; Miyase Halam! Böylece sekiz kişiden oluşan ailemizin hepsini öğrendiniz.Ailemizden sayılan, bir de dedemin süt beyaz atı var. Atına ahır kiralamış, orada bakıyor. Zaman zaman bizi de götürüyor giderken. Atı ile yaşadığı o kadar güzel anıları var ki zamanı gelince onları da anlatacağım. Tabi, dedem sürekli aynı ata bakmıyor. Biri hastalanınca, ölünce gidip yenisini alıyormuş. Dedem öyle diyor. Bir ortak yanları var
Murat, ne diyeceğini bilemeden sustu. Oysa söylemek istediği öyle çok şey vardı ki. Karşısındaki bu öğretmen bir anda, okula gidemediği için üzülen o küçük boyacı çocuğun hayatının mimarı olmuştu.O, denize doğru yol alan, gürül gürül bir ırmaktı şimdi...
Yrd. Doç. Dr. Sedat Bahadır, 1962 yılında Hatay'ın Reyhanlı ilçesinde doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Reyhanlı' da tamamladı. Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi' nde Lisans, Gazi Üniversitesinde Yüksek Lisans ve Doktorasını bitirdikten sonra on yedi yıl Mustafa Kemal Üniversitesinde Öğretim Görevlisi olarak çalıştı. Halk Edebiyatı alanında birçok çalışması olan Sedat Bahadır, Artvin Çoruh Üniversitesi Fen Edebiyatı Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde Yardımcı Doçent Doktor olarak görev yapm
Çok derinlerde bir yerlerde gömülmüş kalbimin en ücra köşesinde bir sevgili vardı. Bir yanda da hayalden öte bir şey olan; canlı ve gündelik hayatımın içinde Roza vardı. Kavuşamayacağım hayalimdeki sevgiliyi, Roza'yla yaşıyordum.
BİR ÖMÜRLÜK Bir tohum ektik toprağa. Bakışımız anlam kazanırken, Tutuldu dilimiz. Kesildi nefesimiz. Yaratılmış ne varsa hayatta, Su, toprak, hava, güneşten, Ürperdi tüm umutlarım. Sen ki; Mimoza kokulu yârim. Ben ki: Senin nefesin, Öyle bir yerdeyiz ki. Senli duygularım: Bir çocuk gibi saf, temiz, Bir ömürlük. Yüreğim yüreğinde, Gözlerim gözlerinde, Bize ayrılık yok.
DİKEN KOKUSU Her nebinin nazarı ilham verdi koyuna, İnsanlar ibret alsın, hepsi koyun koyuna, Önce okşa onları, sonra yonca koy una, Yürü tohum ekmeğe, muhtaç olma ekmeğe. Bütün koca sevdalar neden sarkar yarına, Çeken nedir kartalı, yalçın dağın yarına? Tek sırrını söyleme candan özge yârına, Balık duyar deryada, o da gider der yâda. Ulubatlı burçlara al sancağı dikende, Gülüyordu atlası dokuyan da diken de, Yâr elinde gül kokar, güle değen diken de, Sen de katıl sürüye, belki aşka sürüye...
Avucumda bir tutam tuz,
Bir kuru ekmek sakladım bölüşmek için.
Bilirim,
yara açar sebepsiz gitmeler,
Siz yine de çağırın sevdayı,
Gelirse bir atımlık kengerim,
Bir de gülüşüm var şeker niyetine...
...
Burası, çok eski tarihlerde kurulmuş, küçük bir şehirdi. Her tarafı yemyeşil ormanlarla kaplıydı. Bahçelerinde çeşit çeşit meyve ağaçları vardı. Fırsat bulanlar, buralarda piknik yaparlardı. Yemekler hazır oluncaya kadar, çocuklar meyve ağaçlarının altında oyunlarını oynardı. Atlarlar, zıplarlar, yarışırlardı. Eli çabuk olup sofrasını erken hazırlayanlar, çayını da erken demler, yan komşularına ikramda bulunurlardı. Gün böyle şenlik havası içinde geçerdi.
Fakat bir gün şehirden üç çocuğun nehirden üç bacak
Ben mavi ceketli çocuk, Sen sonbaharın azılı ekimi. Sen saçlarını rüzgâra emanet eden nazlı,
Sarıl bana, bırakma! Toprağın çiçeği sahiplendiği gibi sar beni. Ben mavi ceketli çocuk...
Mevsimi kaybetmişe ne kıştır ne de yazdır,
Yağmuru bilmeyene hava her gün ayazdır.
Çelik bükülürmüş de ön yargı bükülmezmiş,
Ona apak kapkara, katran ise beyazdır.
Bu kitap bilim, ekonomi ve sosyal yaşamın dünü, bugünü ve geleceğini nöro-ekonomik perspektiflerle mercek altına almaktadır. Çalışma, yenilikçi ve öncü içeriğiyle okuyucuyu düşünce sınırlarının ötesine geçmeye zorluyor. Ve dahası bu çalışma bilimin barışçıl ve adaletli bir toplum yapısının oluşmasında üstlenebileceği rolleri tarafsız bir perspektifle gözler önüne seriyor.
Bir zamanlar küçük bir kasabanın küçük bir evinde Neni isminde akıllı bir çocuk vardı. Bu çocuk çok zeki bir çocuktu. Gözünden hiçbir olay kaçmazdı. Kasabanın okulundaki en zeki öğrenci o idi. Bütün arkadaşları onu çok kıskanırdı.
Bir gün, kasabada büyük bir olay başladı; Her gün öğle saatlerinde kötü niyetli bir tilki kasabaya gelip insanları korkutuyor, herkesin tarlasındaki ekinleri yiyordu...
'Neni ve Ceni'nin Maceraları' 13 yaşındaki Ömer Aydın'ın ilk kitabıdır.
'Bugün dünyada en çok okunan kitaplar arasında Mevlânâ'nın Mesnevi'si yer alıyor, hatta yurtdışında birçok ülkenin müfredatında yer verilmiş durumda. İnternet, bilgisayar, televizyon, cep telefonu çağında 13. yüzyıldan bir bilginin sözlerine ve hikâyelerine bunca ilgi gösterilmesi şaşırtıcı bulunabilir.
"Ne kadar çok, o kadar iyi" şartlandırıldığı günümüzde ne yazık ki maneviyat açısından eksik kaldıklarını hissettikleri için Mevlânâ'nın insan sevgisi ile dolu sözlerine sarılıp içindeki sonsuz boşluğu
Vatan bizim ayak bastığımız,
Toprağı kanla suladığımız,
Semasını örter bayrağımız,
Gündüz sofra, gece yatağımız.
Kınalar yaksın bize anamız,
Düğünlerle şenlensin obamız,
Düşman üstüne döndü rotamız,
Çoktur uğruna can yaktığımız.
Öfkemiz kavurur her düşmanı,
Uzaklardan görünür dumanı,
Şimdi ayağa kalkma zamanı,
Titretir yeri adımlarımız.
Yürüyoruz dönmek haram bize,
Helal yoktur söz verdiğimize,
Hala şefkat gösterdiğimize,
Anlamazsa iner şamarımız.
Bizimle yazılmış senin yazgın,
Hatamız olsa da olma kız
' Zamanın farkına vardığında, koca iki yıl su gibi akıp geçmişti Paris'e yerleşmesinin üstünden. Montmartre'deki evinden dışarıyı seyre daldı. Paris tüm ihtişamıyla karşısındaydı. Sonbaharda rüzgârın önünde dans ederek ağaçlardan dökülen yapraklarla caddeler kırmızıya bürünmüş, güneşin bulutların arasından çıkarak görünmeye başlamasıyla gökyüzü de kırmızının tonlarına boyanmış; Paris, yeryüzündeki en yaşanılası şehir, kıpkırmızı bir fonla sanki bir masal alemine dönüşmüştü... '
?'Sanatla uğraşan insanlar ezel ve ebed arası madalyon görevindedir. Verilecek her yeni örnek, aslında olan bir gerçeği farklı objektiflerde ele alıp tek
deklanşöre basılmasıyla elde edilen bir fotoğraf olacaktır. İçimin kıssasından taşan bu cümleler, zaman yağmurunun zihniyet taneciklerine karşı açılmış gerçeğin şemsiyesidir.
Biz kendimize ?efsane" diyemiyoruz ama bu yönde yakıştırmalar çok. Dinleyicilerimizin yüreklerinde dönemin güzelliklerini vurgulamak ve yaşadığımız sürece yeni Anadolu Rock şarkıl
Toplam 36 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.