İnsan bazen gerçeklere ulaşmak için hayaller kurmak ister. Bazen de hayaller ile hayatlar birbiriyle yarışır. İşte elinizde bulunan bu kitap, tam da böyle vakaların kitabı... Bu kitapta Osmanlı coğrafyasından miras Orta Asya'dan Balkanlar'a, Hindistan'dan Afrika'ya, Sibirya'dan Avrupa içlerine uzanan hikayeleri göreceksiniz. Yaşanmış Acayip Hikayeler'de, acayip, iz bırakan, nostalji tadında hikayeler sizi bekliyor.

Hikayesi anlatılan kelimelerle bazen bir dost sohbetinde bazen bir kitapta bazen de bir muhabbet esnasında karşılaşıldı. Lügatler, atasözleri, dini ue edebi kaynaklar hikâyenin teşekkülünde yer aldı. İnsan ue Hayat Dergisi'nde 'Kelimelerin Hikayesi' köşesinde iki yıl zarfında hayat bulan bu hikâyeler, okuyucuların talebi üzerine kitaplaştırıldı. Siz de hayatınızda olmazsa olmaz dediğiniz kelimenin hikâyesini yazabilirsiniz.

Satış dehalarının kullandığı, sıra dışı satış ve pazarlama teknikleri artık emrinizde. Kelime oyunları, beden dili ve çeşitli psikolojik teknikler sayesinde, siz de istediğiniz kişiyi dakikalar içinde ikna edebileceksiniz. "Aslında her şey bir soruyla başladı: "Pazarlama uzmanlarının insanları ikna etmek için kullandıkları teknikler, neden sosyal hayatta da kullanılmasındı ki?" Ayrıca pazarlama hayatında geçerli olan birçok kaidenin aslında hayatın içinde yer alan tecrübelerden oluşuyordu. Tek yapılması ge

Eğer bir çocuk, medyanın verdiği kavga ve gürültü ile yaşarsa, kavgacılığı öğrenir. Ve bir çocuk sanal da olsa medyanın korkuları içinde yaşarsa, her şeyden korkmayı öğrenir. Bir adam, global medya aktörlülerinin aşağılamaları, kendisine acıyarak bakmaları ile büyümüşse, kendini zavallı hisseder. Bir kadın, dizilerden kıskançlıkla yoğrulursa, kendinden ve çevresinden nefret etmeyi öğrenir. Ancak bir çocuk, huzurlu bir aile ortamında büyürse, gerçek sevgiyi, muhabbeti öğrenir Bir baba, yalanın her türlüsünü

Bu eser ile nereden gelip nereye gittiğinizi göreceksiniz. 2000'li yıllardan geçmişe, aile bağlarını ve manevi şecerenizi de yeniden tamir edeceksiniz. Soyağacınızda yer alanlara bakarak genlerinizde taşıdığınız meslekleri, hayatları, hikayeleri ile beraber öğrenecek, akrabalar arasındaki yerinizi yeniden konumlandıracaksınız. Ayrıca 1900 senesinde İkinci Abdülhamid Han Devri'nde yazılan Aile İsimleri Lügati ile akrabalık bağlarını pekiştireceksiniz.

Her belde için yazılanları okurken hangi hikayenin parçası olduğunuzu düşünecek ve uzak coğrafyalarda olanları hissetmeye çalışacaksınız. Bu kitapta: - Devri zamanında bir beldeyi ihya ettiği halde ismi kalmayan, sadece İslamiyet için yaptıklarının izi kalanların... - Dünyanın en uzak adasında bile insanların aralarında sessizce dolaşıp onlar için dua edenlerin... - İslam mirasından pay almaya çalışanların, paylarına düşenleri koruyamayan mazlum ve sessiz beldelerin... - İslam beldelerinin kendi içindeki "b

Fikir dünyamızı kelimelerle inşa ettiğimiz doğrudur. Ya hisler dünyasını nasıl oluşturuyoruz? Tabii ki kelimelere hisler yükleyerek. Serinin birinci kitabında kelimelerin nasıl üretildiği, nasıl değiştiği anlatılmıştı. İkinci kitapta kelimelere yüklenen hissiyatlara dikkat çekildi. Stres, emoji, mektup, harman, hürriyet ve aşk derken hangi hisler geçiyor içinizden. Kelimeler, hislerinize tercüman olacak.

Elinizde bulunan "Mavi Minibüs" adlı kitapta yirmi altı hikaye yer alıyor. Kitabın adını belirlerken önce, ilk kitapta olduğu gibi içindeki hikayelerden birinin adını kullanmayı düşündük ama daha sonra, "Kesekağıdı" adlı hikayenin gizli kahramanı olan mavi minibüste karar kıldık. Şükrü Bey, pazara, yüke, köye, gezmeye, kısacası her türlü işine koşmuştu mavi minibüsü. Biz de kitap ismi olarak kullandık.

Pişmiş tavuğun başına neler geldiğini hepiniz bilirsiniz, bilmeseniz de sorup öğrenirsiniz. Biz pişmemiş tavuğun başına gelenleri anlatacağız, siz okuyacaksınız. Yumurtanın iki seçeneği vardır. Ya taze taze alınıp pişirilecek, ya da civciv olup büyüyecek, tavuk olacak. Tavuk olmak için de iki seçenek var: Ya yumurta tavuğu ya da et tavuğu olmak. İşte pişmemiş tavuğun başına gelenler burada başlıyor. Önce bunu zihnimize bir yerleştirelim. İçinde evrim kokan ve bir muamma gibi gösterilmeye çalışılan ‘Tavuk mu

Kitap ve okumaya dair ciddi sorular sorulabilmeli: Okuryazar olmak yetiyor mu? Ömür her kitabı okuyacak kadar uzun mu? Bütün okumaların sonunda kafası karışık aklı bulanık birine mi dönüştünüz; yoksa az zamanda tesirli kitaplarla ayaklı kütüphanelerin bir üstü canlı kitap olarak hayata karışabildiniz mi? En önemlisi, okuma mücadelesi verdiniz mi? Bilgiyi sadece kitaplarda bırakmayarak hayata tatbik etmektir, canlı kitap. "Doğru bilgiyi sadece kitaba hapsetmek değil, doğru bilginin sahasını genişletmek

Zeka insanlık var olduğundan beri üzerinde konuşulan; ancak çoğu zaman insanın kişisel çıkarları üzerine kurgulanmış dünyevi bir emtia olarak karşılık bulmuş ve ona sahip olmak, kişisel bir ego göstergesi kabul edilmiş. Bu kitaptaki temel maksat, zekayı akıl ve ruh ile harmanlamak, insanın insanî değerlerini, yeteneklerini, iyiliklerini, güzelliklerini, topluma fayda tarafını yeniden keşfetmesini sağlamaktır.

İş, güç, ev, araba... derken bazı şeyleri atlıyoruz, unutuyoruz. Bazı ipuçlarını kaçırıyor, sağlığımızı tekrar kazanmak için verdiğimiz mücadeleyi ne yazık ki yerindeyken veremiyoruz. Hayatımızın ve sağlığımızın değerini ancak kaybettiğimizde anlıyoruz. Mesele uzun bir ömür değil mutlu ve huzurlu bir hayat sürebilmektir. « Sıhhatnüma » bizlere hayatta kaçırdığımız ipuçlarını yakalamaya ve sağlığımızın kıymetini onu kaybetmeden önce bilmemize, mutlu ve huzurlu bir hayat sürmemize yardım ediyor.

Çocuğun dünyaya gelişi güzeldir de onu gelişigüzel yetiştiremezsiniz. "Eğitimin ABÇ'si" bütün eğitimcileri yaratılış gayesine uygun eğitim hedefleri belirlemeye davet ediyor. Çocuklar kabiliyet, hüner ve prensipleriyle hayata doğuştan hazırdır. Bunu keşfetmelerine yardımcı olmaksa ebeveynlerin görevidir. Var olan güzellikleri muhafaza etmenin ve fıtrat ayarlarını bozan eğitim uygulamalarına son vermenin önemi anlaşıldığında işler yoluna girecektir. Başkaca çabaya lüzum yoktur. Elinizdeki kitabın asıl iddias

Geleneksel yapılar değişti. Geçtiğimiz iki yüzyılda sanayileşme, taşımacılık ve haberleşme alanında yaşanan ilerlemeler dünyanın şeklini değiştirdi. Bu değişim öyle lanse edildi ki karşısında kimse duramaz hükmü kaidesi getirilmeye çalışıldı. Mutfak kültürüne de sirayet eden değişim karşısında mevsimine göre beslenme kültürü kendini koruyabilen nadirlerden olmaya muvaffak oldu. Neyse ki son yıllarda yemek endüstrisinin baskısının insanlara dayattığı hazır yemek kültürüne karşı geleneksel yemek kültüm yenid