İnsanın algısında ve farkındalığında önemli bir yere sahip olmasına rağmen çocuklarımız dışında doğallıkla sanatsal üretim yapan yok gibidir. Yetişkin bir bireyin yapmaya değer bulduğu şeyleri keşfetmesi ve yapması ise araştırma ve çaba gerektiren, kendisi ve yaşadığı kültür için faydalı ve değerli bir kazanımdır. Çünkü sanat sadece seyirlik bir sunum değil, aynı zamanda bireyin yaptıklarıyla kendini ifade ettiği bir yaşantı sürecidir.
Bu kitaptaki uygulamalar yaşamla dolaysız kurdukları bağlarla sanatın d
Lirik bir felsefe metninin önsözü, bir evin girişi gibi olmalıdır;
ne yanındaki diğer evlerin kötü görünmesine yol açacak kadar
büyüleyici ne de evin odalarının merak edilmesini önleyecek kadar
sönük olmalıdır.
Ahlakın eleştirisine giriş olarak nitelendirebileceğimiz bu kitapta,
bazı okuyucular yazarın öznel hakikati üzerine avare bir şekilde takılı
kalmasına aldanıp öfkelenebilir. Tıpkı Montaigne gibi gereksiz
satırlara ilaveten, riyakârlık tapınaklarla sınırlı olsaydı, bu suçlama
nesnel olarak da temellen
"İçinde rastlantı olmayan, yalnızca salt düşünce ürünü olan bu oyunu kendine
karşı oynamayı istemenin mantık olarak bir saçmalık olduğunu en sığ düşünceye
sahip biri bile anlayabilirdi. Çünkü satrancın stratejisi, birbirinden farklı iki beyinde
farklı biçimlerde gelişmesidir. Bu özellik oyunu çekici hale getirir. Bu tinsel savaşta
siyah, beyazın yapacağı hamleyi tahmin edemez ve çıkarım yapıp engellemeye
çalışır. Diğer taraftan da beyaz siyahın amacını anlamak ve önlemek için uğraşır.
Eğer siyahla beyaz ayn
YERALTINDAN NOTLAR
Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
"Gelgeç gönüllü ve tutarsız bir yaratık olan insan, belki de satranç oyuncuları gibi hedefi değil de hedefe giden yolu yürümeyi sever. Belki de insanın yöneldiği tek hedef, hedefe yönelik çabasıdır; baş¬ka bir deyişle yaşamın ta kendisidir! Oysa, iki kere ikinin dört et¬mesi, bir formülden öte bir şey değildir. İki kere ikinin dört etmesi ise yaşam değildir! Bu ancak ölümün başlangıcıdır. İnsan bundan hiç değilse korku duymalıdır. Bu korku benim şu anda bile
Kadim zamanların hakikati çoktan unutulmuştu. Kefareti ödenmeyen bilgelik kendini esirgemişti. Anlam, yeni bir form ve nesne arıyordu. Akıl, yeni bedenlerde zuhur ediyordu.
İnsan aradı, yüzlerce yıl aradı, binlerce yıl sordu: "Biz nereden geldik ve nereye gidiyoruz?" Bulduğunu sandığı cevaplar arasından önce taşları seçti. Bilim yük¬selişe geçince taşlar bırakıldı. Dinler bilime, bilim dine savaş açtı. Dinler galip gelince bilim geri çekildi; bilim galip gelince dinler geri adım attı. Tam muta¬bakat sağlan
Dünyanın iletişim biçiminin tamamen değiştiğini ilan eden Youtube'a yüklenen ilk
videonun ardından, insanlar; bilgiye ulaşmada daha hızlı, haber alma özgürlüğünde
daha da çok özgürleşti. Paylaşılan ilk video bir bakıma şu anda fenomen dediğimiz
insanların da doğuşunu müjdelemiş oldu.
Şundan eminim ki, hangi dilden, hangi ırktan, hangi dinden, hangi ülkeden olursa
olsun son yıllar da hemen herkes, şu soruyu arama motorlarına soruyor; ‘'fenomen
nasıl olunur?'' ve bu sorunun cevabını bulmak, özetle işin sırrın
Yollarına gül döktüm gelmedin, Elâ gözlerinden yaşlan silmedin, Ağladın bir gün olsun gülmedin, Elâ gözlerine kurban olduğum. Geleceksin diye hayaller kurdum, Elimde çiçekler bekledim durdum, Bir ara seni hep arayıp sordum, Elâ gözlerine kurban olduğum. Bu günde gelmedin gözlerim doldu, Elimde çiçekler sararıp soldu, Hava karardı bak akşam oldu, Ahu gözlerine kurban olduğum. Karanlığın acısı içime çöktü, Bulutlar üstüme gözyaşı döktü, Sensizlik bu günde boynumu büktü, Elâ gözlerine kurban olduğum. Ümidim ar
Fatma Hanım Sık Sık Rüyalarında Aksakallı, Nur Yüzlü, Mübarek Bir Yaşlı İnsan Görüyormuş. Bu Aksakallı Kişi Fatma Hanım'ı Elinden Tutup Bir Irmağın Üzerinde Bulunan, Tahtadan Yapılmış Ve Neredeyse Tamamen Çürümüş, Daracık Bir Köprüden Karşıya Geçiriyormuş. Fatma Hanım Köprüden Geçerken Çok Korkuyor, Korkudan Nefes Bile Alamıyormuş. Fakat Köprüyü Geçince Derin Bir Nefes Alıp Rahatlıyormuş. Her Uyandığında İse ‘Ey Ulu Allah'ım Sana Hamdolsun. İnşallah Kurtuluşumuz Yakın,' Diyormuş...
Dramatik yapısıyla özgün ve içrek bir çınlayışı olan Şiirim Sana Kanar, Mustafa Karanfil'in şiire tutunma hevesini yankılamaktadır. Karanfil, kanayan iç yarasının şiire meyledişine rıza göstermiş ve hiçbir yasaya boyun eğmeden akışını dillendirmiş...
?Ah...
Neden ayrılık oldu?
Gözlerim sellere boğuldu.
Neden?
Bu bahtsız bedenimi,
Alev aldı,
Tutuştu."
Zelal
Zelal keçeke pir baş e
Sibê êvar xwe ra dimeşe
Emrê wê çare nebûye şeş e
Li dinyayê xwe ra dike temaşe
Zelal her roj diçe dibistanê
Dersê digre ji Gulistanê
Pir dicemide ji zivistanê
Digere dibê pêlava min kanê
Her roj pirtûka dixwîne Zelal
Dibêje kîjan keçê ra bibim heval
Ezê jî mezin bibim derbas be çend sal
Dibê ezê tu car nekişînim xem û xeyal
Zelal keçeke pir şêrîn e
Her roj dikişîne axîn û nalîn e
Dilê wê kul û tev da birîn e
Çima felek Zelalê ra bi kîn e
Liseyi okurken, okuld
İnsan yapacağı her hareketin ve söyleyeceği her sözün arka planını düşünmesi gerekir. Zira bir kalp kırmak bir Kâbe yıkmaya eşit ise eğer; Yapacağı her hareket eylem ve söyleyeceği her sözün nelere mal olacağını iyi hesaplaması gerekir.
İnsan kendi acısını kendi kinini nefretini ve hıncını bir başkasından çıkarma hakkına sahip değildir. Aksi durumda yanlış yapılan her fiil döner dolaşır yine sahi-bini bulur.
İnsan dünyada tek başına yaratılmış bir varlık değildir.
Onun için kalbini kırdığımız veya hayatına
"İnsan olma yolunda hangi kavramlar kulağa hoş geliyor?", "Yaşadığımız evrenle ruh bütünlüğünü nasıl sağlayabiliriz?", "Duygu dünyamıza yön verebilirsek, başarı kaçınılmaz mı?" vb. soruları çoğaltmak mümkün. Mühim olan; soruların girdabında savrulmadan ve yitmeden, yitirilmiş olanı yeniden keşfederek, ve belki de onu ilk kez icat ederek, kadim insanlık düşünü, mümkünler evrenine dahil etmek...
Gündelik yaşamda ıskaladığımız ve farkında olmadığımız bir bilinçle hareket ediyoruz çoğu zaman. Materyalist dünya
Varlık âleminde yaşayan ve kendini kuşatan objeleri alımlamak ve kendini eylemek durumunda olan birey, her zaman sanat eseri ile ilgili değildir. Birey sanata ilgisiz, bilgisiz, estetik açıdan duyarsız olsa bile, bu durum onun, duyusal algı yoluyla estetik fenomen yaşantıları gerçekleştirmesine engel oluşturmaz. Bireyin kendisi için anlamı olmayan şeylerle ilgilenmeye hevesli olmadığı düşünülürse, süjenin estetik bilimi ile birincil ilgisi, estetik konusunda bilgi birikimine sahip olmak değil, duyularını fa
"Bu kitap, insanları karanlıktan, sevgisizlikten,
parçalanmışlıktan, ahlaksızlıktan, cehaletten, yalandan,
adaletsizlikten, büyük ateşten kurtarmak için gönderilmiş
bir mucizedir. Bu kitap arşların tepesinde Altın Kitap
olarak isimlendirilir. Sen de kitabı öyle isimlendir
Haberci."
Salt kötülüğün hüküm sürdüğü bu sonsuz şimdi
cenderesine boyun eğmeyen, kendini karanlıktan esirgeyen
bir azınlık, bütün kefaretlerin ötesindeki Habercisine
kavuşunca, rüyaların eşliğinde ve de aklın ipekle sınanmış
keskinliğinde
"Toplumsal yenilenme için kişisel yenilenmeye zaman ayıran, iradesi, fikri, vicdanı hür fertler dünyanın her yerindeler.
Onlar, kendi etki alanlarında yaşadıkları toplumun barındırdığı aksaklıklara çözümler üretirler. Onlar toplumsal sorunların
çözümü için gerekli kaynakları bir araya getirirler. Sorunlara duyarlı olduklarını eylemleriyle ve söylemleriyle ortaya
koyarlar. Daha yaşanabilir bir dünya için yaptıkları, kendi varlıklarını (beceri, bağlantı, deneyim, para vs.) topluma faydalı
olma uğruna harc
"Sözümün akışını bozup güzel tümceler aramaktansa, güzel tümceleri bozup sözümün akışına uydurmayı daha doğru
bulurum. Bir sözün ardından koşmamalıyız; söz bizim ardımızdan koşmalı, ideale giden yolumuzu açmalı. Ağzımızdan
çıkan kelimeler fikirlerimizi içine almalı ve dinleyenin zihnini öyle etkilemeli ki, artık kelimeler hatırlanmasın, anlamı kalsın
insanların yaşamında. İster kâğıt üstünde olsun ister ağızdan, benim sevdiğim konuşma dolayımsız, içten, lezzetli, şiirsel,
sıkı ve kısa kesen bir konuşmad
Üçlünün önünde yorucu bir zaman dilimi duruyordu. Konseyin üzerinde durduğu Poseidon projesi bitmek üzereydi. Ve Nevada'ya hareket etmeleri gerekiyordu. Bu proje illuminati'nin olmazsa olmazıydı. Çünkü bu projeyle tarifsiz bir güce kavuşacaklardı. Ve yapılanlar kimse algılayamayacaktı. İşte bilim böyle bir şeydi. İstenildiğinde faydalı imkânlar sağlayabildiği gibi istenildiğinde yıkıcı bir kuvvet olabiliyordu. İlluminati tüm planlarını askıya alarak bu projeye yönelmişti. Tabiki bu askıya alış alt yapıları
Toplam 17 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.