Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 24 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Mehmed Âkif adlı bu kitap, şair hayattayken yayımlanan onunla ilgili ilk bütünlüklü çalışmadır. Kendisi de şair ve yazar olan Süleyman Nazîf'in eseri, Arap harfleriyle kitap hâlinde ilk kez 1924 yılında basılmıştır. "İstiklâl Marşı" şairinin kişiliği, düşüncesinin kaynakları, şiiri; eserlerindeki insanî, vicdanî ve millî tavrı hakkında önemli bilgiler sunan bu eser, devrinde şaire yöneltilen pek çok eleştiriye de cevap vermektedir. Elinizdeki kitapta, eserin 1924'te yapılan ilk basımı esas alınmış; metin h
Tükendi
Osman Kılıç, Bulgaristan'da doğup büyüyen ve Bulgar devletinin ilk kurulduğu dönemlerde ülke Türklerine reva görülen zulmü bizzat yaşayan bir aydın olarak hatıralarını Kader Kurbanı'nda dile getiriyor. Böylece çağına tanıklık ederek Bulgaristan Türklüğünün yakın tarihine önemli bir katkıda bulunuyor. Hatırat kitapları, tarih bilimine en önemli katkı sağlayan, tarihçilere olayları değerlendirmede kıymetli malzemeler sunan kitaplardır. Dolayısıyla Kader Kurbanı, Bulgaristan Türk tarihini tarafsız ve hakkaniy
Tükendi
Hoca Ahmet Yesevi, mescidin damında kıbleye döndü, münacatta bulundu: Kainatın yaratıcısı lütfedip yolumuzu verirse, bugün Mekke-i Mükerreme'ye doğru atlanacağız.Nasip olursa Hacerülesved'egözümüzü sürüp, yine ana yurda döneriz. Eğer bir avuç toprağımızyabancı ellere takdir ettiyse, ne çare. Yaradan'ın iradesi... Dönüp sizigöremezsek, razı olun, ata yurt seması! Gariplerin göz yaşı gibi ışıldayansayısız yıldızlar, sizler de razı olun bizden. Geceleri misafir yolcularınyolunu aydınlatan ay, razı olun! Bir
Tükendi
Kitapta yer alan söyleşilerin çoğunluğu şiir ve şairler üzerine. Özdenören'in, şiirin doğasının kavranmasına yönelik çok incelikli ifadeleri var. Şiire ilişkin bilgi vermekten çok, şiirsel olanın duyulmasına yönelik hususları anlatmayı tercih ediyor. Hüküm vermiyor. Şiirin mahiyetini sezdirmeye çalışıyor ve bunu bir coşku içinde yapıyor. Okur bu coşkuyu hissediyor. Şiirin bir duyuş meselesi olduğunu herkes söyleyebilir ama bu duyuşun nasıl bir şey olabileceğini, hangi durumların bizi bu duyuşa götüreceğini
Gençlerle Baş Başa, 1936'nın bahar aylarında yirmi dört farklı kişiyle yapılmış ve Kurun gazetesinde yayımlanmış mülâkatlardan oluşuyor. Soruların hareket noktasını, 1935'te Matbuat Müdürlüğü'nün hazırlattığı Anthologie des Ecrivains Turcs d'Aujourd'hui adlı Fransızca antolojinin edebiyat dünyasında yarattığı tartışmalarda "hececi şairler" olarak bilinen neslin "Bizden sonra yeni bir nesil yetişmedi." iddiası oluşturuyor. Kurun gazetesi, bu iddiayı ve hececi neslin "Eserleri nerede?" sorusunu merkeze alarak
Bir sosyologun gezi notlarından oluşan Seyyah ve Derviş, "gittim, gezdim, gördüm" tarzında bir seyahatnameden çok bir anlama çabası, bir sorgulama, bir muhakeme, bir analiz koyuyor önümüze. Çünkü yazarı, sosyolojiyle görüyor, tarihle anlıyor, edebiyatla anlatıyor; gezilerini bu üç disiplini harmanlayan bir dil ve üslûp içinde sunuyor. Yazar, "başkası bize ayna tutarak kendimizi tanımamızı sağlar" anlayışındadır. Dünyayı bu anlayışla dolaşır. Bu anlayış üzerinden başkasını anlamaya ve anlatmaya çalışırken as
Tükendi
Katherine Mansfield'ın mektuplarının bu yeni seçkisi ilk kez 1903'te öğrenciyken yazdığı mektuplardan, Fontainebleau'da Gurciyef'in merkezinde, tüberkülozun pençesindeyken yazdığı mektuplara kadar uzanır. Vincent O'Sullivan, Wellington'daki Victoria Üniversitesi'nde İngilizce profesörüdür. Margaret Scott ile beraber Katherine Mansfield'ın Toplu Mektupları'nı derlemiştir. ?Odun Ateşiyim Ben"deki mektuplar, onun hazırladığı Seçme Mektuplar adlı kitabın tamamı ve bütünüdür. Bu yayında, O'Sullivan'ın ?Sunuş" ya
Marcel Prevost'nun Kadın Mektupları adıyla Turkceye cevrilerek 1897'de kitap olarak cıkarılan eseri, donemin yazarları tarafından heyecanla karşılanır. Once Safveti Ziya, Servet-i Funun Mecmuası'nda Hanım Mektupları'nı yayımlamaya başlar; ardından da benzer tarzda metinler donemin dergilerinde gorunur. Boylece bir yazma tarzı doğar. Hikaye etmenin mektup formu kullanılarak gercekleştirildiği bu tarzın Turkcede ilk orneklerinden biri olması bakımından Hanım Mektupları, onemli bir melez metindir.
Yeşil cuhalı cok cekmeceli yazı masalarını, deniz fenerlerini, Ming mavisi ejderhalı cay fincanlarını, gunluk yazmayı, atlasları, seyahatnameleri, Rhapsody in Blue'yu, sarı rengi, butun alfabelerdeki harfleri, Sabite Tur Gulerman'ı, şahmeranlı camaltı resimlerini, adaları, defter kaplamayı, ikonaları, kirpiyi, Maria Callas'yı, kurşun kalemleri, yedi kapılı bir yıldız gozlemevi yaptırıp pembeden başka renk kullanmayı yasaklayan mihrace Jai Singh'ın bir turlu gidemediğim harikalar diyarı Jaipur şehrini, başka
Türk edebiyatı, şiirin diğer türlere göre baskın olduğu bir edebiyattır. Bu, hem birikiminden hem de şiire yüklenen işlevlerden veya onun etkisinden kaynaklanır. Her dönem gözde bir tür olan şiirdeki değişimler, tepkiyle karşılanmıştır. Tepkiler, kuşak çatışmasını haber verdiği gibi, şiire yaklaşımın farklılaşmasını ve şiirden beklentilerin değişmesini de bildirir. Kimi zaman yoksayıcı bir tutumun da izlendiği şiir tartışmalarında; şiirin kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğu, yok olmak üzere olduğu
Tükendi
Ben yitik rüyamın peşindeyim. Âdem'in yeryüzüne ayak bastığında daha dünyalılaşmamışken, ayaklarından bir elektrik akımı gibi toprağa geçen özülke kokusunu arıyorum. Nuh'un, gemisinden çıktığında âdeta öte dünya duyguları taşıyan gövdesinden toprağa aktardığı şükrü arıyorum. Musa'nın Tur Dağı'nda, nurdan gözleri kamaştığında nura dönen gövdesinden toprağa akan yitikülke özlemini arıyorum. Efendimiz'in Hıra Dağı'nda vecd içinde kayaları nura dönüştüren teslimiyetini arıyorum. Ben dağlarda yitik ülkemi arıyor
1940-1950 arası yıllar, edebiyat tarihi açısından çeşitli tartışmalara sahne olmuştur. Bu dönemde tartışmaların bir kısmı, gazete anketleri üzerinden yapılmıştır. 1949 sonlarında dönemin genç gazetecilerinden Saadettin Gökçepınar, yeni yazarlara ilgi gösterilmemesi üzerine yaptığı ?Muharrir Neden Yetişmiyor?" konulu anketinde önce Halide Edip Adıvar, Falih Rıfkı Atay, Refik Halit Karay, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Ahmet Hamdi Tanpınar gibi dönemin önemli yazarlarına birtakım sorular sorar. Anketin devamı ola
Nurettin Topçu'nun bana yazmış olduğu mektupları yayımlanmak üzere kaleme aldığım bu kitapta okuyucu, tamamı belki iki formayı geçmeyen bu 18 mektubun dışında, daha çok benim hatıra ve izlenimlerimi bulacaktır. Doğrusu biraz da 1950'li yılların şartlarında Anadolu'dan intibalarımı ve öğretmenlik hayatımı da anlatmak istedim. Böylece bu bir bakıma, mektupların en eskisinin üzerinden 60 yıl geçtikten sonra bunların bana yeniden hatırlattıkları yanında 1950'li yılların şartlarından başlayarak ömrümün kırk yılı
Tükendi
Kültür dünyamızı renklendiren kişiler/kişilikler vardır. Onlar, bulundukları çevreyi etkiledikleri gibi, temsil güçleriyle de yer aldıkları çevrenin değerlerini yansıtırlar. Bu yüzden onların varlığı, kültürel değerlerin daha bir sahiplenilmesini hazırlar. Güçlü kişilikleriyle onlar, hem temsil ettikleri çevrenin değerlerini bilince çıkarmasını sağlar hem de temsil yetenekleriyle sembolik bir değer de kazanırlar. Gittikçe Artan Yalnızlığımız'da kültürel değerleri bilince çıkaran ve böylece sembolleşen on ön
Sonunda bağın olması gerektiği yere ulaştık. Üzüm bağı yerinde yoktu. Üzüm tevekleri yoktu. İncir ağaçları yoktu; incir kuşları yoktu. Bağın olduğu yer kocaman bir çam ormanı olmuştu. Ama ceviz ağacı orada duruyordu. Artık yaşlanmış, kurumaya yüz tutmuştu. Sanki bizi beklemişti bunca yıl. Belki de geldiklerinde burada bulunayım; yabancılık çekmesinler diye düşünmüştü. O ceviz ağacı da olmasa ne yapardık bilmem. Sonra uzun uzun baktık gökyüzüne. Artık gökyüzünde arıcık kuşları da yoktu. Belki de tüm bu yaşad
Tükendi
"Biz bir söyleşi olalı ve birbirimizden işitebileli" beri dünyada-olmak, Söz'den Yazı'ya doğru bir yolculuğun tarihidir. Bazı anlar vardır saltanatlıdır; bazı anlarda kalpler yeniden yazılır. Eğri oturulsa da "doğru" konuşulur, "güzel" yazılır. Gül alındığı, gül satıldığı bir alışveriştir bu. Gül saatinde biri sorar, diğeri cevaplar. Sonsuz bir muaşakadır bu. Gönülller yapmaya gelmiş insan, manasını idrak eder, zâtına hoşça bakar, kelimelerin kalbine girer... Fahri Tuna'nın "Eğri Oturup Doğru Konuşalım" ki
Tükendi
Bu kitabı hazırlama amacımız Dr. Ahmet Cebeci'nin maceralı ve mücadeli hayatının milletimizce bilinmesine vesile olmak ve yayın dünyasına da kalıcı bir hatıra eseri bırakmaktır. Ayrıca bu kitabımızda yalnızca kişisel anılar olmayıp, kişi üzerinden Türk Milleti'nin tarihinden kesitleri, milletimizin sorunlarını ve uğradıkları işkenceleri de bulmak mümkün olacaktır.
Bu dikkat çekici eserde, Terry Alford, 1807'de İrlanda bandıralı bir geminin hekimi, Amerika'da rastladığı yıllar önce hayatını kurtaran Afrikalı bir kralın oğlu Müslüman bir kölenin, Abdurrahman İbrahima'nın hikâyesini anlatıyor. Mississipi, Natchez'de "Şehzade" olarak tanınan Abdurrahman, yirmi altı yaşındayken bir savaşta esir edilir, köle tacirlerine satılır ve Amerika'ya götürülür. İbrahima, her ne kadar köle olsa da eğitimli, aristokrat biridir ve kendisini bir doktora hiçbir fiyata satmayı kabul etme
Tükendi
ak giymiş derviş gelmiş / derviş sözün söylemiş / "koyunuz adını!" herkes bağırmış / baş tarafına "mim" gelsin / Peygamber timsali ortasına "nun" gelsin / âlimler timsali / sonuna, "sin" gelsin / aslanlar timsali.
Tükendi
Benden Sual Ederseniz, tarihçiliğimiz söz konusu olduğunda akla gelen ilk isimlerden biri olan Prof. Dr. Ahmet Yaşar Ocak ile 1990'lar ve 2000'lerde, gazete ve dergilerde yapılmış söyleşilerin toplamı. Söyleşiler farklı dünya görüşlerine sahip kişilerce yapılmış olup, ağırlıklı olarak Alevîlik, tarih ve tarihçiliğimiz üzerine gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, Ahmet Yaşar Ocak'ın hayat hikâyesi, onu farklı ve değerli kılan özellikler, bazı önemli tarihî olaylar üzerine görüşleri bugünümüze de ışık tutmaktadır. B
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 24 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1