Siz hiç âşık oldunuz mu? Peki, bir kalbe kaç aşk sığar? Konu aşk ise, yapabileceklerimizin sınırı var mıdır? Okurken sizleri hikâyesinin tam göbeğine çekecek, güldürürken meraklandıracak yeni bir roman: Burcu'nun Düğününde Ne İşim Var? Aslan ve Burcu'nun aşkında kendi aşklarınızın notalarını okumaya, Aslan'ın kendini arayışında kendinizi sorgulamaya hazır mısınız? Her aşk büyük umutlar ve beklentilerle başlar. Peki sonra? Her aşkın bir hikâyesi var ve yazar Cihan Batur'un bu hikâyesi sizleri bambaşka il

"Sevgili okurlar, Şiir kitabımda yer verdiğim duygular, hayatımın içinden gelen samimi itiraflar. Doğrularımın yüreğinden kopan sözler ve anlam içerikli duygular. Şiirlerimin ilhamı, hayatımın hikayesinden geliyor. Her biri ayrı bir anlam, ayrı bir ifade içeriyor, ve yine birbirine bağlı aynı hikayenin karakterlerini ele alıyor. Şiirlerime başlarken sadece hayatı anlamayı ve ifade etmeyi düşündüm. Doğru olduğuna inandığım düşüncelerimi gerçekleştirmek istedim. Her birinde ayrı bir heyecan ve ayrı bir düz

O zamana kadar hep babasının yaptığı şeytan uçurtmalarını uçuran Yıldızlı Çocuk'un hiç, çıtalı, renkli kâğıtlı, uzun kuyruklu, uzun ipli bir uçurtması olmamıştır. Bir kitapta böyle bir uçurtmayı görmesi üzerine, babası ona özenle büyük bir uçurtma yapar. Yıldızlı Çocuk onu uçurtmak için bir sabah erkenden, en yüksek tepeye gitmek üzere yola çıkar ve bu mutlulukla zamanın nasıl geçtiğini anlamaz. Birden hava kararmıştır sanki. Ortalıkta hiçbir ışık olmadığı için evinin yolunu bulmakta zorlanır. Tam o sırada

Acı Kahve, Zifir-i Mavi, Sihr-i Yeşil, Kan Kırmızı ve Kahr-ı Sarı. Birbirinden farklı beş hayat ve birbirinden acı beş hikâye. Bir noktada kesişen fakat sonrasında kendi yoluna devam eden insanlar. Yaşamınızda dibe vurduğunuz ve daha da batamayacağınızı düşündüğünüz için vazgeçtiğiniz oldu mu hiç? Çıkmaya çalıştıkça daha aşağıya çekildiğiniz, üzerinizde sanki hiç yük yokmuş gibi daha çok yük taşımak zorunda bırakıldığınız... Her şeye rağmen çare aramayı, bir çıkış yolu bulmayı hedeflemeli insan. Gökçe A

Doktor Beyefendi Kızım"ı okurken, 1980'li yıllarda ülkenin içinde bulunduğu siyasal ve toplumsal açıdan zorlu süreçte, sadece tıp doktorlarına yönelik olarak çıkartılan ve halen uygulaması devam etmekte olan "Devlet Hizmeti Yükümlülüğü" yasası kapsamında yurdun ücra köşelerine giden genç hekimlerin öykülerinden sadece bir parçasını bulacaksınız... Dr. Necla Buyan'ın, hayatının zorlu bir sürecinde aniden çıkan yasaya takılarak tek başına gitmek zorunda kaldığı bir küçük orta Anadolu ilçesinde bir taraftan k

Tales From A Mom" is a step for me to reach out to children whom are eager to learn English from first hand. With this book, my aim is not only to improve children's English, but also to teach them some moral lessons such as parents' unconditional love, cooperation, to share, etc. I wrote "Tales From A Mom" from the stroies I made up for my son, Mehmet Alp before I put him to sleep. Every story comes from my experience of moral values. "Tales From A Mom" can be read by parents as a bed time story book or be

"Efendim, ben hayatımda sürekli olarak başarısızlık yaşıyorum. Sizce başarının sırrı nedir?" "Başarının sırrı iki kelimedir..." "Peki, o iki kelime nedir efendim?" "Doğru kararlar. ""Peki, efendim, doğru kararları nasıl alabilirim?" "Tek kelimeyle." "O nedir peki?" "Tecrübe.""Ama bu tecrübe nasıl elde edilebilir?" "O da iki kelime ile..." "O iki kelime nedir peki?" "Yanlış kararlar..."

Hep biz hayvanlara bir şeyler öğrettik. Sirk hayvanlarını eğittik, ev hayvanlarını eğittik. Köpeklere itaati, kedilere sadakati öğrettik. Ama asıl, hayvanlar bize çok şey öğretti. Yaşamanın doğallığını, kendini korumayı, bir alanı işaretlenmeyi, onlar bize öğretti. Öğrenebilseydik, belki daha insanca yaşardık.

Nobel Edebiyat Ödüllü kalemden bir kült roman... İzlanda'nın Çanı yazarı Laxness, Çağdaş İzlanda kurgusunun tartışmasız ustası ve yaşadığı yüzyılın en büyük romancılarından biridir. Altmıştan fazla kitap yazan Laxness, ‘Bağımsız İnsanlar' adlı kitabıyla 1955 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'nü aldı. 17. yüzyılın sonlarında İzlanda'da geçen eser ‘bir zamanlar İzlandalıların tek ulusal mirası çan' diye başlar. Başkahraman sefil bir çiftçi ve hırsız olan Jón Hreggviðsson olta telini çaldığı için tutuklanır. Dani

Özgürlüklerini kaybetmiş insanlar... Her an baskı, işkence, tutsaklık, ölüm korkusu ve yaşamsal sınırlılıklar... Her an izlenme ve dinlenme huzursuzluğu... Ölüm kokulu çıkmaz bir yol... Tüm bunlar bir ülkenin realitesi olunca, özgürlükleri uğruna yola çıkan ve savaşan bir avuç genci nasıl bir süreç ve son bekliyor? Bunun için ölüm oyunu oynanır mı? 2020 yılında İtalya'nın 050 şehrinde geçer romanımız. Gittikleri protestodan sonra Alice ve Andrea kendilerini rehabilitasyon merkezinde bulurlar. Kendileri

Kar taneleri okşuyor tenini usulca gözlerimden gecenin Yüreğim hala bahara sevdalı, tutundum ışığına gözlerinin Alışamadım sensiz kaderime, sıcaklığına karışmak istiyor Nergis kokunda savrulmak delice ruhum, ellerim, bedenim.

Bilemiyorum; ne desem annemm, bir tanem... "Bugün, günlerden Mayıs 2.Pazar ve ben seni çok özledim" Her Anne sözünde burnumun direği sızlar Göz pınarlarıma hücum eder yaşlar Dökülmekten aciz, olduğu yerde birikir İçim burkulur, bir hoş olur Bu 7. "Anneler Günü" sensiz Ben, kimselere diyemiyorum artık "Gününüz Kutlu Olsun, nice yıllara" diye Bilemiyorum; ne desem Bilemiyorum, duygularımı nasıl ifade edebilir Hangi kelime....

"Söyle artık el-hayat; Sen mi yok edersin ölümü, Yoksa ben mi yaşatırım seni..." " Şahin gözlü kartalım ben, uçmaya başladığım an dünyam tersine döner..."

Bu kitapta hayvanlar aleminin bilinmeyen, gizemli ve bir o kadar da ilginç yüzünü görmeye hazır olun. Fil, aslan devekuşu,bizon sırtlan, kunduz , penguen, suaygırı ve mirket gibi her biri farklı yapı ve yeteneğe sahip elli hayvanın karekteristik özelliklerini öğrenerek, eğlenceli  ve öğretici bir yolculuğa çıkacaksınız.

En çok çağrılısı olan Muhtar İbrahim'in davetiydi. Eksiksiz tüm köylü çağrılmıstı. Veda yemeği değil düğün yemegi, yas yemeği gibiydi. Her ikisinin de havası hissedilmekteydi. Herkeste suskunluk vardı. Yapmacık ya da gerçek... Bu davet köydeki son veda yemeğiydi. Köyün en saygın kişisinden sonra bir başkasının yemek çağrısı yapması saygısızlık olurdu. Köylü bunun bilincindeydi. Vatandaş'ın içinde karamsar duygular yoğunlasmıştı.Dokunsalar ağlayacaktı. Durup dururken çok sevdiği köyünden sonunun ne olacağı b

Kadim kültürlerde çok saygın bir yeri olan kağıt çeşitli semboller ve şekiller aracılığıyla gelecek nesillere bir kültür mirasının aktarılmasını sağlamıştır. Bir ?kağıt katlama sanatı' gibi algılansa da aslında origami kağıt katlama sanatından öteye farklı becerilerin kazanılmasını sağlar. Origami zamanla yalnızca çocuklara yönelik bir eğlence aracı gibi algılanmaktan çıkmış, onların öğrenme yeteneklerinin gelişmesinde, el-göz eşgüdümünün sağlanmasında, geometrik-matematiksel becerilerinin artırılmasında,ko

Saatler kör, vurur rüzgara O zaman, devrilir bedenim ruhuma Hani derler ya, yaşam uzak ölüm yakın Kaçak yas bekler, ayrılıklar

Milano. Kasım. Cordeîia kendi renginin gizemini keşfetmeye kanı veıiı. Yasım daha küçük göstermekle birlikle; sekiz yaşında sıska, san saplı, man gözlü bir çocuktur. İçine kapan kor, çok konuşmayı sevmez ve -yanlış bir karar olduğunu bilmesine rağmen- arak hiç konuşmamalı tercih etmektedir. 'Renkler ve sessizlikler sözcüklerden daha iyidir Coletta Vallorani, Cordeîia'\la aynı fikri paylaşır gibi. Bizi küçük bir kızın renkleri, hayan ve duygulan keşfine da\ç t ediyor romanıyla. On renk, on duygu, on deneyim.

Kaybolmuş bir dede. Konuşan ve durmadan söylenen bir ayıcık. Harika bir ekolojik makine. Küçük Peg'in dünyasına girmeye hazır mısın? Küçük Peg dedesi Mint'le köyde yaşıyor. Eğlenceli, temiz ve çalışkan bir dünya... Bir gün dedesi şehre yaptığı ziyaretten sonra kayboluyor. Küçük Peg ne olduğunu anlamak için şehre gidiyor. Şehir o kadar farklı ki! Küçük Peg üstesinden gelecek mi? Çocukların sonunu merakla öğrenmek isteyeceği, macera dolu bir serüven...