Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 11 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Emin Işık, Ahmed Yüksel Özemre Meşkûre Sargut, Nermin Suner Pekin Nazik Erik, Halil Açıkgöz, Yavuz Bülent Bakiler Muhittin Serin, İnci Ayan Birol Işık Sadık Ahmet, Hikmet Öğüt Mehmet Karpuzcu, Yümni Sezen ile çeşitli konularda yaptığı aydınlatıcı radyo sohbetleri yer almaktadır.
Türkçe, evde, sokakta, okulda konuşulan hâliyle, canlı ve güçlü edebiyâtıyla, her bakımdan işlenmişliğiyle bir büyük dünya dilidir. Yeni zamanların bütün gelişmelerini anlamaya, anlatmaya, yorumlamaya yeten bir dünya dilidir. İlim ve sanat dili hâline gelmiş, yüksek kültür yaratmış, büyük bir târihin içinde parlayan, büyük bir milletin dilidir. Unutulmamalıdır ki kimlik bir kültür işidir ve dil ekseninde oluşur. Sağlam bir dil edinmeyen nesillerde millî kimliğin edinilmesi ve savunulması mümkün değildir. Di
Tükendi
Kenarları altın yaldızlı, yeşil deri ciltli kareli küçücük bir not defteri; ilk sahifesine 30 Ağustos 1968 tarihini kaydetmişim. 18 yaşın cerdiği heyecenla anneannemden dinlediğim güzel sözleri, sohbetleri, beyitleri bu deftere yazmaya başlamışım. Aradan geçen yarım asırdan fazla zaman içinde okuduklarımı, başkalarından duyduklarımı kâh defterime kah bilgisayarıma not ettim. Bunlar geçen zamanla birlikte bir hayli yekûne ulaştı. Özellikle son yirmi sene içinde Uğur Derman'dan kaydettiğim beyitlerle çok geni
"Osmanlı Rumeli'ye ayak basıyor. Avrupâî-Osmânî ve Rumeli-i Şâhâne tâbirleri kullanılan bu bölgeye Anadolu'dan akın akın göç başlıyor. Bu topraklar mesken oluyor, vatan ediniliyor. Rumeli'ye değer veriliyor, hâkimiyet kuruluyor, bu topraklarda yeni bir medeniyet inşâ ediliyor. Rumeli Türkleşiyor, İslâmlaşıyor asırlar önce. Rumeli canlanıyor, nüfus çoğalıyor, şehirler, köyler kuruluyor. Yerli Hıristiyan halkların yeni komşuları Türkler oluyor. Birbirini tanımaya, anlamaya, birlikte yaşamaya çalışılıyor. Fark
Tükendi
Sevmekten değil, sevgiyi kaybetmekten korkuyorum! - Beni sevenlerin sevgisini kaybetmekten korkuyorum. - Gözlerimdeki yaşın sebebi bu!.. - İçimin, tazının ağzındaki kuş gibi, çırpınması ondan! - Zîra, ben sevgiliyim!... Sevilenim, seviliyorum. - Sevenlerimin birinin dahi sevgisini kaybetmek değil, şüphesi bile beni ölümlerden beter hallere garkeder. Cennetin Kapısındaki Kuzu'nun devamı mahiyetinde olan bu kitapta Kemal Yurdakul Aren, yarım asrı aşan gönül dostluklarını, muhabbetlerini, hayatın cenneti olara
Tükendi
Klasik Türk Müziği yüzyıllardır Merâgi, Itri, 3 Selim, Dede Efendi, Hacı Arif Bey, Mesut Cemil, Münir Nurettin çizgisi ile devam ettirilmektedir. Kültürümüzün temel taşlarından olan mûsıkîmizin günümüze taşınmasında bilinen bilinmeyen birçok değerli müzik insanının rolü bulunmaktadır. Onlar günün popüler müzik anlayışına ve şöhretin cazibesine kapılmadan kendi sanatlarını icrâ etmişlerdir. İşte günümüzde bu çizgiye sâdık kalarak Klasik Türk Müziği icrâ edenlerden biri de Münip Utandı'dır. Bu kitapta Münip
Tükendi
"Babam benim hem hocam, hem arkadaşımdı. Bir baba ile oğlu arasındaki bu büyük anlayış köprüsünü kuran en mühim husus ondan işittiklerimdir. Büyük bir idrak ile etrâfına bakan ve gördüklerini gâyet isâbetle değerlendiren ve aynı kuvvette vatanseverlik duygularıyla bezeyen babamın anlattıklarının karakterimi inşâ etmekte ne kadar büyük rolü olduğunu her geçen gün biraz daha anlıyorum. Tabiî anlattıkları arasında, askerlik hâtıraları ve hele Kafkas Cephesi'nde esir düşüşü, o zamanki ordumuz ve cemiyetimizin
Tükendi
Dördüncü asırda yaşamış Aziz Augustine'e ait bir söz var: ?Dünya bir kitaptır, seyahat etmeyen insan sadece bir sayfasını okumuş olur." Öyle. Kitabın tamamını okuyamasak bile, tek bir sayfa ile de yetinmemek gerek! Ne var ki herkesin kitap okuma tarzı farklı! Kimi ön ve arka kapağını okuyup geçiyor, kimi içindeki resimlere bakıyor, kimi bölüm başlıklarına bakıyor, kimi sayfaları hızlı hızlı çeviriyor, kimi satır satır okuyor, hatta altlarını kurşun kalemle çiziyor. Gucci güneş gözlüklü kadın ?Amaan..."
Tükendi
"Büyük insanlar, kendi hayatlarını değil milletlerinin hayâtını yaşarlar. Sâmiha Ayverdi'nin hâtıraları, sâdece onun kişisel hâtıraları değildir. Ayverdi milletinin hayâtını yaşamış, geçmişini ve geleceğini düşünmüştür. Mâzinin elinden tutup getirmek isteyen yazar, hâtıralarını anlatırken güçlü, zengin ve çağrışımlarla ilerleyen bir dil, rahat, söyleşiye benzeyen, okurun varlığından haberdar olan, hattâ okurla konuşan bir tarz kullanır. Hâtıraları, geçmişten çok güne ve geleceğe yöneliktir, muhâsebe ve mesa
İstanbul bâzan bir haliç, bâzan bir boğaz ve bir deniz olup birbirine akan suların, ince bir sâhil şeridi arkasında yükselen tepelerle güzelliğinin sırları paylaştığı tabiat hârikası bir mahalli kendine yer etmiş. Neresinden baksanız, neresinde dursanız, bütün gayretimize rağmen hâlâ bozamadığımız bir başka güzellik. Tepeleriyle, sâhilleriyle, düzlükleri, Sarayburnu, Boğaz'ı Haliç'i, Marmara'sı Üsküdar'ı ,Bebek'iyle âdeta bütün hatlarını san'atkarca icrâ ettiği raksına yansıtan bir rakkâse edâsı ile güzelli
Tükendi
Tasavvuf tarihi ve düşüncesiyle ilgili akademik yazılarıyla tanınan Prof. Dr. Mustafa Tahralı bu sefer gönül sayfasından dökülen mısralarıyla okuyucularıyla buluşuyor. Kadim Mânânın Rüzgârıyle; hem klasik şiirimizinden hem de tekke edebiyatımızdan güzide örneklerin yer aldığı, irfanla yoğrulmuş bir ömür içinde gönle düşen cemrelerin toplandığı bir eser.
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 11 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1