Ak Ülke'nin içerisinde bulunduğu ortam pek iç açıcı değildir. İnsanlar mutsuz ve umutsuzdur. Ülkenin başında hemen her grubu da temsil eden Üçbaşlı adlı bir kral vardır. Cişein, işte bu karmaşık dönemde sahneye çıkar. O, Üçbaşlıdan umduğunu bulamayanların yeni önderidir. Cişein, Cihangirlik uğruna şeyhini bile harcayan, bu uğurda şehadeti(!) göze alan bir insanoğludur. O, ilk iş olarak Derya Ötesi Ülke'nin kralı Büyük Şeci ve gezegenin her işini organize eden Yaşe'nin desteğini almak için kanatlı büyük ejde
Bu kitapta ne var biliyor musunuz?
Aşk, sevgi, hayat, tarih, edebiyat, kültür, vatan hatta dünya var.
Ama hepsinden daha fazla, herkesin içinde bir nebze de olsa bulunan, hüzün var...
Eminim ki bu romanı okurken; iki şehirdeki iki insanın caddelerde yürürken ayaklarını bastıkları kaldırım taşlarını, gezdikleri-gördükleri yerlerin gözlerinde bıraktıkları izleri, yaşadıklarından gönüllerinde kalan hatıraların bazılarını veya benzerlerini, ben de biliyorum, ben de yaşamıştım diyeceksiniz. Yirmili yaşlardaki
Kafalı Hoca, Mete devrinde yaşasaydı bir ordunun komutanı olurdu; Fatih devrinde yaşasaydı, serdar yapılır, ülkeler fethederdi. Yaşadığı çağda kıymeti bilinmedi; bir üniversiteden ötekine dolaştırıldı, mağdur edildi. Ancak O, hiç eğilmedi, iktidarlara dalkavukluk yapmadı, sözünü dosdoğru söylemeye devam etti.
Kafalı Hoca, Çin Seddi'ni defalarca aşan, Anadolu'yu fetheden, Mohaç'ta savaşan Türk alp tipinin yani Türk yiğitliğinin 20. ve 21. yüzyılda yaşayan temsilcilerinden biridir. Bu yüzden O'nu çok seviyor,
İKİ FARKLI ÜLKÜCÜLÜK
1975 yılında aile içi sohbetler ve o dönemde Türkiye'de cereyan eden hadiseler nedeniyle Türk Milliyetçiliği düşüncesine ve buna bağlı olarak Ülkücü Harekete mensup oldum.
Okuyan, düşünen ve analiz eden bir anlayışla hareket ettim.
Ülkücü teşkilatlarda görevler yaptım. Hapis yattım ve kurşun yedim. Yılmadım, mevcut durumda hareketimize hizmet etmek gayretindeyim.
Tam kırk yıldır fiilen hareketin içindeyim. Öyle büyük dava adamları tanıdım ki, önünde saygıyla eğilmek icap eder.
Bu sür
Geçmişini bilmeyen milletlerin gelecekleri karanlıktır. Hüsrandır. İnsan topluluklarını millet yapan unsurlar unutuldukça millet olma vasıfları da ortadan kalkar, kalabalıklar haline gelirler. Özgürlüklerini istiklallerini, benliklerini ve vatanlarını kaybederler.
Yakın tarihimizde Selçuklular ve Osmanlılar döneminde şan, şeref ve başarılarla dolu bir geçmişin, çağ kapatıp çağ açan, dünyaya hükümran olan devletlerin nasıl olup da dünya coğrafyasından silindiklerini bilmek gerekir.
Geçmişimizdeki başarılar
"Yine gece ve yine sen varsın aklımda... Bir de hüzün... Aynı o şiirdeki gibi... Seni düşünmediğim zaman mı var ki? İşte bu vakitlerde bambaşka bir âleme geçiyorum. Hep böyle mi yaşıyorum ki? Sen olduğunda dünya sürgünüm eziyet halinden çıkıyor, sanki bin bir türlü çiçeğin olduğu bir bahçeye dönüyor her yanım birden... Yalnız çiçeklerin rengi değil rayihaları da dolduruyor dört bir tarafı. Anlıyorum ki tüm çiçeklerin kokularının karışmasından oluşmuş senin kokun... Ne muhteşem bir şey... Dünyada senden başk
Yeryüzü Türk milletine ezelden verilmiş hak
Düşmanlar biliyorlar, biz ne kadar saklasak
Atalarımız cesur, nasıl oluruz korkak
Türklerin yolu uzar, gider Turan'a kadar
Birlik olmazsa millet yaşamak neye yarar
Aslında hiç mi hiç yoktu aklımda onu sevmek. Sadece ibadet etmişti o ve ben, namaz kılan pek genç görmemiştim çevremde. Kendi kendime sordum, Allah'ı bilen bir adam sana bağlanır da nasıl sever hiç düşündün mü?
İşte ben yemin ettim o gece. Ondan başka hiç kimseye Allah sahibine bağışlasın bile demeyeceğim. Hatta hiçbir şey demeyeceğim. İyi veya kötü onu göreceğim artık. Hatta ezberleyeceğim ve sonrada diyeceğim ki; Onu yazma vakti geldi!
Her gün Allah'tan bir kul nasıl istenir? Bütün acılara küçük bir yürek
Toplam 9 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.