"Ne yapacağım ben seninle?"
"Mesela hiç bırakmayacağın bir aşk yapabilirsin."
Yapabilirdi de... Çünkü onun elinde bir oyun hamurundan farkım yoktu. Ama o beni aldı, kendini eğlendirecek şekiller yaptı; bozdu, bir kalp yaptı benden, sonra ortadan ikiye ayırdı, tekrar dertop etti; kendini eğledi, derken sıkıldı ve kutusuna koyup çöpe attı. Ve ben şu an kutuda hapis kalmış bir çöpüm; lakin o zamanlar, o mutfakta bir kalp olacağımı düşünüyordum...
Bir aşk... Kime ait olduğu belli olmayan bir aşk. Benim sandı
Bir dil meraklısının, anadil sevdalısının notlarından oluşan kitabımızın bu baskısında da, yine
gerek Türkçe gerekse yabancı kökenli alıntı sözcüklerin, bu arada diğer dillere göç eden ve orada yepyeni kimliklere bürünen verinti sözcüklerin sırtına binerek okuyucuyu tarih içinde yolculuğa çıkarıyor, kökenlerine inmeye, öykü tadındaki maceralarını izlemeye, art alanlarında saklı anlamları deşelemeye, Ludwig Wittgenstein'ın deyişiyle ‘'bir sözcüğün içinde yoğunlaşan felsefe yağmuruyla'' serinlemeye çalışacağı
Osmanlı İmparatorluğu'nun yönettiği topraklarda yaşayan Gayrimüslim halkın Müslüman olması, başından beri Batılı yazarların istismar ettiği konuların başında gelmektedir. Burada üzülecek nokta, bu konunun Türkiye'de geniş anlamda son 20-30 yılda ele alınmış olmasıdır. Oysa Batıda bu konu en az yüz yıldan beri araştırılmaktadır. Sayın Serap Toprak'ı böyle bir konu üzerinde çalışmaya yönelten en önemli etkenlerden biri bu olmalıdır. Kitap içinde dipnotlarda, ?Kaynak ve Araştırmalar" başlıklı kısa değerlendirm
"...Samuel Pepys'in Güncesi, yaklaşık yetmiş yıldan bu yana toplumun elinde olmasına karşın,
şimdiye dek tamamı piyasaya sunulmamıştır. 1825 yılındaki orijinal baskıda, elyazmasının ancak
yarısı bulunmaktadır. Lord Braybrooke çeşitli baskılar yapıldıkça birtakım bölümler eklemişse
de, son baskıdaki önsöze şunları yazmıştır: "Birkaç sözcük hatası ve şimdiye dek ihmal edilen
bozulmuş bölümleri düzeltmenin ötesinde, Günce'nin metnini genişletmeye ya da herhangi bir
biçimde değiştirmeye gerçekten de hiç gerek g
"...Samuel Pepys'in Güncesi, yaklaşık yetmiş yıldan bu yana toplumun elinde olmasına karşın,
şimdiye dek tamamı piyasaya sunulmamıştır. 1825 yılındaki orijinal baskıda, elyazmasının ancak
yarısı bulunmaktadır. Lord Braybrooke çeşitli baskılar yapıldıkça birtakım bölümler eklemişse
de, son baskıdaki önsöze şunları yazmıştır: "Birkaç sözcük hatası ve şimdiye dek ihmal edilen
bozulmuş bölümleri düzeltmenin ötesinde, Günce'nin metnini genişletmeye ya da herhangi bir
biçimde değiştirmeye gerçekten de hiç gerek g
"...Her ne kadar Kadim Krallıkların Düzeltilmiş Kronolojisi Yazar tarafından yıllar önce yazılmış olsa da; yazar eserini son zamanlarda gözden geçirmiş ve aslında ölümüne yakın bir zamanda eseri basıma hazırlamıştır. Ama Kısa Kronolojik Tarih'i asla halka açıklama niyetinde değildi ve o yüzden de bu eserde son bir düzeltme yapmamıştır.
Buna göre, Okur Kısa KronolojikTarih'in büyük Resimde yazılan Tarihlerle doğru şekilde uyuşmayacağı herhangi bir yer bulup bulamayacağı konusunda üstelemelidir. Altıncı Bölü
"...Günümüzde Klâsik Filoloji'ye ilişkin belirgin ve tutarlı bir görüşün var olmadığı görülmektedir. Öğrenilmiş olanların çerçevesinde, bu bilimin kendisinin takipçileri kadar bunun bilincindeyiz. Bunun sebebi, soyut bir bütünlüğün yokluğu ve birbirine yalnızca "Filoloji" adı altında bağlı olan heterojen bilimsel aktivitelerin inorganik bir şekilde kümelenmesi ile onun çok yönlü özyapısından ileri gelir..."
"...Bir yöntem olarak pragmatizm. Yöntemin tarihçesi. Karakteri ve yakınlıkları. Rasyonalizm ve entelektüelizm ile nasıl tezat oluşturuyor? Koridor teorisi. Hakikat teorisi olarak pragmatizm, hümanizme eşdeğerdir.- Matematiksel, mantıksal ve doğal gerçeğin daha önceki görüşleri. Daha yeni görünümler. Schiller ve Dewey'in 'enstrümantal' görünümü. Yeni inançların oluşumu. Eski gerçek her zaman hesaba katılmalıdır. Eski gerçek de benzer şekilde ortaya çıktı. 'Hümanist' Doktrini.
Bunun rasyonalist eleştirileri
Sosyoloji yönteminin sadece bu metodolojik varsayımlarda olduğu ve başka hiçbir şekilde ‘yorumlayıcı'
ve "rasyonalist", methodlarda görülmediğidir. Bu yöntemi sosyoloji ile ilgili herhangi bir Rasyonalist-
Akılcı önyargıyı ifade ediyor olarak görmek elbette oldukça yanlıştır. Bu durum sadece metodolojik bir
araçtır ve bu nedenle, yaşamın gerçekte rasyonel mülahazalar tarafından yönetildiğine dair herhangi bir
inancı ifade ediyormuş gibi ele alınmamalıdır. Fiili davranışın, amaçlarla ilgili mantıklı rasyonel
Fakat bir "eş benlik" figürünün açık güdülenmesini göz önünde bulundurduktan sonra, bunlardan
hiçbirinin kavrama hâkim olan sıra dışı ölçüde güçlü tekinsiz bir şey fikrini anlamamıza yardımcı
olmadığını kabul etmemiz gerekir; yanı sıra, patolojik zihinsel süreçlere ilişkin bilgimiz, erişilen
içerikteki hiçbir şeyin egonun bu türden bir içeriği kendine yabancı bir şey olarak dışarıya
yansıtmasına yol açmış olan öz korumaya yönelik itkiyi açıklayamayacağını eklememize olanak
sağlar. Her şey söylenip yapıldığı
Türümüzce seçilen sevgi objelerinin tümünü her şeyin ötesinde annenin yerine geçen kişiler
olarak anlayacaksak, birine sadık olma koşuluyla oldukça açık biçimde çelişir görünen bir dizi
örneğinin oluşumu da bu noktada anlaşılabilir. Diğer örneklerdeki psikanalizden, bilinçaltında
aktif olduğunda, vazgeçilmez bir şey kavramının sıklıkla sonsuz bir diziye bölünür göründüğünü
öğrendik: her koşulda birinin yerine geçen herkes arzulanan tatmini sağlamakta başarısız olduğu
için sonsuz. Bu, belirli bir yaştaki çoc
Bu kadar geç ve zorlu biçimde bu çalıların yanından geçip sarkan meyvesini gördüğümde, ağaca saygı
duyuyorum ve meyvesini yiyemesem de Doğa'nın cömertliğine karşı müteşekkir oluyorum. Burada, bu
sarp ve ormanlık yamaçta insanın yetiştirmediği, eski bir meyve bahçesinin kalıntısı olmayıp çam ve meşe
ağaçları gibi doğal biçimde büyüyen bir elma ağacı yetişti. Değer verdiğimiz ve kullandığımız pek çok
meyve bütünüyle bizim bakımımıza bağımlı. Mısır ve tahıl, patates, şeftaliler, kavunlar, vb. bütünüyle
bizim e
Yurdumuzun doğusunda, üç ülke ile ortak sınırı olan Iğdır ilinin ilçelerinden Tuzluca, bulunduğu
coğrafi konumdan dolayı tarihin çok eski zamanlarından beri insan yerleşmelerine açık olmuş ve
çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Coğrafi, tarihi, kültürel ve sosyolojik olarak birçok
özelliği içerisinde barındıran Tuzluca ilçesi ile alakalı yaptığımız bu çalışma sınırlı bilgileri
içermektedir. İlçemizin bütün özelliklerini bu, hacmi belli olan kitaba sığdırmak mümkün
değildir. Ancak bir başlangıç olm
"Ben Tanrı tarafından tahta çıkarılmış Büyük Hun Tanhusu/Tanrı-Kut'u Ulu Batur (Mete Kağan)
... Irmaklar ve göller arasında doğdum, geniş yaylalarda sığırlar ve atlar arasında büyüdüm.
Kendimi sık sık sınır boylarında buldum... Doğuda gün doğusuna, güneyde gün ortasına, batıda
gün batısına, kuzeyde gece ortasına kadar akınlar yapıp 26 ülkeyi kendime kattım... Bana ait
olanları halkım için feda ettim ancak halkıma ait olanları; İlimi (vatanımı) ve Yurdumu
(toprağımı) satmadım... Yay çeken, ok atan bütün budu
Vaaz ve hutbelerin hazırlanması ve sunulmasında faydalanılan iki temel kaynak hiç şüphesiz
Kur'ân-ı Kerim'in âyetleri ve Hz. Muhammed'in hadisleridir. Ancak hemen her vaaz ve hutbede
mutlaka konuyla ilgili âyet ve hadislerin zikredilmesi gerektiği düşüncesi bazen konuyla ilgisi
olmayan bir âyetin veya hadisin bağlamından koparılarak konuyla ilgiliymiş gibi gösterilmesine,
sonuç olarak da belki farkında olmadan âyetlerin ve hadislerin yanlış anlaşılmasına ve
yorumlanmasına sebep olabilmektedir. Günümüzde öze
Feza Tiryaki, geleneksel Türk masallarını, aslına, anlatımına bağlı kalarak yeniden yazdı.
Masalları, çocuklarımızın dilini geliştirmek, onlara dilimizi sevdirmek için, ikilemelerle,
tekerlemelerle, deyimlerle, manilerle süsleyerek anlattı. Çağımıza, günlük yaşamımıza uyarladı
bazı masalların konularını. Bu masallarda kötüler cezasız kalmadı, tembeller başarıya
erişemedi...
Umarım, çocuklarımız bu masalları beğenerek okuyacaklar, okurken de dünyanın en güzel dili
olan Türkçemizin o eşşiz tadına varacaklardı
Arkadaşlık, cinsiyetler arasında gerçek bir dengeyle cinsiyet rollerinin tam uzlaşmasının
karakteristik bir göstergesidir. Birisinin kadın-erkek ilişkilerinde bir başkasına tabii kılınması,
tıpkı ulusların hayatlarındaki gibi katlanılmaz bir durumdur. Her bir çift için yanlış bir tavırdan
ortaya çıkabilecek büyük zorluklardan dolayı herkes bu sorunu oldukça dikkatle
değerlendirmelidir. Bu sorun hayatlarımızın öyle geniş ve önemli bir tarafındadır ki hepimiz
kaçınılmaz bir şekilde buna dâhil olmaktayız. Bu g
Yönlerimizi bulmamıza yardımcı olacak herhangi bir içgüdü teorisinin tamamen yokluğunda,
bize izin verilebilir veya daha doğrusu mantıksal sonucuna bazı hipotezler geliştirerek başlamak,
ya bozulana ya da onaylanana kadar bizim sorumluluğumuzdadır. Transfer nevrozlarının
analizinde böyle bir hipotezin işe yaramasının yanı sıra cinsel içgüdüler ile diğerleri arasında, ego
içgüdüleri ilkinden bir ayrım olduğu varsayımının lehine çeşitli noktalar vardır. Çünkü bu,
yalnızca bir nesneye katlanma eylemiyle libido
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.