Seyrê:
- Bi Yezdanê mezin, bi Melekê Tawis, bi serê her çar pirtûkên pîroz bikim ku ger tu bi min qayil bî, ez ji te û pê ve nivîna xwe li mêran heram dikim. Agirê ku evîna te di hundirê min de pêxistiye, ji wê roja min tu dîtiye ve hetanî roja îro her roj dil û hinava min dişewitîne. Lewma min dil daye te û hema ez bi her tiştê te jî qayil im.
"Xwe Nespêre Kevirê Gora Min" ya Mûsa Bêjevan, xwe tavilê dispêre keviya dilê mirov. Li wir jî nasekine, gotin û hevok wek libên mircanê li dû hev diniqutin dilê mirov û dil bi xwe re radike çargaviya armanceke nihênî. Mirov ber bi bêrîkirin û evîneke bêdawî ve dibe. Her gotinek bi xwe re maneyekê, her maneyek wêneyekî piralî ê êş û evîneke kûr di serê mirov de zindî dike. Carina mirov vediciniqîne, carina jî mûyên laşê mirov li mirov gij dike. Bêjevan, bi awaza dengbêjên sedsalane yê axa tiya azadiyê, dest
Tarih özellikle de Osmanlı Tarihi araştırmaları yapmak oldukça zor bir iştir. Günümüzde tekniğin gelişmesi ile kaynaklara ulaşmak kolaylaşmıştır. Ancak, eskiden hocalarımızın döneminde daha da güçtür. Örneğin şer'iyye sicilleri bir yerde toplanmadan önce ilgili şehirlerde bulunuyordu. Bir araştırma yapmak için oralara gitmek gerekiyordu. Osmanlı arşivindeki belgeler için günlerce orada çalışmak ve bu imkanı sağlamak şarttı. Bütün bunları bilince Prof. Dr. Yücel Özkaya'nın ne kadar üretken bir bilim adamı ol
Bir melek gelirdi
gece gelirdi kış sesiyle çocukların yüzünde oynamaya
Yeniden dönerdik
çağın yüzün iki eliyle ıslatan peygamberlerin
taşların ve kanayan ağızların tozuna
Çünkü biz
kendi içinde mükemmellik taşıyan sonlu aşklarız onları andıran
"Bir yöre halkının yapıp ettikleri, ürettikleri bağlamında bile ele alındığında çok geniş kavramlardır kültür ile sanat. Biz bu alçakgönüllü çalışmada, kültürün dallarından, hatta "kültür" denildiğinde usumuza ilk anda gelen sanat/edebiyat alanının bir dalı olan şiirin Karadeniz Bölgesi coğrafyasına/insanına özgü böyle bir özgünlüğünün olup olmadığı, varsa bunun şiirimize ne kattığını irdeleyerek sezdirmeye çalışacağız. Ama ondan da önce, konumuz bağlamında söyleyelim ki, Karadeniz Bölgesi'ne özgü kültürel
Love has dynasty! You have dynasty! I have dynasty! Real and fake have dynasty! There is dynasty!
There is undressing! There is jettisning as you undress! That rests from abetting descent.
There is descent undressing! There is descent loving! There is being descent! There is left descent!
There is dynasty of carnaged, declinated, enumerated!
You have your dynasty, you have your genocide! There is genocide! There is genocide!
*ALMANCA, FRANSIZCA, KÜRTÇE
Mit dem Tode wächst alles
Viel Zeit braucht der Mensch,
Um sich zu mehren...
Dema ku dimire mezin dibe her tişt
Û ji bo mezinkirina xwe
Gelek wext hewceye ji mirov re...
Felekê!
Te em kirin çar parçe
Li alîyekî me Şengal û helepçe,
Li alîyekî me Agirî û Dersime
Li alîyekî me Kobanî û Amude
Li alîkîyekî me jî Sîne û mahabad e
Felekê!
Te em ji dergah û dîvanan paşva hîştın
Te em kirin zîndanan
Li sermeda çend derî dadan
Li berme
Bekir, yağmurlu günleri pek sevmezdi. Kaldırım taşlarının gevşekliğine biriken yağmur suları, özenle ütülediği pantolonuna sıçrayınca sinirinden kuduracaktı. 'Benim başıma gelenler pişmiş tavuğun başına gelmez!' diye kendi kendine her sabahki gibi söylendi. Kurtuluşunun nerede olduğunu kestiremedi. Katya'nın içkiden etrafı dağıtması karşısında ne yapması gerektiğini de bilmiyordu. Ayrılığın da artık en kestirme yol olacağında karar kıldı.
"Tanrı ve şeytan nasıl ayrılmaz bir ikili fark ettiniz mi?" diye sordu; ama cevap beklemedi devam etti: "Tanrı, 99 isminden herhangi biriyle anıldığı sürece şeytanın da ismi var olacak. Şeytan, Tanrı unutulmadığı sürece hep hatırlanacak."
"Eğer O'nu unutmuş ve de başkalaştırmış olmasaydınız, O'nun adına savaşlar çıkartıp katliamlar yapmış olmasaydınız, O'nun adına insanlık değerlerini ve doğayı yok etmemiş olsaydınız, benim gibi bir lanetle de karşılaşmayacaktınız." Ben Wamp'ım, sizlerin ölüm meleğiyim.
"zulüm duvaklı şehir
sis kaplamış baştan başa
gökyüzü görülmeli
çünkü acılar tarifsiz
akan göz yaşları nehir
burada bir bebek olmalı
bir musa doğmalı
bir musa..."
"Yaşamın ve yaşadığınızın her sorumluluğunu alınız. Keşke demek yerine yüreğinizi hayata koyunuz. Yaptığınız tüm yanlışlıkların ve tüm doğruların arkasında durunuz. Ne yaşadıysanız ondan ders alınız. Yaşadığım iyi de benimdir, kötü de...
Korkularımın arkasında durdum. Hiçbir zaman başkalarını suçlamadım; avutmaya çalışmam kendimi, başkalarını suçlayarak...
Çünkü biliyordum ki; yaşadığım her şeyi ben yarattım ve karşımdakiler sadece benim oyun arkadaşlarımdı. Bu rolleri onlara ben verdim; onlar da rollerin
"Gökten elma toplar gibi şiir toplayan çarşının en güzeli, o kadını gördü rüyasında. Dümdüz çimenlerle kaplı bir meydanda, elinde bir şiir kitabıyla Tamer sağa sola koşuyordu. Hala bu şehirde yaşıyor olabilir mi? Nasıl yazıldı bu şiirler acaba? Onu düşündü, bilemedi. Yok, o da bu kitabın içindeki şiirler kadar güzeldi hani. Şiir mi kadın mı? Hangisi daha az zararsızdı bünyeye? Ne çok soru vardı. Ne çok cevap"
Teselli yazarları, insanları başlarına gelen talihsiz durumlarda, bunların nasıl üstesinden gelebilecekleri konusunda tavsiyelerde bulunur. Bunları Sofi stlerden ayıran en temel özellikleri diyalektik yöntemi ikna etmek amacıyla kullanmalarıdır. Teselli türünün örnekleri en yaygın biçimde sürgün ve ölüm konuları üzerine yazılmış olan yapıtlarda bulunmaktadır. Roma erken imparatorluk döneminde Seneca, Musonius Rufus ve Plutarkhos'un yapıtlarının konusu sürgündür. Ana düşünce yer değişikliğinin aslında kötü b
Kaçıncı ziyandır aczimle dönüp duruyorum
Ey sesleri ve yüzleri nakışla
Masallardan akıp gelen ve
Ey onlara bir hayıftan kalan aşk
Devran geçmektedir
Bari bir selamın olsun...
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.