Toplumcu gerçekçi yaklaşımdan imgeci söyleme; gerçeklerden gerçeküstücülüğe; yapı-bozuculuktan
post-modernizme kadar, önemli felsefî ve edebî kuramlar, Süreya'nın şiirlerinde yaşama alanı
bulmuştur. Bu tespitlerin Süreya'nın şiirini anlamada zorlaştırıcı unsurlar olarak karşımıza çıktığını
söyleyebilirim.
Şiir çevirisi konusunda da ciddi çalışmaları bulunan Cemal Süreya, geniş Fransızca bilgisi ve kültürü ile
kaynak ve hedef dilde modern şiirin edebî ve teorik yansımalarını yakından inceleme fırsatı elde
et
Türkiye genelinde sosyal medya kullanıclarının demografik yapısını incelemek, hangi sosyal
medya mecrasını ne için kullandığını anlatmak ve sosyal hayattaki davranışlarıyla sosyal
medya davranışlarını karşılaştırmak bu kitabın genel amacını oluşturmaktadır.
Türkiye'de bir çok kişiye ?Sosyal Medya güvenilir bir mecra mıdır?" diye sorulsa bir çok kişi
?Hayır" diyecektir. İnsanlar kendisini güvende hissetmediği bir mecrada neden bulunur?
Ticari kurumlar, STK'lar, Eğitim Kurumları ve en önemlisi bireyler, sosya
It only takes a quick look at a handful of titles on the history of Turkish foreign policy to grasp the relevance of
foreign policy to modern Turkey. Unsurprisingly, the richest parts of these books, which often have over 1.000
pages, relate to the late Ottoman Empire ? which means that there was indeed a foreign policy worth
discussing. Meanwhile, chapters on the country's post-World War I foreign policy have two prominent
features: (1) The discussion of foreign affairs, and (2) the inability of Turkey dev
The 1990s were Turkey's lost years: Terrorist incidents skyrocketed, the number of unsolved murders
increased, the Kurdish Question turned into a quagmire, ill-equipped coalition governments jeopardized
political and economic stability, polarization between secularists and devout Muslims placed social harmony at
peace and the grievances of religious social groups became aggravated. In light of these developments, the
military-bureaucratic guardianship regime seized the opportunity to consolidate its power t
4. Mehmed saltanatı yıllarında kaleme alınmış olan bu risale, dönemin siyasi, idari ve sosyal olaylarına ışık tutar. Yazar, özellikle devrin ileri gelen sadrazam ve devlet adamları hakkında önemli bilgiler verir. Bazen de kişilik tahlili yaparak, yönetim konusunda tenkitte bulunur. Yazarın anlatısı özellikle 17. yüzyılın ortalarında İstanbul'daki esnaf ve halk hareketliliği ve devletin mali durumu hakkında bilgileri içermektedir. Risale'nin bir başka önemli yanı ise 4. Mehmed'in annesi Valide Turhan Sultan'
İslâm Tarihi boyunca dünya coğrafyasının çeşitli bölgelerinde bazıları kısa bazıları da uzun süreli birçok İslâm devleti hüküm sürmüştür. Yaklaşık olarak bir asra yakın varlığını devam ettiren Emevîler'den sonra tarih sahnesinde uzun yıllar varlığını devam ettirecek olan Abbâsîler ortaya çıkmıştır. Siyasî, idarî, askerî, dinî, ilmî ve ictimaî sahalarda önemli değişikliklerin meydana geldiği Abbâsîler'in tarihî seyri içerisinde hem dirayetli ve kudretli halifeler hem de isyanlara ve iç karışıklıklara sebebiy
"Hâlâ anlamadın değil mi? Ben Cebrail'im. Tanrı'nın dört büyük meleğinden biri..." diyen adam, Ahmet'in şaşkın bakışlarıyla karşılaşınca devam etti. "Sen de Tanrı'nın elçilerinden birisin."
Bu kitap, 19.yüzyılın mutasavvıf şairlerinden Aydın Güzelhisarlı Uşşâkî Şeyhi Ömer Hulûsî'nin hayatı, Dîvân'ı ve eser üzerinde yapılan araştırmaları içermektedir. Nâzenîn-i Uşşâkîlik neşvesinin tesisinde ve uşşâkî silsilelerinde kilit nokta olan Ömer Hulûsî hakkındaki bu çalışma Prof.Dr. Mahmud Erol Kılıç'ın takriz yazı
Şiiri toplumsal olandan uzaklaştrdıkları, anlamsız ve soyut bir noktaya getrdikleri ve
apolitk bir söyleyişe yöneldikleri iddialarıyla sıklıkla eleştrilere maruz kalan İkinci Yeni
şairleri, her ne kadar bireyselliği öncelemiş olsalar da şiirlerinin tamamıyla
toplumsaldan uzak olduğu söylenemez. İçinde yaşadığı toplumla uzlaşamayan
bireyin iç bunaltlarını yansıtrken toplumsala dokunmak zorunda kalan ve toplumsala
başkaldıran İkinci Yeniciler, şiirlerinde bireyi özellikle mekân aidiyet ve zorunluluk
üzerinden
Sözün muktezâ-yı hâle mutâbık şekilde ifade edilmesini konu edinen belâgatin kuralları ve
terimleri ayrıntılı bir şekilde belirlenmiş bir ilim dalı hâline gelmesi, öncelikle Kurân-ı Kerîmi
anlama çabalarının bir neticesidir. İslâmiyetin kabulünden sonra Araplar arasında sadece
edebî tenkit şeklinde var olan belâgat uzun süre Kurân-ı Kerîmin manasını iyi anlayabilmek
amacıyla tefsir ve kelâm ilimleriyle bağlantılı olarak ele alınmış ve böylece belâgat ilmi
bağımsız bir ilim haline gelmiş; mantık, felsefe ve
XVI. yüzyılda yaşamış olan Üsküdarlı Aşkî, yeniçeri ocağından emekli bir şairdir. Bu
kitapta, daha evvel sadece Dîvânı bilinen şairin henüz tespit edilmiş iki tasavvufî
mesnevisi konu edilecektir. İranlı meşhur mutasavvıf-şair Ferîdüddîn Attârın
Muhtârnâme adlı eserinin müntehab tercümesi ile büyük oranda Azîzüddîn Nesefînin
görüşlerine dayanan Menâzilüs-Sâlikîn isimli bu iki mesnevî birer incelemeyle birlikte
bu kitapta yerlerini alacaklardır
Bu kitapta, XV. yüzyılın başında Semerkanttan Anadoluya göç edip günümüzde
Isparta şehrinin sınırları içinde yer alan Eğirdire yerleşen bir ailenin uzun soluklu
hikâyesi, aynı ailenin en parlak kariyerine sahip olan Şerîf Mehmedin kaleminden
anlatılmıştır. Soyu Hz. Peygambere uzanan bu aile, ilim ile tasavvufu birbirine
yaklaştıran Zeyniyye tarikatının Eğirdirdeki temsilciliğini yapan şeyhler yetiştirdiği
gibi, XVI ve XVII. yüzyıl Osmanlı ilmiye teşkilatında müderris ve kadılık yapan birçok
kişi yetiştirmiş
Türk edebiyatı tarihinde, şairlerimizin âyetleri açıklayan şiirlerine rastlanmakla birlikte, Şerîfî
Divânı gibi bütün bir dîvânın âyetlerin tefsir edildiği şiirlerden oluştuğu bir örnek
bulunmamaktadır. Şerîfînin ortalama yirmişer beyitlik gazellerden oluşturduğu dîvânı bu
yönüyle Türk edebiyatında sıradışı bir örnektir. Dîvânda her gazelden önce şiire konu
edilecek âyetin metni verilmektedir. Şairin farklı konulardan seçtiği âyetlerin geneli Allahın
varlığı, birliği, insanlara verdiği nimetler, insanlardan
Bu çalışmada, Osmanlı dönemi edebiyatının müstesnâ metinlerinden biri olan Gırnâtî
seyahatnamesinin tercümesi üzerinde durulmuştur. Endülüslü seyyah Ebû Hâmid
Muhammed el-Gırnâtî (ö. 1169) Mısır, Şam, Bağdat, Türklerin yaşadığı Başkırt gibi
kuzey bölgeleri ile Doğu Avrupaya yaptığı yolculuklarını Arapça kaleme alıp
Tuhfetül-Elbâb ve Nuhbetül-Acâb adını vermiştir. Bu seyahatname XVI. yüzyılda,
Kânunî Sultân Süleymanın oğullarından Şehzâde Bâyezîdin (ö. 1562) emri ile ismi
belirsiz bir mütercim tarafından Tür
Toplam 13 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.