Bilinmeyenin peşine düşüp gün yüzüne çıkarmak isteyen insanoğlunun "arkeoloji" bilimini geliştirdiği günden bu yana tarihin karanlığına gömülmüş kim bilir kaç sır çözüldü. Pompeipolis antik kenti de bu sırlardan biriydi. Kastamonu-Taşköprü'deki bu antik kentte bir kazı başlatıldı.
Farklı yerlerden gelen başarılı arkeologlar bir ekip oluşturdu. Daha sonra bu ekibe, suç üstü yakalanıp iki yıl hapis yatan bir define avcısının ve tecrübeli Fransız Arkeolog Alain Simon'un katılması acaba neleri değiştirecekti?
Muzip muzip gülerek çıktı kürsüye ve arka taraflarda oturan ailesine de göz kırpmayı ihmaletmedi.
"Benim Tahir dayum, İstanbul'da polis memurudur" diye başladı ödevini okumaya. "Bir gece yarısı nöbetçi iken, karakolun telefonu çalar. Açar telefonu Tahir dayum. Karşıdaki ses şöyle demektedur:
‘İiiiyi aaaakşamlar. Biiiiiir iiiiihbarım ooooolacaktu.'
‘Buyrun' der Tahir Dayum.
‘Buuuuu... Burada ööööölü biiiir aaaat vaaar.'
‘Adresi verun, hemen alduralum beyefendi.'
‘Maaaaa... Maaaaaaaaa.'
‘Maslak'
‘Haaaaayır.
"Sanat" kavramsal olarak, estetik yargılarla duygularımıza seslenmenin yanında, görünenin ardındakine dair düşünsel bir süreci de beraberinde getirir. Pablo Picasso "Balık" isimli resmine "Balık bunun neresinde?" diyen kişiye "o" balık değil resim!" yanıtını vermiştir. Resmedilen şey, resmin içinde olabileceği gibi, sanatçı size bunu direkt olarak göstermeyebilir. Direkt olarak verdiğinin ardından da başka anlamlar taşıyor olabilir. Bu tamamen sanat severin düşünmeye, fikir üretmeye ve anlamlandırmaya ne ka
Bu kitapta; aşka aşık bir şairin şiirli yol hikayelerini, sevgiliyi, tırnağının ucundan, saçının teline kadar aşkla resimlediği sevda şiirlerini ve sıradan insanların, sıradan yaşamlarının, sıradan(mış gibi gelen) kelimelerle işlenmiş sıra dışı, hüzünlü, trajik anlatımlardan oluşan kısa romanlarını bulacaksınız.
Şiir ve Şair
Şiir Kaf Dağı'na bir çığra yoldur
Şiir karanlıkta bir kara göldür
Şiir dağ başıdır
Ve hemen çöldür
Şair yalın ayak
Deli divane
Şiir uçurumda yayla gülüdür
Şiir boz tepede kırcı selid
Ben oyun oynamayı bilmiyorum Zuhal... Çünkü, güneşten, bahçeden ve senin sıcağından korkan bir çocuğum ben. Başımda berbat bir dünya dönüyor ve bu dünyayı kim durduracak bilmiyorum. Şehrin gürültüsü başımı helezonik mengenelerde sıkıyor. Başımın üstünden hayırsız bir serçe geçiyor. Kanatları korkunç uğultularla inip kalkıyor. Yüzümün nasıl ekşidiğini görüyor musun? Serçenin gagasının zulmünden nasıl kaçacağımı da bilmiyorum. Ben hiçbir şey bilmeyen bir çocuğum Zuhal, bana soru sorma...
- Bu hal nereye vara
Geçmişte insanların hayatta kalma korkuları vardı, modern çağda ise değersizlik, sevilmeme, onaylanmama, kaybetme ve bunlar gibi daha nice korkular eklendi buna. Yaşadığımız her an, her tecrübe izler bırakır bizde. İşte bu noktada egomuzun bizi ele geçirip yönetmesine izin verirsek, ruhumuzun özgür varoluşunu engellemiş oluruz.
İçimdeki Ayaz'da yazar, egomuzu nasıl kontrol altına alabileceğimizi birincil ağızdan kendi yaşam serüveninden yola çıkarak anlatıyor. Genç bir kadının, bir annenin, eşin ve iyi bir
Toplam 6 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.