Elinizdeki bu kitap yıllarca süren bir grup çalışmasının birikiminin nesnelleştiği, değerli bir ürün. Aşk var, acı var, hüzün var... En önemlisi duygu var. Duygudan, duyguların sözlere dökülmesinden giderek kaçan insanoğluna, duyguları yeniden hatırlatan, insanı farklı ve derinlikli bir bakış açısıyla kavramamızı sağlayacak bir roman; Zaman Geçecek ve Ben Yalnızlığımla Öleceğim... Nice duygu yüklü, yeni anlatımlara Sevgili Semih Dikkatli. Duygular yaşamlarımızdan hiç eksik olmasın... Prof. Dr. Şengül Hablem

Bu bir kahramanlık hikâyesi değil, Bu bir aşk romanı değil, Bu, aşk için kahraman olmak zorunda olanların içindeki gerçek insanın keşfi... Bu romanda Foça'dan Kırım'a, Yunanistan'a uzanan ve en sonunda Ankara'da sonlanan nefes kesici bir kovalamacaya tanık olacaksınız. Sadece insanların değil, ülkeler arası çekişmelerin de, kaderleri insafsızca etkileyişini görecek, katillerin içinden bile bir insan çıkabildiğine hak vereceksiniz. "Terörün bütün mermilerini yese, yine de bu kadar acıtmazdı göğsünü. Yüzl

Cervantes; ?'Kalem aklın dilidir'' der. Sevgili Ali Rıza Kafalı'nın da yaşanmışlıklar üzerine roman tarzında kaleme almış olduğu bu eserin de sevgi,barış,kardeşlik ve vazgeçilmez değerlerimiz olan özgürlük ve demokrasi adına gelecek nesillere ışık verecek aklın bir dili olacağına inanıyorum. Prof. Dr. Kamil Okyay SINDIR Ali Rıza KAFALI, bu kitabında da yaşam öykülerinden örnekler sunmuş. Bir babanın oğlunu yaşatmak için verdiği mücadele kapısına gelen bir yaralı Hiçbir sorgulama yapmadan el uzatması, her şe

Yeryüzüne serpişen aydınlığı; şiirlerin edebî zevkinde, yaşam macerasında, tarihinde, coğrafyasında, sembol ve imgelerinde devinen kültürleri; ses değişikliklerinde kaynaştırarak; duygulara evrensel bir nitelik kazandıran zengin bir eser. Nilüfer Açılan Yıldız

Tavşan Mimi ile Kaplumbağa Tintin arasında tesadüfen başlayıp, aralarındaki farklılıklara karşın süren bir sıcaklık, masalı okumaya başladığınızda hissediliyor. Yazar, kadın-erkek ilişkilerinde; kişilik, yaşam biçimi, kültür özellikleri gibi farkların, kadın ve erkeğin birlikte yaşamalarını olanaksız kıldığını, Mimi ve Tintin üzerinden çocuk okuyucuya aktarıyor. Böylelikle ?bir arada yürümekte çok zorlanan" Mimi ve Tintin, birlikte yürüyemeyeceklerini fark edip başka yerlerde yaşamaya karar veriyorlar. Ail

Biz 70'lik gençler, Atatürk'e, Cumhuriyet'e ve Cumhuriyet Türkiyesi'ne daha çok borçlu hissediyoruz kendimizi. Çünkü Cumhuriyetimizin ve Cumhuriyet Türkiyesi'nin en güzel günlerini biz yaşadık. ?Atanamayan öğretmenler' sorunumuz olmadı; bugün başvuru dilekçemizi verdik, ertesi gün görev yazımızı aldık. Ama ne yazık ki Cumhuriyetimizi ve Türkiye'mizi aynı güzellikte bugünkü kuşaklara taşıyamadık. ?Cumhuriyet'le Yaşamak Cumhuriyet'i Yaşatmak" kitabının yazarı Mehmet Özyurt, bu sorumluluğu daha fazla duyanlard

Birsen Başar'ın ?Ben de Artık Fark Edilmek İstiyorum" ve ?Otizmle Yaşa¬mak" adlı kitapları Hollanda ve Türkiye'de yayınlandı. ?Otizm Benim Dün¬yam"ın diğer iki kitaptan farkı, yazıların şiirsel dille kaleme alınışı. Birsen Ba¬şar'ın amacı yaşadığı olayları öz ve net bir şekilde okuyucuya sunabilmekti. Birsen Başar bu kitapla spesifik bir durumda neler yaşadıklarını ve hissettik¬lerini anlatmış. Çünkü yaşadıklarını ve hissettiklerini yazarak insanların kendi dünyasına dâhil olmalarını ve otizmi anlamalarını

Yalı Çetesi romanı, bir dönem Türkiye'nin ?Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık" eylemlerine neden olan sürecin yalı soygunları boyutunu ele alıyor. Siyasetçilerin, iş adamlarının ve gizli örgütlerin birbirini kullandığı, büyük çıkarların ve büyük hesaplaşmaların odağında dönen kirli işlerin ne boyutlara uzandığını gözler önüne seriyor... Yalı Çetesi romanında, hayatlarını sürdürebilmek için soygunlar, cinayetler, yangınlar ve yalanlar üzerinden şekillenmiş insanların öyküsünü soluk soluğa okuyacaksınız... Yan

İnsanların yaptığı işin en iyisini yapmaları gerektiğini düşünen bir ev kadını olarak; yıllardan beri ev düzenine çok önem veririm. Huzurlu ve sevgi dolu bir ev ortamını sağlayan en büyük etkenlerden birinin tertipli ve düzenli bir ev olduğunu düşünürüm. Sevgiyle kullanılan eşyaların daha uzun süre sağlam kalması ve eşyalara gösterilen ilginin size mutluluk olarak dönmesi de bunun cabası. "Bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ olur." atasözü de bunu anlatıyor olmalı. Evinizdeki işleri kolaylaştırmanın yolların

Oryantal söylemlerle tersyüz edilmiş toplumların yöneticileri sınır tanımaz. Üst üste koyulanlar, alt alta serilenlerin üzerinde boy verir! İlkel düzen çöplerini rüzgârın süpürmesini bekler.

Seçilmişlerin bu ülkeye yaptığı kötülüğün bedelini Anadolu insanı ödemeye devam ediyor. Kabahat bizde herhalde, yani anne babalarda. Çocuklarımızı kavga, şiddet ortamında güvensiz yetiştiriyoruz. Yokluğu, problemi küçücük yüreklere duyuruyor ödünü koparıyoruz. Sevgisizlik arttıkça şiddet artıyor, mücadelemizi sevgisizliğe yapalım, evreni kaplasın sevgimiz. Ruhumuz, ışığıyla yıkansın. Tüm dinler, bunu istiyor insanlıktan. Unutmayalım ellerimizi uzatırsak bir zerre mutluluk da bizim

"Her yolun mutlaka bir soru vardır. Yeter ki siz mutlu olan sona erişmeyi isteyin." Kemal Başaranoğlu Bu kitapta beni en çok etkileyen, yazarın kendi yolculuğuna ait deneyimlerinin sonucunda güçlü olarak hissettiklerini sistematik bir şekilde aktarması ve aynı zamanda okuyucuyu da kışkırtıcı soruları ile düşünmeye, bir anlamda meydan okumaya davet etmesi ve bir o kadar da aslında umutla cesaretlendirmesi old

İzmir 15 Mayıs 1919 Perşembe günü işgal edildi. İzmir?e yirmi bin Yunan askeri çıktı. New York Times gazetesi 19 Mayıs 1919 tarihli manşetinde, işgalin ilk gününde sekiz yüz Türk ve yüz Yunan askerinin öldüğünü yazdı. İşgalin ilk günü İzmir?de dört yüz kişi öldürüldü. 15-16 Mayıs?ta ölü sayısı beş bine yakındı. Ege?de ilk kurşun Hasan Tahsin?in revolverinden çıktı. İzmir Redd-i İlhak Cemiyeti üyeleri Anadolu?da ilk isyan kıvılcımını çaktılar, Maşatlık Mitingi ilk işaret fişeği kabul edilebilir. Ama asıl ör

"İnci tanem" diyen hoş sesini, "bu hayatın tek amacı vardır, mutlu ve iyi bir insan olmak" diyen öğretici sesini, "seni sevmekten asla vazgeçmeyeceğim" diyen kararlı sesini duyuyorum beynimin kıvrımlarında Üç psikiyatrist, Prof. Dr. Hasan Herken, Dr. Semih Dikkatli ve Dr. Gökben Hızlı Sayar "Doktor Yazısıyla Aşk" isimli bu çalışmalarında aşka biyolojik ve psikolojik çerçeveden bakıyorlar. Aşkın hormonların etkisiyle,beyin devreleriyle, yetiştirme tarzıyla yoğrulduğu, üzerine aşkın doğasında olan sanatın da

Engellerle karşılaştığında yılmak yerine bu engelleri aşma yolunda çözüm üreten insanlar, insanlığı ileri taşımış olanlardır. Birçok insanla birlikte, kendisinin de karşılaştığı problemlere bulduğu çözümleri, dönüp de diğer insanlarla paylaşanlara ise ancak saygı duyulur. Birsen Başar böyle biri işte. Birsen Başara, 2007 yılında, Hollandada, 21 yaşında otizm teşhisi konuldu. Ancak Başarı diğer otistiklerden ayıran tek özellik tanısının bu kadar geç yaşta konmuş olması değil sadece. Başar, yüksek işlevlere s

Bugün bir kitap okudum. Otistik bir bayan hakkında Zor bir çocukluk, geç tanı, sosyal, aile ve iş hayatında sorunlar Birçok acı ve engele rağmen üniversite eğitimi, iki kitap ve Breda Belediyesi'nde çalışma hayatı Bize çok şey anlatıyor bu hanımefendi ama ilk olarak her otistiğin aynı olmadığını söylüyor. Aynı değiller evet ama insanları damgalamayı bırakın, tüm zorluklara rağmen yarattıkları hayata saygı duyun ve onları tüm bu uğraşları için ayakta alkışlayın. Şimdi ayaktayım ve ellerim patlarcasına alkışl

Kimi yazarlar vardır, yaşamları ile yapıtları arasında derin uçurumlar görürsünüz. Oysa, Daver Darende'yi anlamak için resimlerine ve yazılarına bakmak yeterlidir. Şıkır şıkır resimlerinde neyi imliyorasanı; iyi, ilkeli insanlığın kanıtı yazılarında neyi anlıyorsanız, Daver Darende tam da odur. Elinizdeki kitapta diyor ki, "Uygar Olmak Zor İş." Sanmayınız ki, Darende, uygarlıktan yakınıyor. Bilisizliğin kuraklığını giderebilmek, o çölü verimli kılabilmenin ne denli güç olduğuna değiniyor. Kitabın içine gi

Mehmet Aydın, üçüncü baskısı yayınevimizce yapılan bu kitabında, Türk şiirinin sembol isimlerinden Hasan Hüseyin Korkmazgil'in yaşamına ve yapıtlarına kapsamlı bir şekilde eğiliyor ve hem Hasan Hüseyin Korkmazgil'i hem de Hasan Hüseyin şiirini, okurlarına zihnine ve kalbine taşıyor. İlkim Ozan Yayınları olarak, bu önemli çalışmayı, büyük şairi kaybedişimizin otuzuncu yılında, bir kez daha okurlarla buluşturmaktan onur duyuyoruz... "ne zaman sevmek desem bir tedirgin bulvar iti gecede biraz müzik biraz iç

"Susulacak zaman mı?" diye soruyor genç adam... Gözlerim bu iki sözcükte; donup kalıyor uzun bir süre... Değil... Ve ne yazık ki hiçbir zaman susmak gibi bir lüksümüz olmadı bu ülkede! Ama biz susmadık diye, yanlışa gitmekten de kurtulmadı hiçbir şey... Onun da söylediği gibi, "Yarın dönüp bugünlere baktığımda, tepkisiz, sessiz, sorumsuz bir genç adamla karşılaşmamak için, bugüne dair hayallerime gelecekten yer ayırtıp durmadım mı" ben de yıllardır.... Ve kimi zaman yalnızlaşmanın korkunç hüznünü damarlar

Sevinçleri, hüzünleri, maceraları ve yolculukları ile bir ömrün öyküsü bu kitap. Ama en çok, sevinçlerin, hüzünlerin, maceraların, yolculukların gölgesinde izleri sürülmüş aşkların Ve Levent Özübek imzasından bile anlaşılacağı üzere, fonunda yine ve elbette klasik müzik var Hayatları kesin olarak ayrılmış, tüm ümitler bitmişti bundan sonrası için. Ama o, Nantesta olsa da, yazları hep memleketine dönecekti. Palmiye şehrine Körfezin lacivert manzarasına Mehtaplı gecelerde balkonda oturacaktı yine, yıldızları