Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 15 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
"Moda, günlük havanın bir parçası ve daima, bütün olaylarla beraber, değişiyor. Yaklaşan bir devrimi bile giysilerde görebilirsiniz. Her şeyi giysilerde görebilir ve hissedebilirsiniz." Diana Vreeland Feminizmin modayla ilişkisi her zaman "hararetli" bir ilişki olmuştur. Elli yıl önce feministler boşuna yakmamışlardı o sütyenleri! Elinizdeki, şimdi, 21. Yüzyılın beden politikaları zamanında, modayla ilişkimizi düşünmek için iyi bir kılavuz. Eda Çakmak, modayla macerasını anlatırken bize kendi maceramızı a
Tükendi
"Sayfalar çiçekli süslerle çevrelenmiş. [...] Sesli okuyorsun: Lütfen biraz dikkat et/Kirlenmesin defterim/Yazdığım bu şiirler/Gamlı hayatım benim. Altında da kocaman bir yazıyla: ‘Bunu yazan Nuri' [...] Yedi sekiz yaşlarda bir çocuk saflığı içinde yazılmış ilkel şiirlerle dolu defteri kolunun altına sıkıştırıp çıkıyorsun." "12 Mart romanları" olarak etiketlenen bir dizi metin, aralarındaki farklılıkların görmezden gelindiği tekil bir imaj odağında değerlendirildi. Bu romanların içerdiği ciddi cinsiyet tar
Tükendi
Bir tür antoloji bu; adı üstünde, "Kadın Sağlığı Hareketinden Sesler". Farklı tonlarda, farklı yerlerden, farklı sesler. Heyecan verici olan yanı, bu seslerin birbirine karışmadan ama çok daha geniş bir koronun parçası olmayı becererek yükselebilmesi. Bazen öne çıkarak, bazen diğerleriyle paslaşarak, bazen bekleyerek. Böylece, yüz yılı aşkın bir sürece pek çok farklı boyutuyla tanıklık etmemiz mümkün oluyor. Kadınların muhafazakâr ahlak, kapitalist piyasa, her şeyi bilen devlet ve elbette gözümüzün önünde n
Tükendi
"Kocaman bir de ağzı vardı yazarın; gezegenin ağır uğultusunu öğütüp sindirmek için. Yaşamın kolay lokma olmadığını küçük yaşta anladığından, onu ufak anlara ayırıp ufalayarak üstesinden geliyordu. Ağzının içinde dönen dil değil de radulaydı sanki. Yaprakları öğüten, binlerce pütürcük sayesinde beslenebilen salyangozun ağzındaki o dişlidilden, o sadık kılıç kuşanmış ordudan. Sözcükleri parçalamasına, anlamları bir kazı makinası gibi delik deşik edip sindirime hazır hale getirmesine yardımcı olan radulası il
Tükendi
"Bizim çarşı esnafı çoğunlukla okunmuş gazeteleri un ve suyla yapıştırıp kese kâğıdı olarak kullanır. Kese kâğıtları o gün bütçenizin el verdiği alışverişi dışarı vurmaz, saygılıdır, içindekileri meraklı gözlerden gizler. Her birinin gizli bir öyküsü de vardır. Ev kadınları, yaşlılar, yaz tatilinde çocuklar ev bütçesine katkıda bulunmak için kese kâğıdı yaparlar, filelerine koyup kimse görmeden alıcılarıyla buluştururlar. Fileyi taşıyan kişiyle kese kâğıdı yapanların öyküleri birbirine sarılır." Tomris Alp
Tükendi
"Ölümle hesabım var, daha önce de söylemiştim. Yer yer espri ile de olsa değindiğin kaybettiklerimize gelince... Yüreğimizin bir kenarında saklamasını bildiğimiz ata yadigarı sandıklar gibi geliyor bana. Sana ait ama senden değil. Kullanmayacaksın da... Saklayacaksın sadece. Onlar sarardıkça, kullanılmaz hale geldikçe, başka bir kuşağa devredeceğini bile bile saklayacaksın. Aslında hiç sana ait olmayacak. Taşıyıcısın sadece. Alıp kullansan, yıkasan mesela, sarılıkları gitse, o zaman maneviyatı kalmayacak. V
Tükendi
"Her şeyi göze alanlar, aysız bir gece vakti yalnız kabı kacağı, öteyi beriyi, tası tarağı, çoluğu çocuğu, yatağı yorganı, çulu çaputu değil; ellerindeki nasırı, dudaklarındaki duaları, kulaklarındaki ninnileri, içlerindeki sesleri, soludukları dağ kokusunu, dillerindeki dikenleri, dedelerinin anlattığı kaçgöç hikâyelerini, söyledikleri türküleri, akıllarındaki gel gitleri, kuşkularını, kendilerinden öncekilerin sırtlarına bindirdiklerini; ne varsa yaşayıp biriktirdikleri güçleri yettiğince yüklediler kamyo
Tükendi
"Arkadaşlık, feminist bir konudur. Çünkü biz kadınlığı en çok birbirimizden öğreniriz. Birbirimize bakarken, bakmaz gibi yaparken, birbirimizi severken ve çok çok kızarken, küsmüşken, dertleşirken, eğlenirken, sırlarımızı paylaşırken... Arkadaşlık sahneleri hepimizin hayatında farklı biçimler alır ama bu değişmez: Biz kadınlığı en çok birbirimizden öğreniriz. Elif Boyacıoğlu'nun arkadaşlık sahnelerini boyarken, kendimizinkileri düşünelim istedik. Belki düşündüklerimizi arkadaşlarımızla paylaşabiliriz de.
Tükendi
"Ayak ucuna oturup loş sabah ışığında bakıyor kadına. Alnında belirmiş birkaç derin çizgi var. Duru cildi azıcık matlaşmış ama hâlâ güzel. Uzun, kumral saçlarında bir tek ak bile yok. Kapalı ve gergin göz kapaklarının üzerinde belli belirsiz mor gölgeler. İnce ve pırıltılı kaşları, göze batmadan tamamlıyor portresini. Evet, hâlâ güzel. Sonra birden, ‘Böyle derin derin uyurken, ne görür bu kadın rüyasında?' diye bir soru getiriyor şeytan aklına. ‘Yakışıklı erkeklerle kırıştırıyor mudur?' Elinden gelse düşler
Tükendi
"Babaannem ya da Mete geldiğinde (...) ilkin evin kokusu değişirdi. Onlar bir kedi gibi sobanın arkasına kıvrılıp omuzları üzerine yan yattıklarında, sobanın sıcağından mıdır, bu iki ihtiyarın üstünden sanki kokulu bir buhar çıkardı. Kat kat giydikleri kıyafetlerden, altlarına kaçırdıkları donlarından, sutyensiz, nemli memelerinden buhar buhar yayılan ekşi bir koku. Evin kokusundan başka, babaannem veya Mete'nin gelmesiyle annemin ağzında dönen dil birdenbire çiçeklenir, şenlenirdi.(...) Babam ne yazık ki
Tükendi
"Savaşçı, kahraman veya ödlek fark etmez, bir erkeğin korkuları varlığımla ortaya çıkıyor. Büyücü Medusa'nın varlığıyla. Oysaki suç tamamen kendilerinde, gözlerime yansıyan görüntülerinde. Bana baktıklarında korkularının çıplak suretlerini görünce dehşete düşüyorlar. Dış dünyadan kopuyor, hissizleşiyor, insani yanlarını yitirerek birer heykele dönüşüyorlar." Nesibe Çakır, antik Yunan mitolojisinin kadın figürlerini, mitolojideki belirsiz boşluklardan yararlanarak ve fantastik edebiyatın sağladığı özgürlükl
Tükendi
Kadına yönelik şiddet, gündemimizin ilk sırasında yer alsa da, sonuçlarıyla uğraşmaktan nedenleri tartışmaya pek halimiz kalmıyor sanki. İşte elinizdeki bu kitap, böyle bir tartışma yürütüyor ve kadına yönelik şiddeti bir sınır problemi olarak tanımlıyor. Kadınların kimlikleri, normal toplumsal mekânların ve kendilerine dayatılan rollerin dışına çıktıklarında ya da çıkmak istediklerinde karşılaştıkları tepkiden fazlasıyla etkilenerek biçimleniyor. Kadına yönelik şiddeti doğuran nedenlerden birisi sınır ihl
Tükendi
Vatandaşlık haklarının kadınlara altın tepside sunulduğu miti, kuşaklar boyunca dinlediğimiz, inandığımız, sorgulamadığımız bir "bilgi" olarak durdu. Ta ki feminist kadınlar o kadar da uzak olmayan bir tarihe bakana kadar. Gördük ki, bu topraklarda kadınlar söz almış, mücadele etmiş, sorgulamış... Feministler yüz yıl önce de varmış! Aynur Demirdirek, bizi Osmanlı kadınlarının sesiyle, sözüyle buluşturuyor. Bu kadınların eğitim hakkından çalışmaya, kılık kıyafetten evlilik düzenine, tacizden özgürlük söylem
Tükendi
Doğru annelik, modern zamanlarda kadınların en büyük baş belalarından biridir. Çocukları nasıl yetiştirmeli? Disiplinli mi olmalı yoksa sevecen mi? İstediklerini yapmalı mı yoksa bağımsız olmaları mı teşvik edilmeli? Emzirmeli mi biberonla mı beslemeli? Yanımızda mı yatırmalı, ağlamaktan morarsa bile yatağında mı bırakmalı? Elinizdeki kitap, doğru anneliğin bugün nasıl temsil edildiğini annelik eğitimleri üzerinden analiz ediyor. Devletin neden ve hangi yollarla kenar mahallelerdeki kadınları makbul olmayan
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 15 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1