Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 62 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
İnsanoğlu çevresinde her gün ölüm haberleri ile karşılaşmaktadır. Peki, hayatla bu kadar iç içe olan ölümün gerçek yüzü nasıldır? Ölümle insanlar müebbet bir ayrılığa mı girer yoksa bu ayrılık geçici zamanlı mıdır? Bir sevdiğini kaybeden kişinin tutumu nasıl olmalıdır? Ölümünün yaklaştığını fark eden bir mümin nasıl davranmalıdır? Ölüm karşısında peygamberler ve salih insanlar nasıl bir tutum içerisine girmişlerdir? Son Nefes, bu sorulara ve daha fazlasına cevaplar arayan, insanın ölüme nasıl bakması
Emevîler döneminin son yıllarında (130/747) dünyaya gelen Muhammed b. Ömer el Vâkıdî, II./VIII. asrın en önemli hadis, siyer ve tarih bilginlerinden biri olup onlarca eser telif etmiş; birçok öğrenci yetiştirmiştir. Vâkıdî'nin hocalarından derlediği binlerce rivayet, çeşitli kaynaklardan nakledilmiştir. 207 (823) yılında vefat ettiğinde geriye yüzlerce tomar döküman bırakmıştı. Vâkıdî'nin Kitâbü-l Mağâzî adlı eseri , Allah Resûlü'nün (s.a.v) bizzat katıldığı gazveler ve gönderdiği seriyyeler hak
Seyr ü sülük Hakk'a doğru giden ve içinde pek çok imtihanlar ve ilâhi mevhibeler barındıran uzun bir yolculu-ğun hikâyesidir. Yola başlamanın yolda olmanın ve vuslata ermenin ayrı ayrı şartları ve tatları vardır. Necmeddin Kübrâ bu alandaki manevi tecrübelerini bizimle paylaşan ender seıfilerden biridir. Elinizdeki kitapta Şeyh Kübrâ'nın Arapça olarak telif ettiği üç risâlesinin çevirisi yer almaktadır. Bunların ilki Adâbü's-Sülük ila Hazreti Mâliki'l-Mülk ve Meliki'l-Mülük ismini taşımakta ve kalbi-rühâni
Ölüm kimsenin inkar edemediği bir gerçek olarak karşımızda duruyor. Peki ya sonrasında olacaklar?.. Herkesin merak ettiği bir konudur bu.Bu kitap, işte merak edilen bu konuyu ayet ve hadislerde anlatıldığı şekliyle öylesine detaylı bir şekilde ele alıyor ki okuyanı adeta adım adım dolaştırıyor, daha da ötesi, olacakları ona hissettiriyor.Burada ölen sensin, ahirette yeniden diriltilen yine sen. Karşına çıkacak iki tablo var: Sen ya kötülerden ya da iyilerdensin. Bu dünyada iyi amel işleyip iyilerden olamadı
Yaşadığımız yüzyılda maddeye ve dünyaya yönelik materyalist bir anlayışın, dünyanın dört bir tarafında etkin hâle gelmesiyle, İslâm dışı yaşam tarzının ve inançsızlığın yaygınlaştığı çağımızda, özellikle İslâm'a karşı yürütülen saldırılara karşı bazı İslâm âlimleri bu tür bir anlayışa karşı koyabilmek ve etkisiz hâle getirebilmek amacıyla Kur'ân-ı Kerim tefsirlerine, farklı bir anlayış ve yaklaşım üslubu ortaya koymuşlardır. İslâm âlimlerinin bu tür bir yaklaşım sergilemesi, aslında mevcut duruma karşı bir
Ebû'l Ferec İbnu'l Cevzî'ye ait olan "Sulvetu'l Ahzan bima Ruviye an Zevi'l İrfan" adlı bu eser; velî ve zâhid zâtların ve özellikle sahabenin yaşamış olduğu ibret dolu güzel hikâyelerden oluşuyor. Eserin son bölümünde ise Muharrem ayı ve aşure gününün fazileti, "Âdem Rabbinden kelimeleri aldı" (Bakara Sûresi, 37) âyeti ile "Kim Allah'a güzel bir borç verirse, Allah ona kat kat fazlasını verir." (Bakara Sûresi, 245) âyetinin tefsiri yapılmıştır.
Muhammed b. Ebubekir er-Râzî, Türk asıllı olup Rey şehrinde doğdu. Tahsilini Buhara ve Semerkant'ta tamamladı. Hanefî mezhebi fakihlerinden olan Râzî, itikadî konularda Mâtürîdî mezhebine bağlıdır. Onun en belirgin özelliklerinden biri tasavvufî yönüdür. Sadreddin Konevî ile olan dostluğu ve eserlerinde mutasavvıflar için "Ehlü'l Hakīkat" tâbirini kullanması tasavvufa olan ilgisini gösterir. Müellif; tevbe, mücâhede, uzlet gibi tasavvufun ana kavramlarını açıkladığı bu eseri için şunları söylemektedir; ‘A
Bu eser, her ne kadar Gazâlî gibi sarsılmaz bir ilim dağını anlatıyorsa da, bu bağa giren okuyucu tarihe ün salmış İbn-i Sînâ gibi filozofları, Hallâc-ı Mansûr ve Sühreverdî gibi tasavvuf yolunda can vermiş büyükleri de ziyaret edecektir. Ve burada tasavvufun dereceleriyle beraber Abdülkadir Geylani, Ahmed er-Rufâî, Muhyiddin Arabî, Sâdî-i Şirazî, Ferîdüddin Attâr ve Celaleddin Rumî misali büyüklerle, Ömer Hayyam gibi çok renkli ve tartışmalı kimselerle de tanışacaktır. Sonra bunların karşısında yer almış o
Hakim et-Tirmizi, İslam tarihinin gurur duyduğu İslami şahsiyetlerin en büyüklerinden sayılır. İlmin parlak olduğu, uzun süre dünya medeniyetinde etkili olan marifet kaynaklarının açıldığı bir dönemde yaşamıştır. Bu dönemde insanlara yol göstermiş ve nefis eğitimi için bir metot ortaya koymuştur. Hakim et-Tirmizi, hadis ilmi alanında akla gelen en önemli isimlerden biri olmasının yanında, tasavvuf alınında da çok önemli eserler vermiştir. Bunlardan bir olan Edebu'n Nefs'de; kişinin nefsinin hevâ ve arzuları
İbn Ebi'd-Dünya"nın Hadis Mecmuası, Islam'ın ahlaki yönünü hadislerle anlatan bir içeriğe sahiptir. İslam ahlakının önemli bir bölümünü hadislerle ortaya koyan müellif, bu projeyi başarıyla gerçekleştiren ilk muhaddislerdendir. İbn Ebi'd-Dünya, bu proje ve çalışmasıyla kendisinden sonra-kilere ilham kaynağı olmuştur. Özellikle İmam Gazz'aliinin İhyd'sının tahriçlerini inceleyenler İbn Ebi'd-Dünyadan büyük oranda alıntı yaptığını görür. Gıybet ve Koğuculuk adlı elinizdeki eser ise, söz konusu Külliyarı oluşt
Elinizdeki eser Muhasibînin el-Mekâsib (Helal Rızık) ve Fehmus-Salât (Namazın Anlaşılması) adlı iki risâlesini içermektedir. İkinci risâle ilk etapta konu itibariyle birincisinden farklı görünmekle beraber, aslında iki risâle arasında önemli ortak noktalar bulunmaktadır. Birinci risâlede tasavvuf ıstılahâtında verâ olarak bilinen, helal-haram konusundaki titizlik üzerinde genişçe durulmakta, rızkın temiz ve helal yollardan kazanılması hususunda oldukça önemli bilgiler ve etkili nasihatler verilmektedir. İ
İmam Mâverdi, fikri zenginliği ve üslup güzelliği ile tanınan, tefsir, hadis, kelam, fıkıh, fıkıh usülü ve edebiyat sahalarında engin bilgiye sahip bir âlimdi. Bunun yanı sıra felsefe, siyaset, ahlâk gibi ilim dallarında da söz sahibi olduğu telif ettiği eserlerden anlaşılmaktadır. Mâverdi çeşitli dallarda eserler yazarak ilim dünyasına büyük katkılarda bulunmuştur. Edebü'd Dünya ve'd Din, Imam Mâverdinin en meşhur eserinden biridir. Dini ve dünyevi edep ölçülerine yer veren bir ahlâk kitabıdır. Eserde davr
Belazürî 3. asrın en önemli tarihçilerinden biri sayılır ve o, gerçekten ‘fetih tarihçilerinin en meşhuru' unvanını hak etmiştir. Belazürî'nin ve onun Kitabü Cümel min Ensâbi'l-Eşrâf adlı eserinin İslam tarihinde tartışılmaz bir yeri vardır. Belâzürî bu kitabında sosyal ve iktisadî tarihi yazmış ve bunlara askerî ve siyasî tarihten daha fazla önem vermiştir. Hz. Peygamber'in (sallallahu ‘aleyhi ve sellem) Benî Adnan'ın ve diğer insanların efendisi olması hasebiyle Belazürî kitabının birinci cildini, İslâm'
Abdülkerim Kuşeyrî'nin Letâifu'l İşârât adlı eseri tasavvufî tefsir çalışmalarının en önemli klasik örneklerinden biridir. Müellif bu eserinde, geniş ilmî birikimini kullanarak, her bir sûrenin başında yer alan "besmele" hakkında ilham ya da sezgi merkezli farklı farklı işârî yorumlarda bulunmuştur. Müellifin yapmış olduğu bu yorumlar hem söz konusu esere farklı bir içerik katmış hem de o güne kadar besmele hakkında yapılmış olan tefsirlere yeni ve derin izahlar kazandırmıştır. Tabii ki, bahsetmiş olduğumuz
Endülüs, Müslümanların Avrupa ile temas noktasını oluşturmaktadır. Müslümanlar Endülüs'ü, geçtiği boğaza adını veren Tarık b. Ziyad gibi tarihte ün salan komutanların liderliğinde fethetmişlerdir. Müslümanların yaptıkları fetihler, savaşlar zincirinden ibaret olmamıştır. Müslümanlar Endülüs'te fethettikleri yerleri her bakımdan bayındır ve yaşanılır mekânlar haline getirmişlerdir. Yaptıkları saraylar, yollar, köprüler ve diğer mimarî eserlerle oralara mühürlerini vurmuşlardır. Elinizdeki kitapta Endülüs'ün
Aziz İslam dininin temel kaynağı Kur'an-ı Kerim'in ilk kuşak tarafından nasıl algılandığı ve anlaşıldığı sürekli bir merak konusu olmuştur. Sahabe kuşağı içinde Kur'an-ı Kerim'e ilişkin rivayetleri en fazla olan on kişiden birisi Abdullah b. Abbas'tır. Henüz erken dönemlerden itibaren "Hibrü'l-Ümme/Ümmetin Bilgini" ve "Tercümânü'l-Kur'an/Kur'an'ın Tercümanı" gibi övgülere mazhar olan İbn Abbâs'a, hadis mecmualarında ve rivaî tefsirlerde birçok ayetin tefsiri nispet edilmiştir. Kâmus sahibi Firuzâbâdî taraf
Tükendi
İslâm'ın derûni boyutuyla ilgilenen tasavvufun, bütünüyle edebden ibaret olduğu söylenebilir. SCıfilere göre her vaktin, her hâlin, her makâmın ve hatta her uzvun bir edebi vardır. Edebe sarılan, yüce mertebelere doğru yükselirken, edebden uzaklaşan ilâhi ihsânlara nâil olamayacaktır. Çünkü bir süfinin de dediği gibi, Kim edebten mahrumsa, bütün hayırlardan mahrum kalır Elinizdeki kitapta Kübreviyye tarikatının piri sayılan Necmeddin Kübrâiya ait Farsça iki risâlenin tercümesi yer almaktadır. Bu risâlelerin
Makdisi, tasavvufun hallerinin ve makamlarının, kalbin tanıdığı bir hak ilmi olduğu görüşündedir. Bunun yanı sıra tasavvuf, mutasavvıfın bağlı olduğu ve uygulaması gerektiği ibadetlerin zairi hükümlerini de kapsamaktadır. Buradan hareketle, Makdisi'nin, tasavvuf ilminin temellerini zâhiri ilim üzerine kurduğunu görmek mümkündür. Makdisi dünya hayatına önem vermeme-nin yanı sıra Hz. Peygamber'in metodunu takip ediyordu. Bu durum onu, filmin peşinde koşmaktan, kayıtsızlık ve tembellikle nitelenen, dünyanın i
Hakim et-Tirmizi bu değerli eserinde namazı bütün yönle-riyle yirmi bölümde ele almış ve namazın amaçlarını, diğer ibadetler içindeki yerini ve önemini Kur'ân ayetleriyle ve bazıları kudsi olmak üzere hadislerle destekleyerek açıklamıştır. et-Tirmizi, konunun kolayca anlaşılması, bütünüyle aydın-lanması ve bir karışıklık doğmaması için basit bazı örnekler getirip açıklama yapnnaktadır. Müellif, kitabında namazın peygamberler katındaki yerini ve önemini, kıyamet günündeki değerini, namaz hakkında söylenmiş
el-Gli, elinizdeki eseri yazma nedenini şu şekilde açıklamaktadır: "Şeyh, izah edilen bütün ilimlerin manalarını bu kitapta (Fütûhât-ı Mekkiyye) topladığını ve onları beş yüz elli dokuzuncu bölümde ima ettiğini söyler. Bu güzel kokuyu biriktirip topladığı ve değeri yüce, önemi büyük olan bu ilmi harika bir telif, ilgi çekici ve güçlü bir üslupla sağlam bir şekilde sıkıca büktüğü ve bu bölüme yerleştirdiği şeylerin anlaşılması akıl sahiplerinden çoğuna, tamamen muğlak kaldığı için bu bölümü, kitabın bütün m
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 62 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1