Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 60 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2
Dönemin eleştirmenleri tarafından 19. yüzyıl büyük Rus edebiyatının son temsilci ve son büyük romancısı olarak görülen Anton Çehov, 16 Ocak 1860'ta Rusya'da doğdu. Tıp fakültesinde okurken mizah dergilerinde ve gazetelerde ilk hikâyelerini yayımlamaya başladı. Bu dönemdeki öyküleri daha çok mizahiydi; onun için pek itibar görmüyordu. Modern tiyatro yazınının ve kısa öykünün en büyük ustalarından olan Çehov, 1890'lardan itibaren ise en önemli tiyatro eserlerini verdi. Tiyatro eserleriyle olduğu kadar kısa öy
Tükendi
Edebiyatımızın eskimeyen ismi Ömer Seyfettin; Osmanlı Devleti'nden Cumhuriyet'e geçiş sürecini birebir tecrübe etmiş ve yaşayan bir varlık olarak benimsediği dili, toplumsal gelişmeler bağlamından ayrı düşünmemiştir. Bu açıdan Ömer Seyfettin, tema ve dil yönünden çeşitlilik arz eden hikâyeleriyle hemen hemen her kuşağa seslenebilen usta bir hikâyeci olarak ön plana çıkmıştır. Ele aldığı konuları belli bir dönem içerisinde tasvir etmekle beraber, insana ait evrensel gerçeklerden ve kendi milletinin konuştuğ
Tükendi
Hamburg'un eski mahallelerinden birinde huysuz amcasının Profesör Lidenbrock asistanlığını yapmakta olan Axel, amcasına, eski bir parşömen parçasının üzerinde bulup çözmeye uğraştıkları bir şifreyi istemeyerek de olsa açıklar ve böylece yerin derinliklerine doğru bir seyahatin fitili ateşlenir. Huysuz olduğu kadar bilime aşık olan ve bu işin şanını başkasına bırakmak istemeyen profesörü durdurmak mümkün değildir artık. Profesör, asistanını da yanına alarak Dünya'nın merkezine doğru bir yolculuğa çıkar ve de
Tükendi
"Varsayımlarımı şu şekilde elde ederim." diye başlamıştım söze, "Mümkün olmayan her şeyi eledikten sonra geriye kalan, her ne kadar imkânsız gözükse de gerçeğin ta kendisidir diye düşünüyorum. Bazı durumlarda birden fazla açıklama kalabilir. O zaman peş peşe deneme yanılma yolunu izleyerek en güçlü varsayımı ortaya çıkarmaya çalışırsınız. Şimdi bu ilkeden yola çıkarak bunu elimizdeki davaya uygulayacağız. Mesele bana ilk anlatıldığında, bu beyefendinin, babasının malikânesi dışında, başka bir ek binada inzi
Tükendi
1890-1891 yıllarında "Tercüman-ı Hakikat"te yayımlanıp daha sonra kitap olarak basılan "Müşahedat", Türk ve dünya klasiklerinden çok ayrı bir teknikle yazılan ve bu yönüyle, Ahmet Mithat Efendi'nin diğer eserlerinden oldukça farklı bir tarz gösteren bir romandır. Ahmet Mithat, "Müşahedat"ta hem bir anlatıcı hem de kahramanlardan biridir. Ayrıca romanın okuyucuları da olan diğer kahramanlar, anlatıcı gibi kurguya zaman zaman müdahale ederler. "Müşahedat"ın edebiyat tarihimizin ilk naturalist roman denemesi o
Tükendi
Rumeli'de bir sancak beyi olan Kaplan Paşa, halka zulmünde oldukça ileri gider. Memleketteki hatırı sayılır kişileri ortadan kaldırmış, otoritesini zulümle sağlama yoluna gitmiştir. Esasında tabiatı da yönetimi kadar kötü olan bu kişinin neredeyse tam zıddı bir karaktere sahip olan Muhtar Bey ise halkın başlarında görmek istediği bir beydir. Gelgelelim Muhtar Bey'in böyle bir isteği yoktur. Fakat Kaplan Paşa'nın haris tabiatı, Muhtar Bey'in sevdiği kızı -İsmet Hanım'ı- onun elinden almaya kadar varınca zali
Tükendi
Abartmak ha! Burada biraz daha yaşayınca her şeyi daha iyi anlayacaksın. Şu vadiye bak! Gölgesinde kalan yüzlerce bacanın dumanlarına dikkat et! Sana söylüyorum, bu insanların başındaki bela, o sis bulutundan daha yoğun ve daha yakın. Burası Korku Vadisi, burası Ölüm Vadisi! Gün batımından şafak vaktine kadar herkes korku içinde dolaşıyor. Çok yakın zamanda, bu olaylara kendin bizzat şahitlik edeceksin." Ne Sherlock Holmes'u "tanıtmaya" ne de 1886 ile 1927 yılları arasında Arthur Conan Doyle'un onun hakk
Ay oradaki alanı pırıl pırıl aydınlatıyormuş ve tam ortaya baktıklarında korkudan ve yorgunluktan ölmüş olan zavallı genç kızı görmüşler; fakat kızın cesedi veya onun biraz uzağında yatan Hugo Baskerville'in vücudu, o üç gözü pek adamın tüylerini diken diken eden şey değilmiş. Onları asıl korkutan; Hugo'nun boğazını dişleyen, devasa, tazı cinsinde ama bugüne dek hiçbir gözün görmediği irilikte bir hayvanmış. Onlar bakarken o yaratık, Hugo Baskerville'in gırtlağını dişlemeye devam etmiş. İşi bittiğinde alev
Tükendi
"Sevgili Watson..." dedi. "Alçak gönüllülüğü erdem ile aynı kefeye koyanlara katılamayacağım. Alçak gönüllülüğü meziyet sayanları anlayamıyorum. Bir mantıkçı için her şey, tam olarak ne ise öyle görünmelidir. Kendini küçük görmek de yeteneklerini abartmak da gerçeklerden kaçmaktır. Onun için Mycroft'un benden daha iyi bir gözlemci olduğunu söylediğimde, bunun kesinlikle doğru olduğunu bilmelisin." Ne Sherlock Holmes'u "tanıtmaya" ne de 1886 ile 1927 yılları arasında Arthur Conan Doyle'un onun hakkında yaz
Tükendi
Sherlock Holmes ile kurduğum uzun ve samimi arkadaşlık süresince onun ilginç deneyimlerini ve hatıralarını kaydederken şöhrete olan karşıtlığı yüzünden sık sık zorluklarla karşılaşmışımdır. Ciddi ve uyumsuz mizacından dolayı her türlü tebriği ve alkışı itici buluyordu. Başarılı geçen bir davanın sonunda hak ettiği takdiri, geleneksel resmî görevlilerin üstlenmesi ve onlara hep bir ağızdan yapılan yersiz tebrikleri alaycı bir gülümsemeyle dinlemek, Holmes için âdeta bir eğlenceydi. Ne Sherlock Holmes'u "ta
Tükendi
Maksim Gorki'nin hayatını anlattığı üç kitaptan ilki olan "Çocukluğum", yazarın -daha beş yaşındayken- babasının ölümüyle başlar. Bu ölüm yüzünden küçük Gorki, Rusya adım adım devrime yaklaşırken, dönemin siyasi çalkantılarının etkisinin açıkça hissedildiği daha geniş bir aileye dâhil olur. Dâhil olduğu ailede, aile üyelerinin çatışan ilişkilerine tanık olan bu küçük çocuğun hayata bakışı, iyilik ve kötülük algılamaları, nefret ve merhamet üzerine düşünceleri şekillenir ve okuyucu, dâhi bir yazarın bir
Tükendi
Fakat süvari alayının gelmesiyle B. kasabasında her şey değişti: sokaklar renklendi, bodur evlerin yüzü gülmeye başladı. Önlerinden sık sık, sorguçlu miğferli yakışıklı subaylar geçtikçe evlerin perdeleri usulca açılıyor, camlar aralanıyordu. Subaylar, çevrede oturan arkadaşlarına giderlerdi; terfi işinden, tütün cinslerinden söz ederlerdi. Arada bir oyun kızıştırdıkları olurdu. O zaman parası bitenler atını, faytonunu ortaya koyardı. *** süvari alayında böyle elden ele gezen bir fayton vardı, sahibinin kim
Tükendi
Edebiyat tarihimizde, ilk gerçekçi romanımız olarak kabul edilmesiyle bir kilometre taşı teşkil eden bu eseri Recaizade Mahmut Ekrem, 1889'da yazmış; 1896'da ise "Servetifünun" dergisinde tefrika ettirmiştir. Yazar, roman kahramanı Bihruz Bey'in şahsında Batılılaşmanın özünü bırakıp yalnızca kabuğunu taklit eden kimseleri alaylı bir dille anlatır. Kahramanın alafranga görünme sevdası içinde düştüğü durumlar bir aşk hikâyesiyle beraber verilirken okuyucuyu sıkça gülümsetse de dönemin hazin durumunu da gözle
Tükendi
19. yüzyılın belki de son romantik romanı olan bu eserde, kimi özellikleriyle Goethe'nin genç Werther'ine benzeyen bir karakterin hayatındaki çalkantılar, romantik duygulanımlar Eugéne Fromentin'in etkileyici diliyle anlatılır. Tıpkı Werther gibi imkânsız bir aşka tutulan Dominique'i de bekleyen türlü acılar, ızdıraplar vardır. Tüm bunlar yüzünden bir ölüme, bir intihara sürüklenmez ama geçmişinin defterinde yazılı olanlar, bir ömür boyu peşini bırakmayacaktır... O zaman müthişbir vicdan azabıiçinde kaldım
Oldukça sevimli ve yakışıklı olan Dorian Gray, bu özellikleriyle ona tapınma derecesinde hayranlık besleyen ressam arkadaşının ilgisini çeker. Tanrı'nın bu bağışları ile ressamın sanat kabiliyeti bir araya gelince de muhteşem bir şaheser çıkar ortaya. İşte Dorian Gray'in Portresi!.. Bir mucize olur ve portre, Dorian Gary'e ebedî bir gençlik aşılar. Fakat bu mucize büyük bir vicdani hesaplaşmayı da beraberinde getirecektir... "Dorian Gray'in Portresi" Oscar Wilde'ın tek romanıdır. Wilde bir mektubunda karak
Eserlerinde genellikle İslam'a, İslami şahsiyetlere, Osmanlı'ya karşı olumsuz fikirler öne süren Batılı yazarlara karşı, İslam'ı ve Osmanlı'yı müdafaa gayesi güden Namık Kemal'in tarihi konuda kaleme aldığı üçüncü eser olan "Evrak-ı Perişan", üç kahramanın hayat hikayesini anlatır: Selâhaddin-i Eyyubi, Fatih Sultan Mehmet, Yavuz Sultan Selim. Yazar, Selâhaddin-i Eyyubi'nin hayat hikâyesini, Michaud'nun, "Haçlılar Tarihi" adlı eserinin Türkçeye çevrileceğinin haberini aldığı zaman Fransız yazarın öne sürdüğü
Tükendi
Goethe Genç Werther'in Acılarını yazdığında daha 25 yaşındaydı. Roman, yayımlandıktan sonra intihar vakalarına yol açmıştı. Ayrıca Almanya'da bir de Werther salgını baş göstermişti; gençler artık mavi ceket, sarı yelek giyiyor, kendilerini kolayca duygularına kaptırıyorlardı Bu denli etkileyici bir güce sahip, yazarının hayatından esintiler taşıyan bu roman, dünya edebiyatına, coşkulu, türlü ızdıraplar içinde bir delikanlı âşığı hediye etti: Hukuk stajyeri genç Werther! Karşılıksız sevme talihsizliğinde bul
Tükendi
Hikaye, genç ve yakışıklı bir Fransız'ın, bir grup insanın tatil yaptığı küçük bir pansiyona gelip bir oda tutmasıyla başlar. Bu genç Fransız tam 24 saat sonra, aynı pansiyonda ailesiyle tatil yapan evli, iki çocuklu Madam Henriette'i de yanına alarak pansiyondan ayrılır. Bu durum konuklar üzerinde büyük bir şaşkınlık yaratır. Herkes hiç düşünmeden kadını yargılar. Yalnızca bir kişi Madam Henriette'i yargılamadan anlamaya çalışır hatta onu savunur. Durumun göründüğü gibi olmayabileceğini söyler. İradeden d
?Aydınlatamadık mı? Eğer aydınlanmadı diyorsan sana söyleyecek sözüm yok! Olayda genç bir adam var ve birdenbire, eğer yaşlı bir insan ölürse onun büyük servetine konacağını öğreniyor. Bunun üzerine ne yapıyor? Hiç kimseye bu konudan bahsetmiyor. Ama bir bahane uydurarak o gece müşterisini görmeye gidiyor. Evin içinde bulunan diğer kişinin yatmasını bekliyor ve sonra da adamcağızı odasında yalnız yakalayarak öldürüyor, kereste yığınında cesedi yakıyor ve o bölgede bulunan herhangi bir otele gidiyor. Odadaki
Tükendi
Roberta, Peter ve Phyllis çok mutlu üç çocuktu. Anneleri dünyanın en iyi annesi, babaları yüzünü hiç asmayan anlayışlı bir babaydı. Bir gün iki adam geldi ve babalarını götürdü. Artık anneleriyle bir başlarına kalmışlardı. Londra'da da kalamadılar bu olaydan sonra. Bir köye taşındılar. Köyde yaşamak zordu ama bir o kadar da şaşırtıcı şeylerle doluydu. Arkadaşları trenler oldu burada. Onlarla bazı maceralar yaşadılar hatta. Belki paraları yoktu ama kalpleri sıcacıktı, sevgi doluydular ve hayata umutla bakıyo
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 60 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2