...Seversen tam sev, ver kendini. Ağlarsan katıla katıla, gülersen kahkahalarla... Hiçbir duygunu saklama, erteleme, kendini zorlama, bırak akışına gitsin. Sonra geç kalırsın, keşke dersin, şimdiki aklım olsaydı dersin. Islanmak için yeni yağmurlar beklerken anı kaçırma... Daha sonra mı? "Bir varmış, bir yokmuş." Bu kadar doluluk sıkıyor beni. Yorgunum, durgunum, dalgınım... Boşaltmalıyım

Şiir karalayacak kadar şanslı çocuklardık, çocuklukları elinden alınanlara; Hangi renk olduğun önemli değil, neye inandığın ya da hangi bayrak altında yaşadığın. ...sen, benim çocuğum olabilme ihtimali olan milyarlarca çocuktan sadece birisin... Yalnızlığı anlattım ben – bölünmüş hecelerle Çamura saplanmış duygularımı çıkarıp astım İbret olsun diye – iplere Dünya duysun; haykırır bedenim çığlıklardan öte Karanlık alır götürür saflığı bilinmedik yerlere

Hayatın kendisine hep haksızlık yaptığını düşünenler, başına gelen tüm şanssızlıklara bir kahkaha bırakanlar, maşallah dediği üç gün yaşayan bahtsız bedeviler, hiçbir ilişkisi mutlu sonla bitmeyenler, oy verdiği partiler iktidara gelmeyenler, aradığı işi bulamayanlar, verin elinizi ve bırakın kendinizi, "Bu Da Mı Gol Değil" kitabının sayfalarına! Hayatın acılarına, şanssızlıklara bir de mizah penceresinden bakıp, "Bu kadar da bahtsızlık olmaz" derken kahkahalarla gülecek ve kitap bittiğinde bir boşlukta his

Zaten ölü birini öldürmekle tehdit edebilir misin? Küçük çaplı bir çetenin lideri pozisyonundaki Cenk'in, çocukluğu adeta cehennemde geçmiştir. Çocukluğunun bir günü vardır ki o günden sonra tek bir amaç için yaşamaya başlamıştır. İntikam arzusu... Ölmeden önce yapmayı düşündüğü tek şey! Düşmanının mafya babası olması hatta karşısında bütün çevresinin, devlet kademesindeki birçok etkin konumdaki kişilerin bile korkuyla titremesi onu yolundan alıkoymayacaktır. Cenk sinsi ve zekice bir plan hazırlamıştır ve

"Bir balık mı yaşamımız kuş olmaya hüküm giymiş?" dedi. Torunlarımızı düşündüm yine. Onların her muzır sorusuna, aynı muzırlıkta cevap verişimi. "Kuş olamayacağını anlayınca uçanbalık olmuş bir yaşamımız var belki de" dedim. (Derviş'in Kavalı ve Felsefe Dersleri) "Bir kadın niye saklanır odalar içinde bayım? Bir kadın, yıkadığı çamaşırları ipe asarken, sütyenlerini niye saklar bir erkek gömleğinin ardına?" (Uyumsuz Kadınları İncitmeyiniz) "Bu dünyanın çözülebilecek bir sırrı yok, herkes kendi sırrını çözm

"Köy enstitüleri, yurdumuzun yoksul ve bilgisiz, dünyanın bunalımlı yıllarında kurulan bilim-sanat-zanaat-çağdaşlaşma bahçeleriydi. Ürünleri de o güne kadar apzarda teri, savaşlarda canı, kanı harcanmış köylülerimizi aydınlanma devrimine katacak olan insanlık ve özgürlük bahçeleriydi. Ne yazık ki onları kör karanlık gecenin çıkarları dondurdu." Okuyacağınız romanın kahramanı Necat'ın ilginç serüveni 1937 Ceylanpınar'ında başladı. Onu, "roman kahramanı" yapan şey de, Köy Enstitüleri'nde yetişen öğretmen tip

Mentorluğu, mentorun kendi bilgeliğinin mentinin bilgeliğinin gelişimi için kullanılması süreci diye özetleyebiliriz. Mentor mentinin sorunlarına direk çözüm bulmaktan öte mentinin kendi yetkinliklerini geliştirip, kendi hedeflerini ve engellerini belirleyip gelişim sürecine mentinin kendisinin sahip çıkmasını da ön görmektedir. Yumurtayı içeriden kıran civcivlerin daha sağlıklı olması gibi her birey de kendi engellerinin üstesinden geldiği ölçüde gelişir, güçlenir ve bir sonraki zorluğa daha hazır hale ge

Bizans'tan Kalanların İzinde "Biz bu Yarımada'da 600 yıldır yaşıyoruz ama bizden önce de 1500 yıl bir İmparatorluk, Roma, Bizans dediğimiz bir imparatorluk yaşamıştır... ...Ben bir arkeolog değilim, bu kitap da bir akeoloji araştırma kitabı değildir, sadece yerüstündeki Bizans kalıntılarını fotoğrafladım ve bunlar hakkındaki bilgileri de uzmanlarınca yazılmış kitaplardan aktardım. Bu arada bazı konuları da kurgu resimlerle anlatmak istedim." Bu kitapta 89 yıllık ömrü bilime ve öğretmeye adamış Prof. M. Su

Önce bir durun... Sonra derin bir nefes alın ve dünyadaki bütün insanların tek tip, modern bir köle olduğunu düşünün... Asla! En yakınındakine bile güvenmeden, kimin dost kimin düşman olduğunu bilmeden yaşamak mümkün olabilir mi? Korkma Türkiye'den Amerika'ya uzanan, tam var olmaya çabalarken, sizi yok etmeye çalışanlara karşı bir mücadele. Yalnız! Bu kitapta; zaman zaman aşk, çoğu zaman gizem bulacaksınız. Hafızanızı kontrol etmeye çalışanların varlığını ensenizde hissedecek, ona sahip çıkmanızın ne ka

"Asla ‘Gölge'de iken saklandığınızı zannetmeyin! Bazılarımızın karanlığı daha net görmek gibi bir meziyeti vardır." Ankara'nın kirli, karanlık sokaklarında parçalanmış cesetler, tecavüzler, yalanlar, itiraflar ve "Gölge"de saklanmış; katiller, şüpheliler, muhtemel kurbanlar varken gerçeği bulmak hiçte kolay olmayacak! Deniz Komser, kadın duyarlılığı ve detaycılığı ile Ankara'nın tam kalbinde, cinayetlerin ortasına dalıp, yaşamın acımasızlığına meydan okuyor. Ve, "Asla ‘Gölge'de iken saklandığınızı zannetm

Kılıcı keskin, kırılmaz ve bükülmez yapan suya, Kadehin dibinde kalan son yuduma cur'a, Şarabı bulan Cem'e, sırra kadem basan Pers'e, Ab-ı hayatı içip ölümsüzlüğe kavuşan Hızır'a, Hüdhüd kuşunun Süleyman Peygamber'e verdiği habere, Ve benim sana olan aşkıma yemin olsun ki... Ersan Şenonar'ın kaleminden şiir mi, masal mı ayrımına varamadan sizi içine alan "Aşkı Nara Atarak Anlatma Kılavuzudur" adlı eser; ahkam keserek aşka meydan okumayı, ölüme kafa tutup dik durmayı, ayrılığı ve umut etmeyi, iliklerinize k

Bilmeliydi Nasıl Bir O Yarattığımı Ve Gidişiyle Yaşattığı İç Ağrısını! İçimin ağrımasına sebep olan sendin ve ben seni kelimelerin arasında, sıkıştıra sıkıştıra öldürüyorum! Aklının neresindeyim bilmiyorum ama sen beni özlemiş olamazsın! İnanmam bunlara, sahi benim uzun sarı saçlarımı da hatırlarsın sen... Artık onlar yok! Yanlış hatırlıyorsun. Yine gel, bırakamadıklarını almak için gel! Kirlendiğin "gitmeleri" yıkamak için gel; gözyaşlarımda! Ama sakın bana dokunma, şimdi kirli her yanım ve gittiğinden be

Babalar Günü'ne İthafen Baba olmak başkadır. Anne öper, anne sever, anne okşar, anne anlatır, anne dinler... Ama baba başkadır. Seni gizli gizli izler, canın yansa içinde kıyamet kopar, uluorta ağlayamaz belki ama ömrünü evladına adar. Sinem Arslan'dan doyumsuz bir derleme kitabı elinizdeki. Yazarın hem kendi babasına yazdığı, hem de ömründe babasıyla sohbet edememiş, duygularını paylaşamamış, ona doya doya sarılamamış birçok evladın özlemini, sevgisini ve babasına kızgınlığını anlatan mektuplar... Genç

Bir umut, aşk ve başkaldırı romanı!.. Kendi derinliğimde buldum kendimi bir gece vakti. Kuytulara yakışmadı sessizliğim, Attım kendimi kâbus şehirlerin kucağına. Herkes en tatlı uykusunda bulutların sırtında beş taş oynarken, Ben şuuraltı hayallerimin ensesinde boza pişirdim. Beynimi kemiren elma kurdunu yurdundan ettim, "O"ndan kalanları çürütmesin diye ... Uzağını yumruk kadar kalbime sığdırdım. Diliyorum görüşürüz; Yoksa bak gör, üşürüz. Bir umut, aşk ve başkaldırı romanı!..

Hayatım hep aynı şeyleri yaşamakla geçti. Kimi sevdiysem, gitti. Nedenini söylemeden, kucaklaşmadan, veda etmeden gitti. Oysa her gidişin bir nedeni olmalıydı; sarılıp son kez kokusunu bırakmalıydı giden, ardında kalanlara... Ne kokusu kaldı sevdiklerimin ne de sebebi vardı gidişlerinin. Önce sevdiler, yücelttiler, övdüler, okşadılar, öptüler ama sonra hepsini yerle bir edip, hiçe sayıp beni, çıplak ayaklarıyla ruhumu ezip gittiler. Bu yüzden çok sevdiklerime hep çok sövdüm ben. Kanayan yanlarımı sarıp z

Bugün dünya kare olsun mesela. Ekvator çizgisine takılsın ayağım, düşüp başımı vurayım evrenin köşesine. Parçalanan beynim kussun içindeki cehennemi yeryüzüne! Sol yanımdaki melek galip gelsin sağımdakine. Masallarda kötüler kazansın bu kez. Ve sen kadın öyle bir sev ki beni, cenaze namazımda secdeye yatsın şeytan... "Ancak masallar mutlu sonla biter. Bu yüzden masal değildir aşklar... Bu öyle bir hikaye ki Aşkı Deniz, Vedası derin..."

Hayatımızdaki yeri başka hiçbir şeyle doldurulamayacak lezzet, ?Peynir"in kitabı bu... Peynir ve onun kültürü dünyada ve bu topraklarda çok eskilere uzanıyor. Bin yıllar içinde farklı tatlar ve aromalarla çeşitlenmiş, bugün bir sanayi ürünü olmakla birlikte, birçok coğrafyada yerel özelliklerini korumayı başarmış olan ve hâlâ bu ısrarını sürdüren tarifi eşsiz bir lezzet... Anadolu da birçok farklı lezzette peynir çeşidine sahip, ama maalesef tadını duyurmakta pek başarılı olamamış. Nedenleri anlatılıyor k

Bu kitapta anlatılanlar Ferhat ile Şirin'in yaşadığı aşk değildir; bunun efsane olmasını sağlayan kötülerin hikayesidir. Okuduğunuzda farkına varacaksınız; özel olanın iyi değil, kötü olduğunun... Klasiktir; iyi fakir ve zayıf; kötü ise güçlüdür, zengindir. İyi sevgilisine kavuşmak ister ama kötü buna izin vermez. Nihayetinde kötü, yenik düşer ve iyi, muhteşem bir final ile sevgilisine kavuşur; çektikleri zorluklar karşısında kenetlenir, kıymet bilir, müthiş bir mutluluk ile senede bir çocuk yaparak yaşar

"...Olağanüstü günler hep olağan başlar. Sen o günü de tıpkı diğer günlerin gibi yaşayacağını düşünürken, beklemediğin bir şey olur, hayatının akışı değişir... Hayat çizginde telafisi olmayan öyle yaralar açılır ki, kapanması ömrün boyunca mümkün olmaz..." Kimsenin haber yapmaya cesaret edemediği olayları takip edip haberleştiren yürekli bir kadın gazeteci ile üniversiteli bir gencin tutkulu aşklarını anlatan bu kitap Gökhan yılmaz'ın ilk romanı. Her gerçek aşk gibi hesapsız, çıkarsız başlayan Nazan'la Ef

"Gitmek" en derin eylemdir. Sen gidersin, arkandan kıyamet kopar... "Umulmadık olaylar ve zihninizi kurcalayacak oyunlarla dolu bir roman. Genç bir yazarın gerçek hayatlar üstüne kurguladığı, algınızı zorlayacak bir hayat hikâyesi. Merak ile okuduğunuz her sayfa, heyecan ve adrenalin ile kitabın sonuna kadar devam ediyor. Kitap dünyasına hoşgeldin dedirtecek bir roman." - Şahika " 'Özgürlüğün en zirve halidir yalnızlık' diyen R. Serkan Bozkuş çikolata tadında, doyumluk bir kitabı sizlerle buluşturuyor. He